Tavşantepe'de dere yatağında cesedi bulunan 8 yaşındaki Narin'in öldürülmesine yönelik soruşturma iyice arapsaçına döndü!
Ortaya çıkan ifade metinleri ile televizyonlarda saatlerce yapılan "vicdanları kanatan" yayınlara bakılırsa, cinayet çözülmüş durumda!
Katil ya da katiller belirlendi, savcının kanaati netleşti!
Hatta daha ötesinde; savcının amca Salih Güran'ı katil olarak tespit ettiği bilgisi paylaşıldı özel bir televizyon kanalındaki canlı yayında!
Bu kanaat ve değerlendirmelere karşılık kazın ayağının pek de konuşulduğu gibi olmadığını söylemek mümkün.
Dere yatağındaki bir taşın altına gizlendiği ortaya çıkarılan Narin'in ölümüyle ilgili soruşturmada çözümün yakın olduğunu sanmıyorum.
Devletin, geçmişinde kimi sıkıntılar bulunan bir köyde, kayıp olduğu anlaşılan bir çocuğun ölü ya da diri bulunması ve olayın aydınlatılması çalışmalarında adli verileri kullanmak yerine siyasi mecrada süreci yürütmek istemesinin yaşanan tabloda payı büyük maalesef.
Gerek adli makamlar gerekse kamu yöneticileri ve siyasilerin olaya yaklaşımlarının oluşturduğu atmosfer inançsızlık sonucunu doğurdu. Savcılık soruşturmasında gerçeğe ulaşılması halinde bile kamuoyunun sonuca inanmasının önü kesildi kuşkusuz.
Toplum hiçbir şekilde ikna olmayacak. Zira yakın geçmişte örnekleri var.
Oysa, gerçekleştiği çevre ve adı geçenler çerçevesinde çok basit bir soruşturmayla, cinayet gün ışığına çıkarılabilirdi.
Fakat gelinen son noktada, Narin'in katledilmesi "dış güçlere" bağlandı. İktidara yakın kesimlerin her zor durumda kaldığında kullandığı iki sihirli kelimeyle hem de.
Soruşturmada; köy sakinlerinin, özellikle Güran ailesinin devlete ve siyasi iktidarın ideolojisine yakın olması kadar devletin de aileye bakışındaki farklı yaklaşım, Narin'in katil veya katillerinin bulunmasını her geçen gün zorlaştırıyor.
Amcanın aracındaki iki genç nerede?
Diyarbakır İl Jandarma Komutanı Tümgeneral Selçuk Yıldırım'ın soruşturma hakkında yaptığı sürecin ilk resmî açıklamasının "soruşturmada kırılma noktası" olduğu görüşündeyim.
Yaşananların sıcağı sıcağına yapılan bu açıklama sonrasında, işler nedense tersine dönüverdi aniden!
Üstelik, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın köye geldiği gün Jandarma Genel Komutanı Ali Çardakçı'nın da Diyarbakır'a gelerek soruşturmayla ilgili bilgi aldığı ifade ediliyor. Bu ziyarette Çardakçı'nın, yaptığı açıklama nedeniyle İl Jandarma Komutanı Yıldırım'ı eleştirdiği bilgisi var.
Bu değişimle birlikte, ortaya atılan pek çok iddia ve fısıltı gazetesi haberleri gündemi işgal ediyor elbette.
Savcılık sürekli yeni gözaltılar yapıyor. Aileden yeni isimler tutuklanıyor.
Ankara'nın yanı sıra yerel kaynaklardan süreci takip ederken bazı yeni bilgilere ulaştım.
Bunlardan ilki, Narin'in cesedinin amca Salim Güran'ın aracıyla taşınırken, araçta üç gencin bulunduğu ve üç gençten ikisinin nerede olduklarının bilinmediği…
İddiaya göre; Narin Güran, 20 Ağustos'ta köyün camisindeki Kuran kursundan her zamankinden önce çıktı. Cami imamının ifadesi bu nedenle alındı. Narin'in camideki son saatleri soruldu.
Narin, eve geldi ve evde –hemen herkesin ifade ettiği üzere– görmemesi gereken bir tabloyla karşılaştı.
Küçük kızın gördüğü bu tablonun aktörleri arasında tutuklu amca Salim Güran vardı.
Narin yaşadığı anı, o sırada köyde olmayan babasına aktaracağını ifade edince sonun başlangıcı için aile içinde düğmeye basıldı.
Ertesi gün, yine Kuran kursundan eve gelen Narin'e, annesi, köy dışında çalışan ağabeyi Enes'in geldiğini ve ahırda kendisini beklediğini söyledi. Narin, bir zamandır görmediği ağabeyini görmek için ahıra girdi.
Aynı iddiaya göre, ağabeyi yanında iki arkadaşı olduğu halde Narin'i boğarak öldürdü. Arkasından amcası Salim Güran'la temas kurdu. Amca Güran; ahıra geldi, üç genç ve Narin'in cesedi ile aracına binerek köyden ayrıldı.
Narin'in cesedi aracın sağ ön koltuğundaydı. Arkada ise ağabey Enes ile iki arkadaşı bir süre yolculuk etti.
Bu sırada Narin'in burnundan kan geldi. Araçtakiler panikledi. Amca Güran, üç genci kamerasına girdiği benzinliğe gelmeden önce yolda indirdi.
Amca Salim Güran, 21 Ağustos'ta yaşanan bu olay sonrasında benzinliğe geldi. Yakıt almaksızın sadece çokça ıslak mendil alıp ayrıldı.
Bundan sonrası henüz bilinmiyor.
Ancak söz konusu iddia çerçevesinde bilinen tek şey; araçtaki iki gencin sır olduğu!
Takip ettiğim kadarıyla iddiada sözü edilen iki gençle ilgili bir bilgi ortaya çıkmadı.
Patates hat mı kullandılar?
Soruşturmada dikkat çeken diğer nokta ise, olayın hemen ardından jandarmayı yanlış yönlendirmek amacıyla yapılan sahte ihbarlar.
Bu konuda, köyden bazı isimlerin jandarmayı konudan uzaklaştırmak amacıyla asılsız ihbar yaptığı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Sahte ihbarların cep telefonlarının SİM kartlarının çıkartılarak yapıldığı ifade edildi.
Ancak, asılsız ihbarların "patates hat" olarak tanımlanan başkasına ait kimlik bilgilerinin kullanıldığı "şüpheli" SİM kartlar üzerinden yapıldığı bilgisi de mevcut. Hatta bu iş için 30'a yakın "patates hat" kullanıldığı yerel kaynaklarca ifade edildi.
Patates hat olarak tanımlanan telefon hatlarının kullanılması başta olmak üzere yaşanan süreçte ortaya çıkan şüphelilerce gerçekleştirilen "suyu bulandırma" işlemleri, aileye bu konuda destek verilip verilmediği sorusunu gündeme getirdi.
Amca, kardeşi mi öldürttü?
Narin Güran'ın katledilmesi, köyde geçmişte yaşanan kimi olayların yeniden gündeme gelmesine neden oldu.
Narin'in kız kardeşi Tülin Güran'ın ölümünü şüpheli bulan savcılık Narin'le birlikte ablasının ölümünü yeniden incelemeye aldı.
Bu süreçte edindiğim bir bilgi daha var.
Şöyle ki, Güran ailesinden bir kişi, -ulaşan bilgi Salim ve Arif Güran'ın kardeşi- 2011'de pamuk tarlasında silahla vurularak öldürüldü.
Olayın gerçekleştiği dönemde 15 yaşında olduğu belirtilen bir şüpheli, cinayeti işlediğini savunarak teslim oldu.
Ülkenin genel sosyolojine bakıldığında böylesi olay ya da olaylardan sonra adliyeye teslim olan zanlıların yaşının küçük olması pek şaşırtıcı değil.
Benzer çokça olay yaşandı, hatta yaşanıyor bu coğrafyada.
Buraya not edeyim, belki savcılık bu dosyayı da yeniden gündemine alır.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu.
Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.
|