15 Kasım 2024

Hadi bi' cesaret, hep birlikte haykıralım: Kapitalizm öldürür!

Hastanede operasyonun ardından -3'e indirildim, yoğun bakıma... Çok soğuktu ve canım sıkılmıştı, hemşirelere bi' takılayım dedim, onlar benden daha komik çıktı! "-3'ün altında ne var" diye sordum; cevap pat diye geldi: Morg var Tuğrul Bey, morg var!..

Ölümüyle hepimizi utanç içinde bırakan beş kardeşin en küçüğü bir yaşındaki Aras Bulut Akcan'dı | 
Kalpazan'ı galiba Timuçin Esen bile kurtaramayacak, inşallah yanılırım! |
Uzak Şehir'in akılda kalan en iyi yanı Sezen Aksu düzenlemesi Rodrigo şarkısı |
Türkiye'de caz deyince akla gelen ilk isimlerden Hrant Lusikyan, Beyoğlu Caz Festivali'nde anılacak

***

Bir yaşındaki Aras Bulut Akcan, iki yaşındaki Masal Işık Akcan, üç yaşındaki Aslan Miraç Akcan, dört  yaşındaki Funda Peri Akcan ve beş yaşındaki Fadime Nefes Akcan... Bu çocuklarımız izbe bir barakada devleti zaten boşverin, hepimizin gözü önünde ilkokula başlayamadan öldüler... AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin çocukların ölümünün sorumluluğunu "Her şeyi paraya bağlıyorsunuz" diye üstünden atmaya çalıştı. Aslında haklıydı, hiçbirimiz söyleyemedik ama şu bir gerçek: Kapitalizm öldürür! Bu arada söylemeden geçmek istemedim, hurda satıp çocuklarına yiyecek götürmek için onları evde yalnız başlarına bırakmak zorunda kalan anneyi suçlamak çok ama çok ucuz... Umarım şu anda cennetten bizi izleyen beş çocuğumuz hepimizi affeder... Yine de söylemeden duramayacağım, "yüce devletimiz" Ankara ve İstanbul belediyeleri ile uğraşmakla meşgul, ortada bunca ölüm varken!

Bir anne ve babaları hapiste olan beş çocuğunun kaldıkları baraka... 
İstiyorsanız ev diyebilirsiniz ama demeyin!

Hastaneden sonra diziler

Taksim İlkyardım'da, şimdi nedense Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi diyorlar, Dr. Cem Tuğrul Gezmiş ve ekibi tarafından başarılı bir operasyon sonunda eve gönderildim ve bol bol dizi seyretmek zorunda kaldım.

Önce bazı genellemeler... Yerli dizilerin tümünde en büyük sırlar açıklanırken ya bir kapı ya bir pencere açık ve oradan bütün sırlar ortaya dökülüveriyor! Kaç haftadır bu hiç değişmedi... Timuçin Esen gibi iyi bir oyuncunun oynadığı Kalpazan'da bile aynı durum yaşandı.

Uzak Şehir dizisinde Kanada'dan kalkıp kocasının cenazesiyle Mardin'e gelen genç bir hanımefendinin o kentte yaşadıklarını anlatsam inanmanız neredeyse imkânsız olur. Tabii ki tam çıkaramadım; Mardinli Kürt, Süryani ya da Arap aile mi, bilmiyorum... Kanada'dan gelen gelinine yaptığı 'dayaklı' muamele, eğer Mardinli olsaydım izlerken beni çok üzebilirdi ve kızdırabilirdi. Durup durup "Burası Kanada değil, Mardin" denmesi bir yana daha şimdiden "dul kalmış" yengesine bir şekilde tutulacağının sinyalleri verilen kaynın bence inandırıcılığı hiç yok! Sezen Aksu'nun sözlerini yazdığı De Mardin bile durumu kurtarmaya yetmiyor...

Yeni başlayan Sahipsizler dizisi için söyleyecek hiçbir şeyim yok... Her beş dakikalık melodramdan bizim sevgili Yeşilçam eskiden iki saatlik filmler çıkarırdı! Varın gerisini siz tahayyül edin... 

Burada geçen seneden beri zorla baktığım İnci Taneleri'nden bahsetmeden geçemedim. Artık tamamen vazgeçtiğimi söyleyebilirim, bu kadar erkek güzellemesi benim gibi bir liberale bile fazla geldi! 

Sonuçta zaman zaman bunalsam bile Bahar'la yerli dizilerden kopmamaya çalışıyorum. 

Sahipsizler'in çocukları, Avustralya Sidney'e yeni gelmiş Aborjin çocukları gibi duruyorlar...

Komşularım hain kadınlar oldular

Hâlâ nispeten bakabildiğim Bahar ve beni bakarken daha çok zorlayan Leyla'da biri eski, biri hâlâ komşum olan arkadaşlarım var. Leyla'da Nur'u oynayan Gonca Vuslateri ve de Bahar'da Efsun'u oynayan Nihal Yalçın dört dörtlükler. Demişken devam edeyim... Nedense bizim dizilerde kadınlar 40 yaşını bulunca sadece anne rolüne "layık" bulunuyorlar. Erkekler ise Gizli Bahçe'de oynayan 45 yaşındaki Murat Yıldırım, 'Kim Milyoner Olmak İster?'de "Emin misiniz, son kararınız mı?" derken dizilere dönen 50 yaşındaki Kenan İmirzalıoğlu gibi jön oluyor. Nedenini anlayan bize yazsın, yayımlayalım!

Yazar Mine Söğüt ve oyuncu arkadaşım Gonca Vuslateri ile fotoğrafımız geçen yıldan, 
çünkü Vuslateri Cihangir'den taşındı.
Hâlâ komşum olan arkadaşım Nihal Yalçın, 
Bahar'da Efsun karakteriyle hainlikten hainliğe koşuyor.

Basın özgürlüğü toplantısı

TGC, TGS, TYS, PEN Türkiye, DİSK Basın İş ve TÜRKYAYBİR; bugün saat 11.00'de TGC Burhan Felek Konferans Salonu’nda “Gazeteciye, yazara, yayıncıya baskıya hayır” başlığıyla bir toplantı düzenleyecek. Toplantıda, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılması için iktidar ve muhalefete çağrı yapılacak ve kurumlar, "toplumu sarsan her olayda gazetecilere, yazarlara, yayıncılara yönelik hedef gösterme, fiziksel saldırı, haksız, hukuksuz gözaltı ve tutukluluğa itirazlarını" dile getirecek. Ayrıca cumartesi günü Tünel'den Taksim'e bir yürüyüş olabilir, siz bu kurumların çağrılarına bakarak olun,  atlamayın... 

Sıkça sorulan sorular ve cheap shots

* Bu hafta gözaltına alınan Serdar Ortaç ve Mehmet Ali Erbil'le ilgili yazmamı bekliyorsanız daha çok beklersiniz. Sadece söylemeden geçemedim, 1970 ortalarında Küheylan oyununda hepimiz Erbil'e hayran olmuştuk... Nereden nereye!

Linkler ve çağrılar

*Beyoğlu Sineması bu hafta Sinema ve Görsel Sanatlar Buluşması’na ev sahipliği yapıyor. Vecdi Sayar küratörlüğündeki özel seçki filmler ve sinema profesyonelleri ile söyleşiler bir araya gelecek. Benden duymuş olmayın ama Mahmut Fazıl Coşkun’un “Crossroads”u, Kouther Ben Hania’nın “Derisini Satan Adam”ı ve Ayşe Ünal ile Mehmet Kurtuluş’un “Kötü Kedi Şerafettin”i gibi çok özel filmler gösterilecekmiş... Sinemaseverler kaçırmasın!

*İzmirli hemşehrilerimi unutmadım... Bu akşam saat 19.30'da İşçi Filmleri Festivali'nin açılış gecesi var... Ben uzakta, İstanbul'dayım ama mutlaka gitmenizi öneriyorum...

Advertorial (!)

* Bugün Beyoğlu'ndan gidiyoruz... Beyoğlu Caz Festivali bugün başladı ve 17 Kasım'a kadar devam edecek. Fakat bu bölümde size duyurmamın bir sebebi var... Türkiye cazının efsanevi klarnetçisi Hrant Lusigyan'a dair önemli bir söyleşi var. Bu söyleşide yakında Lusigyan üzerine yayımlanacak bir anı kitabını kaleme alan Barkev Balımyan ile Lusigyan’ı yakından tanıyan müzik yazarı Sadettin Davran ve Prof. Dr. Orhan Tekelioğlu müzisyenin hayatını güzel ve acı yönleriyle aktarmaya çalışacaklarmış. Lusigyan'ın ablasının dükkânı 6-7 Eylül'de talan ediliyor ve bu efsanevi sanatçı hayatının son yıllarını Ermeni Hastanesi'nin Huzurevi'nde geçiriyor. Ben yürümekte zorlandığım için gidemiyorum ama cumartesi günü saat 15.30’da Beyoğlu Üç Horan Kilisesi'nde olursanız bu değerli söyleşiyi dinleyebilirsiniz. Ayrıca söyleşiden sonra caz müzisyeni / saksafon sanatçısı Yahya Dai tek başına küçük bir konser verecekmiş. 

 

Müzik önerisi

Uzak Şehir beni hayal kırıklığına uğrattı ama Rodrigo üzerine Sezen Aksu ve arkadaşlarının yaptığı müziği sizlerden esirgeyemezdim, çalıyorum... 

Tuğrul Eryılmaz kimdir?

Tuğrul Eryılmaz, kendisini "sadece gazeteci" olarak tanımlıyor. Dünyayı etkileyen 1968 rüzgârı sırasında üniversiteye gitti. 1969 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni (Mülkiye) bitirdi. Bir süre Londra'da öğrenim gördükten sonra Türkiye'ye döndü.

Mülkiye'de yüksek lisans eğitiminin ardından Ankara'da TRT Haber Merkezi'nde gazeteciliğe başladı. Bir dönem Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'nda iletişim dersleri verdi. 12 Eylül 1980 darbesinin ardından üniversiteden ayrıldı.

İstanbul'da haftalık Nokta, Yeni Gündem, Tempo ve Sokak dergileriyle Cumhuriyet ve Yeni Asır İstanbul gazetelerinde çalıştı.

Ankara, Bahçeşehir, Bilgi, İzmir Ekonomi ve Kadir Has üniversitelerinin iletişim fakültelerinde gazetecilik dersleri verdi.

1996’daki kuruluşundan 2013 yılına dek yaklaşık 16 yıl Radikal İki’nin yayın yönetmenliğini yaptı. “Gazeteci olarak yaptıklarımın çok azından pişmanım. Neyse, ‘önemli’ bir köşe yazarıymışım gibi sizlerin sütunlarından çalmayayım. Bize güvenerek yazı gönderen herkese bol minnettarlık ve sevgiyle…” satırlarıyla Radikal İki'ye veda etti.

Özgür Gündem Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği'nden yargılanan gazeteciler arasında yer aldı; bu nedenle açılan davada 1 yıl 3 ay hapis ve 6 bin lira para cezasına çarptırıldı.

Sinema ve dizilerde senaryo ve kurgu danışmanlığı da yapan Eryılmaz, IPS İletişim Vakfı kurucusu ve Yönetim Kurulu üyesi. Rolling Stones ve Marianne Faithfull hayranı. Asya'nın dedesi.

Yazarın Diğer Yazıları

"Dostum Trump" kazandı: Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi?

Bu hafta başlığımıza uygun olarak Leonard Kohen'in ta 1992'de yaptığı şarkıyla giriş yapıyoruz: "Democracy is coming to the USA''. Amerika'ya demokrasi, dünyaya huzur gelir mi Kohen'in şarkısından dinleyin...

Hastaneye yatan kıskanç bir adamın hezeyanları

Dün saat 16.30 olmadan önce Taksim İlkyardım Hastanesi'ne yattım, umarım bu sefer çabuk çıkarım ama haftaya göremezseniz de çok panik olmayın...

İHD'ye destek, Cihangir ve eski dizi oyuncuları...

Her iki saatte bir 78 yaşındaki görmüş geçirmiş beni bile üzüntüyle şaşkınlığa düşüren Türkiye'de umarım bu magazinimiz az da olsa kafanızı rahatlatır...

"
"