02 Mart 2025
Grand Kartalkaya Otel’deki yangınla ilgili yürütülen adli ve idari soruşturmalarda satır arasında kalan önemli bilgiler, bugün de Büyüteç’in konusu oldu.
Yangından sonra olay yerine gelerek enkazda inceleme yapan iki bilirkişi tarafından hazırlanan hasar raporundan küçük bir kesiti alıntıladım.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nca görevlendirilen iki akademisyen, “Yaşanan yangın ve yapısal elemanlarda meydana gelen hasarlar” başlıklı iki bölümden oluşan raporda, eldeki bilgiler ışığında yangın seyri aktarıldı.
Raporun söz konusu bölümünde yer alan bilgiler, cuma ve cumartesi günkü iki Büyüteç’teki bilgilerle örtüştüğünde otelde yangın sırasında tüyler ürperten anların yaşandığını ortaya koydu.
İki bilirkişinin kaleme aldığı ve savcılık dosyasındaki rapordaki tespitler şöyle:
“(…) * Görgü tanıklarının beyanlarına göre yangının tamamen söndürülmesi yaklaşık 10 saat sürdüğü tarafımıza dikkate alınmıştır. Yine sözlü olarak aktarılan bilgiler ışığında, yangının dördüncü katta bulunan mutfak bölümünde oluştuğu, buradan diğer katlara yayıldığı değerlendirilmiştir.
* Dördüncü katta mukim mutfak bölümündeki mutfak envanteri ve depolanan ürünler, mevcut ahşap kaplamalar ve yapısal olmayan elemanlarda uygulanan petrol türevi yanıcı yalıtım malzemeleri bu katta genel yangın yükünü teşkil etmiştir.
* Havalandırma etkisiyle bir üst kattaki lobi bölümüne taşınan yangın, lobi katında mevcut selüloz ağırlıklı yangın yükünün etkisiyle şiddetini artırmış ve bu yolla çatı katına kadar eriştiği anlaşılmıştır. Yangından en çok etkilenen kapların bu iki kat olduğu gözlemlenmiştir.
* Bu iki katta tarafımızca yapılan gözlemlerde boya kaplamaların yanmasından yangın sıcaklığının yaklaşık 400°C’yi aştığı, PVC malzemelerin faz değiştirmesinden ortam sıcaklığının yaklaşık 500°C’yi dereceyi aştığı, bu katlarda havalandırmadan uzak bölgelerde asmolen (tavan tuğlası ya da döşeme tuğlası olarak da adlandırılır. Düz bir tavan elde etmek ve ses yalıtımı sağlamak amacıyla kullanılır. Y.N.) döşeme ve kirişlerde mevcut işin yanmasından ortam sıcaklığının bu bölgelerde yaklaşık 800°C’yi aşmadığı,
* Havalandırmaya yakın bina aksında (bina arka cephesine paralel ilk ve ikinci kolon aksı arası) yer yer isin yandığı ve bu nedenle bazı durumlarda ortam sıcaklığının yaklaşık 800°C’yi aştığı,
* Bu bilginin erimiş cam ve seramik tabakaların görülmesinden de teyit edildiği ve bu katlarda yangının yaklaşık 1000°C’ ye kadar ulaşmış olabileceği değerlendirilmiştir
* Beşinci katın üstündeki katlarda konaklamalarının yapıldığı anlaşılmış, bu katlarda binanın ön cephesine bakan odalarda isin büyük ölçüde yanmamasından, duvara sabitlenmiş alüminyum plaka ve elektrik tesisatının tamamen erimesinden ortamın sıcaklığının yaklaşık 500°’yi aşmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
* Öte yandan 6 ve daha üzerindeki katlarda binanın arka cephesine bakan odalarda görece daha ağır hasar gözlenmiştir. Bu bölümlerde yapısal olmayan elemanlarda önemli hasarlar gözlenmişken, yapısal elemanlarda kayda değer bir hasar görülmemiştir.
* Yangının özellikle baca görevi gören şaft ve merdiven boşlukları yardımıyla üst katlara taşındığı gözlenmiştir. (…)”
Raporun bu bölümünden anlaşılacağı üzere, konaklama katlarında kalan misafirlerin, oluşan 500°C’lik sıcaklıkta can verdiklerini söylemek sanırım yanlış olmayacaktır.
Otelde kalanlardan 78’inin canına mal olan yangın katliamının en önemli aşaması, yangının nasıl çıktığı konusu elbette.
Yangın çıktığı sırada mutfakta çalışan Yusuf Karahanlı, savcılığa verdiği ifadede o anları şöyle anlattı:
“(…) Yaklaşık iki aydır Bolu Kartalkaya mevkiinde faaliyet gösteren Grand Kartal Otel isimli işletmede ekmek ustası olarak çalışmaktayım. Yaklaşık olarak on yıldır otellerde aşçılık ekmekçilik gibi işlerle uğraşırım.
Ben, 20 Ocak 2025 tarihinde saat 23:00 sıralarında her zamanki yaptığım iş olan poğaça yapmak için pastane bölümüne geçtim. İmal ettiğim hamurları ekmek bölümünde çalışan Mehmet Gündüz isimli şahsa teslim ettim. Sonrasında yeniden pastane bölümüne döndüm aynı eylemi tekrar ettim. Bu defa geldiğimde getirmiş olduğum hamurları kendim pişirmeye başladım.
Sonrasında imal ettiğim hamurları fırına sürdükten sonra kirlenen tepsileri bulaşıkhane bölümüne götürdüm. Bulaşıkhane bölümünden ekmek bölümüne istirahate geçeceğimin bilgisi vermek üzere koridorda ilerlerken, bir anda tavana doğru yükselen dumanlar gördüm. Bu dumanları gördüğüm bölüm, mutfak ile restoran bölümü arasında bulunan tabakhane bölümüydü.
Dumanların nereden geldiğini tespit etmeye çalıştığım esnada restoran bölümünde yangın çıktığını gördüm. Yangının olduğu bölgede davlumbaz ızgara ve iki göz ocak bulunmaktadır. Benim etrafımda herhangi bir yangın tüpü yoktur. Zaten ateş çoktan sarmış durumdaydı ve önüne geçirmez bir hal almıştı. Muhtemelen o bölgede davlumbazın bulunması yangını şiddetlendirdi. Davlumbaz nasıl havayı çekiyorsa alevleri de o şekilde çeker. Davlumbaz açık veya kapalı olduğu hakkında herhangi bir bilgim yoktur bu bölüm gün içerisinde kullanılıyor ancak gece saatlerinde burada herhangi bir işlem yapılmamaktadır.
Ben alevleri görünce yanımda bulunan Mehmet ustaya durumu bildirdim. Hemen alarm sistemini çalıştırılması için resepsiyona koştum. Resepsiyonda çalışan Burak Çetin isimli personel, bana yangın alarm sisteminin olup olmadığını bilmediğini söyledi. Sonrasında ben ‘yangın var’ diye bağırarak aşağı doğru koşmaya başladım. Kendimi otelin dışına atmayı başardım. Ben mutfaktaki yangını neden kaynaklı olarak çıktığını bilmiyorum. (…)”
Poğaça ustası Karahanlı, ifadesinde otelin işletilmesiyle ilgili çok kritik bir bilgiyi de savcılığa iletti.
Bu bilgiye göre, gece otel yönetiminde işler Allah’a havale edilmiş durumda.
Okuyalım; ne demiş Karahanlı:
“(…) Gece saatlerinde otelin restoran bölümünde kimse bulunmaz. O katta sadece mutfakta ben ve benim yanımda bulunan arkadaşlarım çalışır. Mutfakta ben ve Mehmet, ekmek ustası; Faysal ve Fidan da kahvaltıcı olarak çalışır. Gece saatlerinde otelde, otelin işleyişini ve düzenini takip edecek sorumlu düzeyde herhangi bir müdür, gibi görev yapan herhangi bir idareci kimse bulunmaz.
Otelin içerisinde bildiğim kadarıyla yangın söndürme sistemi yoktu. Bize otelde böyle bir sistemin olup olmadığı hususunda herhangi bir bilgi verilmedi. Otelde, otel dışına açılan yangın merdiveni yoktu. Ben mutfak içerisinde de herhangi bir yangın söndürme tüpü görmedim. (…)”
Soruşturma dosyasının detaylarında ilginç ve aslına bakarsanız sistemin nasıl erozyona uğradığını da gösteren bir bilgi daha var.
Doğrusunu isterseniz, bu bilgi yangın sürecini doğrudan ilgilendirmiyor. Ancak, kamu yönetim sisteminin nasıl arkasından dolaşıldığını gösteren güzel bir örnek olarak karşımıza çıktı.
Büyüteç’te dün, otel yönetici ve muhasebecisi Kadir Özdemir’in otelin denetlenmesiyle ilgili süreci aktarırken verdiği bilgileri okudunuz.
Otelin sahibi Halit Ergül’ün damadı Emir Aras, otelin yönetiminde söz sahibi. Genel müdür konumunda. Karar verme mekanizmasını doğrudan yönetiyor. Aras, savcılığa verdiği ifadede bakın kendi konumunu ne şekilde anlattı:
“(…) Ben, otelin mal sahibi olan Halit Ergün’ün damadıyım. Otelde genel müdür olarak görev yaparım ancak fiilen genel müdürlük yapmam. Silah ruhsatı başvurusu yapabilmek için genel müdür sıfatıyla görevlendirildim. Fiilen bilgisayarlara bakar, rezervasyonları kontrol ederim. Kurum satışlarını da ben yaparım. Teklifleri ben gönderirim, teknoloji ile ilgili satın almaları da ben yaparım. Bunun dışında otelde bulunduğum zamanlarda da personelle ilgili aksaklıklarla ben ilgilenirim. (…)
Tabii, ‘Aras bu cümlelerle, vahim tablodan kendisini sıyırmaya çalışıyor’ demek mümkün.
Beline taşıma ruhsatlı silah takabilmek amacıyla mevzuatın nasıl delindiği ortada.
Ancak, deyim yerindeyse kazın ayağı pek de öyle değil. Sürecin doğrudan içinde olan Aras, kayınpederi Halit Ergül’le birlikte halen tutuklu.
Adli soruşturmada Ergül ve Aras’ın savunmasını üstlenen Avukat Ferit Atalay da Bolu 2. Sulh Ceza Hakimliği’nde yaptığı savunmada şu tespitte bulundu:
“(…) Otelle ilgili denetim yetkisi, Kültür ve Turizm Bakanlığında’dır. Belediyenin herhangi bir yetkisi yoktur. Belediye talep üzerine denetim yaparak rapor verir. Otel, her yıl düzenli bir şekilde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından denetlenmektedir. En son denetim 15 Aralık 2024 tarihinde yapılmıştır. Denetimde sadece engelli odası ile ilgili bir eksiklik ve çamaşırhanedeki bir halı ilgili eksiklik tespit edilmiştir. Başka da bir eksiklik bulunamamıştır.
Otelde yağmurlama sistemi bulunmamaktadır. Ancak yapıldığı dönemdeki mevzuata uygundur. O dönemdeki mevzuatta böyle bir zorunluluk yoktur. (…)”
Avukat Atalay’ın bu cümlelerinde anlıyoruz ki; otelin yangına müdahale edilmesini sağlayacak yağmurlama sistemi, otelin ilk faaliyete geçtiği dönemdeki mevzuatta kalmış!
Modernize edilmesi ihtiyacı duyulmamış. Muhtemel ki ‘masraf olacak’ diye olsa gerek. Kovada yakılan ateşe yangın tüpüyle müdahale edilerek gerçekleştirilen yangın önleme tatbikatı eğitimi vermek varken, sistemin maliyetine bakıp yenileme yapmaya ne gerek var?
İnsanlar ölsün! Zaten öldüler de… Bakalım hesap nasıl verilecek?
Tolga Şardan kimdir?Tolga Şardan, 1988'de yerel olarak yayınlanan Ankara Ulus gazetesinde mesleğe başladı. 1989'dan 2018'e kadar Milliyet gazetesinde polis muhabirliği , Ankara Temsilci Yardımcılığı ve köşe yazarlığı yaptı. Haber ve yazılarıyla, 1992'den itibaren Çetin Emeç, Muammer Yaşar Bostancı, Abdi İpekçi'nin adını taşıyan gazetecilik ödüllerini aldı. Yanı sıra, haberler Çağdaş Gazeteciler Derneği ve Türkiye Spor Yazarları Derneği'nce ödüle layık görüldü. Ayrıca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce verilen 2021 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü'nün sahibi oldu. Şardan, 2019'da Doğan Kitap'ta yayımlanan " Komonist Masası'nda Nazım Hikmet " adlı araştırma sürecindeki kitabını kaleme aldı. 2019'dan bu yana T24'te en çok güvenlik konularını ele aldığı Büyüteç adlı köşeyi yazıyor . |
“Grand Kartal’da doktor ve hemşire olduğu için ve sezonda kısa olduğundan dolayı iş güvenliği uzmanına gerek görülmedi. Otelde yangın tatbikatı normalde yapılır. Geçen yıl yapılmıştı ancak bu sezon yangın tatbikatı ve eğitimi verilmedi”
Tespit edilen eksikliklerin, üçüncü kişiler açısından can ve mal kaybına neden olma ihtimalinin bulunduğu ve yasal süresi içerisinde bu eksikliklerin giderilemeyeceğinin açıkça belli olmasına rağmen; itfaiye rapor talebi, belediyece salt bireysel bir idari işlem gibi değerlendirildi. Bu çerçevede başvurucunun talebi doğrultusunda işlem iptal edildi
Şimdi acaba dengeler nasıl değişti de Soylu’nun MHP’deki en etkin irtibat kurduğu ve yakın olduğu isimler arasındaki Yönter, Peker’i öven paylaşım yaptı?
© Tüm hakları saklıdır.