21 Mart 2025
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları ve beraberindeki heyet, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması nedeniyle belediyeye destek ziyaretinde bulundu
Binlerce insanın karşısında büyük bir özgüvenle konuşuyor.
Evlendiğinde 21 yaşında.
Üç çocuğunu yetiştirirken, İstanbul Üniversitesi Turizm Bölümü’nü bitiyor. Arel Üniversitesi’nde doktorasını tamamlıyor, aynı üniversitede sosyal sorumluluk dersleri veriyor.
Ekrem İmamoğlu’nun eşi Dilek İmamoğlu.
Yıllardır kalabalıklara konuşuyormuş gibi, o rahatlıkla, 19 Mart akşamı Saraçhane’de halka seslenen Dilek İmamoğlu’nun doktora tezi şu:
“Y kuşağının liderlik beklentileri, demokratik ve otokratik liderlik tarzlarının kalkınmaya etkisi.”
Tezdeki özne “Y kuşağı” olsa bile, “demokratik ve otokratik liderlik” 19 Mart akşamında Dilek İmamoğlu’nun konuşmasını tamamlıyor.
Bir yanda “otokratik liderliğin” iktidarı, diğer yanda “demokratik liderliği” engelleme denemeleri!..
Saraçhane’de binlerce insan İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını protesto eden mitinge katılıyor.
Bir kişi hariç.
Dilek İmamoğlu ve Özgür Özel konuşurken, dikkatimi çeken bir fotoğraf var.
Kürsünün yanında CHP ve SHP’nin üç eski genel başkanı duruyor. Altan Öymen, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın. Üç değil, dört olması gerekiyor.
Biraz araştırınca, öğreniyorum ki...
Eski genel başkanların hepsi mitinge davet ediliyor, hepsine “gelin, siz de katılın” deniyor ancak, Kemal Kılıçdaroğlu katılmıyor!..
Böyle bir günde!..
Yazık!..
Böyle bir günde başka bir şey yazmak istemiyorum. Sadece not düşüyorum.
19 Mart günü Ankara’ya, Meclis’e dönüyorum.
Meclis’i yöneten DEM’li Sırrı Süreyya Önder açılışta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasını eleştiriyor:
“Demokratik siyaset alanına yapılan hiçbir müdahale ne bunu yapana ne teşvik edene siyasi tarihimizde hiçbir fayda getirmemiştir.
Bu tür müdahaleler kâğıt üzerinde rasyonel gözükür ama, halkla karşı karşıya geldiğinde, sonuçları bunu murat edenler açısından irrasyonel olur. Bu müdahaleye sessiz kalmam mümkün değildir.
(...)İktidarı bu müdahaleleri engellemeye davet ediyorum.”
Ardından CHP Grup Başkan Vekili Ali Mahir Başarır İmamoğlu uygulamasıyla ilgili iktidara ağır eleştiriler yöneltiyor.
CHP milletvekilleri kürsü önünde toplanıyor, “hak, hukuk, adalet” sloganları atıyor.
Tam o sırada ne oluyor?..
Meclis’in önceki günkü tutanaklarından aktarıyorum:
“DEM sıralarından ayakta alkışlar.”
Sırrı Süreyya Önder, kürsü önündeki CHP’lileri yerlerine oturmaya çağırıyor, CHP’liler başka bir slogan atıyor:
“Birleşe birleşe kazanacağız.”
Yine tutanaklardan aktarıyorum:
“DEM parti sıralarından ayakta alkışlar. AKP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar.”
Çözüm sürecine dönük DEM ile AKP/MHP arasında yaklaşık beş buçuk aydır süren bahar havası yerini buz gibi rüzgarlara bırakıyor.
O destek devam ediyor, DEM’li bir heyet dün İBB’ye gelerek, Özgür Özel’le görüşüyor.
Bu durum DEM ile AKP/MHP arasında kırılmaya yol açar mı?.. Sanmıyorum ama, güven bunalımı yarattığı ortada.
Adana’dan Rize’ye, Trabzon’dan Ankara’ya, İzmir’e kadar insanlar müdahaleye tepkilerini gösterirken, Tayyip Erdoğan’a çok yakın bir öğretim üyesi de itirazını gizlemiyor.
Erdoğan’ın çok güvendiği, yıllarca birlikte çalıştığı ceza profesörü İzzet Özgenç 2005’te yürürlüğe giren Ceza Yasası’nı hazırlayan iki hukukçudan biri. Bir hukuki karar öncesinde Erdoğan’ın mutlaka “bunu İzzet Hoca gördü mü” diye sorduğu İzzet Özgenç.
Meclis’te DEM’liler CHP’lileri ayakta akışlarken, Prof. Özgenç sosyal medya üzerinden İmamoğlu ve arkadaşlarına dönük yargı uygulamalarına itiraz ediyor:
“Bu sabah itibariyle İstanbul üzerinden bütün Türkiye’de adı konulmamış bir Olağanüstü Hal Rejimi uygulanmaya başlanmıştır”.
Özgenç bununla yetinmiyor, Erdoğan’a bilgi notu gönderiyor, o notu da paylaşıyor, özetle:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve ilgili kişiler hakkında yapılan adli soruşturma hukuk zemininde yürütülmemektedir.
(...)Soruşturma sürecinde gizlilik ihlal edilmiştir.
(...)Soruşturulan kişilerin suçlu oldukları yönünde toplumda kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır.
(...)İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün diploma iptaline ilişkin kararı da hukuka aykırıdır.”
Erdoğan’ın en yakınındaki, en güvendiği hukuk profesörü daha ne desin?..
Ne derse desin, Erdoğan kararını çoktan vermiş görünüyor!..
Aklıma Dilek İmamoğlu’nun doktora tezi geliyor, “otoriter liderlik” nereye kadar?..
Yalçın Doğan kimdir?Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı. 1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor. Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı. Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir. |
Nehir tersine akıyor. Tersine akan nehir, demokrasiyi beraberinde sürüklüyor. Bir meçhule!
Toplum neye hazırlanıyor?
SDG kendi bütünlüğünü koruyarak, Şam Yönetimi ile birleşiyor. Ama birleşirken, yeni bir özerk bölge ortaya çıkacağı için, birleşirken, Suriye bölünüyor. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunan Türkiye’yi düşündürmesi gereken bir durum
© Tüm hakları saklıdır.