12 Aralık 2024

Zafer çığlıkları gölgesinde parçalanma: Nüfus bilgileri sıfırlandı

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor. Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor. Bombalayacak başka yer mi yok?

Türkiye’de Suriye bağlantılı zafer çığlıklarını yine Türkiye tekzip ediyor.

Tekzip bizim Dışişleri Bakanlığı’nın resmî sitesinde yer alıyor.

Dışişleri sitesindeki bildirimlerden biri doğrudan İsrail’i hedef alıyor, şöyle:

“10 Aralık 2024, İsrail’in Suriye Topraklarında Devam Eden İşgalci Eylemleri Hakkında,

İsrail’in 1974 yılında imzalanan Kuvvetlerin Ayrıştırılması Anlaşması’nı ihlal ederek, İsrail-Suriye arasındaki ayrıştırma bölgesine girmesini ve Suriye topraklarında ilerlemesini şiddetle kınıyoruz.

(...) Suriye’nin egemenliği, siyasi birliği ve toprak bütünlüğüne desteğimizi kararlılıkla yineliyoruz.”

Kaosun başladığı tarihten itibaren, yaklaşık on iki yıldır Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunuyor. Dışişleri bunu tekrar vurguluyor. Burada sorun yok.

Sorun, Dışişleri’nin altını çizdiği gibi...

“İsrail’in Suriye’de ilerlemesinde.”

Yani, Suriye’nin toprak bütünlüğü tehdit altında.

Buna rağmen, yandaş medya Tayyip Erdoğan Suriye’de istediği sonuca ulaştı diyerek, zafer çığlıkları atıyor.

Dışişleri Bakanlığı zafer çığlıklarını tekzip ediyor.

Fiilen beş parça

Suriye’deki manzaraya bakınca, bugünkü durum şu:

Dürziler, Aleviler, Kürtler (YPG), HTŞ ve İsrail.

Suriye’deki en büyük üçüncü dini azınlık olan Dürziler Şii mezhebinin İsmailiye kolundan doğuyor. Şii kökenliler. Cihatçı gruplar Dürzileri kafir olarak görüyor. Halen Suriye’nin Lübnan tarafında yaşıyorlar, yani Şam’ın doğu ve güney kısmında.

Aleviler Tartus ve Lazkiye’de bölgesinde yaşıyor, orayı terk etmeye niyetleri yok.

Kürtler (YPG) Suriye’nin Türkiye ve Irak sınırının büyük bölümünde söz sahibi. Münbiç ve Kobani hiçbir biçimde YPG’ye bırakılmak istenmiyor.

Halep, İdlip, Şam ve çevresi Arap-Sünni, HTŞ’nin egemenliğinde. Nisan ayına kadar geçici merkezi hükümeti HTŞ kuruyor.

İsrail ise, Golan tepelerine artık tam hâkim, kuzeye doğru ilerlemesi beklenebilir.

Amerika başrolde

Görüldüğü gibi, Suriye’nin son derece karmaşık bir nüfus yapısı var.

Coğrafi açıdan parçalanma etnik ayrıma, mezhepsel ayrıma, cihatçı terör örgütüne ve bir devlete dayanıyor. Beşe bölünüyormuş gibi görünse de...

YPG’nin arkasında Amerika var.

HTŞ’nin arkasında Amerika var.

İsrail’in arkasında Amerika var.

Dürzilerin bir süre sonra İsrail’e katılabileceği tezleri epey yaygın.

Sonuçta orada belirleyici olacak olan Amerika ve yedeğindeki İsrail.

Kaynak: Anadolu Ajansı

En kritik bombalama

Suriye’yi parçalamak girişimlerinin en önemlisi birkaç gün önce yaşanıyor.

HTŞ’nin ve İsrail’in Suriye topraklarında askerî açıdan ilerlemesi değil.

Ondan daha vahim bir gelişme var.

İsrail Suriye halkının nüfus, pasaport ve istihbarat kayıtlarının yer aldığı binaları bombalıyor, o kayıtları yok ediyor.

Böylelikle kim kimdir, nerede yaşıyor, aidiyeti ne, bunları sıfırlıyor.

Bombalayacak başka yer mi yok?..

Yok!..

En kritik binaları bombalıyor.

Suriye’de kendi egemenliğini kurabilmek, kimin nereye gideceğine karar vermek amacıyla.

UNESCO: Gerçek yerine algı

Suriye’nin toprak bütünlüğü bundan sonra mucizelere bağlı.

Buna rağmen, yandaş medyada zafer çığlıklarından geçilmiyor, hepsi baştan aşağı Tayyip Erdoğan’a övgüler manzumesi.

İzlediği Suriye politikasında istediği sonuca ulaştığına ilişkin zafer çığlıkları.

Oysa, Suriye parçalanma yolunda.

Ve Amerika orada iken, parçalanmanın önüne geçmek, en azından şu anda çok güç görünüyor.

Geçen hafta Brüksel’de UNESCO medya ile ilgili çeşitli konuların ele alındığı bir toplantı dizisi düzenliyor.

UNESCO, yani Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’ne göre:

“-Medya dünyada en sıkıntılı döneminden geçiyor.

-Doğru haber yerine dezenformasyon, yani yanıltma ağır basıyor.

-Gerçek yerini algıya bırakıyor.”

Ve hangi ülke olursa olsun, iktidarlar lehine algı yaratmak amacıyla yurt içinde ve dışında büyük paralar dökerek, liderler lehine programlar hazırlatmak gerçeğin karşısına dikilen engellerin başında geliyor.

Suriye’de her yönüyle böyle bir döneme adım atılıyor.

Hangisi gerçek, hangisi algı Suriye’de bir süre birbirine karışacak gibi duruyor.

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Acıklı bir güldürü: Asgari Ücret Komisyonu

Kendisine yakın sermaye gruplarının vergilerini defalarca siliyor, onlara defalarca teşvik armağan ediyor. Sildiği milyarlarca lirayı asgari ücretlilere aktarsa... Milyonlarca çalışan hiç böyle “acıklı bir güldürü” izlemek zorunda kalır mı?.

Ecevit, Lenin, Birand, Mengü: Savaşlara basın da ışık tutar

Salih Müslim Temmuz 2013 ile Ekim 2014 arasında Ankara’ya üç kez geliyor, kırmızı halılarda karşılanıyor, o sırada yine PYD’nin başında...

Colani-Türkiye: “Maslahata destek!”

Colani, bir röportajında “Türkiye ve Suriye’nin arasında geçmişten gelen tarihi ve coğrafi bir bağlılık var. Bunu çok iyi idrak ettik. İki halkın maslahatına destek vermek istiyoruz” diyor. Burada kullandığı “maslahat” sözcüğü İslami bir kavram. Türkiye ile kurmak istediği ilişki diplomatik olmaktan çok İslami temelli bir ilişki mi?

"
"