En sıcak renktir kırmızı, en derin duyguların, tutkunun, ama aynı zamanda en büyük çelişkilerin rengi. Aşığın dudakları kırmızı, ona sunulan gül kırmızı, takıya değer katan yakut kırmızı, damağın en müthiş tadı şarap kırmızı, tarlaları şenlendiren gelincikler kırmızı. Öyle de, akan kanın, vahşetin de rengi kırmızı, önünde saygıyla eğildiğimiz ya da esas duruşa geçtiğimiz bayrağımızın da rengi kırmızı. Ama zaten zafer meydanlarında akıtılan kandan almamış mı rengini?
Duygularda kırmızı
Doğan bebeğin siyah ve beyaz ardından ilk farkına vardığı renk kırmızıymış. İnsanı dürter kırmızı: Kızarsan kan beynine çıkar, yüzün kıpkırmızı olur, ama utanınca da kızarmaz mı insan? Kızmakla utanmak, ne büyük çelişki!
Dalga boyu nedeniyle sarı rengin ardından en çok dikkat çeken renktir kırmızı. Dikkat çekmek ya da ikaz etmek için kullanılan panolar bu nedenle kırmızıdır hep. "Dur" emrini veren kırmızı trafik ışığı ve kavşaktaki pano kırmızıdır. Yangın tüpünün rengi de öyle. Yangın kovası, yangın baltası, ama zaten itfaiye arabaları hep kırmızı değil mi?
İnsan kırmızı ne görse dikkatini çeker. Coca Cola'nın "İçecek formülümüzün ardından en değerli formülümüz kırmızımızdır" diyerek kullandığı ve kırmızılar arasında eşi olmayan rengini bilmeyen tanımayan var mıdır dünyada? Daha da ötesi, tüketim toplumlarında pek çok ürün kendi rengi olarak kırmızıyı bellemiş. Herhalde boşuna değil bu seçim.
Noel babanın kırmızılar içindeki görüntüsünün ilk kez Coca Cola reklamlarında kullanıldığı iddia edilirse de siz siz olun buna inanmayın. Çünkü kırmızı kukuletası ve beyaz kürk yakalı kırmızı giysisi içinde Noel Babayı ilk kez 1863'te yaratan Amerikalı karikatürist Thomas Nast'tır. "Harper's Weekly" dergisi için ilk çizdiği Noel Baba şöyleymiş:
Kırmızının nasıl dikkati çektiği konusunda şunları da kaydetmeliyim mutlaka: Türkiye'nin siyasi tarihinde derin izler bırakan "Gezi" olayları denince nedir ilk aklınıza gelen? Belki de ikinci ama olsun, kırmızı elbisesiyle duran kadın değil mi? Adı Ceyda Sungur'du, bu vesileyle saygılarımı ileteyim. Peki sinemaseverlere sorsam, ne hatırlıyorsunuz sinema tarihinde kırmızı niyetine diye, emin olsun Krzysztof Kieślowski'nin "Kırmızı" filminden önce özellikle erkeklerin büyük çoğunluğu "Kırmızılı Kadın" cevabını verecek, yani Kelly LeBrock'un iç gıcıklayıcı sahnesini hatırlayacaktır.
Gezi'de "Duran Kadın" Ceyda Sungur "Kırmızlı Kadın" Kelly LeBrock
Karşı cinsin dikkatini çekmek için kırmızı giyilmez mi? Kadının kırmızı elbisesi kadar erkeğin kırmızı kravatı da dikkat çeker. Aşkın, ihtirasın, arzunun rengi kırmızı. Yapılan bilimsel deneylerle kırmızıya bürünmüş kadının başka renklere kıyasla cinsi olarak erkeği çok daha fazla tahrik ettiği, kan dolaşımını ve kalp atışlarını hızlandırdığı belirlenmiş. Önceki yazılarımda tarihi olarak Türklerde gelinliğin kırmızı olduğunu yazmıştım. Acaba bu nedenle olabilir mi?
Siyasette, kahramanlıklarda kırmızı
Tarih boyunca kahramanlık, cesaret, güç ve iktidar kırmızıyla eşleştirilmiş. Tabii iktidar hırsı da öyle. İhtilallerin, devrimlerin bayrağı kırmızı olmuş. Sovyetlerin, Çinin, Osmanlı'dan bağımsızlığını alan Arnavutluk'un kara kartallı bayrakları bu ifadenin tipik örnekleri. Aman bu arada sapına kadar iktidar gösterisi olan 16 yıldızlı TC Cumhurbaşkanlığı forsunu sakın unutmayalım!
Ortaçağlarda krallar tahtın kendilerine tanrı tarafından bahşedildiğini düşünür ve bunun ifadesi olarak kırmızı renkte pelerin giyerlermiş. (Burada bir sapma yapmalıyım. Bizansta imparatorluk rengi "erguvan" dediğimiz, eflatuna çalan bir renktir. İmparator bu renkte pelerin giyer. Tarih boyunca kraliyet rengi kırmızı mıdır, eflatun mudur diye tartışılmış!)
Dikkat edin günümüzde siyasetçiler seçimler öncesi açık oturumlarda, siyasi tartışmalarda hep kırmızı kravat takmayı tercih eder. Ne hikmetse, birinin kravatı kırmızı diğerininki başka bir renkse (ki ikinci tercih duru bir mavi ya da laciverttir) hep kırmızı kravatlı olan galip çıkar! Yakın tarihteki seçimler için ABD'de Cumhuriyetçi Parti adaylarının kravatlarına bakar mısınız. Kadın aday bile kırmızılar içinde!
Foto: Mark Terrill/AP
Ah iktidarın, ah gücün gösterisi kırmızı! Hava limanlarında, saray ve başkanlık konutlarında ziyaretçi devlet ve hükümet başkanlarının karşılanmasında, ayrıca ödül törenlerinde ve galalarda sanatçılar ve VIP davetlilerinin geçiş yoluna kırmızı halı döşenir. "Kırmızı halılı karşılama" diye bir ifade türemiş, çok sık kullanılır olmuş. Nereden çıkmış bu kırmızı halı merakı diye araştırınca karşınıza çıkan ilk kullanım Kadim Yunan tiyatro yazarı, tragedyanın babası olarak bilinen Eshilos'un (ya da Aiskhylos) MÖ 458 yılında yazdığı "Agamemnon" oyunundan bir replik. Truva savaşından zaferle dönen Kral Agamemnon'un karşılanması için eşi (sonradan kocasını öldürecektir) Clytemnestra şöyle talimat verir:
"Kralın biraz sonra yürüyeceği yola kırmızı halı serin. Ayaklarının üzerinden geçeceği zemin tamamen kırmızı olsun ve hiçbir zaman ulaşamayacağı evinin ocağına olmayan adalet gelsin."
Daha yakın zamanlara gelirsek, Sanayi Devrimi ertesi buharın trenlerde kullanılmaya başlamasıyla tren şirketleri en büyük ücretleri ödeyen birinci sınıf müşterilerini vagonlarının önüne serdikleri kırmızı halılarla karşılamaya başlamış. O gün bugündür bir pazarlama strateji ögesi olarak gösteriş meraklısı zenginlerin karşılanmasında kırmızı halı kullanılıyor!
Çok gariptir ama spor müsabakalarında genellikle kırmızı giyenler galip gelir. Hatta başka bir şey dikkatimi çekti, yarışmacının kendi üniforması başka renkte bile olsa kazandıkları zaman madalyalarını alırken üstlerine kırmızı atlet, ceket, pelerin gibi bir şey geçiriyorlar. Şu altın madalya kazanan yarışmacı örneklerine göz atın lütfen:
2004 Atina Olimpiyatlarında bir deneme yapmışlar, boks, serbest ve Greko Romen güreş ve tekvando yarışmacılarına rastgele kırmızı ve mavi üniformalar dağıtmışlar. Hepsinde büyük çoğunlukla kırmızılar kazanmış!
Sanatta, modada kırmızı
İnsanlar 40 bin yıl önce mağara duvarlarına yaptıkları ilk resimlerde rengi kırmızı olan kil ya da kırmızı toprak boyası kullanmışlar. Paleolitik çağlarda insanlar ölülerini kötü ruhlardan korumak için gömerken kırmızı toz kullanırmış. Antik Roma süslemelerinde ve Rönesans ressamlarının eserlerinde çok görülen koyu, parlak kırmızı renge "Vermilyon" ya da "Çin kırmızısı" denir, zincifre adlı mineralden üretilir. Çin'de yoğun şekilde kullanılmıştır. Öte yandan ilk olarak Aztekler tarafından kırmızı kök boyası elde etmek amacıyla "Dactylopius coccus" adlı, değişik kaktüslerde asalak olarak yaşamını sürdüren bir böcek toplanır, kurutulur ve toz haline gelinceye kadar ezilirmiş. Bahsettiğim Kanarya Adalarında ve Meksika'da yaşayan bir böcek. Avrupa'ya da 16. yüzyılda gelmiş ve başta çeşitli gıda maddelerine renk vermenin yanı sıra tekstil ve kozmetik sanayinde de kullanılmaya ve yaygınlaşmaya başlamış. Günümüzde bu böcek kültürel olarak da yetiştirilmekte.
Gelelim modaya. Rastlantıya bakın ki, güç ve statü ifadesi olarak görülen kırmızı moda dünyasında 2023-24'ün rengi olarak seçilmiş. Hangi ünlü moda tasarımcısının defilesine bakarsanız bakın karşınızda kırmızı:
2023-24 moda seçkisi
Aslına bakarsanız, insanların kırmızıya verdikleri tepki tamamen içinde yaşadıkları toplumların âdetlerine, geleneklerine, alışkanlıklarına bağlı. Kimisinde öyle, kimisinde böyle.
Türk oyun ve roman yazarı Mehmet Murat İldan'ın pek çok yabancı tarafından da alıntılanan şu sözleriyle bitirelim kırmızı faslını:
"Kırmızı giy ve sessiz kal, kendi kendine bile fısıldama; çok kolaylıkla duyulacağından kuşkun olmasın, çünkü kırmızı zaten senin adına konuşacaktır. Kırmızı giymekle dilini ve sesini kırmızıya teslim etmektesin."
Şefik Onat kimdir?
Şefik Onat, TED Ankara Koleji ve Londra Hendon Grammar School'da lise eğitiminin ardından A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun olmuştur. 1966 – 1982 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı mensubu diplomat olarak Bakanlıktaki görevlerinin dışında OECD İktisadi İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (Paris), Jakarta ve Islamabad T.C. Büyükelçilikleri, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde (New York) görev yapmıştır.
1982 – 1983 yıllarında Başbakanlık/Devlet Bakanlığı Özel Danışmanlığında bulunduktan sonra devlet memuriyetinden ayrılmıştır.
1984 – 1995 yılları arasında özel sektörde üç farklı şirkette üst düzey yöneticilik hizmetini takiben, 1996'da TOKI tarafından gerçekleştirilen B.M. HABITAT II Konferansının Konferans Hizmetleri Koordinatörü olarak Türkiye tarihinde yapılan en büyük ve en kapsamlı uluslararası organizasyonun sorumluluğunu üstlenmiştir.
Bu konferansın ardından, 1997- 2010 yılları arasında, kendi kurduğu "ASİTANE Etkinlikler" firması eliyle, kamu kuruluşları ya da yerli ve yabancı Birlikler/Dernekler/Şirketlerin çeşitli ulusal ve uluslararası kongre, konferans, tanıtım, özel etkinlik, gösteri organizasyonlarını gerçekleştirmiştir.
Öte yandan, Mimar Prof. Suha Özkan'la birlikte, 2006 yılında tüm dünya mimarlarının çalışmalarını internet ortamında tam eşitlik ilkeleri kapsamında yayınlayabildikleri ve yarıştıkları "World Architecture Community"i kurmuştur.
2010 başından itibaren kendini tamamen emekli ederek eşiyle birlikte Bodrum'a yerleşmiş ve bütünüyle, her zaman özel merakı olan tiyatro ve tarihi roman alanlarında yazmaya yönelmiştir.
Tiyatro yazarı olarak, geçmiş yıllarda TRT'de "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" programlarında, özgün + çeviri + uygulama niteliğinde 53 eseri yayınlanmıştır. Günümüze kadar sahne için 6 müzikal/müzikli oyun, 2 sahne oyunu, 5 film senaryosu yazan Onat'ın ayrıca 3 oyun çevirisi vardır.
Yayımlanmış, editörlüğünü yaptığı 2 kitabın dışında, "Son Sultan Abdülhamid" ve "Casuslar İni İstanbul" başlıklı iki belgesel tarihi romanı ve diplomasi dönemi anılarını yansıtan "Diplomasi Dedikleri" başlıklı kitabı bulunmaktadır. ONK Telif Ajansına bağlı bulunan Onat, "T24 Haftalık" ve "EK Eleştiri Kültür Dergisi" yazarları arasındadır.
1943 Ankara doğumlu, evli ve üç çocuk sahibidir. İngilizce ve Fransızca bilmektedir. İngiliz "British Council"ın lisanslı İngilizce hocasıdır.
|