25 Eylül 2024

Bir cinayette bile saplantı: “Kemalist rejim”

Yeni Akit gazetesi, ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarını yok sayıyor, “taciz, tecavüz, yolsuzluk, cinayet” vurgularıyla, “suç işleyen herkesin elini kolunu sallayarak sokakta dolaştığını” itiraf ediyor. İktidardaki “Kemalist” değil, canla başla desteklediği İslamcı AKP’yi suçluyor, farkında değil!..

Fabrikalarda ve diğer iş yerlerinde dün sabah bir saat oturma eylemi başlıyor. İktidarla uyum içinde çalışan Türk-İş bile, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde işçi mitingleri düzenleyeceğini açıklıyor.

DİSK ise, uzun süredir “vergide, gelirde, ülkede adalet” eylemleriyle sesini yükseltiyor. Mitingler, yürüyüşler, grevler birbirini izliyor.

Çiftçiler domatesleri, çayları, patatesleri, karpuzları yollara atıyor. Traktörlerle yolları kapatıyor.

Emekliler Türkiye’nin her yerinde protestolarını dile getiriyor.

Öğrenciler yurt sorunu, ağaç kesilmesi, farklı düşünen öğretim üyelerinin atılması, herhangi bir etkinlikte öğrencilerin gözaltına alınması nedenleriyle üniversitelerde eyleme geçiyor.

Üretim yapamaz hale düşen sanayiciler konkordato ilan etmek için kuyruğa giriyor.

85 milyonluk ülkede, nüfusun tuzu kuru yaklaşık yüzde 8’i dışında...

Herkes geçim derdinde.

Toplumun her kesiminin sokaklarda hak aradığı bir dönem.

DİSK, 1 Mayıs

Mafyadan mafya beğen

İnsanlar sokaklara dökülüyor ama, o sokaklar ölüm kusuyor. Şiddetin her türlüsü, cinsel taciz, kadın cinayeti, çocuk cinayeti, trafik magandaları, adi katiller tabanca, pompalı tüfek ve bıçakla dolaşıyor, kafası kendine göre birine bozulunca çekip öldürüyor.

İstanbul Planlama Ajansı’na göre:

“Türkiye organize suçlarda dünyada 193 ülke arasında 14., Avrupa’da birinci sırada.”

Neden?..

Suç örgütleri parayla besleniyor, o kara paranın arkasında mafya var. Hele de İstanbul’da mafyadan mafya beğen, gün geçmiyor ki, şu ya da bu mafyanın bilmem nesi İstanbul’da ortaya çıkmasın. Onların döküntüleri çeşitli kılıflarda sokaklarda dolaşıyor.

Temelde:

1-Ahlakı çökerten enflasyon ve ekonomik sefalet,

2-Toplumdaki kutuplaşma,

3-Adalete ulaşamayan, hakkını alamayan milyonlarca insan.

7’den 70’e kimse güvende değil.

Polis katili

Her gün işlenen cinayetlere önceki gün bir yenisi ekleniyor. Genç bir polis kadının sapık bir sabıkalı tarafından öldürülmesiyle vicdanlar bir kez daha sızlıyor.

Katil 26 suçtan sabıkalı. Bütün TV’ler ve gazeteler aynı soruyu soruyor:

“Bu azgın sabıkalı nasıl serbest?..”

İçişleri Bakanı bu soruya ne yanıt veriyor?..

Adalet Bakanı bu soruya ne yanıt veriyor?..

Şehit polis memuru Şeyda Yılmaz ve zanlı Yunus Emre Geçti

“Eylem Planı”

Her ama, her konunun kararını veren Tayyip Erdoğan ise, üç yıl önce “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede 4. Ulusal Eylem Planı” açıklıyor, o törende:

“Tek bir kadının bile şiddete uğramasına, hele hele cinayete kurban gitmesine asla rıza göstermeyeceğiz.”

Nutuk yerinde ancak, Erdoğan bu sözleri söylediği 2021 yılında 280, 2022 yılında 334, 2023 yılında 315 ve bu yılın ilk altı ayında 205 kadın öldürülüyor.

Adı “Eylem”, hatta “Planı” bile var, ne işe yarıyor?.. Sadece algı yaratmaya, hepsi bu.

Yeni Akit gazetesi

Genç polis kadının öldürülmesine ilişkin en akıl almaz, en şaşkın tepki koyu dinci, yandaş Yeni Akit gazetesinden geliyor:

“Ülke Teksas’a döndü. Kemalist rejimin laikçi kanunlarıyla memleket suç makineleriyle dolup taştı. İslam Hukuku ile adalet tesis edilmediği sürece millet koyun, suçlununsa kasap olduğu toplum düzeni sürüp gider.

Kabileler bile, böyle sabıkası olan birini aralarında barındırmaz. Fakat memlekette tacizden, tecavüzden, yolsuzluktan cinayete kadar herkes elini kolunu sallayarak sokakta gezebiliyor, istediği suçu işleyebiliyor.”

Yeni Akit gazetesinin haberi

“Kemalist rejim” diyerek, nasıl bir mantık ise, önce laik Cumhuriyet’i suçluyor.

Sonrasında ülkeyi 22 yıldır yöneten AKP iktidarını yok sayıyor, “taciz, tecavüz, yolsuzluk, cinayet” vurgularıyla, “suç işleyen herkesin elini kolunu sallayarak sokakta dolaştığını” itiraf ediyor. İktidardaki “Kemalist” değil, canla başla desteklediği İslamcı AKP’yi suçluyor, farkında değil!..

Anayasa’nın giriş bölümünde yazıyor:

“Tük vatandaşlarının milli sevinç ve kederde (...) ortak olduğu...”

Özellikle son altı yıldır, Türk vatandaşları ne “milli sevinçte”, ne de “milli kederde ortak” olabiliyor.

Neden olamadığını, Yeni Akit ve benzerleri sorgular mı sizce?..

Ya da “ortak” olamamak çok mu umurlarında?..

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

“Kürt kardeşini” törenle kucakladı, bir hafta sonra hiçe saydı

Enflasyon oranları açıklandığı gün DEM’li belediye başkanlarını görevden alıyor. “Kürt kardeşlerinin iradesini”, fırsat buldukça dile getirdiği, artık çoktan unuttuğu “milli iradeyi” kenara atmayı uygun görüyor

Anayasa, milli irade, hukuk artık hepsi “Gonzales!”

Ajanlık suçlamasının ucu açık, buna paralel, o yasanın bugünlerde getirilmesinin başka bir anlamı var: “Muhalif sesleri daha çok kesmek, toplumu daha çok baskı altına almak, daha çok korkutmaya çalışmak, daha da otoriterleşmek”

Apo istedi, DEM yapmadı, Erdoğan bir övgü hazinesi!..

Erdoğan Bahçeli’nin önerisini destekliyor, dolayısıyla Apo’nun önce DEM, sonra Kandil ile fiili diyaloğunu onaylıyor. Öyle ya, terörü sonlandırmaya katkı verecekse, Apo Kandil ile diyaloğa girmeden nasıl çözecek?..

"
"