Yeni oluşacak HSK’da söz sahibi olmayı hedefleyenlerin, -buna, isterseniz siyasi görüş, ister tarikat / cemaat oluşumu, isterseniz bireysel menfaat yaklaşımı demek size kalmış- güç sahibi olmak için farklı yöntemleri uyguladıklarına tanık oluyoruz ülkece.
Her ne kadar “kapalı kapılar” ardında pazarlıklar yapılsa da büyük yargı camiası çok küçük. Bireylerin ya da grupların adımları zaman geçmeksizin anında kulislere düşüveriyor.
Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresinden “sinyal” alabilmeyi başarabilenler, rakiplerine göre bir adım öndeler.
AKP’deki siyasetçiler de doğal olarak destekledikleri yargı mensupları ve grupların güçlü olabilmesi amacıyla “yukarı” nezdinde kulis yapmaktan geri durmuyorlar!
Kerkez’in dikkat çeken ilk operasyonu
HSK seçimlerine güçlü girmekte kararlı olan bireyler ve gruplar, siyasetteki gelişmeleri fazlasıyla yakından takip ediyorlar, bugünlerde.
Yargıtay’da geçen hafta yaşanan üye değişimini de bu gözle bakmak gerekir.
Yargıtay Başkanlığı’na geçen yıl mayısta seçilen Ömer Kerkez başkanlığında toplanan Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, yargıdaki tartışmalı bazı kararların odağındaki 3. Ceza Dairesi’nden dört üyeyi 9. ve 10. Ceza Daireleri’nde görevlendirdi. Dört üyenin yerine ise, 5., 7., 9. ve 10. Ceza Daireleri’nden sekiz üye 3. Ceza Dairesi’ne gönderildi.
Kurul kararının ortaya çıkmasından bu yana yargı kulisleri iddialarla çalkalanıyor. Yargıtay binasındaki her makam odasında ayrı iddialar konuşuluyor, kapalı kapılar ardında.
Bu görevlendirmeleri, “Yargıtay’da görev değişimi” görüşüyle basitleştirmek ya da 3. Ceza Dairesi’nin yakın zamanda aldığı aralarında Can Atalay kararı olmak üzere kimi kararlara bağlamak, sürecin eksik okunmasına neden olur, kanımca.
Aslına bakarsanız, söz konusu görevlendirmelerin merkezinde, 3. Ceza Dairesi’nin kararlarından daha ziyade, Cumhur İttifakı’nın lokomotifi AKP ile küçük ortağı MHP’nin yargı sistemi üzerindeki güç mücadelesi olarak tanımlamak yanlış olmaz.
Siyasette iki parti arasında devam eden “zorunlu birlikteliğin”, yargı sistemi içinde içten içe birinin, diğerine göre üstünlüğü yakalamak durumuyla karşı karşıyayız.
Görevlendirmelerden sonra kamuoyuna atamaların gerekçeleri konusunda bazı bilgiler yansıdı. Fakat, süreçteki asıl önemli olan siyasi zemin ve yaşananlar. Bu konu başlığı “cıslı” konulardan. Hiç olmazsa biraz ipucunu, bu satırların yazarından okuyun.
Başkanlık seçiminden başlayan süreç
3. Ceza Dairesi, en kalabalık kadrosu bulunan daireler arasında. Son atamalardan önce başkanla birlikte üye sayısı 21 idi. Atamalar sonrasında sayı 22 oldu. Kimi zaman dört, kimi zaman beş heyet, kararlara imza atıyor.
Dairenin iş yükü ve gücü düşünüldüğünde, “ağır” dairelerden.
Can Atalay dosyasıyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararının Yargıtay içinde yarattığı krizi hatırlayalım. Dairenin Anayasa Mahkemesi kararına gösterdiği direnç, AKP ile MHP arasında küçük çaplı soruna neden oldu. Kriz, sonrasında aşıldı ve süreç tatlıya bağlandı!
Kaldı ki Kerkez’in kadro düzenlemesine gittiği 3. Ceza Dairesi’ndeki operasyon takvimi, başkanlık seçimlerine kadar uzanıyor.
Halen Yargıtay Başsavcısı olan Muhsin Şentürk ile Kerkez, başkanlık seçiminde rakip oldular.
Şentürk, az önce okuduğunuz notlarda dikkat çektiğim üzere; memleketi Kızılcahamam olması sebebiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın ekibinden ve bir kısım MHP’li den destek aldı.
Kerkez ise AKP içinde bir grup, Hakyolcular, İYİ Partiler, İstanbul grubu, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamana kadar beraber mesai yaptığı yargı kökenli başka bir ekip arkadaşından ve az sayıdaki sosyal demokrat üyeden destek buldu.
Sonuçta Şentürk, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı görevi karşılığında başkanlık adaylığından vazgeçti. Kerkez, başkan seçildi.
Kerkez, göreve başlamasından 11 ay sonra dikkat çeken ilk operasyonu yaptı. Hem de rakibinin başkanlık yaptığı daireye.
Bu arada, geçen ekimde kaleme aldığım Büyüteç’te Başkan Kerkez’in, hakkında farklı konularda iddialar olan 11 üyeye haber gönderip “emekli olun” teklifini getirdiğini duyurdum. O günden bugüne kadar herhangi bir gelişme olmadığı yine Yargıtay içinde konuşulanlardan.
Kimler geldi, kimler gitti?
Doğrusunu söylemek gerekiyorsa; kalabalık kadrosu olan 3. Ceza Dairesi’nde kim, seçimlerde kime oy verdi, net şekilde bilinmiyor. Ancak tahminler var.
Kerkez’in onayıyla uygulanan yeni atamalara konu olan toplam 12 üyeden kim kimi destekliyor, bu konuda da kuşkusuz tahminler var.
Gidenler hakkında açık kaynak bilgilerine bakıldığında; 9. Ceza Dairesi’ne görevlendirilen Muhammet Yavuz, Ankara 24. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken, Akın İpek ve Kara Harp Okulu dosyalarına baktı. Yine Yavuz’la aynı daireye atanan Şerafettin Saka da “yargıda yılın düğünü” haberleriyle gündeme gelen yüksek yargı mensubu.
Gelenlerden ise Savaş Şahinbay, Fehmi Tosun ve Murat Pala daha önceden gelmişti. Ali Öztürk, İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken 15 Temmuz sürecinde AKP İstanbul İl Başkanlığı dosyasını yürüttü.
Fehmi Tosun, AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda başlatılan Kentbank dosyasının savcısı. Ayrıca, yine FETÖ ile bağlantısı bulunduğu iddiasıyla yargılama yapılan Fİ Yapı (Fikret İnan) dosyasında “rüşvet ağı” iddiasını ortaya çıkardı. Hulusi Pur’a gelince, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak 2016 sonrasında bazı FETÖ dosyaları ile Barış İçin Akademisyenler dosyasının hakimiydi.
Atamalarla 3. Ceza Dairesi’nden gönderilen dört yargı mensubundan ikisinin, Kerkez’in başkanlığı döneminde seçilen Yüksel Kocamış’ın başkanı olduğu 10. Ceza Dairesi’ne gönderilmesi dikkati çekti.
Dikkati çeken diğer bir konu ise, dört yargı mensubunun ataması için Hüseyin Kocabey’in başkanlığını yürüttüğü 6. Ceza Dairesi’nin tercih edilmemesi oldu. Bilindiği gibi, Başkan Kocabey, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bir dönem yakın ekibindeki hukukçu Hamit Kocabey’in kardeşi.
Tunç’un görüşleri sahada farklı karşılık buluyor
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, her ne kadar açıklamalarında yargının bağımsız ve siyasetten uzak olduğunu iddia etse de sahada yaşananlar pek de Tunç’un dediği gibi değil, maalesef.
Tunç, yargının ne kadar siyasetten uzak olduğunu açıklasa da yargı süreçlerinde durum çok farklı.
HSK seçimlerinin yaklaştığı bugünlerde, emekli bir üst düzey yargı mensubu dostumun verdiği bilgiyi aktarayım.
İddiaya göre, şimdilerde epeyce kalabalık sayıdaki Yargıtay üyesi, tanıdıkları siyasilerle beraber HSK üyeliği kulislerine başlamış durumdalar. Dostumun bana aktardığı bu sayı, üç haneli. İşin doğrusu ben inanmak istemedim. Ama kendisi ısrarcı.
Bu rakama göre Yargıtay’ın neredeyse üçte biri, HSK kulisi peşinde.
Neyse, HSK seçimlerinden sonra tablo ortaya çıkar.
Son olarak yazının içinde geçen ancak epeyce geride kalan üç olayı kısaca hatırlatıp yazıyı tamamlayım.
İlki, “Yargıda yılın düğünü” olarak hatırlanan düğün. Bu düğünde, 3. Ceza Dairesi Üyesi iken 9. Ceza Dairesi Üyesi atanan Şerafettin Saka’nın oğlu ile eski İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk’ün kızı dünya evine girdi. Ankara’nın İncek bölgesinde Eylül 2023’te gerçekleşen düğüne özellikle iktidardaki AKP’li siyasetçilerin yanı sıra yargı camiasından eski ve yeni üst düzey isimler katıldı. Üstelik, düğünle ilgili haberlere “yargıda yılın düğünü” başlığını atan ise, iktidara yakın Turkuvaz Medya Grubu çalışanlarının yönetimindeki ve yargı camiasında etkin olan internet haber sitesiydi.
İkinci olay, 7. Ceza Dairesi’nden 3. Ceza dairesi üyeliğine getirilen Fehmi Tosun’un 2016’da Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı görevindeyken yürüttüğü Fİ Yapı soruşturmasındaki rüşvet iddiası. Tosun, dosyanın önemli isimlerinden Fİ Yapı’nın sahibi Fikret İnan’ın, dönemin 3. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı H.A. tarafından rüşvet karşılığında serbest bırakıldığını tespit ederek Hakim H.A.’nın suçüstü yakalanmasını sağladı.
Üçüncü olay ise; yine Fehmi Tosun’un iddianamesini hazırladığı Kentbank’taki yolsuzluk iddiası soruşturması. Tosun iddianameyi hazırlarken, Tosun eşinin davaya bakan yargıç olması o dönemde kısa süreli kriz yarattı. Savunma avukatlarının yargıcın davadan çekilmesi talebi, aynı yargıç tarafından reddedildi.
Tolga Şardan kimdir?
Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı.
Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü.
Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu.
Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı.
2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor .
|