29 Aralık 2024

“Trump 2026’da Nobel Barış Ödülü’nü almayı hedefliyor”

Prof. Dr. Ömer Taşpınar, Trump yönetiminde ABD ve Suriye’deki gelişmeleri değerlendirirken, “Trump’ın Suriye için net bir planı yok. ABD’nin Suriye’de tek bir önceliği var, IŞİD ile mücadele” görüşünü dile getiriyor. Taşpınar’a göre, ABD’nin Türkiye ile pazarlığının büyük parçasını IŞİD ile mücadeleden sonra Kuzey Suriye’deki Kürtlerin durumu oluşturacak; diğer yandan Trump için Ortadoğu’daki öncelik Suriye değil İsrail-Suudi Arabistan normalleşmesi. Türkiye’de muhalefetin dış politikada ‘çok kötü’ olduğunu savunan Taşpınar, “ekonomide biraz düzelme” olursa ve “sığınmacı sorununu çözerse” Erdoğan’ın seçimlere çok güçlü girebileceğini söylüyor…

Washington’un nabzını tutmaya devam ediyorum. Ankara’ya bakarsak Suriye’deki rejim değişikliği nedeniyle zafer havası ağır basıyor. Diğer taraftan Washington’a dönersek Donald Trump çok kısa bir süre sonra başkanlık koltuğuna oturacak. Soru şu: Suriye’yi aslında kim yönetecek? Trump’ın Suriye ile ilgili olarak kafasında neler var?

Trump’ın son açıklamasında “Suriye’de çok belirsizlik var. Türkiye’ye önemli rol düşüyor” demesi aslında malumun ilanı. Bölgede Rusya ve İran’ın kaybetmesi, Türkiye’nin kazanmaya daha yakın olması demek. Trump’ın Ankara’dan beklentisi yüksek olacak. Ancak sözleri, “İşler kötüye giderse Türkiye’yi sorumlu tutacağız” anlamına da gelebilir!

Trump, Oval Ofis’i, Suriye’de şimdilik kazanılmış bir zaferin ardından devralacak. Ama Suriye’de ve Orta Doğu’da hiçbir zafer uzun süreli ve meşakkatsiz değildir. Yol bütün taraflar için çetrefilli. Peki Trump döneminden ne beklemeliyiz? Türkiye’ye nasıl bir rol düşünüyor?

Washington’da National Defence ve John Hopkins üniversitelerinde çalışan Prof. Dr. Ömer Taşpınar ile konuştum.


Prof. Dr. Ömer Taşpınar

- Trump Ortadoğu’ya bakınca sizce ne görüyor?

2026 yılında Nobel Barış Ödülü benim olur mu, diye düşünüyor. ‘Müzakere Sanatı’ diye kitabı var biliyorsunuz. Trump şöyle bakıyor meseleye; ben bu diktatörlerle masaya oturup ABD’nin çıkarlarını koruyup müzakere edebilirim ve barışa götürebilirim. Kuzey Kore’de denedi bunu. Kim Jong Un ile denedi bunu. Golf sahaları yaparız, ülkeni turizme açarız, zengin olursun diye nükleer silahtan vazgeçirmeye çalıştı.

- Suriye ile ilgili net bir planı, stratejisi var mı? Ne yapmayı düşünüyor, nasıl analiz ediyorsunuz?

Trump’ın kafasında çok net bir plan ya da derin bir strateji olduğunu düşünmüyorum. Genel olarak derinlemesine görüşleri olan bir başkan değil. Trump önüne gelen dosyayı bile doğru dürüst okumamakla bilinen birisi. Kendisiyle son konuşanın etkisinde kaldığı bilinir. Ama Trump’ın kafasında varmak istediği esas yeri şöyle özetleyebiliriz; savaş istemiyor. ABD’nin parasının savaşlara akıtılmasını istemiyor. ABD’nin dünyanın farklı köşelerinde devam eden savaşların hamisi olmasını istemiyor. Ortadoğu’dan asker çekmek istiyor. Silahla, askeri müdahalelerle yapılan savaşları değil, ticari savaşları seviyor. Dünyanın polisi, askeri rolünü bırakmak istiyor.

- ‘Dünyanın süper gücü’ olarak nasıl kalacağını düşünüyor peki?

Etrafındaki ekibi de aynen bunu söylüyor kendisine. ABD’nin askeri süper güç olarak kalması gerektiğini savunuyorlar. Trump’la ekibi arasında makas var. Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Wolf, Dışişleri Bakanı Marco Rubio bunlar geleneksel yapıdan gelen Cumhuriyetçi isimler. Rubio mesela neo-con geçmişi olan biri ve ABD’nin süper güç olarak kalması gerektiğini savunan, demokrasi konusunda daha fazla sesini yükseltmesi gerektiğini düşünen bir isim.

- Trump’ın planı Amerikan askerlerini bölgeden çıkartıp Suriye’deki zor ve belalı işleri de Türkiye’ye mi hallettirmek?

Zor ve belalı işleri Türkiye’ye yıkmalarına gerek yok. Türkiye’nin amacı da zaten ABD’nin Suriye’den çıkması. Bunun için de belli adımları atmaya hazır. Erdoğan Biden’la bir ilişki oturtabilseydi ona çok daha önceleri “900 askerinizi çekin. Artık IŞİD MIŞİD kalmadı. Al Hol hapishanesine (IŞİD’lilerin tutulduğu) biraz asker koyup oraya da biz hakim oluruz” derdi. Trump, Türkiye’ye istemediği şeyleri yaptıracak, Türkiye’yi taşeron olarak kullanacak diye bir durum yok. Tam tersi Türkiye Amerika bir an önce gitsin diye her türlü sorumluluğu almaya zaten hazır ve bekliyor. Erdoğan’ın aklındaki senaryo da, “bölgedeki Kürtleri nasıl Amerika’sız bırakırım.” Trump’ı esas ikna etmeye çalışanlar, müesses nizama sahip çıkan CENTCOM (ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı) ve Pentagondaki askerler. IŞİD’i çok ciddiye alıyorlar. Birinci öncelikleri IŞİD ile mücadele. “IŞİD, 2024’te Suriye’deki varlığını arttırdı”

- Eskisi gibi bir gücü olmayan IŞİD hâlâ neden birinci öncelik?

Türkiye buna inanmak istiyor ve böyle bir söylemi var. Erdoğan iktidarı IŞİD diye bir tehlike olmadığına inanıyor ama Washington aynı görüşte değil. Hem Pentagon hem de bu konuda çalışan gerek istihbarat gerekse sivil kuruluşların yaptıkları çalışmalara göre 2024 senesinde IŞİD Suriye’deki varlığını daha da arttırdı, kontrol ettiği toprakları da genişletti. ABD IŞİD’in bir boşluktan yararlanıp yeniden güçlenmesinden korkuyor. O yüzden birinci önceliği ve kırmızı çizgisi.

- Pentagon ve şahin Cumhuriyetçiler ya da Dışişleri ekibi Trump’ı Suriye’de kalmaya ikna edebilirler mi?

Trump’ın birinci dönemindeki Savunma Bakanı James Mattis, daha önce CENTCOM’da komutandı, Trump’ı ikna edemediği için istifa etmişti. 2019 yılında Trump da askerleri çekmek istedi ama CENTCOM direndi, sonra Türkiye ile başka sorunlar yaşandı. Şu anda ben şunu öngörüyorum. CENTCOM’daki komutanlar Trump’a tamam diyecekler, bir çıkma planı yapalım ama bunu bir plana oturtalım. Hemen yarın çıkmak yerine kademeli olarak asker çekelim. Önümüzdeki iki yıl içinde asker sayımızı sıfıra indirelim. Üç aylık takvim içinde IŞİD’in sahadaki gücüne bakarak adım adım ilerleyelim. Suriye güçleri IŞİD’le mücadele ediyor mu etmiyor mu görerek çekilme planını uygulayalım. Trump görüşmesinde Erdoğan “ben IŞİD’le mücadelede Suriye’ye asker koymaya hazırım. TSK ve eğittiğimiz Suriye Milli Ordusu artı HTŞ IŞİD’le mücadele edecek” derse, hele bir de Türkiye daha fazla asker yollamayı taahhüt ederse, IŞİD ile mücadele için asker sayısını arttırırsa bu önerileri Trump CENTCOM komutanlarının önüne koyacaktır. Trump’ın askerlere “Bakın Türkiye zaten bölgede bu rolü oynamak istiyor. Biz bir an önce Suriye’den ve Irak’tan çekilelim” diyecektir. Erdoğan’ın istediği senaryo da bu zaten. Trump şunu sorar; “Biz çekilirsek siz girer misiniz, IŞİD’le mücadele eder misiniz?”

- Peki sizce Erdoğan, ‘Siz çekilin, biz hallederiz’ der mi?

Bence evet. ABD’nin çıkması için taahhüt verir. Erdoğan’ın esas derdi orada Kürtleri bir şekilde etkisizleştirmek olduğu için böyle bir teklifi PYD/YPG konusunda kazanılmış büyük bir başarı olarak kamuoyuna anlatabilir. Yani Türkiye kamuoyuna bu IŞİD ile mücadele olarak lanse edilmez. Amerikan ordusunun çıkması; Suriye’de terörle mücadele için, Kürtlerle mücadelede daha başarılı olunması için Türkiye’nin tek aktör olduğu şeklinde kamuoyuna gösterilir.

- Peki Washington’dan bakıldığında Suriye’deki Kürtlerin durumunu nasıl görüyorsun? Ben endişe görüyorum özellikle kongre ve medya tarafında…

Evet dinamikler gayet net. Kongre, Cumhuriyetçi Parti’nin müesses nizamı, Demokratlar, medya Kürtlerin Türkiye tarafından ciddi baskı altına alınacağını ve Kürtlerin bir kere daha kullanılmış ve Batı tarafından yarı yolda bırakılmış hissedeceklerini söylüyorlar ve ahlaki bir sorumluluk olarak da bakıyorlar. “Kürtleri yalnız bırakmamalıyız” duygusu hakim. “(Suriye’deki) Kürtler bunca yıl bizim için IŞİD’e karşı mücadele ettiler ve ama şimdi Türkiye’nin eli çok güçlendi. Bu nedenle Kürtlerin arkasında durmalıyız” diye baskı yapacaklardır. Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını savunan Senato ve Kongre var. Lindsay Graham var ki Trump’a çok yakın. Trump’ın üzerinde baskı kuracaktır. Trump’ın Erdoğan ile konuşmasında bu konuyu açacaktır… Dolayısıyla Ankara ile pazarlığının büyük parçası IŞİD ile mücadeleden sonra Kürtler olacak.

- Yeni bir çözüm süreci baskısı gelir mi Trump’tan?

Burada yaygın düşünce; Ankara’ya çözüm konusunda baskı yapmak geri tepiyor. Yani Ankara’ya “yeni bir süreç hazırlayın, şu Öcalan’ı hapisten çıkarın” filan deme isteği yok. “Türkiye kamuoyu zaten bizi teröristleri destekleyen olarak görüyor, strateji ters tepiyor” görüşü var. Dışişleri’nde genel hava bir şey söylememekten yana bu konuda.

- Devlet Bahçeli’nin çıkışını nasıl değerlendiriyorsunuz o zaman?

Bahçeli HTŞ’nin taarruza geçeceğini biliyordu. Halep sonrası Esad’ın bu kadar çabuk düşeceğini düşünmüyorlardı belki. Ankara Suriye’deki İslamcı muhalefetin Halep’i ele geçirdiği, Türkiye’nin de Kürtlerle ilgili önemli adımları atmış olduğu bir senaryoyla Esad’la masaya oturmayı planlıyordu. Yani YPG’nin silahsızlandırılmasını sağlayacak ortamın oluşacağını, ABD’nin de bu durumu memnuniyetle karşılayacağını düşünüyorlardı. Eğer Türkiye Öcalan süreci ya da siyasi süreç başlatırsa bu Amerikan basınında ve Kongre’de iyi karşılanacağını, “Türkiye’de bir süreç başladı Ankara’nın kendini güvende hissetmesi gerekiyor, belki de bizim orada olmamız bir engel olur” diye düşünmelerini sağlayacağını planlıyorlardı. ABD’ye “Kürtlerle ilgili endişeleriniz yersiz” demek istediler. Ama iyi planlanmış bir süreç olmadı. “Öcalan’ı çıkaracağız, Öcalan da Mazlum Kobani’ye ‘silahları bırak’ diyecek, onlar da silahı bırakacaklar.” Ama böyle kolay bir durum yok ortada maalesef.

- İdeal senaryo kendi Kürtleriyle barış sürecini tamamlamış bir Türkiye ve HTŞ’nin Suriyeli Kürtlerle anlaşıp bir federasyon kurması mı?

Bence Devlet Bahçeli Erdoğan ile konuştu bu konuyu. En muhteşem senaryo zaten bizim bütün Suriye’nin hamiliğini yapacağımız senaryodur diye düşünüyorlar. Bütün Suriye’de Türkiye’nin söz sahibi olamamasının, ağırlığının yarım kalmasının nedeni Kürtlerle olan durum. Doğrusu biz şu Kürt meselesinde biraz adım atabilirsek içeride ve dışarıda YPG’yi hizaya getirebilecek adımlar, o zaman hem ABD hem Suriye hem de AB ile ilişkilerimiz değişebilir. Zaten durup dururken “Öcalan’ı çıkaralım” çıkışı Suriye’de Kürtlerin de rahat edeceği ve Türkiye’nin etkisini arttıracağı o muhteşem senaryoyu sağlamak içindi.

- HTŞ’nin yönetiminde bir Suriye’nin radikal dinci bir yapıya dönüşmesine nasıl bakıyor Washington? Türkiye kamuoyunda ciddi kaygı duyanlar var, yanı başımızda Talibanvari yönetime sahip bir Suriye orta vadede Türkiye’nin yapısını bozabilir mi?..

ABD’nin detaylara bakan Suriye stratejisi yok . Suriye’de tek bir önceliği var, IŞİD’le mücadele. Tek talepleri IŞİD’in palazlanmasını engelleyecek bir yönetimin olması. O yönetim çok demokratik değilmiş, İslamcıymış bunlara detay diye bakıyorlar ve çok da önemli olduğunu düşünmüyorlar bence. Yeni Suriye yönetiminin atacağı adımlar biraz kapsayıcı olursa, yani kadınlar, Aleviler, Hıristiyanlar ve Kürtler konusunda biraz kapsayıcı olurlarsa, bir de üstüne IŞİD konusunda sağlam adımlar atarlarsa -zaten Colani için koyduğu 10 milyon dolarlık ödül kaldırıldı- devamı yaptırımların kaldırılması olarak gelebilir. HTŞ bir terör örgütü olmaktan çıkarılır.

- HTŞ’nin stratejisini nasıl görüyorsunuz?

HTŞ şu anda Türkiye ile ABD arasına kalmış durumda. Türkiye’den gelen baskı “kesinlikle Kürtlerle bir federasyona gitme” yönünde. HTŞ’ye kalsa YPG ile masaya oturur ve onlara sınırlı bir federasyon verir, çünkü YPG’nin gücü var. YPG ABD tarafından desteklendiği için, Washington ile ilişkileri iyi tutmak için de ister bu durumu.

HTŞ’nin bir sonraki adımının, ismini “Fazilet ve Birlik Partisi” olarak değiştirip Müslüman Kardeşler vari bir yapıya dönüşeceklerini düşünüyorum. Amerika’nın Taliban ile ilişkilerinden çok Muhammed Mursi ile yani Müslüman Kardeşler’le kurduğu ilişkiye bakmak lazım. Amerika ne yaptı? Mursi ile çalıştı ama sonra Sisi ile de çalıştı. Yani HTŞ IŞİD’e karşı mücadele ettiği sürece onunla çalışır.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD'nin seçilmiş başkanı Donald Trump

- Erdoğan ile de uyumlu çalışacağını mı düşünüyorsunuz o zaman?

Erdoğan’ın otoriter bir lider olması rahatsızlık veriyor olsa bile ABD’nin istediği ya da hassas olduğu noktalarda uyumluysa o kadar da umurunda olmuyor. Karşısında güçlü bir iktidar varsa ve o ülke jeostratejik olarak önemliyse Suriye ve Türkiye gibi, o zaman gayet pragmatik ve realist davranır, güçlü hükümetle çalışırlar.

- Bu durumda Erdoğan Trump’ın şartlarını kabul ederse Suriye’nin yönetenlerinden mi olur? Şam’a gönderilen maslahatgüzar ‘Osmanlı toprakları’ndan bahsetti. Suriye’deki yeni yönetim Türkiye’nin hamiliğine nasıl bakar?

Şöyle düşünelim; para musluğunu kim açacak? Ülkeye biraz para gelirse toparlanacak, petrolünü satabilirse yatırım gelecek. Peki kimden gelir? Katar, BAE ve Suudi Arabistan’dan gelecek para. Türkiye’nin parası yok. Bu saydığım ülkeler de ABD’nin istediği doğrultuda davranırlar. Türkiye tek başına Suriye’de olmayacak. ABD’nin dediği olacaktır Suriye’de. “Trump için önemli mesele Suriye değil, S. Arabistan-İsrail normalleşmesi”

- Trump’tan başka ne beklemeliyiz?

Trump için Ortadoğu’da en önemli mesele Suriye değil aslında. En önemli gördüğü konu Suudi Arabistan ile İsrail’in ilişkilerinin normalleşmesi. İbrahim Anlaşmaları’ndaki en önemli gelişme Suudilerle İsrail’i masaya oturtmak ve bu sayede Filistin konusunda bazı adımlar atmak istiyor Trump. Şu anda Muhammed Bin Salman (Suudi Arabistan Veliaht Prensi) Gazze’deki durum nedeniyle eskisinden daha kuvvetli ve iki devletli Filistin çözümü arayışı içinde. Mısır’ın lider olmadığı Arap dünyasında Suudi Arabistan liderlik yapıyor. Trump’ın Netanyahu üzerinde baskı kurması ve “sen zaten Hamas’a karşı, Hizbullah’a karşı savaşı kazandın. İran’ı zayıflattın, Suriye’nin dişlerini söktün, asker falan kalmadı. Zaferini ilan et ve Suudi Arabistan’la otur ve kozmetik olarak Filistin Barış süreci ilan et” demesi beklenebilir. Uzun dönemde Batı Şeria ve sonra Gazze üzerinden önümüzdeki 10 yıl içinde barış sürecinin nasıl kurulabileceğinin şartlarını konuşmaya başlayalım, “kozmetik” planı çıkaralım. Oslo Barış Süreci gibi bir süreç diyebiliriz buna. Hatta Türkiye buna dahil olmak isteyecektir, ‘İstanbul Süreci’ diyelim isteyecektir ama Netanyahu ile ilişkiler kötü olduğu için ve Türkiye Hamas’ı desteklediği için bu pastayı Türkiye’ye vermezler muhtemelen. Ya Kahire ya da AB de işin içine girerse Orban’a kıyak yapar ve ‘Budapeşte Süreci’ diyebilirler. Bunu eğer Trump Netanyahu’ya empoze edebilirse, Netanyahu da kabinesindeki radikallere rağmen seçimlere gidip daha ılımlı ve büyük koalisyonla yeniden iktidar olursa, Suudi Arabistan’la masaya oturursa, Gazze’nin yeniden inşası için Suudi Arabistan ve BAE’yi Gazze’ye sokarsa, işte o zaman bahsettiğim Nobel Barış Ödülü’nü Trump alır. Bana göre Trump’ın kafasındaki hayal, senaryo budur. Bütün bunlar benim sayemde oldu, demek istiyor.

- İran’ı Suriye’den nasıl uzak tutacak?

Trump İran’a bir yıl maksimum baskı kurmayı planlıyor. İran’ın Çin’e petrol satmasını engellemek ve İran’ı ekonomik olarak bitirmek arzusunda. Çin ile masaya oturup “senin İran’dan petrol almanı istemiyorum, yoksa yüzde 40 gümrük vergisine götürürüm” derse ve Çin ile İran arasındaki alışverişi engelleyecek adımlar atarsa İran çok zayıflamış şekilde masaya gelebilir. İran ile ABD arasında nükleer anlaşma planı kafasında var Trump’ın. Ama bu biraz zor, çünkü İran bence önümüzdeki bir iki ay içinde nükleer silaha doğru gitmeye çok yakın. İran o kadar zayıfladı ki, Trump’la masaya geldiğinde Kuzey Kore modelini uygulamak istiyor. Masaya nükleer silahıyla oturmak istiyor.

“Muhalefet dış politikada kötü, Erdoğan seçimlere çok güçlü girebilir”

- Erdoğan ile sizce anlaşamadıkları konular hangileri olacak?

Trump Erdoğan’dan İran’la ekonomik ilişkilerini kesmesini isteyecektir. Bir yıl yoğun baskı uygulamayı planlıyor. Türkiye’nin yanında durmasını ister. İkinci konu Erdoğan F-35’leri talep edecek, ama ona verilecek cevabın “S-400’leri İncirlik’e koy. Biz de yokmuşlar gibi davranabilelim” olacağı yüksek ihtimal.

- Son olarak muhalefetin Suriye konusunda duruşunu nasıl buluyorsunuz?

Muhalefetin dış politikası çok kötü. Ben muhalefet olsam şu an Ukrayna’ya bakarım. Ukrayna 2040 yılında AB’ye üye olacak aday ülke. 2040 yılında Türkiye Ukrayna ile birlikte AB’ye girecektir, diyen bir CHP görmek istiyorum ben karşımda. Vizyon ortaya koyan bir CHP. Dış politikada çok zayıf. Erdoğan öyle ya da böyle sonunda Suriye’de amacını ulaştı. Tabii şu an erken bir başarı sarhoşlu yaşayabiliyor olabilir. Suriyeli sığınmacılar ciddi bir sorun olarak kalmaya devam edecek. Sığınmacılara “hadi gidin” dendiği zaman gitmiyorlar. Hele, gidin bir daha dönemezsiniz, derlerse hiç gitmezler. Şu an bir stratejileri olduğunu görmüyorum. Ama Erdoğan sığınmacılar sorununa çözüm bulursa ve ekonomi de iki sene içinde biraz düzelirse, evet Suriye’deki başarı seçimlerde elini çok güçlendirir. Ekonomi biraz toparlanırsa, Suriyeli mültecileri hallederse 2028 seçimlerine çok güçlü girer.

Yazarın Diğer Yazıları

Enkazda 7. gün mucizesi, 77 yaşındaki Ömer Amca kurtarıldı: Yedi gün idrar içerek hayatta kaldım!

“Ayaklarıyla çek-yatın örtüsünü kesmiş, çorap yapmış. Sağlık durumu gayet güzel, sağlıklı..."

Selahattin Demirtaş: HDP'yi kapatmanın siyasi sonuçlarını iyi hesap etmelerini tavsiye ederim…

"İktidar seçim kazanabilmek için her şeyi dener, her şeyi yapar. Millet İttifakı'ndan daha esnekler. Çözüm süreçleri dahil her seçeneği masada tuttuklarından eminim"

Osman Kavala: Hayatınızdan alınan bu zaman dilimi telafisi imkânsız bir kayıp; iddianame değil iftiraname yazılmış!

"En çok özlediğim, tabii eşimle birlikte evimde olmak. Tahliye oldum derken tekrar tutuklandığımdan ve hâlâ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılandığımdan, fazla hayal kurmamaya çalışıyorum…"

"
"