26 Nisan 2024

Bir trafik kazasının anatomisi: 35 saatte belirlenemeyen kimlik ve soruşturmada yaşanan gariplikler

"Sürecin başından itibaren haklarında ceza istenilen polislerin, bu kadar küçük ve basit ceza verilmesi, iki polise ceza verilmemesi ve bizin yaşadıklarımızla dosyaya müdahale edildiğini görmüş olduk"

TÜİK verilerine göre, her yıl ortalama beş bin kişi yaşamını yitiriyor ülkede.

Her ölüm de olduğu gibi, trafik kazalarında yaşanan ölümlerde de büyük acılar ve dramlar kalıyor geriye.

Hele ki, bir genç insanın, alkollü olduğu iddia edilen sürücünün kullandığı aracın çarpmasıyla yaşamını yitirmesi, adli ve idari soruşturmalar ile soruşturmada ihmali olanlara yönelik süreçlerden sonuç elde edilememesi, geride kalan acının katlanmasına sebep oluyor kuşkusuz.

Son dönemde böylesi iki olay, kamuoyunda oldukça tartışıldı. İlki, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu Muhammed Hasan Şeyh Mahmud, İstanbul’da geçen kasımda kullandığı araçla motokurye Yunus Emre Göçer’in öldürdü.

Diğeri ise, yazar Eylem Tok’un 17 yaşındaki oğlu T.C., yine İstanbul’da Oğuz Murat Aci’ye çarparak ölümüne neden oldu.

Gizemcan Yolcu

Şüpheli trafik kazasıyla başlayan gariplikler

İki olayın yankıları devam ederken, Büyüteç’te bugün Ankara’da, Ağustos 2019’da yaşanan ve Gizemcan Yolcu’nun yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan olaylar zincirini aktaracağım.

Yaşananları okurken; Yolcu Ailesi’nin yaşadıklarına, süreçte dosyanın kapatılmaya çalışılmasındaki “tuhaf” ve “dikkat çekici” gelişmelere tanık olacaksınız.

Önce genç kızın ölümüyle sonuçlanan trafik kazasını anlatayım.

Ankara Üniversitesi Biyoloji Bölümü son sınıf öğrencisi Gizemcan Yolcu, 4 Ağustos 2019’u, 5 Ağustos’a bağlayan gece saat 02.10 sıralarında başkentin önemli arterlerinden Yıldızevler semtindeki evinden sigara almak amacıyla ayrıldı.

O günlerde ailesinin şehir dışında bulunması nedeniyle evinde yalnız yaşayan Yolcu, yakındaki büfeden alacağı sigara için Turan Güneş Bulvarı’nı geçti. Saat 02.20 sıralarında içinde Beytullah Ay’la birlikte dört kişinin bulunduğu araç, evine dönmek için bir kez daha aynı bulvarı geçmeye çalışan Yolcu’ya son sürat çarptı.

Yolcu’ya çarpan araç, hızı nedeniyle kaza yerine 100 metre uzakta ancak durabildi. Yolcu, olay yerinde yaşamını yitirdi.

Kazadan sonra Gizemcan Yolcu’nun yaşamını yitirmesi sebebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ekim 2019’da iddianame hazırladı.

İddianameye göre, aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Başkanlığı ve Yıldızevler Polis Amirliği’nin hemen önünde olan kazaya polis müdahale ederken, aracın sürücüsü Beytullah Ay, olay yerinden kaçarak aracını yaklaşık bir kilometre ileriye park etti. Babası ve kardeşine telefonla ulaştı.

Kaza yerinde fren izi bulunamadı. Aracın bir plakası kazada düştüğü için aracın kiralık araç olduğu anlaşıldı.

Aracın içinde bulunan tanıklar, aracın Beytullah Ay tarafından kullanıldığını ifade etti. Ay’ın kazanın ardından aradığı kardeşi Ahmet Ay ile babası Zekeriya Ay olay yerine geldi. Ahmet Ay, Beytullah Ay’ın işlediği suçu üstlenme girişiminde bulundu!

İddianamede yer alan bilirkişi raporuna göre; aracın sürücüsü Beytullah Ay, birinci derecede kusurlu bulundu. Ay hakkında, “yayanın çarpıldıktan sonra havalanarak taşıt yoluna düştüğü görüldüğünde şüpheli sürücünün yüksek seyir hızına ve yaya geçidine yaklaşırken seyir hızını azaltmaması ve sola manevra ile kazayı önlemeye çalışmaması” tespiti yapıldı.

Gizemcan Yolcu’nun yaşamını yitirdiği kazanın üzerinden neredeyse beş yıl geçecek. Henüz, adalet yerini bulmuş değil

Kazada yaşamını yitiren Yolcu ise, “ikinci derecede kusurlu” bulundu, bilirkişi tarafından.

Savcılık, iddianamesinde, Ay kardeşler hakkında hapis cezası istendi.

İki yıldan fazla süren yargılama sonucunda, Kasım 2021’de Beytullah Ay, “taksirle ölüme sebebiyet vermek”ten 4 yıl hapis cezası, kardeşi Ahmet Ay’a ise, 6 ay hapis cezası verdi.

Yerel mahkeme kararı, Ay Ailesi’nce istinafa götürüldü. İstinaf, cezaların çok olduğu gerekçesiyle dosyayı yeniden yerel mahkemeye gönderdi.

Şimdilerde, yargı süreci devam ediyor. Yolcu Ailesi’nin avukatları, bu kez istinafın kararını temyize götürdü. Yargıtay yolu açıldı. Dosya halen Yargıtay’da bekliyor, yerel mahkeme de doğal olarak Yargıtay’ın vereceği kararı bekliyor.

Yolcu’nun yaşamını yitirdiği kazanın üzerinden neredeyse beş yıl geçecek. Henüz, adalet yerini bulmuş değil.

Tek evlatları Gizemcan’ı kaybeden Yolcu Ailesi, dört ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilen Ay’ın serbestçe dolaşmasına isyan ediyor, haliyle.

Gizemcan Yolcu'nun annesi Saniye Yolcu ve Tolga Şardan

Acılı anne anlatıyor

Bu noktada yaşananların daha iyi anlaşılabilmesi amacıyla bir bilgi daha vereyim.

Ay’ın aracıyla çarptığı Yolcu’nun ölümüyle ilgili iki ayrı süreç birlikte yürüdü.

Buraya kadar okuduklarınız, Ay kardeşlere yönelik adli soruşturma ve yargılama safhası.

Süreçle ilgili bir de olaya müdahale eden Yıldızevler Polis Amirliği’nde görevli polislere yönelik idari soruşturma boyutu var ki, “evlere şenlik” dedirten tarzda olaylar zinciri.

Bu arada Gizemcan’ın annesi Saniye Yolcu’nun emekli emniyet müdürü olduğunu belirteyim.

Saniye Yolcu, en üst meslek derecesiyle yani, birinci sınıf emniyet müdürü rütbesinde uzun süre polis başmüfettişi olarak görev yaptı. Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’nda personelle ilgili soruşturmalara imza attı. Dolayısıyla hem polisliğin nasıl yapıldığını hem de polislerin nasıl suça karıştığını bilen yetkin bir emniyet müdürüydü, yakın zamana kadar. 

Bu ek bilgiyi vermemin gerekçesi şu; Saniye Yolcu, kızını kaybettikten sonra bir yandan adli yargılama sırasında adalet ararken, diğer yandan da evlat acısıyla beraber bir dönem aynı üniforma altında çalıştığı meslektaşlarının “görevlerini ihmal edip etmediklerinin” peşine düştü.

Haklarında şikâyet dilekçesi verip, Yıldızevler Polis Amirliği’nde görevli polislere yönelik Emniyet Genel Müdürlüğü’nce soruşturma açılmasını sağladı.

Kızını kaybeden Saniye Yolcu ile bizzat görüştüm. Yaşadıklarını bir polis müdürü olarak değil, acılı bir anne konumuyla uzun uzun anlattı.

4 Ağustos 2019 gecesi ve sonrasında meslektaşlarının görevlerini nasıl ihmal ettiklerini tek tek anlattı:

“Kızım Gizemcan’ın trafik kazası yaşadığını biz tam 35 saat sonra öğrenebildik. Polisler, kızımın kimliğini tespit edemediler bu kadar saat içinde. Oysaki, kızımın cep telefonu yanındaydı ve ölüm olaylarından sonra kimlik tespit edilmesini sağlamak amacıyla gereken mahkeme kararı Ankara Adliyesi’ndeki nöbetçi sulh ceza mahkemesi tarafından verilmişti. Buna karşın işlem yapılmadığını ortaya çıkardık.

Ayrıca, aracı kullanan Beytullah Ay’ın alkollü olduğu iddiası vardı. Polisler, alkol tespiti yapılması için gereken işlemi geciktirdiler. Kazaya adı karışan şüphelinin, alkol muayenesinin en yakın sağlık kurumunda yapılması gerekirken; Beytullah Ay ve Ahmet Ay, şehir dışında Gölbaşı Devlet Hastanesi’ne alkol muayenesi için götürüldü.

"Beytullah Ay’a yönelik hastane kayıtlarında sadece alkol muayenesi yapıldığı yazılı. Oysa ölümlü olaylarda kan incelemesi de yapılması lazım"

Polislerin yaptığı hatalar zinciri

Ağabeyinin suçunu üstlenmek isteyen Ahmet Ay aynı egece saat 04.20’de, asıl şüpheli Beytullah Ay ise, 06.27’de hastaneye götürüldü. Alkollü olduğu iddiası bulunan Beytullah Ay’ın bu süre içinde alkollü halinden kurtulma durumu vardı. Yoğun sarımsak ve nane kokusu taşıdığı iddia edildi. Alkol muayenesinde ‘sıfır’dı.

Beytullah Ay’a yönelik hastane kayıtlarında sadece alkol muayenesi yapıldığı yazılı. Oysa ölümlü olaylarda kan incelemesi de yapılması lazım. Polisler sadece alkol muayenesi yaptırdı.

Ayrıca, Beytullah Ay’ın polis amirliğinde bulunduğu sürede ölüme sebebiyet verdiğinden dolayı nezarette olması gerekirken, koridorda oturduğunu tespit ettik. Bu sırada Beytullah Ay’ın tanıdığı olduğunu tespit ettiğimiz ve olayla hiç ilgisi olmayan Yücel K. adlı polis, karakola gelip olaya müdahale etti. Bunu da belirledik.”

“Teftiş Kurulu Başkanı ile görüştüm”

Emekli Emniyet Müdürü Yolcu’nun anlattıkları bu kadarla sınırlı değil. Daha ilginç bilgiler aktardı.

Mesleği gereği olması gerekenleri bilen Yolcu, avukatları aracılığıyla polis merkezindeki polisler hakkında Emniyet Genel Müdürlüğü’ne şikâyette bulundu!

Ayrıca, olaya müdahale etmek amacıyla polis merkezine dışarıdan gelen polis memuru Yücel K. da şikâyet edilen polislerdendi.

Süreci yakından takip etti. Bu aşamada yaşadıklarını şöyle aktardı:

“Şikâyetim üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü bir polis başmüfettişi görevlendirdi. Meslektaşım başmüfettişin çok titiz çalışma yaptığını söylemem lazım. Başmüfettiş A.D., ifadeleri aldı, belgeleri topladı. Hatta, polis merkezinin kamera görüntülerine ulaştı. Dudak okuma uzmanı bulmaya çalıştı. Ama bulamadı.

Sonuçta, dosyayı zamanında tamamlayıp kurul başkanlığına teslim etti. Bu arada müfettiş meslektaşımla görüştüğümde bana ‘dosya içinde bulunan dört polis hakkında meslekten ihraç talebinde bulunduğunu’ söyledi.

Ancak sonrasında garip gelişmeler oldu. Dosya, disiplin kuruluna girmesi gerekirken, Başmüfettiş A.D.’den alındı. B.E. adlı başka bir müfettişe verildi. Dosyanın içi birden değişti. Bunu öğrendim ve dönemin Teftiş Kurulu Başkanı Fenni Gürsel’i aradım. Telefonla görüştüm. ‘Bu dosyaya müdahale olduğunu tahmin ediyorum’ dedim, ‘dosyada kan var’ dedim.’

Bu görüşmeden sonra Gürsel ve ekibin bize bakışı değişti. Hatta bizi Emniyet Genel Müdürlüğü binasına bile almadılar. Avukatımız bir belge vermek için Teftiş Kurulu’na girmesi gerekti, binaya sokmadılar. Sonrasında Gürsel’in hakkımda şık olmayan bazı sözleri kurulda konuştuğunu duydum. Çok üzüldüm.

“Dosyaya bakan müfettiş emekli edildi”

İlginçtir, Başmüfettiş A.D., bizim dosyaya bakarken 2020 Temmuz’da söz konusu polisler hakkında ek disiplin soruşturma onayı istemiş. Bu onayı istedikten bir ay sonra dosyayı alıp B.E. adlı başmüfettişe vermişler. Zaten Başmüfettiş A.D.’yi de bir sonraki dönemde 2022’de re’sen emekli ettiler.

Avukatım bir süre önce Emniyet Genel Müdürlüğü’nden, soruşturma sonucunu bilgi olarak istedi. Gelen yanıtta, dosyada yer alan polis merkezinde görevli komiser için kınama, komiser yardımcısı için bir aylık maaş kesimi cezası verildi. Diğer iki polis içinse, ceza vermeye gerek olmadığı kararının disiplin kurulunca verildiğini öğrendik.

Sürecin başından itibaren haklarında ceza istenilen polislerin, bu kadar küçük ve basit ceza verilmesi, iki polise ceza verilmemesi ve bizin yaşadıklarımızla dosyaya müdahale edildiğini görmüş olduk.”

*          *          *

Şüpheli bir trafik kazasında kızını kaybeden ve üstelik emekli emniyet müdürü olan acılı bir annenin yaşadıkları böyle.

Ülkede her gün benzer onlarca olay oluyor, adaletli ve namuslu soruşturmalar yapılmadıkça, kayıp yakınlarının acılarına acı yükleniyor, maalesef.

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Sinan Ateş cinayetinden gözaltına alınan iki polis, nasıl Özel Harekatçı oldu?

Söz konusu iki polisin, kim tarafından ve nerede hazırlanan listeyle Özel Harekatçı olduğu sorusunun yanıtı önemli. Kim ya da kimlerin referans olduğu önemli

Özel Harekat'ta neler oluyor?

Spor ayakkabısı alımına müfettiş incelemesi, Özel Harekat'ın dikkat çeken ziyaretçileri, yemek ihalesindeki isim, hibe alınan zırhlı araçların hurdaya yakın çıkması ve dahası...

Emniyet'te "sular ısınıyor", ekipler arasındaki savaş kızışıyor...

Şu anda birbiriyle mücadele eden en az üç ekip var. Devre kardeşliği ile tarikat ve cemaat birliktelikleri ekiplerin çimentosu. Mücadelenin asıl hedefi, mevcut İstanbul Emniyet Müdürü Zafer Aktaş'ın yakın zamanda emekli olmasıyla boşalacak İstanbul Emniyet Müdürlüğü