28 Ağustos 2024

Beşiktaş Yazıları | Sıkıntılı bir durum, şafak sayıyoruz

Bitse de gitse dönemi bittiğinde, yani lig yeniden başladığında tribüncü yeniden hayatla barışacak ve tribündeki yerini alacak. Bu haftanın durum vaziyeti böyleydi. Yani yaşama hevesimizi suni teneffüsle geçirdik


İyi bir tribün taraftarının en sıkıntılı olduğu zamanlar yaz aylarıdır. Öyle Avrupa Kupası ve dahi Dünya Kupası kesmez. Niye? Meftunu olduğu arma yaz tatiline girmiştir. Hadi şampiyonsanız 1-1 hafta daha idare eder, kutlamalar, bayraklar fora derken tatil başlar. Topçular sahile, tribüncü geçmişte gazetelerin spor sayfası, şimdilerde ise sosyal medyada transfer avına çıkar. Aslında av kendisidir. Zira her takım için 50-60 topçunun transfer olacağı konuşulur. Tribüncünün başı döner, kim ‘duyum’ diyorsa onu takibe alır, destek verir ve nihayetinde o ‘duyumcu’ en çok küfür yiyendir. Çünkü dediklerinin hiçbiri gerçek değildir.

Bu satırlardan muradım: Beşiktaş bu hafta ‘bay’ çekti. Ne demek oluyor? Siyasetin gölgesinin sindiği futbolda kimi zaman küme düşen şehir takımlarına siyaset ‘kıyak geçtiğinde’ küme düşen sayısı azalır ve yukarıdaki sıkışma her takamın bir hafta bay geçmesi yani maç yapmaması sonucunu doğurur. Kader ve kısmet 3. haftada lider iken Beşiktaşımızı bay geçince elimiz kursağımızda kaldı.

El alem top oynadı. ‘Belki yenilirler’ umudu da kursaklarımızda kalınca, hiç de hoş bir hafta olmadı. Biz de ver elini transfer borsasında haftayı tükettik. Ha, bir de Lugano maçı var ama nedense ligin tadını vermediği için pas geçtik.

Taraftarlığa asıl darbe (!) ise hiç kuşkusuz milli maç aralarıdır. Maatteessüf pek yakında milli maç sathı mailine gireceğiz. Her şey tatil olacak. Milli takım hazırlık maçları, filanca kupa maçları oynayacak. Tribüncünün de ‘milli duygularla’ desteği istenecek. Oysa maç memlekette ise tribündeki hangi takımdan ise onu alkışlayacak, diğer milli oyuncuyu ıslıklayacak. Çünkü tribünün asıl aidiyeti armadır. Tribüncü açısından günler iple çekilecek. Armanızın topçusunun milli takım(lar)da sakatlanmadan dönmesi için totemler yapılacak.

Bitse de gitse dönemi bittiğinde, yani lig yeniden başladığında tribüncü yeniden hayatla barışacak ve tribündeki yerini alacak. Bu haftanın durum vaziyeti böyleydi. Yani yaşama hevesimizi suni teneffüsle geçirdik.

E, bir de söz verdik. Rakiplerimizi incitmeyeceğiz. Dolayısıyla onların maçları ve dedikodularını da yapamayınca dilimiz şişti. Ama ne gam! Görünen o ki fıkradaki gibi ‘Türkler birbirini aşağı çekiyor.’  

Biz ise ‘keşke gitse’ dediğimiz topçulara -gençlerin tabiriyle- ayar oluyoruz. Zira onlar gitmeli ki yenileri gelsin. Ama eski yönetimler öyle mukaveleler imzalamış ki gitmeye yeriniyorlar. ‘O parayı başka kim verir ki’ diyerek utanmasalar kulübün tapusunu istiyorlar. Biz de en kabadayısından ıslıkla idare ediyoruz. Oysa azıcık umutlanmak ve azıcık heyecanlanmak istiyoruz. Hele ki Beşiktaşlıysanız ve son üç yılda ekim/kasım aylarında ligdeki bütün iddiamızı yitirip, elimiz böğrümüzde kalakaldığımız için hiç olmazsa bu yıl nisanı görmek istiyoruz.

Neyse bütün sermayemizi bu hoş ve boş haftada tüketmeyelim. Daha çok gidecek yolumuz olsun…

Haftaya Sivas maçında Şairler'deyiz… Bekleriz…

Yazarın Diğer Yazıları

Ak koyun kara koyun haftası

Derbi öncesi bir de Lyon var ki artık başkaca sakat olmasın temennisi ile totem yapacağız

Atış serbest

Artık takım aidiyeti olan, armaya koşulsuz biat eden, Beşiktaş’ın menfaatlerini kendi çıkarının önüne koyan topçu sayısı çok az, ya da yok. Dolayısıyla Beşiktaş’ı sevdiren en önemli faktör paranın rengi haline geldi

Hava grileşti!

Beşiktaş’ı ‘sevinmek için sevmediğimize’ göre oyuncularının daha iyi takım oyunu oynadığı, taraftarın ‘ligi alalım ligi’ diye düşündüğü bir döneme girelim ve ıslığı alkışla, protestoyu dayanışmayla değiş tokuş yapalım

"
"