01 Ekim 2024

Narin soruşturmasında baz verilerinden çıkan iki kişi kim?

Baz istasyonlarındaki HTS veri kayıtları “daraltma” uygulamasıyla analiz edildi ve olay yerinde olan ancak bugüne kadar kim oldukları bilinmeyen “iki kişi”ye ulaşıldı! Bunlar, Salim Güran’ın aracında bulunduğu ancak ağabey Enes Güran’la beraber araçtan indirilen iki genç olmasın? İddiaya göre bu iki genç, Narin’in öldürülmesinde görgü tanığı ve ağabey Enes’in arkadaşları

Diyarbakır'ın Bağlar ilçesi Tavşantepe köyünde 21 Ağustos'ta kaybolan ve cesedi 19 gün sonra, 8 Eylül'de dere kenarında bir çuval içinde bulunan 8 yaşındaki Narin Güran


Dere kenarında cansız bedeni bulunan Narin Güran’la ilgili cinayet soruşturmasında 40 gün geride kaldı.

Diyarbakır’ın Tavşantepe Köyü’nde 21 Ağustos öncesinde yaşananlar, henüz tam anlamıyla aydınlatılabilmiş değil.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın koordinesinde yürütülen adli soruşturma devam ediyor, yeni gelişmeler yaşanıyor.

İfadelerine başvurulanlar var. Olay yerinden halen delil toplanıyor. En son Narin’in evindeki halıya kriminal inceleme yapılmak amacıyla el konuldu.

Halıda yapılacak incelemede Narin’in yanı sıra başkalarına ait vücut sıvısı bulgusu aranacak.

O günden bugüne halının üzerinde olması beklenen izler ve emareler kalmış mıdır, ayrı konu elbette!

Büyüteç’te 17 Eylül’de “Narin’in amcasının aracında ağabeyi Enes de var mıydı, diğer iki genç nerede?” başlıklı yazıyı kaleme aldım.

Linkini bıraktığım yazıda soruşturmada elde edilen ve o gün için henüz kamuoyuna yansımamış bulguları paylaştım.

Özellikle amca Salim Güran’ın aracında bulunduğu anlaşılan ancak sonra sırra kadem basan iki kişinin akıbeti konusunda bir gelişme olmadı.

Sürpriz delil nereden çıktı?

Fakat, bu konuda yeni bilgilere ulaştım; aktarayım.

8 yaşındaki Narin’in katledildiğinin ortaya çıkmasıyla birlikte savcılık, adli soruşturmada gereken delillerin bulunması için geç de olsa harekete geçti.

Yapılan araştırmalardan birisi belki de en önemlilerinden olanı, zavallı miniğin cansız bedeninin bulunduğu günden öncesine ait şüphelilerin kullandığı cep telefonlarının sinyal bilgileri kuşkusuz.

Tek başında delil olmamakla birlikte adli soruşturmaların yön değiştirmesini ya da somutlaştırılmasını sağlayan deliller arasında HTS kayıtlarının incelenmesi ve veri analizi yapılması.

Bu çerçevede, savcılık talimatıyla gerek tutuklu gerekse serbest bırakılan tüm şüphelilerin HTS kayıtları soruşturmayı yürüten jandarma tarafından resmi olarak elde edildi ve analize tabi tutuldu.

Aldığım bilgiye göre; işte bu aşamadan sonra bu kez farklı bir işlem yapıldı.

Olayın yaşandığı bölgede ve yakınlarındaki cep telefonu iletişimini sağlayan üç firmanın baz bilgileri üzerinde “baz verileri üzerinde daraltmış analiz” yapılınca iki yeni kişinin varlığı ortaya çıktı.

Bu işlemi şöyle özetlersem daha anlaşılır olacak sanki:

Ülke genelinde cep telefonları ve internet üzerinden iletişimde servis sağlayıcı hizmetini veren üç firma var bilindiği üzere.

Bu üç firmanın da Tavşantepe Köyü’ndeki cep telefonu abonelerinin iletişimini sağlayacak baz istasyonları, yani kuleleri var.

Her üç firmaya ait istasyonların kendi içlerinde de belirli görüşme kota sayısı mevcut. Abonenin yaptığı telefon görüşmesi veya internet kullanımı sırasında sinyalleri, kendi servis sağlayıcı firmanın kotasını aşması halinde diğer boş kotaya sahip firmanın baz istasyonuna düşüyor. Böylelikle kendi servis aldığı firmanın yerine diğer şirkete ait baz istasyonunu o an için geçici olarak kullanıyor.

Mesela deprem olayları sonrasında yaşanan yoğunluk bu şekilde aşılıyor.

Narin’in katledilmesi olayı sonrasında adli kolluk görevindeki jandarma, savcılık talimatıyla aldığı baz istasyonlarındaki HTS veri kayıtlarını bu kez “daraltma” uygulamasıyla analiz etti.

İşte bu analiz sonucunda; olay yerinde olan ancak bugüne kadar kim oldukları bilinmeyen “iki kişi”ye ulaşıldı!

Şimdi geriye dönelim; 17 Eylül’deki Büyüteç’te konu ettiğim Salim Güran’ın aracında bulunduğu ancak ağabey Enes Güran’la beraber araçtan indirilen ve olayla ilgili oldukları değerlendirilen iki geç, varlıkları yeni tespit edilen iki kişi olmasın?

Bu iki genç; iddiaya göre, Narin’in öldürülmesinde görgü tanığı. Ağabey Enes Güran’ın arkadaşları.

Anne Yüksel Güran, ağabey Enes Güran

Gizli tanık iddiası

Bu arada soruşturma çerçevesinde “gizli tanık” bulunduğu iddiası gündeme geldi.

İddiayı gündeme getiren gazeteci Sözcü’nün Diyarbakır muhabiri Özgür Cebe. Gündem arasında kaynadı, ancak soruşturma kapsamında iki kişinin gizli tanıklık yaptığı iddiası var.

Hatta bu konuda, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün de bir ekibini Diyarbakır’a gönderdiği biliniyor. Fakat, gizli tanık işlemleri, soruşturmayı yürüten adli kolluk olması sebebiyle Jandarma Genel Komutanlığı bünyesindeki Tanık Koruma Şubesi’nce yürütülüyor.

Gizli tanıkların verecekleri bilgiler soruşturmanın seyrini değiştirebilecek nitelikte zannımca.

Aksi takdirde zaten gizli tanık uygulamasının geçerliliği olmaz. İfadeleri henüz kamuoyuna yansımadı. Savcılık soruşturmasının tamamlanmasıyla birlikte günışığına çıkacak cinayetle ilgili anlatımları.

Ağabeyin anlatımları ikna etmedi

Diğer yandan, Narin’in öldürülmesi soruşturması çerçevesinde tutuklanan ağabey Enes Güran’ın köye neden geldiği konusunda adli makamları ikna edemediği bilgisi mevcut.

Ağabey Güran, dosyaya giren ilk ifadesinde, her ne kadar ağabeyinin askere gidecek olması ve akrabalarının düğünü için Malatya’dan 20 Ağustos’ta köye geldiğini açıklasa da gözaltına alındığında yapılan mülakatta köye gelişi konusunda soruşturma makamlarını ikna edemedi.

Kaldı ki, ağabey Baran Güran’ın olayın çözülmesi için Diyarbakır Barosu’ndan yardım istediğini hatırlatayım.

Ayrıca, şüphelilerin tamamına DNA testi yapıldı, bilindiği üzere. DNA testlerinin sonuçları henüz kamuoyuyla paylaşılmadı. Ancak, özellikle ağabey Enes Güran’la ilgili sonucu bu satırların yazarı olarak merak ediyorum doğrusu.

Çünkü, Enes Güran’ın zaman zaman uyuşturucu kullandığı iddiası gündemde. Ayrıca, tutuklu amca Salim Güran’ın da yeğeni Enes Güran’a kimi zaman harçlık verdiği bilgisi var.

Bu bilgilerin bütünleştirilmesi, olayın aşama kaydetmesine yol açabilir.

İfadelerin sızma krizi ve iki bakanlık arasındaki soğukluk

Narin Güran’ın öldürülmesiyle çerçevesinde bir bilgi daha verip yazıyı bitireyim.

Soruşturmayla ilgili ilk andan itibaren şüphelilerin savcılıkça alınan ifadelerinin “bir şekilde” kamuoyuna yansıması iki bakanlık arasında adı konuşmamış krize neden oldu.

Hatta bu krizi, bakanlık bürokrasisinin dışında bakanlar düzeyinde düşünmek mümkün.

Şöyle ki, ilk günden itibaren ifadeler ve metinlerin, iktidar yanlısı veya muhalif medya ayrımı olmaksızın sızması İçişleri Bakanlığı ile Adalet Bakanlığı’nı karşı karşıya getirdi.

Gerek soruşturmanın içeriği ve ulaşacağı boyut, gerekse nasıl sonuçlanacağı bir kenara, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile Adalet Bakanı Yılmaz Tunç arasında, ben “limonilik” diyeyim, siz “kriz” diye nitelendirin ancak “soğukluk” var bir süredir.

Soğukluğun olası gerekçesi kamu güvenliğinin sağlanmasında yeknesaklığın olmaması gibi duruyor. Ama arkasında başka bir gerekçe var mı, henüz bilmiyorum.

Büyüteç’te bir önceki yazıda konu ettiğim, “polis yakalıyor, adliye bırakıyor” meselesi gibi duruyor şimdilik.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu Narin Güran'ın mezarında, 12 Eylül

Şimdi size bir tablo aktarayım; Narin’in cansız bedeninin bulunmasıyla birlikte oluşacak toplumsal tepkide tansiyonu düşürmek amacıyla kabinenin üç önemli ismi Diyarbakır’a gitti.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ve İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, kente giderek Vali Murat Zorluoğlu başta olmak üzere savcılık ve adli kolluk yetkililerinden bilgi aldı.

Sonrasında valilikte basın açıklaması yapılması gerekti. Olayın asıl muhatabı Adalet Bakanı Tunç, yapılacak açıklamanın hazırlığını yaparken iki bakanla birlikte metin hazırlığına girişti.

Valilik yetkilileri ve bakan danışmanlarının gözü önünde cereyan eden anlarda, İçişleri Bakanı Yerlikaya, diğer bakanlardan uzak kalmayı tercih etti. Tunç ve Göktaş, basının karşısına çıkacak metin üzerinde çalıştılar.

İddiaya göre, Yerlikaya ile Tunç, ifadelerin kamuoyuna yansıması konusunda karşı karşıya geldi. Yerlikaya, savcılıktan ve Ankara’dan ifadelerin medyaya ulaştırıldığını, Tunç ise jandarmadan sızdığını gündeme getirdi. Böyle bir gerginlik yaşandı valilikte.

Üç Bakan Diyarbakır Valiliği'nde soruşturmaya ilişkin basın toplantısı düzenledi, açıklamayı Adalet Bakanı Yılmaz Tunç yaptı

Bu yaşananlardan sonra geçen haftaya dönelim.

İstanbul’da polis memuru Şeyda Yılmaz, hakkında 26 ayrı suç dosyası bulunan Yunus Emre Geçti tarafından şehit edildi. Hem de kendisine müdahale eden polis memurunun silahını elinden alarak.

Olay ülke genelinde infial yarattı. İki bakanlık bir kez daha karşı karşıya geldi.

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, üst perdeden kamuoyu paylaşımı yaparken Adalet Bakanlığı, taziye mesajları dışında sessiz kalmayı tercih etti.

Ancak ertesinde beklenmedik bir bilgi kamuoyuna yansıdı. Üstelik hem polis teşkilatını hem de Bakan Yerlikaya’yı zor durumda bıraktı bu bilgi.

Hakkında adli kontrol kararı bulunan ve polis merkezine giderek imza vermesi gereken katil zanlısı Geçti’nin son dönemde imza vermediği ve bu durumun da polis tarafından savcılığa bildirilmediği bilgisi gündeme düştü.

İçişleri Bakanlığı’nın açıklamadığı bu bilgi, nasıl olduysa iktidara yakın televizyon kanalları ile belli başlı gazetelere ulaştırıldı.

Hangi kanal üzerinden bilginin paylaşıldığını söylemeyim; siz bulun!

Tolga Şardan kimdir?

Tolga Şardan, 1988'de yerel yayımlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği, Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. 

Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberleri Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık bulundu. 

Ayrıca, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. 

Şardan, 2019'da Doğan Kitap'tan yayımlanan "Komonist Masası'nda Nazım Hikmet" adlı araştırma dalındaki kitabını kaleme aldı. 

2019'dan bu yana T24'te çoğunlukla güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

TUSAŞ saldırısı göz göre göre geldi: Tesis, özel güvenlik denetiminde sınıfta kalmış!

TUSAŞ’taki özel güvenlik personeli sayısının “uygulamadaki yetersizliğine karşın” söz konusu güvenlik noktasının neden jandarmadan alınıp özel güvenliğe verildiği sorusunun yanıtı, süreçteki ihmâli daha net ortaya koyacak kuşkusuz

TUSAŞ saldırısında kader anı: Cevap alınamayan cep telefonu araması, taksicinin kaderini nasıl değiştirdi?  

Mersin Polisevi’ne ve İçişleri Bakanlığı'na geçen yıl eylülde gerçekleştirilen saldırıların TUSAŞ eylemiyle benzeşmesi de ayrıca dikkat çekici. Ülkenin en önemli tesislerinden birisinin sadece özel güvenlik sistemi ile korunması zafiyetin bizzat kendisi

Yenidoğan çetesinde adı geçen hastane, SGK borcundan kurtulmak için konkordato ilan etmiş!

SGK, Özel Şafak Hastaneler Grubu’na 490 milyon liraya yakın ceza kesti. Süreç devam ederken hastane yönetimi, şirket yönetiminin ceza borcunu ödemek için devletle görüştü ancak kendilerinden istenilen yaklaşık 20 milyon lira aracılık bedeli nedeniyle görüşmekten vazgeçti

"
"