11 Aralık 2024
Futbolun ekonomisi büyüdükçe maç sayısı arttı. Maç sayısı arttıkça, ekonomi daha da büyüdü. Bu döngü adeta futbolu durmayan bir oyuna dönüştürdü. Ne var ki, artan maç trafiği sakatlıkları da beraberinde getirdi.
Daha fazla maç, daha fazla para anlamına geliyor. Sıkışık maç takviminin yarattığı parasal gelir kulüplerde, UEFA’da ve FIFA’da açgözlülüğü tetikledi. Bu yoğunluğun yarattığı yorgunluk bir süre sonra dönüp kulüpleri vurmaya başladı. Bu süreçte oyunun esas aktörü olan futbolcu da sakatlanma pahasına bu değişime ortak oldu. Ortaya çıkan yeni futbol düzeni az zamanda daha fazla maçın oynanmasını zorunlu kılıyor. Bu kapsamda futbolunun patronu FIFA ve UEFA kulüp ve milli takımlar turnuvalarında önemli değişikliklere gidip takım ve maç sayılarını artırdılar.
UEFA “rekabetin kalitesini artırabilme” gerekçesiyle kulüp futbolu ve milli takımlar futbolunda önemli değişikliklere gitti.
Bu kapsamda öncelikle milli takımlar organizasyonu olan Avrupa Futbol Şampiyonası, 2018’de Avrupa Uluslar Ligi’ne dönüştürülüp takım sayısı 55’e, oynanan maç sayısı da 156’ya çıkartıldı.
Kulüp futbolunda da UEFA 2024-25 sezonundan itibaren Şampiyonlar Ligi, Avrupa Ligi ve Konferans Lig’inde önemli format değişikliğine gitti. Bu bağlamda, UEFA bu üç kupada takım ve maç sayılarını artırdı. Yeni formatta üç kupada oynanan toplam maç sayısı yüzde 30,5 artarak 407’den 531’e yükseldi. En fazla maç sayısı yüzde 51,2 ile Şampiyonlar Ligi’nde yaşandı. Şampiyonlar Ligi’nde mevcut maç sayısı 125’ten 189’a; Avrupa Ligi’nde 141’den 189’a ve Konferans Ligi’nde de 142’den 153’e yükseltildi.
Artan maç trafiği hem oyuncu sağlığını hem de kulüp ekonomisini olumsuz etkileme riskini beraberinde getiriyor. Konuya ilişkin yakın zamanda Football Benchmark ekibi tarafından “Durmayan Oyunun Bedeli: Futbol Programı Oyuncuları ve Kulüpleri Nasıl Risk Altına Alıyor?” başlıklı bir rapor yayınlandı.[1] Bu rapor kulüp özelinde artan maç sayısının kulüpleri nasıl etkilediğine ilişkin önemli analizler içeriyor. Durmayan oyunun bedeli ise futbolcu ve kulüp sağlığının kaybedilmesi oluyor.
Düzenlenen raporda temel başlıklar olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşıldığı görülüyor.
1. Aşırı maç sayısı ve artan seyahat yükleri, elit futbolcuları sakatlanma ve tükenmişlik riskiyle karşı karşıya bırakıyor.
2. Elit oyuncular toplam zamanlarının %80'inden fazlasını futbola ayırmak durumunda kalırken, özel yaşamlarına ve olası sakatlıklara ayırdıkları zaman çok sınırlı kalıyor.
3. Üst düzey kulüplerin yöneticileri ve oyuncuları, yüksek sayıda sakatlanmanın nedenini giderek artan sıkışık futbol takvimine bağlıyor.
Yoğunlaşan maç takvimi ve buna bağlı artan maç sayısı bir yandan oyuncuya, kulüplere ekstra parasal gelir yaratırken, diğer taraftan da sakatlıkların artmasına yol açtı. Neredeyse haftada üç maça çıkan kulüpler oldu. Sakatlanan oyuncular oyundan uzak kalırken, kulüp ise parasal getiriden, taraftar da yıldız oyuncuları izleme zevkinden mahrum kalmaya başladı.
UEFA üyesi federasyonlara bağlı liglerde mücadele eden üst düzey oyuncu ve teknik kadrolar son zamanlarda artan oyuncu sakatlıkları sebebiyle, yoğun maç takvimiyle ilgili endişe ve şikayetlerini daha fazla dile getirmeye başladılar.
Üst düzey oyuncular artan maç trafiğinde kulüplere olan taahhüt ve sorumlulukları ile milli takım görevleri ve diğer yükümlülükleri arasında adeta mekik dokuyor. Bu süreçte sakatlanan oyuncular için iyileşme süresi yoğun maç takvimi nedeniyle neredeyse çok az bir zamana indi. Bu durum doğal olarak, oyuncularda fiziksel yorgunluğu ve zihinsel tükenmişliği artırıyor. Uzun bir süre boyunca bu tür aşırı yüklenme, domino etkisi yaratarak düşük performans ve artan sakatlık riskine yol açıyor ve nihayetinde bir oyuncunun genel kariyer beklentilerini etkiliyor.
Takvim yoğunluğu daha çok oyunun zirvesindeki oyuncuları olumsuz etkiliyor. Oysa, üst düzey oyuncuların oyunda olması, tribünlere daha çok taraftar tüketiciyi çeken ve sektörün finansal ve ticari başarısını destekleyen en önemli faktör. Ne var ki, daha fazla parasal kazanç elde edebilmek için maç sayısını artırmak, üst düzey oyuncuların sakatlanması riskini de beraberinde getiriyor. Dolayısıyla, para ile sakatlık arasında böylesi ters yönlü bir ilişki bulunuyor. Günümüz finansal futbolunun temel paradokslarından birisi de budur.
Ticarileşip finansal bir karaktere bürünen profesyonel futbolda oyuncu iş yükü fiziksel, zihinsel ve lojistik taleplerden oluşan çok yönlü bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Maç takvimi sıkıştıkça oyuncunun artan iş yükü, futbolcunun iş ve özel yaşam dengesini bozduğu gibi; oyuncu sağlığı, performansı ve kariyer uzunluğu üzerinde de olumsuz etkiler yaratıyor.
Futbolun küresel popülaritesi göz önüne alındığında, programa yeni müsabakaların eklenmesi (FIFA Kulüpler Dünya Kupası) ve mevcut olanların genişletilmesi (örneğin, FIFA Dünya Kupası, UEFA Şampiyonlar Ligi, vb.) günümüz finansal futbol yapılanması açısından hiç de şaşırtıcı değil. Her ne kadar UEFA ve FIFA bu değişikliği, rekabetin kalitesinin yükseltilmesine yoruyor olsa da asıl sebep futbolda gelir ve buna bağlı kar maksimizasyonunu sağlamak…
Günümüzde ön plana çıkan kulüp futbolunda oyuncuların kulübe olan taahhütleri, oyuncular üzerinde ciddi bir stres yaratıyor. Futbolcuların maç takvimlerinde meydana gelen sıkışıklıklar, bu maçların ara vermeksizin devamını zorunlu kılıyor. Yeterince dinlenmeden sıkışık maç trafiğine çıkmak durumunda kalan oyuncularda sakatlıklar artıyor. Hedef beklentisi yüksek kulüplerdeki oyuncuların stres ve iş yükleri ise diğer meslektaşlarına göre daha da ağır seyrediyor. Bu zorluklar olası sakatlıklarda iyileşme için ilave zaman gereksinimi doğurmasına karşın, artan maç trafiği ve daha fazla günlük antrenman, iyileşme için ilave süreye çok izin vermiyor. Bu da tedavi süresini uzatıyor. Uzayan tedavi süresi ise kulüp maliyetlerini artırıyor.
Sezon öncesi ve sonrası kulüplerin ekonomik amaçlı ulusal ve uluslararası turları, özellikle sezon dışı müsabakaların yer aldığı yıllarda sezon dışı iyileşme süresini daha da aşındırıyor. Özellikle seyahatler, iyileşme sürecini olumsuz etkiliyor.
Kulüp futbolunun yanı sıra, oyuncuların milli takım görevlerini de bu kapsamda değerlendirmek doğru olur. Örneğin Manchester United’da oynayan Portekizli Bruno Fernandes, 2022/23 sezonunda kulüp ve milli takım fikstürleri de dahil olmak üzere tüm kulüp ve milli takım müsabakalarında 70'in üzerinde maç oynadı. Bruno Fernandes’in katlandığı iş yükü ve stresi, elit oyuncuların karşılaştığı genel durumu yansıtıyor.
Oyuncunun olası sakatlıkları, iyileşme süresiyle özel yaşam sorumluklarının da çakışmasına yol açıyor. Ailesiyle zaman geçirmek durumunda olan oyuncu, bu süreci tedavi olarak geçirmek durumunda kalıyor. Bu durum, özel yaşamda bazı sorunlara neden olabiliyor. Buradan gelen sıkıntılar ise oyuncunun yeşil sahadaki performansına olumsuz yansıyabiliyor.
Böyle bir programla, oyuncu üzerindeki aşırı iş yükünün etkileri açık bir şekilde hissedilebiliyor. Fikstüre bağlı uzun süreli iş yükü nihayetinde bir oyuncunun kariyerini de olumsuz etkiliyor. Aşırı maç yükünün fiziksel bedeli ise artan yaralanma ve sakatlıklar oluyor. Sık sık uzun mesafeli seyahatler iyileşme sürecini uzatırken, düzensiz programlar ve saat dilimi değişiklikleri fiziksel dayanıklılığı da tehlikeye atıyor. 2022/23 sezonuna bakıldığında, Marquinhos'un (Paris Saint-Germain FC ve Brezilya milli takımı) sahadaki dakikalarının yüzde 63'ü üst üste maçlarda kaydedildi. Bu da oyuncunun yeterli iyileşme süresine sahip olmadığını bize gösteriyor. Marquinhos ayrıca, bu süreçte 30 kez saat dilimleri farkı yaşadı. Uluslararası uçuşlarda 55.000 kilometreden fazla yol kat etti. Avrupa'da yaşayan Güney Amerikalı oyuncular genellikle benzer zorlukla karşı karşıyalar.
Sonuç olarak, bu streslerin birikimli etkisi oyuncuların kariyer sürelerini kısaltabiliyor. Kronik sakatlıklar ve tükenmişlik hissi performanstaki düşüşü hızlandırdığı gibi, oyuncuların değerlerini düşürebiliyor. Bu durum hem oyuncuların hem de kulüplerin finansal yapılarını olumsuz etkileyebiliyor.
Peki, oyuncuların streslerini ve iş yüklerini artıran, kulüplerine ve milli takımlarına yükümlülükleri nasıl ölçümlenebilir? İşte bu konuda Benchmark ekibi üşenmemiş oturup bir rapor hazırlamış. Analizlerinde ‘çalışma süresi analizi’ni temel almışlar. Benchmark maç değerlendirmeleri veya oynanan dakikalar gibi geleneksel iş yükü istatistiklerinin ötesinde, bir oyuncunun yılın her gününü nasıl geçirdiğine dair pratik sonuçları olan anlamlı bir analiz gerçekleştirmiş. Bu 'çalışma süresi analizi' yaklaşımı, her günün birincil aktivitesini dikkate alan ve bunları üç ana kategoride değerlendiren bir yaklaşım sergiliyor.
Analizde oyuncunun temel taahhütleri olarak aşağıdaki yükümlülükler belirlenmiş, Bunlar;
Kulüp taahhütleri: Çoğunlukla maçlarla, kulüp antrenmanlarıyla, maç oyunlarıyla ilgili seyahatlerle ve diğer kulüp veya ticari anlaşmayla ilgili aktivitelerle geçirilen günlerdir.
Milli takım taahhütleri: Milli takım maçları, eğitim kampları, milli takım oyunlarıyla ilgili seyahatlerdir.
Dinlenme ve toparlanma: Sezon dışı ve sezon içi mola ve ayrıca yukarıda listelenen aktivitelerden hiçbirinin olmadığı sezon boyunca tam dinlenme günleridir.
Yukarıda dile getirilen konuları göz önünde tutarak örneğin, Avrupa'nın merkez liglerinde oynayan elit bir oyuncunun tipik bir sezonuna ilişkin kapsamlı bir analiz yapılmış. Bu bağlamda, söz konusu oyuncunun hem kulüp hem de milli takım taahhütlerini tutarlı bir şekilde yönetmesi gerekiyor. Oyuncu bir yandan sürekli seyahat etmek durumunda kalacağı için özel yaşamını da buna göre planlamak zorunda. Aslında daha öz bir ifadeyle oyuncu iş ve özel yaşam dengesini kulübe olan taahhütleri çerçevesinde sağlamak zorunda. Bu durumda iş dengesi, terazide özel yaşam dengesine göre daha ağır basmak durumunda.
Benchmark ekibinin söz konusu analiz sonuçlarına göre, böylesi bir oyuncu açısından yılın %80'i kulüp veya milli takım için "çalışma zamanı" olarak geçiyor. Kalan %20 ise, oyuncunun iyileşmesine olanak tanıyan tamamen futbol ortamının dışında geçirilen özel zaman olarak kalıyor.
Yukarıda belirtilen, sadece tipik bir örnek gibi görünüyor olsa da aslında birden fazla uluslararası yarışmada yer alan ve sezon dışı molaları genellikle uzun yaz turnuvaları tarafından ihlal edilen büyük bir oyuncu grubunu kapsıyor.
Aslında, bu analiz futbolun patronlarının maç takvimini planlarken, sürekli yüksek iş yükünün (“aşırı yük”) uzun vadeli sonuçlarını dikkate alarak bu çalışmayı yapmalarını zorunlu kılıyor.
Tablo:1) Profesyonel elit bir oyuncunun bir yıllık aktivitelerinin dökümünü gösteriyor. Tabloya göre, elit bir futbolcunun toplam aktivitelerinin yüzde 69’unu (253 gün) kulübüne olan yükümlülükleri, yüzde 11’ini (40 gün) milli takıma olan yükümlülükleri oluşturuyor. Oyuncunun özel yaşamına ayırdığı zaman dilimi ise sadece yüzde 20 (72 gün).
Bu bölümde, analiz maç takvimini kulüp düzeyinde inceliyor ve Avrupa futbolunun en başarılı kulüplerinden birinin programına bakıyor. Real Madrid'in sezon zorlukları, en iyi kulüplerin aşırı oyuncu iş yükünün etkilerini nasıl deneyimlediğine dair bize bir fikir veriyor.
Real Madrid, 2023/24 sezonunu hem La Liga'yı hem de UEFA Şampiyonlar Ligi'ni kazanarak, toplamda oynanan 55 rekabetçi maçla zirvede tamamladı. UEFA Şampiyonlar Ligi'nin yenilenmesiyle birlikte, FIFA Kulüpler Dünya Kupası ve yeni formatlı FIFA Kıtalararası Kupa ile birlikte, katıldıkları her yarışmanın finaline ulaşmaları koşuluyla, 2024/25'te rekabetçi maçlarının sayısı 72'ye çıkabilir. Ayrıca, oyuncularının birçoğunun kendi ulusal takımlarının da önemli oyuncuları oldukları düşünüldüğünde, bu oyuncuların çok daha fazla maça çıkmak durumunda kalacaklarını da tahmin etmek çok da zor değil.
Bu yarışmalar çeşitli uluslararası lokasyonlarda gerçekleşiyor ve oyuncular üzerindeki seyahat yükünü önemli ölçüde artırıyor. Real Madrid yeni sezonuna Amerika Birleşik Devletleri'nde başlayacak ve orada bitirecek. Yeni formatlı UEFA Şampiyonlar Ligi ise sezon içi seyahat yüküne ekleniyor. Ayrıca, takım yarışma taahhütleri için Orta Doğu'ya birden fazla seyahat yapacak.
'Arka arkaya' oynanan maçlar, aralarında beş günden az bir süre olan maçlar olarak bu analizde dikkate alınmıştır. Ancak, en iyi kulüplerin sezon boyunca neredeyse her hafta iki maç oynamasıyla bu tür maçların sayısını sınırlamak zor görünüyor. Örneğin, Kasım ayındaki uluslararası aradan sonra Real Madrid, bir aydan biraz daha kısa bir sürede yedi maçla yoğun bir maç dönemiyle karşı karşıya. Yoğunluğu daha da artıran şey, bu maçların çoğunun deplasmanda oynanması ve İngiltere, İtalya ve Katar gibi yerlere uluslararası seyahat gerektirmesidir.
Real Madrid kulüp Başkanı Florentino Pérez'in Kasım ayı sonlarında söylediği gibi, "Günümüz futbolundaki aşırı takvim, benzeri görülmemiş bir programla başa çıkmakta zorlanan oyuncuların refahını etkiliyor. Bu durum sadece performanslarını etkilemiyor, aynı zamanda doğrudan sakatlıklardaki endişe verici artışla da bağlantılı…Nitekim, aynı açıdan şunu da söylemeliyiz ki, sadece bu sezon, yani sadece 3 ayda, Real Madrid'in 14 sakat oyuncusu ve toplam 22 sakatlığı oldu. Ligimizde, mevcut sezonda, 2'si birinci takım oyuncularımız olmak üzere 9 çapraz bağ kopması oldu. Tıbbi uzmanlara göre, çapraz bağ kopmalarının nedenleri çoğunlukla yorgunlukla ilgilidir. Daha ağır maç yükü ve her maç arasında daha az dinlenmenin çapraz bağ yaralanmaları riskini artırdığı gösterilmiştir."[3]
Sürekli yüksek maç yükünün domino etkisi gerçekten de sakatlıklardaki artış olarak karşımıza çıkıyor. Bugüne kadar, Real Madrid'in 22 as oyuncusundan 16'sı, henüz dört aylık olmasına rağmen, 2024/25 sezonunda zaman zaman sakatlık geçirdi. Kulüp geçen sezon toplam 48 sakatlık yaşadı ve buna bağlı 37,69 milyon Euroluk bir maliyet oluştu. Bu tutar, La Liga'daki tüm kulüpler arasında en yüksek rakamdı. Bu bağlamdaki maliyet, Howden Group tarafından tahmin ediliyor ve etkilenen oyuncuların sakatlandıkları süre boyunca aldıkları ücretlerin toplamı olarak dikkate alınıyor. Hazırlanan erken sakatlık raporuna göre, Real Madrid’de bu sezon yaşanılacak sakatlık durumunun yaratacağı finansal yük, geçen yılki tutarı aşabilir. Bu da bize bu sürdürülemez maç trafiğinin kulübe olası mali etkilerinin gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguluyor.
Real Madrid'in mevcut sakatlık listesindeki önemli bir oyuncu olan 24 yaşındaki Vinícius Jr. üzerindeki aşırı iş yükünün kulübe ve oyuncuya bedeli sakatlık oldu. Kariyeri boyunca gösterdiği performans ve sahip olduğu yetenekler bakımından oynadığı takımları için önemi bir oyuncu statüsünde bulunan Vinícius Jr. 24 yaşına kadar oynadığı takımlarda önemli miktarda oyun süresi aldı. Araştırmaya göre, Temmuz 2024 itibariyle bu oyuncunun kulüpte ve milli takımda aldığı toplam maç süresi 20.000 dakikanın üzerindeydi. Oyuncunun tüm maçlarda oynadığı bu süre, Kaka, Ronaldinho ve hatta Ronaldo gibi eski Brezilya efsanelerinin aynı yaştaki oyun süresinin çok üzerinde görünüyor. Ayrıca, Vinícius'un dakikalarının önemli bir kısmı Real Madrid'in formasıyla oynanan maçlarda geldi ve bu durum oyuncunun kulübü için ne kadar önemli olduğunu bize gösteriyor.
Yüksek maç yükü göz önüne alındığında, oyuncunun son sakatlığının yoğun futbol takvimine bağlanmış olması, bu analizin sonuçlarını doğruluyor. Bu durum oyuncular arasında büyüyen ortak bir şikâyete de tercümanlık yapıyor aynı zamanda. Daha fazla yıldız, iş yükü ve sürekli genişleyen maç programıyla ilgili endişelerini dile getiriyor.
Sonuç
Oyunun şüphesiz ki, en önemli paydaşı olan oyuncuların oynadıkları süre içinde katlandıkları yüksek iş yükü giderek artıyor. Bu nedenle son yıllarda yüksek profilli oyuncu ve koçlar bu konuyu sürekli gündeme taşımaya başladılar.
Paranın hatırına oyun durmadan devam ediyor. Ya yeni yarışmalar organize ediliyor ya da mevcut organizasyonlarda maç sayıları fazlalaştırılıyor, programa sürekli yeni maçlar ekleniyor. Bu da uluslararası elit oyuncuların iş özel yaşam dengelerini bozuyor, maç trafiklerini artırıyor.
İş yükünün bütünsel değerlendirmesinden de gözlemleneceği gibi, oyuncuların "aşırı yükü" ile ilişkili çok sayıda risk faktörü oluşmaya başladı. Paydaşların çıkarını korumak ve yarışmaların kalitesini yükseltmek için bu konuların futbol otoritelerince ele alınması gerekiyor.
[1]https://www.footballbenchmark.com/library/the_price_of_non_stop_play_how_football_schedule_risks_players_and_clubs
[2]https://www.footballbenchmark.com/library/the_price_of_non_stop_play_how_football_schedule_risks_players_and_clubs
[3] “Florentino Pérez: “Despite the difficulties, Real Madrid has become the first football club in the world to exceed one billion euros in revenue” https://www.realmadrid.com/en-US/news/club/latest-news/florentino-perez-24-11-2024
Tuğrul Akşar kimdir? Tuğrul Akşar 1962 yılında Niğde'de doğdu. 1988'de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun oldu. Aynı fakültenin İşletme Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 1989'dan itibaren bankacılık sektöründe yönetici olarak çalıştı. Konusunda referans olan ilk kitabı "Endüstriyel Futbol" 2005 yılında yayımlandı. 2006'da Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte "Futbol Ekonomisi", 2008'de "Futbol Yönetimi" adlı kitapları çıktı. 2010'da "Futbolun Ekonomi Politiği", 2013'te "Krizdeki Futbol", 2020'de de altıncı kitabı "Endüstriyel Futbolun En Üst Aşaması: Finansal Futbol" yayımlandı. Doç. Dr. Kutlu Merih ile birlikte 2005 yılında Futbol Ekonomisi Stratejik Araştırma Merkezi'ni kurdu. Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği'nin (TKYD) oluşturduğu Kurumsal Yönetim ve Futbol Endüstrisi Çalışma Grubu'nda da yer alan Akşar, 2010'da yayımlanan "Kurumsal Yönetim İlkeleri Işığında Türk Futbol Kulüpleri Yönetim Rehberi"nin iki bölümünü kaleme aldı. "Futbol Ekonomisi" ve "Futbol Yönetimi" kitapları bazı üniversitelerde seçmeli derslerde ana kaynak olarak okutulan Akşar, Türk futbolunun sorunlarına çözüm olabilecek araştırmaları yayımlama, araştırmacılara referans sağlama, futbolun entelektüel boyutuna katkıda bulunma amacıyla www. futbolekonomi.com sitesini hayata geçirdi. Bir süre Radikal ve Cumhuriyet Spor eklerinde ve Tamsaha'da yazdı, halen Dünya gazetesinin haftalık "Ekospor" köşesinde ve Mayıs 2015'ten itibaren T24'te yazıyor. |
Yasadışı bahse karşı mücadeleye yapısal yaklaşıldığında ve sektöre rekabet olanağı sağlandığında, vergi oranlarının düşürülmesi yasadışı bahsi azaltabilir ve vergi gelirlerini artırabilir
Futbolculara vergi inceletmesi başlatmak göze ve kulağa hoş gelen bir şey gibi görünüyor. Esas önemli olan bu temel konularda maliyenin denetim ve izlemesini sıkılaştırması gerekiyor
Trabzonspor yönetimi 2023 ve 2024’te elde ettiği sponsorluk gelirleriyle, kulübe önemli yük getiren finansal maliyeti sıfırladı. Kulübün hala 4.4 milyar TL borcu bulunsa da banka kredileri, toplam gelire göre ihmal edilebilecek bir seviyede bulunuyor
© Tüm hakları saklıdır.