13 Eylül 2024

Dargeçit, Leyla, Narin ve diğerleri...

Bu haftaki spotumuz İnsan Hakları Derneği'nden... 44 yıl önce, 12 Eylül'de olanları hatırlıyoruz; 517 kişiye idam cezası verilmiş, 50'si infaz edilmiş, 300'ü kuşkulu bir şekilde ölmüş ve 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelenmişti...

Bence Dargeçit Belgeseli'ni imkânı olan/olmayan herkes görmeli |
Grace Slick'in Jefferson Airplane'i en sonunda Starship olmuştu |
Eski komşum Gonca Vuslateri, Leyla dizisinin belki de en başarılı tarafı |
Eve Bender'le Cihangir 22'de uzun uzun gıybet yaptık

Bu hafta biraz ağır geçti. Nedenini çok sevdiğim canım torunum Asya, diye açıklayabilirim. Bu da nereden çıktı, demeyin... Çünkü çoğunuzun benzer düşüncelerde olduğunuzu tahmin ediyorum... Dargeçit belgeselinde hikâyesinin anlatıldığı zorla kaybettirilen iki çocuk, çarşamba günü ilk bölümünü gördüğümüz Leyla: Hayat... Aşk... Adalet dizisinde başına gelmedik kalmayan 8 yaşındaki Leyla ve tabii ki bütün Türkiye'yi mateme boğan, öfkesinden çıldırtan küçük Narin'imizin öldürülmesi... Bir de daha bugün, T24'te Gökçer Tahincioğlu'nun yazısını okudum: TÜİK verilerine göre bile Türkiye'de yetişkin erkek nüfusun yüzde 5'i cinsel suçlardan şüpheli durumuna gelmiş. Üstelik bu yalnızca kayıtlı olanlar...

Hafıza Merkezi'nin, yönetmenliğini Berke Baş'ın, yapımcılığını Enis Köstepen'in üstlendiği Dargeçit belgeseliJİTEM'in Mardin'in Dargeçit ilçesinde zorla kaybettirdiği 2'si çocuk 7 kişinin izini sürüyor. Belgesel tam yedi yılda tamamlanmış ve İKSV Film Festivali'nden de "En İyi Belgesel" ödülü ile dönmüş. Belgeselin ilk gösterimi geçen cuma günü Pera Müzesi'ndeydi. Sevinerek söylemeliyim ki müzenin 160 kişilik oditoryumunda bir tek boş koltuk bile kalmamıştı, konulan ek sandalyeler de dolmuştu. Hafıza Merkezi'nin kurucularından arkadaşım ve meslektaşım Murat Çelikkan da gösterim başlamadan önce kısa ama konukları çok etkileyen bir konuşma yaptı. İlgimi çeken bir şeyi söyleyeyim, adliyelere kamera sokulması yasak olduğu için belgeselin büyük bölümü telefonla çekilmiş. Bu arada belgesel Ayvalık Film Festivali'nde de gösterime girecek. Ayrıca ekim ayının ikinci yarısında da Ankara'ya gidiyor. 

Zarakol İletişim'in organizasyonunu üstlendiği gösterimde Şebnem Korur Fincancı,
Ahmet Şık ve bazı DEM Parti milletvekilleri de vardı |
Hafıza Merkezi'nin kurucularından Murat Çelikkan, konuşmasında
ailelere ve hukukçulara da teşekkür etti
(Fotoğraf: Ferhat Yaşar / Gazete Duvar)

Gelelim Leyla dizimize...

Çok büyük bir rastlantı olsa gerek, Ay Yapım'ın sekiz yaşındaki bir kız çocuğunun başına gelen canavarlıkların anlatıldığı Leyla: Hayat... Aşk... Adalet... dizisi çarşamba gecesi başladı. Diziyi izlerken insan ister istemez Narin'i hatırlıyor. Çünkü dizide küçük Leyla karakteri, başı sürekli suya sokularak öldürülmeye çalışılıyor ya da dilendirilmeye... Kısaca her türlü şiddet ve işkence var. Bu ikisinin aynı anda denk gelmesi tabii ki tesadüf, ne var ki senaryosu Kemalettin Tuğcu ve Muazzez Tahsin Berkant karışımıymış ama üstüne bolca şiddet yüklenmiş. Kendi adıma konuşayım, sonuna kadar büyük bir ilgiyle izleyemedim, atlaya atlaya izledim. İkinci bölüme de bakacağım ama pek umutlu değilim. Ama söylemeden geçmeyeyim, başta eski komşum Gonca Vuslateri (Asya'nın annesi olduktan sonra karşı camdan taşındı) olmak üzere tüm oyuncuların performanslarını çok beğendim.

Sonradan intikam için ayaklanacak Leyla'ya uygulanan şiddet gerçekten iç parçalayıcı

Narin'imiz...

O kadar şey söylendi ve o kadar çok spekülasyon yapıldı ki ben bu konuda öfkemi göstermek dışında yararı olacak bir şey söyleyemeyeceğimin farkındayım. Ama ne olur, psikopat mı, siyasi mi, tarikat mı, "dış güçler" mi yoksa nedenini anlayamayacağımız organize bir kötülük mü, nedeni ortaya çıkarılsın. Bu işte bir tek taraf var, çocuk yaşta hayatını kaybeden Narin Güran...

Biz Narin için kahrolurken üstüne bir de iki yaşındaki bir bebeğin, gördüğü şiddet nedeniyle şu anda entübe durumda olduğunu öğrendik... Vücudunda gördüğü şiddetin izleri de varmış... 

Eva Bender mi kim?

Hafta içi HomeRoom'da otururken 22'nin İsmail Güneş'i yanıma gelip "Bak seni kiminle tanıştıracağım" dedi. Gittim ve keyiften uçtum! Karşımda 1960'ların ikinci yarısından 1970 başlarına kadar bir dizi filmde oynayan İsveç asıllı Eva Bender oturuyordu! Hani bi' ara ünlü yönetmenimiz Halit Refiğ ile evlenen ve sonra biraz da gürültülü boşanan Eva Bender... İlk ününe 1960 ortalarında Kartal Tibet'in başrolünde oynadığı Tarkan filmleriyle ulaşmıştı. Bir Türk'e Gönül Verdim filmi de epey ses getirmişti. Fakat bence en ünlü filmi Yılmaz Güney'le oynadığı Son Kızgın Adam filmi... 

 Daha önce Altın Portakal'ın jüriliğini de üstlenen Ahmet Gürata,
Eva Bender'in bir belgeselini çekecekmiş... 
Eva Bender, Yeşilçam'ın devi Yılmaz Güney'le de oynamıştı...

Sonunda korktuğum başıma geldi

Siz bakmayın meslektaşım NOW TV Genel Yayın Yönetmeni Doğan Şentürk'ün "Gülbin Tosun'la yollarımızı ayırdık" demesine. Belli ki Selçuk Tepeli üç aylık bitmeyen yaz tatilinden dönünce Mansur Yavaş tartışması bahanesiyle Gülbin Tosun'u devre dışı bıraktılar. O da istifasını bastı gitti... Şimdi onun yerine Ozan Gündoğdu geçti. Haberler üç erkeğe kaldı yani: İlker Karagöz, Selçuk Tepeli ve Ozan Gündoğdu... 

Gündoğdu'yla taa geçen sene Cihangir HomeRoom'da tanışıp sohbet etmiştik

Linkler ve çağrılar

* Uluslararası Hrant Dink Ödülü her yıl olduğu gibi bu yıl da Hrant Dink’in doğum günü olan 15 Eylül’de, 16'ncı kez verilecek. Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda yapılacak törenin sunuculuğunu Nezaket Erden ve Hakan Emre Ünal üstlenecek. 

Arkadaşım Ülker Pınarbaşı'nın oğlu genç sanatçı Barış Göktürk'ün Nazlı Gürlek Hodder ile birlikte sergisi 25 Ekim'e kadar açık. 

Advertorial (!)

* Medyadan arkadaşlarım Hasan Cemal ve Ayşe Cemal'in kızları Defne Cemal'in ilk solo sergisi Nemli Mavi, OG Gallery'de sizleri bekliyor. Sergi, 5 Ekim'e kadar açık olacak. 

Müzik önerisi

Bu haftanın şarkısı 68 hippilerinin favori grubu Jefferson Airplane'den White Rabbit... 

Tuğrul Eryılmaz kimdir?

Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü.

Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı.

İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı.

Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi.

1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti.

Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Keşke dünyayı kadınlar yönetebilse...

Hiç değilse bari buradan söyleyelim, HomeRoom'da bu yazıyı yazarken nem gayet mutedildi...

Bu yazımda artık neden hiçbir yere çağrılmadığım konusunda ciddi ipuçları bulacaksınız

Çağrılmadığım "Hasret Giderelim" buluşması tatilde olanlar gidemedikleri halde çok kalabalıkmış...

Havalar çok çok sıcak, ormanlar cayır cayır yanıyor; tatilciler yavaş yavaş geri dönüyor

Yazıyla hiçbir ilgisi yok ama ne olur birileri İstanbul'da arabalar kadar çok olan motor terörüne bir çare bulsunlar

"
"