19 Şubat 2024

Profesyonel politikacılar ve boşuna siyaset

Türkiye’de partiler, başka yerlerde genellikle olduğu gibi, birbirlerinden ayrışarak farklı sınıf kesimlerini, çıkar ve baskı gruplarını, ideolojileri ve programları temsil etmiyorlar. Büyük çoğunluğu merkez sağda ve aşırı sağda toplanmış durumda. Amaçları daha çok iktidar, daha çok vurgun

Basit bir ayrıma göre iki tür politikacı vardır: Siyaset için yaşayan politikacılar ve siyasetten geçinen politikacılar. Birinciler, temsil ettikleri halka hizmet için politika yaparlar; genellikle merkezin solundan reformist ve devrimci pozisyonlara doğru açılırlar; değişimden yanadırlar. İkinciler, kendi çıkarları için politikayla uğraşan profesyonel politikacılardır; başlıca araçları ve amaçları iktidarı ele geçirmektir; genellikle merkezden aşırı sağa doğru konumlanırlar; tutucu, gerici, statükocudurlar.

Siyaseti ve onu inceleyen disiplini “iktidarın bilimi” olarak tanımlayan reel politikçi anlayışın üzerinde durduğu politikacı tipi, ikincisidir. İktidarı maksimize etmek isteyen, siyaset muhasebecisi veya siyaset taciri diyebileceğimiz bu tip her şeyden önce bir pragmatisttir. Sık sık ve zahmetsizce opportüizme de kayar, demagogluğa ve yolsuzluğa da.

Profesyonel politikacının bu temel özelliklerine eşlik eden başka bazı vasıfları da vardır. Daha doğrusu pek vasıfları yoktur. Vasıfsızlıklarını örtmek ve telafi etmek için de becerikli ve iş bitirici performans göstermek zorundadırlar- işin sonu kandırmacılığa ve dolandırıcılığa varsa da.

Yaptıkları işlerin çoğu eğridir. Kötücüldür: Halk için veya rakipleri için iki seçenek varsa, refleks olarak aleyhtekini seçerler. Vatan, millet, din, devlet hamasetini çok kullanırlar. Bir sosyolojik kategori olarak ortaya çıkmaya başladıkları yerlerde ve zamanlarda yeni bir siyasi sınıf olduklarını belirtecek tarzda, bir örnek değilse bile çok benzer giyinirler: Koyu renk takım elbise ve kırımızı kravat. (Rahatladıktan sonra perde veya koltuk döşemesi desenli ürünler de görülmeye başlar.)

Tornadan çıkmış gibidirler. Bir erkek kalabalığı olduklarını gösterecek şekilde saf tutarak toplu resim çektirmeyi severler. Yükselen yıldızdırlar. O kadar çok törensel toplantıya katılırlar ki bu adamlar ne zaman iş yaparlar sorusunu sordururlar. Belki de önlerine yapacak iş koymuyorlardır, bir gizli işsiz ordusudurlar. Çok konuşurlar, zamanı harcarlar. Yolsuzluk iddiaları, nüfuz ticareti suçlamaları, siyasi rekabetin ana konularıdır.

En çok vakit ayırdıkları konu seçim zamanlarında partilerarası iktidar, seçim aralarında da parti-içi iktidar savaşlarıdır. Bu politikacıların araziyi işgal etmelerinin bir nedeni sistemin (değerleriyle, teamülleriyle, akademyanın tanımlarıyla) siyaseti “iktidarın bilimi” diye tanımlamasıdır. Siyaset teorisinin normatif bir teori olduğunun ve ahlaktan arındırılamayacağının unutulmuş olmasıdır.

***

Türkiye’de partiler, başka yerlerde genellikle olduğu gibi, birbirlerinden ayrışarak farklı sınıf kesimlerini, çıkar ve baskı gruplarını, ideolojileri ve programları temsil etmiyorlar. Büyük çoğunluğu merkez sağda ve aşırı sağda toplanmış durumda. Amaçları daha çok iktidar, daha çok vurgun. Kamu hizmetine ilişkin alternatif ilkelere sahip değiller. Başka ülkelerde azınlıkta olan faşizan partiler Türkiye’de çoğunlukta.

Hepsi milliyetçi. Tartıştıkları bunun dozunun ne olacağı. Hepsi muhafazakâr. Tartışılan bunun dozunun ne olacağı. Hepsi maneviyatçı. Tartışma, dinin dozunun siyasette ve toplum yaşamında ne olacağı üzerine. Hiçbiri esaslı laik değil. Yüzeysel ve biçimsel konulardan fazlasına giren yok. Aylar ve yıllar seçim faaliyeti ile geçiyor. Oy muhasebesi, şahsiyat, kısır polemik, dedikodu ve magazin başlıca uğraşlar.

Yukarıda söylediklerimizin daha çok iktidar partilerinin politikacılarını çağrıştırdığının farkındayım. Oysa muhalefet de bir görevken, yalnız denetlemesi değil kendisi de denetlenmesi gereken bir görevken, halkın vekili ve memuru olarak maaş alırken, muhalefette kalınca nadasa bırakılmış tarla gibi pasif kalıyorlar. Son bir örnek: İlke olarak olumlu sayılması gereken “gölge kabine” projesinden şimdiye kadar hangi verimli fikir ya da faaliyet doğdu?

Siyaset adı altında yürütülen verimsiz çalışmaların bu isimle anılması yanıltıcı. Olsa olsa beyhude siyaset, nafile siyaset, boşuna siyaset denebilir. Hatta bazıları için “zararlı siyaset” daha yerinde olur. Örneğin, kamuoyu olarak yeni yeni öğreniyoruz ki, ülkenin altının üstünün son yirmi beş yıldır yabancı şirketlere veya yabancı-yerli ortaklıklara işletilmek ve mahvedilmek üzere kiralanması ve satılması almış yürümüş.

Sedat Cezayirlioğlu, İliç'te yıllardır altın madenine karşı çevre mücadelesi veriyor

Başta altın olmak üzere maden çıkarılması ve taşocakları açılması için ormanlara kıyılması, tarım arazilerinin yok edilmesi, akarsuların zehirlenmesi dehşet verici bir hızla ve kapsamda ilerlemiş. Bu büyüyen tehlikeyi vakitlice araştıran ve kitaplar yazan İbrahim Gündüz, Sedat Cezayirlioğlu gibi istisnai çevrecilerin ve bir avuç gazetecinin uyarılarını muhalefet de gündeme yeterince taşımamış.

“Beka” sorunu var mı, yok mu diye kısır polemikler yürütülürken bu gidişle ülkenin doğal kaynaklarından “bâki” kalacak pek bir şey kalmayacak. Talancı politikalar yoluyla elde edilen üç beş kuruşluk hasılat da halka ve kamu harcamalarına dönmüyor; törensel harcamalara, bürokratik israfa, örtülü ödeneklere, yarım düzine kayırmalı holdinge, yeni sömürgeci yabancı şirketlere, onların yerli acentaları gibi çalışan siyasetçilerin cebine gidiyor.

Bunların çoğu görev suistimaline girecek şeyler. Ya muhalefetin yetersizliği? Görev kusuru değildir de nedir? Toplumsal çıkara aykırı işler yapan iktidar ise, bu işleri izlemeyen, teşhir etmeyen, bunlara etkili biçimde karşı çıkmayan muhalefet için başka ne diyebiliriz?

***

Yakında bir başka yazıda daha fazla yer ayırmak üzere Thomas More’un Ütopya’sının İkinci Kitabı’ndan bir alıntıyla bitirmek istiyorum:

"Ütopyalılar tabaklarını ve içki kâselerini, çok güzel tasarlanmış olmakla birlikte, cam veya toprak gibi oldukça ucuz malzemeden yaparlar. Ama özel evlerde olsun komünal yemekhanelerde olsun oturak gibi en mütevazi gereçler için kullandıkları normal malzeme gümüş ve altındır. Köleleri zaptetmek için de som altından yapılmış zincir ve pranga kullanırlar. Her kim gerçekten yüz kızart cı bir suç işlemişse kulaklarına ve ellerine altın halkalar, boynuna bir altın kolye takmaya, başına da altından bir taç giymeye zorlanır. Kısacası, bu madenleri küçümsemek için her şeyi yaparlar….her türlü mücevhere de böyle bakarlar….altın gibi tümüyle faydasız bir maddenin nasıl bütün dünyada insandan üstün tutulduğunu anlayamazlar."

           

Yazarın Diğer Yazıları

Tarım ve madencilik

Siyanürlü muazzam atık toprak kütlelerini tasfiye etmek için 400 bin kamyon gerekir diyerek bu saatte işin imkansızlığını ima eden bakanlar, bunu bilmiyorlar mıydı? Niye bu yönteme izin verildi? Gangster şebekesinin bu yığını arkasında bırakıp sıvışacağı belli değil miydi? Nal toplamak devlete mi düşerdi?

Deprem, lanet ve hayalet şehirler

Benim binam çökmedi, sadece yan yattı diyen veya deprem 7.5 değil 7.4 şiddetinde olsaydı benim yaptıklarım çökmeyecekti diyen veya ben inşaattan anlamam onun için beni suçlamanız yasalara aykırı diyen (yanlış duymadınız tam böyle dedi) "müteahhit"ler gerçek insanlar mıdır, insan suretindeki yok-insanlar mıdır, yok-kentleri kuran?

Sistemin iflası

Birinci ve ikinci isyan darbe teşebbüsü idiyse, şu andaki durum darbenin gerçekleşmesidir; sistemin iflasıdır