30 Mart 2025

Diyabet teknolojileri, hücre tedavisi ve ülkemiz için üzülmek

Tip 1 ya da Tip 2 olsun, diyabetle yaşayan insanlar birden fazla zorluğun üstesinden gelmek zorundadır. Bunlar kan şekeri düşüklüğü ve yüksekliğinden kaynaklanan sorunlar ve diyabet rutinlerinden, diyabet stresinden, damgalanma riskinden kaynaklanan diyabet yükü olarak anlatılabilir

Her yıl olduğu gibi, bu yılda diyabetle ilgili ileri/ yeni teknolojilerin ve tedavilerin kapsamlı bir şekilde konuşulduğu, bilimsel olduğu kadar, teknoloji firmalarının yönlendirici etkisinin hissedildiği, biraz fuar/kongre karışımı bir toplantı (Advanced Technologies and Treatments for Diabetes-ATTD 2025) için 19-22 Mart 2025 tarihleri arasında Amsterdam’a gittik. Koç çocuk diyabet kliniği olarak ülkemiz ortalamasının üzerinde teknoloji kullanan (bize başvuran 2200 civarındaki diyabetli çocuğun % 21 kadarı insülin pompası ve sensörler SGK’ca ödenmeye başlamadan önce % 64 kadarı sensör kullanıyor) bir kliniğiz ve bu nedenle de her yıl kongreye heyecanla gideriz ve kısa araların dışında bütün zamanımızı salonlarda onlarca konuşmayı dinleyerek geçiririz. Bu yıl da heyecanımız vardı ama “heyecanımız var...” diyen başka birisinin, uzaktan da olsa dostumuz/yakınımız bildiğimiz Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali gibi uğradığı ağır haksızlıkların gölgesinde kongreye gittik. Kongrenin ilk günü (19 Mart 2025) sabahı ise ülkemizden gelen inanılmaz ve başımızı öne eğen göz altı haberleri ile uyandık ve o andan itibaren bir elimiz telefonda, ülkemizde bir felaket olmuş duygusu ile üzgün geçti günlerimiz.

Hücre tedavisi ile ilgili son haberler

Dünya Diyabet Federasyonu (IDF) verilerine göre, 2021 yılında dünya genelinde yaklaşık 8-4 milyon tip 1 diyabetli birey bulunmaktaydı; bunların 1-5 milyonu (%18) 20 yaşından küçük, 5-4 milyonu (%64) 20-59 yaş aralığında ve 1-6 milyonu (%19) 60 yaş ve üzerindeydi . Tip 1 diyabetli bireylerin beşte biri (1-8 milyon) düşük gelirli ve alt-orta gelirli ülkelerde yaşamaktadır.

Çocuk ya da erişkin tip 1 diyabetin iyileştirilmesi ancak insülin salgılayan beta hücrelerinin (mümkünse adacık hücrelerinin tümünün) nakli ile mümkün olacaktır ve bu konudaki çalışmalarda son yıllarda bir hızlanma vardır. Tip 1 diyabette hücre tedavisi, bu yılki kongrenin ana konularından birisiydi ve bu konuda JDRF gibi kuruluşlar ve Vertex gibi beta hücre nakli konusunda önde gelen şirketlerin oturumları vardı. Günümüzde kadavradan elde edilen beta hücreleri çeşitli ülkelerde az sayıda erişkin ve tekrarlayan şiddetli hipoglisemi gibi önemli sorunları olan tip 1 diyabetlilere yapılıyor. Bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanmayı gerektiren bu tür adacık hücre nakli olan alıcılarının 20 yıllık takibinde, sağkalım oranları %90 ve greft sağ kalım oranları %48 olarak bulunmuştur. İnsülinden bağımsızlık ortalama süresi 3 yıl olmasına rağmen, alıcıların %10'unda bu durum 20 yıl boyunca devam etmiştir.  Bu veriler hücre tedavisinin potansiyel yararını göstermektedir. Bu şekildeki beta hücre tedavisi Lantidra ismi ile Haziran 2023’te FDA onayı almıştır ama henüz kullanıma girmemiştir.

Günümüzde ise, kök hücreden (allojenik-başkaların kök hücrelerinden veya otolog-kendi kök hücrelerinden) elde edilen beta hücre nakli çalışmaları heyecan uyandırmakta, bu konudaki haberler bazen bizzat araştırmacılar tarafından abartılı bir dille yansıtılmaktadır. Bu konuda çalışan birçok şirket vardır ama çalışmaları en ileri aşamaya gelen Vertex firmasıdır. Bu firmanın araştırma grubunun başında İki çocuğu Tip 1 diyabetli ve hayatını insülin üreten hücre nakline adamış olan Douglas Melton bulunmaktadır. Bu grup, kök hücreden beta hücre üretmeyi 15 yıl içinde başarmış, şimdi ise bağışıklık baskılayıcı ilaç kullanarak VX-880 ve ilaç kullanmadan hücrelerin bir kapsül içinde yerleştirilmesine dayalı VX-264 araştırmalarını yürütmektedir. Vertex, tam doz VX-880 alan 12 kişinin kendi insülinlerinin bir kısmını ürettiğini açıkladı ve Kasım 2024’te VX-880 için Faz 3 çalışmasına başladıklarını duyurdu. VX-264 araştırmasının sonuçları ise henüz açıklanmamıştır

Çinli bir grup ve Sana grubu ise, ayrı ayrı, kişinin kendi kök hücresinden elde ettikleri beta hücresini başarılı bir şekilde birer kişiye naklettiklerini duyurdu. İnsanın kendi kök hücresinden elde edilen beta hücresi nakli heyecan verici bir yöntem olmasına karşın rutin tedaviye girmesi uzak ihtimaldir. Kök hücreden sonsuz miktarda beta hücresi elde edilmesi ve bu hücrelerin bağışıklı baskılayıcı ilaç kullanmadan nakli en etkili ve gerçekçi yoldur. Bu yolu “tünelin ucundaki ışık” olarak düşünebiliriz ama bu tedevilerin rutine girmesine zaman olduğu da bilinmektedir.

Öte yandan kongredeki heyecan verici konuşmalardan birisini beta hücre rejenerasyonu konusunda New York’dan Dr. Andrew Stewart yaptı ve GLP-1 analogları ile Harmine isimli bir maddenin kombinasyonun beta hücrelerinin yenilenmesinde çok yüksek bir başarı( % 700 artış) sağladığını anlattı. Bu yolla elde edilecek ilaçların etkili ve ucuz olduğunu belirten Dr. Stewart, beta hücre nakli dışında başka bir seçeneğin önemini vurguladı.

Diyabetin yükü ve teknolojilerin rolü

Tip 1 ya da Tip 2 olsun, diyabetle yaşayan insanlar birden fazla zorluğun üstesinden gelmek zorundadır. Bunlar kan şekeri düşüklüğü ve yüksekliğinden kaynaklanan sorunlar ve diyabet rutinlerinden, diyabet stresinden, damgalanma riskinden kaynaklanan diyabet yükü olarak anlatılabilir. Araştırmalar kadınların ve erkeklerin eşit sıklıkta diyabet olmasına karşın, kadınların diyabeten dolayı daha çok zorluk ve engellenme (menstürasyonun etkiler, gebelik, menapoz, daha yüksek Hba1c ve komplikasyonlar, daha fazla mental sorunlar ve yeme bozukluğu, anne olarak diyabet olan çocuklarının yükünü daha çok üzerlerine alma ve işlerini bırakma, daha çok gece uykusuz kalma vb) yaşadığını göstermektedir. İşte hem bu konuda hem de genel olarak tip 1 diyabet yönetiminde başta otomatik insülin pompaları olmak üzere teknolojiler diyabet yükünü büyük ölçüde azaltmakta ve kullanılan bütün ülkelerde daha iyi bir glukoz dengesi sağlamaktadır. Bir başka deyişle bu teknolojiler hücre tedavisine bir köprü görevi görmektedir. Tabi bu teknolojiler pahalıdır ve şu anda gelişmiş ülkelerin dışında ihtiyacı olanlar değil, parası olanlar bu teknolojileri kullanabilmektedir. Ülkemizde sensörlerin kısmı olarak da olsa geri ödeme kapsamına alınması olumludur. Bundan sonraki mücadele hefimiz otomatik insülin pompalarına eşit erişim olmalıdır.

Kongre oturumlarında “tam yapay pankreas” çalışmaları da sunuldu ve yemeğe bağlı yükseklikleri de telafi eden algoritmaların başarılı olduğu anlatıldı. Bundan sonraki aşamada karbonhidrat saymayı gerektirmeyen, telefonla ve/veya akıllı saatler ile kontrol edilen, giderek küçülen, kullanımı kolay otomatik insülin pompalarını ve bunlar sayesinde tip 1 diyabetlilerin yaşam kalitesinde çok önemli iyileşmeler bekliyoruz.

Kongrede teknolojilerin dışında, tip 2 diyabette sensör kullanımı, küçük çocuklarda (2-6 yaş arasında) 780G’nin güvenli olduğu,  hipoglisemi eşik değerinin 65 mg civarına indirilmesi, 70-140 mg aralığı için Time In Normoglycemia( TING) tanımının kullanılması,  sensör standartları , akıllı  insülin kalemleri, tip 1 diyabette GLP-1 kullanımı, araba sürüş güvenliği için uygulamalar, 15 günlük Dexcom’un  doğruluk açısından güvenli olduğu,sensör ve insülin pompasının tek bir sistem olması (Kompakt sistemler) gibi konular üzerinde de duruldu.

Tabi bu kongrede her şey teknoloji çevresinde dönüyor ve bir tür ürün pazarlama motivasyonlarının etkili olduğu bir ortamı hepimiz hissediyoruz. Bu durumun en olumsuz etkisi beslenme ve yaşam tarzı ile iligli konuların giderek geride kalma riski yaratması. Oysa ne kadar teknoloji kullanırsak kullanalım, beta hücresi ve onunla yaşayan hücrelerin fonksiyonlarını geriye getiremedikçe tip 1 diyabet yönetiminde beslenme, egzersiz, düzenli yaşam, rutinleri yerine gerirmek, iyi uyku gibi faktörler önemini koruyacak.

Son söz ya da ülkemiz için üzülmek

 

            İnsan belli bir yaşa gelince, ülkemizdeki özgürlük eksikliği, toplumun yaratıcılığının çeşitli nedenlerle (liyakat yerine yandaşlığın tercih edilmesi, ideolojik amaçlarla ülkemizin gelişmiş üniversitelerinin zayıflatılması, kaynakların siyasi ve ideolojik tercihler için israf edilmesi gibi) engellenmesinin yaptığımız işe etkisini daha iyi görüyor. Oysa ülkemiz birçok açıdan çok önemli potansiyellere sahip ve en son yaşadıklarımız gibi hepimizi üzen haksızlıkları, manipülasyonları (bu arada geçen 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde Şişli bölgesindeki çocuklara sensör desteği başlatan Emrah Şahan da hapse atıldı) bir kenara bıraksak, diyabet başta olmak üzere birçok konuda çok daha ileri gidebiliriz.  Ben iflah olmaz bir iyimser olarak ülkemiz insanın güngörmüşlüğüne güveniyorum ve bu kötü günleri geride bırakacağımızı düşünüyorum.

            Başta diyabetli çocuklar ve onların yakınları olmak üzere herkese iyi bayramlar diliyorum.

 

 

 

 

 

 

Prof. Dr. Şükrü Hatun kimdir?

Prof. Dr. Şükrü Hatun, 1959 yılında Kütahya Domaniç'te doğdu. Tıp eğitimini 1983 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, Ankara, Türkiye'de tamamladı. Mezuniyet sonrası Adıyaman'da mecburi hizmetini yerine getirdi.

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları uzmanlık eğitimini Ankara Dr. Sami Ulus Çocuk Hastanesinde 1990'da, Çocuk Endokrinoloji Yan Dal Uzmanlık Eğitimini Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 1993'de tamamladı. 1994 yılında doçent, 1999 yılında profesör oldu. 

1995-2016 yılları arasında Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı'nda çalıştı. Kocaeli Üniversitesi'nde Pediatrik Endokrinoloji programını kurdu. İki dönem anabilim dalı başkanlığı, 2012-2015 yılları arasında tıp fakültesi dekanlığı yaptı. 

2015 yılında bir süre North Carolina Üniversitesi Çocuk Endokrinoloji Bölümü'nde ziyaretçi profesör olarak bulundu. 

2016 yılından beri İstanbul'da Koç Üniversitesi'nde Çocuk Endokrinoloji ve Diyabet Bilim Dalı Başkanı olarak görev yapıyor.

Şükrü Hatun ve ekibi 1996 yılından bu yana diyabetli çocukların tedavisi, eğitimi, hakları, toplumun bilinçlendirilmesi ve diyabetle barışık yaşamaya odaklanan "Arkadaşım Diyabet Programı"nı yürütüyor.

Dr. Hatun, https://www.arkadasimdiyabet.com/ web sitesini kurdu ve 1997'den beri "Arkadaşım Diyabet İznik Kampı"nı yürütüyor, 2018'den beri de "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı"nı düzenleyen ekibe liderlik ediyor.

Ekibinin de katkılarıyla diyabetli çocuklar, aileleri ve diyabet ekipleri için çok sayıda kitap yazdı veya çevirdi.

Türkiye'de uzun süre "Pediatrik Diyabet Grubu"na liderlik eden Dr. Hatun, arkadaşları ile "Pediatrik Diyabet Ekip Üyeleri Eğitim Kursları"nı başlattı, "Ulusal Çocukluk Çağı Diyabet Programı"nı hazırladı ve az gelişmiş bölgeler için diyabet kampları düzenledi.

Dr. Hatun'un diyabetli çocukların yaşamına yaptığı önemli katkılardan biri de "Okulda Diyabet Programı"nı başlatması. Bu program, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Çocuk Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği ile iş birliği içinde geliştirildi. Bu proje ile çok sayıda öğretmen okulda diyabet bakımı konusunda eğitildi ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından "Okullarda Diyabetli Öğrencilerin Bakımı ve Desteklenmesine İlişkin Yönerge" yayımlandı.

1993 yılından itibaren Dr. Hatun ve arkadaşları tarafından diyabetli çocukların hakları ile ilgili savunuculuk çalışmaları başlatıldı ve bu çalışmalar sonucunda 1996 yılında glukometre stripleri geri ödeme kapsamına alındı.

Dr. Hatun ve ekibinin başlattığı yeni bir kampanya ise "Sensörler için parmağını kaldır" sloganıyla sensörlerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödenmesine odaklanmıştır.

2014 yılında "Diyabetli Çocuklar Vakfı"nı kuran Dr. Hatun, çalışma arkadaşlarıyla birlikte çeşitli illerde "Arkadaşım Diyabet Buluşmaları" adlı eğitim toplantıları düzenliyor. Dr. Hatun ayrıca, diyabetin evdeki yükünü paylaşmaya odaklanan "Diyabet İçin HeForShe Programı" ile, "Diyabetli Çocukların Tedavisi ve Esenliği İçin On Temel Öneri" adlı bir program başlattı (2021).

Şubat 2023'te Türkiye'de yaşanan deprem felaketinin ardından Hatun, felaket bölgesinde yaşayan diyabetli çocuklar ve aileleri için bir destek ve dayanışma programı başlattı. Bu kapsamda ücretsiz kan şekeri ölçüm stripi desteği sağlandı. Ayıca deprem bölgesinden 51 diyabetli çocuk ve ailesi "Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2023"e ücretsiz katıldı.

İletişim Yayınlarından çıkan "Hekim Kendisini Tedavinin Bir Parçası Olarak Sunar" ve " İnsancıl Bir Tıp İçin Yazılar" isimli kitapları vardır. 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ekrem İmamoğlu’na mektup

Uzun zamandır arkadaşlarıma ülkemizin bir yeni ufku ve umudu olacaksa bunun siz ve Selahattin Demirtaş tarafından yaratılabileceğini söylüyorum. Silivri’de olmanızın buna bir kapı açmasını, aranızda yaratıcı, özgürleştirici bir diyalog başlamasını diliyorum

Dr. Türkan Saylan Tıp Hizmet Ödülü için teşekkürler

Bizler bundan sonra da bu ödülle mirasına ortak olduğumuz Dr. Türkan Saylan’ın yolunu izleyerek, daha iyi bir hayat, özgür ve adil bir ülke ve diyabetli çocuklar için emek vermeye devam edeceğiz.

“Selim Abi’de bulduğumuz dostluk/yoldaşlık”

Selim Abili, Füsun Ablalı yıllarımız sadece eylem yılları değildi; sürekli tıp eğitiminden hasta haklarına, uzmanlık derneklerinin TTB çatısı altında bir araya gelmesinden güçlü bir barış inisiyatifi oluşturmaya uzanan bir çizgide de etkili işler yapmıştık

"
"