24 Mayıs 2022

80 yaşında tutuklanan Makbule Özer'in kızı Naime: Lütfen anneme ses olun, orada ölür

"Annemin tek başına o koşullarda yaşaması imkânsız. Elinden tutmadan, yardımcı olmadan nasıl yapabilir? Evlerinizde hiç yaşlı insan yok mu, onlardan bilin işte durumunu!.."

Şimdi size 80 yaşında bir kadının hayatından çok kısa bir kesit sunacağım.
Makbule Özer'in başına gelenlere bir de buradan bakın, diyeceğim.
Buyrunuz, başlayalım…
Van'ın Edremit ilçesinde yaşayan ve törelerine körü körüne bağlı bir ailenin kızı olan Makbule Özer dört çocuğunun babası ilk eşi ölünce zorla onun küçük erkek kardeşiyle evlendiriliyor.
Ondan da 10 çocuğu oluyor.
Ailenin büyük bir kısmı aynı evin farklı katlarında yaşıyor.
Annesinden, eskilerin deyimiyle 'el alma' usulüyle öğrendiği 'şifacılığının' yanında hayvancılık da yapıyor.
Konu, komşu, mahalleli derken gün geçtikçe şifacılığı dilden dile yayılıyor, duyan geliyor derler ya…
Evi, İzmir'den Adana'ya, Hatay'dan Rize'ye derdine derman bulmak için gelenlerin çaldığı kapı oluyor.
Çocuğu olmayanlar, kırık çıkık ağrıları, tıpta derman bulamamış olanların 'şifacısı' oluveriyor.
Yıllar birbiri ardına hızla ilerliyor…

80 yaşında ki Makbule Özer, sanki hayattan yeteri kadar çekmemiş gibi yaşlılığında büyük dert 'devlet eliyle' gelip buluyor onu…
2018'in 20 Temmuz'u Makbule Özer tüm gün şifa arayan ziyaretçilerini görmüş, akşam saatlerinde de 'hayvana gitmiş…' Hayvandan dönerken saat 22.00 suları genç bir kadın görmüş evinin kapısında, "Hayırdır" demiş.
"Teyze çok ağrım var" demiş kadın, "Duydum derdime çare olabilirmişsin…"
Bakmış Makbule Hanım kadın terli, "Böyle olmaz" demiş. Evin dışındaki tuvaleti göstermiş, "Önce bir suyla terini yıka kurulan öyle" demiş.
-Daha sonra konuştuğum kızı Naime Özer'den, annesinin Van'da meşhur olan siyah sakız kullandığını, onun vücuda yapışması için de ter olmaması gerektiğini söylediğini öğreniyorum.-

Neyse fazla uzatmayayım, 'şifalanma' bittikten sonra genç kadın çantasını da alıp evden çıkıyor.

Ve evin kapısına oturuyor.
Naime Özer "Neden orada oturuyorsun, gel içeri bi çayımızı iç" dese de ikna edemiyor kadını.
"Yok teyze sağ ol, araba bekliyorum ben" cevabını veriyor kadın.
Aradan çok kısa bir süre geçiyor ve bir anons duyuluyor "Evi boşaltın yoksa tarayacağız" diyor gür bir ses.
Bir bakıyorlar evin etrafı sarılmış, operasyon var.


Naime "Biz bu bölgede yaşadığımızdan bu tip olaylara şaşırmayız ama tabii hiç de bizim eve bir operasyon düzenleneceğini düşünmediğimizden ne yapacağımızı şaşırdık" diye anlatıyor.
Meselenin ne olduğunu anlayamadan evde kim varsa, uyuyanları da uyandırarak çıkmışlar kapıya, devamını Naime'den dinleyelim:

"İki hamile gelin, dört küçücük çocuk ve bizler kafamıza silah dayanmış vaziyette evin kapısının önündeyiz. O biraz önce annemin ilgilendiği genç kadının da kafasında silah. Bize dediler ki, aç o çantayı, kafamızda silahla açtık tabii mecburen, içinde sadece bir cüzdan vardı.
Onu aldılar.
Adı ne bu kadının, diye sordular, tabii hiçbirimiz bilmiyoruz, nerden bilelim biz adını.
Anlattık durumu.
Kadını aldılar evin içine.
Biz çoluk çocuk dışarıda kaldık, tam üç saat…
Üç saat sonra kadını, annemi, babamı ve o anda evde olan tüm erkek akrabalarımızı da alıp gittiler.
İçeri bir girdik, yerler sırıl sıklam, kovalarca su dökmüşler.
Kadının işkence gördüğünü düşündük salonumuzda.
Korkunç bir duygu.
Gözaltı, sorgu derken, bizimkiler dört gün sonra bırakıldı.
Genç kadınla alakalı 'PKK'lı şüphesi' denmişti ama sonra öğrendik ki 'sahte kimlik'ten ceza almış.
Evlendirilmek mi istenmiş, ailesinden mi kaçıyormuş nedir sahte kimlik kullanıyormuş.
Biz ne biliriz, annemin kapısını çalan herkes içeriye girebilir ve annem de elinden geleni yapar.
Kimseye de 'Kimsin, nesin, kimlik göster' diye sormaz…"


Aradan geçen süreçte dava açılıyor, iki duruşma oluyor, Makbule Özer ikisine de katılıyor. Her şeyi orada da anlatıyor.
Evlerinden 'alınan' ve yardım etmeye çalıştığı kadın sahte kimlikli olduğu gerekçesiyle Makbule Özer (80) ve eşi Hadi Özer (70) "PKK'ya yardım" iddiasıyla iki yıl bir ay cezaya çarptırılıyorlar.

80 yaşında bir insanın sahte kimlik / gerçek kimlik ayrımı yapmasını beklemek!

Ne bir infaz erteleme…
Ne bir ev hapsi uygulaması…

Dosya içeriğinin yanı sıra yaş ve sağlık durumuna da bakılmaksızın karı-koca apar topar cezaevine götürülüyor.
9 Mayıs'tan beri cezaevindeler.
Hadi Özer'in sağlık durumu iyi ama Makbule Özer'inki çok kötü.
Nasıl çok kötü?
Hemen anlatayım…
Yatak ranza ve tabii çıkamıyor, o sebeple mutfakta yere bir döşek atılıyor geceleri orada uyuması söyleniyor.
Fiziksel hareketleri çok kısıtlı olduğundan yardımsız tuvalete bile gidemiyor.
10 gün önce annesini gören Naime; "Yüzü kıpkırmızıydı, bitkin haldeydi, yürüyemiyordu, tekerlekli sandalyedeydi. Normalde şeker ve tansiyon sorunu yoktur ama orada çok yükselmiş her ikisi de, yemek de yemiyormuş" diye anlatıyor annesinin durumunu.

Bu arada avukatlar sürekli tahliye talebinde bulunuyor, cezaevi yönetimiyle de kesintisiz iletişim halindeler, sürekli yeni sağlık kontrolleri için sedyeyle hastaneye sevk ediliyor Makbule Özer.
Tabii o da ayrı bir 'işkence…'
En nihayetinde bir haftadır heyetin toplanması ve Adli Tıp raporlarının sonucunda bir karar vermesi bekleniyor.
Elbette insani beklenti tahliyesi.

Konunun detaylarını öğrenmek için konuştuğum kızı Naime'nin hepimizden bir ricası var, o da annesine ses olmamız. Diyor ki…

"Annem artık son zamanlarda iyice yaşlanmıştı. 'Şifa' bulmaya gelenlerin bile hepsine bakamıyordu… Evde çocuklarla ilgilendiğimiz gibi kendisiyle de ilgileniyorduk. Yani tek başına o koşullarda yaşaması imkânsız bir halde. Elinden tutmadan, yardımcı olmadan nasıl yapabilir? Evlerinizde hiç yaşlı insan yok mu, onlardan bilin işte durumunu! Başımıza gelen bu haksızlığı lütfen herkese duyurun, annemin orada yaşamaya devam edebilmesi imkânsız…"



Yazarın Diğer Yazıları

Gelin biraz da katrilyonlarca borç bırakan ‘kayyım rezaleti’ni konuşalım!

Kayyım atanan belediyeler adeta yağmalanmış, deniyor ya, hiç de boşa denmiyor o laf. Buyurun DEM Parti belediyelerine bırakılmış borç listesini alt alta koyalım. Eski para üzerinden tablodaki milyarları ‘katrilyon’, milyonları ‘trilyon’, binleri ‘milyar’ olarak da okuyun lütfen! Ülkeye, toprağa, insana, kaynağa yapılan ihaneti bir arada serelim ortaya. Öyle bir bir arada olabilelim ki, kimsenin bir daha ‘kayyım’dan söz dahi etmeye cesareti olmasın…

Kobani duruşmasında umut yeşerten tek hamle "yeni CHP"den geldi!

Kobani davasının geleceğe dair umut yeşerten hamlesi, CHP’nin duruşmayı izlemek üzere bir heyet yollaması oldu. Yeni CHP, "Barış masası olacaksa kimse bu masa için Erdoğan’a mecbur değil" mesajı vermeye devam ediyor. Umarım bu tavrı tüm siyasi tutukluların davalarında da gösterirler…

Türkiye'de âdetten değildir ama, bu bir özür ve özeleştiri yazısıdır!

Politik bir tutum olarak sandığa gitmedim… Ülke insanına, sandığa topyekûn bir inanç kaybı ve küskünlük yaşadığımı anlayamamışım… Küserek hakkımı aramaktan vazgeçme noktasına savrulmuşum, bunun özeleştirisini vermekle yükümlüyüm… Ben bu seçim sonuçlarını öngörememiş olmanın özrünü değil, insanımıza dair girdiğim bu inançsızlaşma süreci için özür diliyorum… Ve evet CHP'de 'iyi çalışan' o azınlığı görmezden geldiğim için de o CHP'li azınlıktan özür diliyorum…