04 Eylül 2024

Beşiktaş yazıları 4 | Değirmenin suyu

Beşiktaş bir oyuncu transfer edecek olsa, taraftar ‘İyi de çok pahalı değil mi? Nasıl ödenecek bu paralar?’ derdine düşüyor. Son 20 yıldaki yönetimlerin mali yükünü omuzlarında hisseden Beşiktaşlı, bol bol finansal analiz yapıyor


Her Beşiktaşlı aynı zamanda bir finansal analist ve işletmecidir. Kendi ailesinin mali durumunu acaba o kadar düşünür mü, bilinmez ama Beşiktaş’ın mali vaziyetini izler, kaygılanır, kızar ve dahi yönetimlerin sadık muhalifidir. Kimsenin harcama politikasını beğenmez zira kulüp her zaman ekonomik krizdedir ve borç yükü giderek artmaktadır.

Kimse de ‘yahu ben şunun şurası sıradan bir taraftarım, bana ne parasal mevzulardan” demez. Diyemez. Çünkü transfer sezonunda gönlünden geçen topçunun alınması o ‘mevzuu’ ile bağlıdır.

Bu yıl üç büyükler giderek artan dozda bir transfer çılgınlığı yaşıyor. Aslına bakarsanız yine en mütevazı davranan Beşiktaş. Niye? Çünkü harcayacak parası kısıtlı. Başka? Önceki yönetimin transfer ettiği topçular “Hadi gidin” dendiğinde gitmiyorlar. Oysa geçen yılki 50 puan farkın sorumlusu konumunda olan o topçulardı. Şimdi kronik sakat ve dünyanın hiçbir takımında o yıllık ücreti alamayacak topçular, “Çok bilendik, bu yıl buradayız” diyerek gitmiyorlar. Ancak bir takım 14 yabancı futbolcuya sahip olabileceği için Beşiktaş da gidenin yerine yenisini alıyor ama gitmeyenler. Kulübün transfer politikasını/gerekliliklerini bloke etmiş görünüyor.

Öte yandan Avrupa Ligi’nde de rakip olan Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe transferde inanılmaz rakamlarla topçu transferini sürdürüyor. Aslına bakarsanız geçen yılın büyük fiyaskosu sonrası Beşiktaş’ın takviye yapması beklenirken, Fenerbahçe ve Galatasaray adeta yıkıcı/kıyasıya bir rekabete girmiş görünüyor. Hazır takımları olmasına rağmen alabildiğine topçu transferi ile ‘ne söylersen iki katı’ türü rekabetle, Türkiye’yi yabancı topçular için cennete çevirmiş durumdalar.

İlk paragrafa dönelim.

Beşiktaş bir oyuncu transfer edecek olsa, taraftar ‘İyi de çok pahalı değil mi? Nasıl ödenecek bu paralar?’ derdine düşüyor. Son 20 yıldaki yönetimlerin mali yükünü omuzlarında hisseden Beşiktaşlı, bol bol finansal analiz yapıyor.

‘Gelen ağam giden paşam’ olmadığı için her yönetim için ‘paralar nerede?’ tezahüratı güncelliğini koruyor. Hatta bu hafta Galatasaray’da 56 milyon Euro’yu bulduğu iddia edilen bilet skandalı iddiaları nedeniyle, Beşiktaş taraftarı refiki sarı kırmızılı taraftar gurubuna “Ultraslan paralar nerede?” diye bile sordu.

Bu rekabetin yıkıcı olduğunu kabul etmek gerekiyor. Çünkü üç büyük kulübün borcu toplam 23.3 milyar lira yani 685 milyon doları buluyor. Üstelik bu borca yapılan bu son transferler dahil değil.  Dahası UEFA takımlara, ‘Ayağını yorganına göre uzat yoksa…’ diye sınırlar koymasına rağmen hülleler, topçu yollayıp üstüne para ödenerek sanki transfer yapılmış gibi göstermeler vb. yollarla yasaklar delinip, rekabet sürdürülüyor.

Bunun iki sonucunun olduğunu söyleyebiliriz. Birincisi, bu takımlardan biri şampiyon olacak. Şampiyonlar Ligi’ne doğrudan katılım hakkı olmadığı için, Şampiyonlar Ligi’nden gelecek olan astronomik o geliri doğrudan alamayacak. Ama iki takım o transfer bütçeleriyle sonraki yılı göğüslemek zorunda kalacak. Bu da o kulüplerde ciddi yönetim krizleri anlamına gelecek. İkinci olarak da bu üç kulüp ile Anadolu kulüpleri arasındaki kalite makası daha da açılmış olacak.

Toparlarsak, Beşiktaşımız geçen hafta 8 gol attı. Hem Avrupa Ligi’ne kaldı hem de Süper Lig’de üçte üç yaptı.  İki kere ağaçlı yoldan gevrek gevrek gülerek evimize geldik ve uykuda hülyalara daldık. En mühim olan da buydu….

Yazarın Diğer Yazıları

Ak koyun kara koyun haftası

Derbi öncesi bir de Lyon var ki artık başkaca sakat olmasın temennisi ile totem yapacağız

Atış serbest

Artık takım aidiyeti olan, armaya koşulsuz biat eden, Beşiktaş’ın menfaatlerini kendi çıkarının önüne koyan topçu sayısı çok az, ya da yok. Dolayısıyla Beşiktaş’ı sevdiren en önemli faktör paranın rengi haline geldi

Hava grileşti!

Beşiktaş’ı ‘sevinmek için sevmediğimize’ göre oyuncularının daha iyi takım oyunu oynadığı, taraftarın ‘ligi alalım ligi’ diye düşündüğü bir döneme girelim ve ıslığı alkışla, protestoyu dayanışmayla değiş tokuş yapalım

"
"