18 Ağustos 2022

Yüzde 157.89'a hiçbir TKK dayanamaz

TKK çözümü, kısa dönemli, palyatif, gelir geçer bir önlem. Her zamanki gibi, soruna temel çözüm getirmeyen, aldatıcı, göz boyayıcı, günü kurtarmaya dönük bir adım

"B3...

Tarihte ilk kez.."

Bir alt katta artık "C" sınıfı başlıyor ki, kolay kolay iflah etmiyor.

Ne bu?..

Uluslararası kredi kuruluşları arasında önde gelenlerden Moody's tarafından açıklanan Türkiye'nin kredi notu.

Bu not "ekonominin notu."

Başka ülkelerin "yatırım yapma" kararını büyük ölçüde etkiliyor, o ülkeye sermaye girişi için temel ölçülerden birini oluşturuyor.

(A) en iyi durumda olan ülkelerin kredi notu. Aa1, Aa2, Aa3 diye, kendi içinde aşağıya doğru sıralanıyor.

Baa1, Baa 2, Baa3 orta dereceli kredi notu ve hala idare ediyor.

Ba1, Ba2, Ba3 notuyla birlikte artık "yabancı sermaye açısından riskli bölgeye" giriliyor.

Bu nota sahip ülkeler "yatırım yapılmaz, yabancı sermaye için çok güvensiz" sınıfında.

Hele de, B'lerin önündeki (a) kaldırılır ve sadece B1, B2, B3 gibi derecelere inilirse, ekonomi için alarm çanları çoktan çalıyor, demektir.

O ülkeye asla güvenilmiyor, neredeyse iflasının ilanı bekleniyor gibi.

Türkiye işte (a'ların) olmadığı sadece (B) derecesinin de en altında, B3'te.

Moody's'e göre, "iflasın eşiğinde!.."

"Boğaz'ın hasta adamı"

Kredi notu verilirken, bir derecelendirme yapılırken...

"Ülkenin bütün ekonomik verileri" göz önünde tutuluyor.

Enflasyon, işsizlik, ithalat, ihracat, cari açık, bütçe, vergi gelir ve giderleri, yatırımlar, tasarruf oranı, faiz oranı, döviz rezervleri, döviz kuru, milli geliri, kişi başına düşen geliri, iç ve dış borç toplamı, borçların milli gelire oranı gibi temel veriler tek tek inceleniyor ve bunlardan hareketle bir ölçü elde ediliyor.

"O ölçü ekonominin güvenirliğini, yabancı sermaye girişine uygun olup olmadığını, borç ödeme kapasitesini" belirliyor.

Bu verilere bakıldığında, uluslararası alanda Türkiye'ye yüz elli, yüz altmış yıl önceki gibi, ekonomi tarihine geçmiş ünlü deyimle, "Boğaz'ın Hasta Adamı" diye bakıyorlar.

Gıda enflasyonu

O 'Hasta Adamın' günümüzde taşıdığı pek çok hastalığının başında enflasyon, işsizlik ve artık eksiye düşmüş döviz rezervleri geliyor.

Enflasyonun en çok hissedildiği yerlerden biri "kiralardaki anormal artış" ise, diğeri "ulaştırma ve gıda ürünlerindeki fiyat artışları."

TÜİK'in son açıklamasına göre, TÜİK'e göre bile, gıda ürünlerinde yıllık fiyat artışı yüzde 94.65. İşçi sendikalarının araştırmalarına göre, yüzde 100'ü çoktan aşmış bulunuyor. 

TKK fazla götüremez

Gıda ürünleri fiyatlarında rekor artışlara karşı, insaların ortalama gelirle gıda ürünlerine erişmeleri artık iyiden iyiye güç hale düşünce, devreye Tarım Kredi Kooperatifleri (TKK) marketleri alınıyor.

Orada satılan gıda ürünleri fiyatlarında emirle belli oranda indirime gidiliyor.

'O ürünün fiyatı indi, diğerinin inmedi, kullanım tarihi geçti, geçmedi, hala pahalı, hayır ucuz' gibi değerlendirmeler bir yana...

Asıl şuna bakmak gerek:

"TKK marketleri fiyat indirimini daha ne kadar götürebilir?.."

'Üzgünüm Leyla', çok fazla götüremez.

TKK çözümü, kısa dönemli, palyatif, gelir geçer bir önlem. Her zamanki gibi, soruna temel çözüm getirmeyen, aldatıcı, göz boyayıcı, günü kurtarmaya dönük bir adım.

Neden?..

Tarımsal üretici fiyat endeksi 

Nedeni şu:

"Tarımsal Üretici Fiyat Endeksindeki rekor artış.

Temmuz ayında yüzde 157.89 gibi anormal bir fiyat artışı gösteriyor.

Yüzde 157.89!.."

Ne demek üretici fiyat endeksi?..

Tarımsal girdilerdeki maliyet artışları demek. Yani, gübrede, mazotta, tohumda, elektrikteki maliyet artışı. O artışlar devam ettikçe, maliyet arttıkça, nihai ürünün ucuzlaması mümkün değil.

Nisan  ayında yıllık artış yüzde 118.53, Haziran'da yüzde 148.90, şimdi 157.89. Aydan aya artıyor.

Bunun anlamı şu:

"-Gıda ürünleri fiyatları önümüzdeki aylarda daha da artmaya devam edecek.

- Hiçbir market, TKK marketleri dahil, emirle fiyat düşüşünü sürdüremez, bu sürdürülebilir bir iş değil."

Kredi derecelendirme kuruluşlarının değerlendirmesi ve bizim yaşadığımız gerçekler ışığında, ekonomi bütünüyle raydan çıkmış bulunuyor.

TKK marketlerinde üç, beş günlük fiyat indirimleriyle, göz boyayıcı palavralarla, yandaş medyanın içi boş, hamasi pompalarıyla çözülecek iş değil.

Önce maliyetlerin düşmesi gerek, maliyetleri düşürmek ise, saçma sapan teorilerle mümkün değil.

Ekonominin çok köklü, yapısal reformlara ihtiyacı var. Onu başarmak bu iktidarın becerisini, bilgisini,  yetkinliğini çok aşıyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi’ni, 1969’da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet’te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989’da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet’te önce Yayın Koordinatörü, 1999’da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003’te Hürriyet Gazetesi’nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24’te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’in çeşitli ödülleri yanında, 2014’te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV’nin ‘Kırılmayan Kalemler’ ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almanca’dan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Nostalji... Öğretici, yol gösterici ve çok keyifli

Türkiye’de ekonomiye yön veren, yine çok ağır bir kriz döneminde ülkeyi düzlüğü çıkarmayı öngören 24 Ocak 1980 kararlarının mimarlarından biri de Kaya Erdem

İbretialem için: Yunusemre Belediyesi'ne seyahat

Görgüsüzlük, doyumsuzluk, aç gözlülük, görmemişlik

"Milletin Meclisi" akla şimdi geldi!..

Yeni bir Anayasa için sıkışınca, gelsin Millet Meclisi