12 Mart 2022

"Kaçık Porno", ağır ahlak

"Kaçık Porno", pandemi koşullarında çekilmiş ama pandeminin çok öncesinde hastalanmış bir dünyada; toplumsal yaşamın her alanını sarmış şiddeti, akıl dışılığı, post modern kaçıklıkları yaşarken, cinselliğe ait tabuların bütün bunlardan nasıl beslenerek varlığını sürdürdüklerine; ahlakın, ahlaksal yargıların nasıl politik olanın etkisiyle biçimlendiği ve bu iki alanın ayrılmazlığı üstüne bir kara komedi olarak okunabilir

Yönetmenliğini Radu Jude'un yaptığı, 71. Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülü alan "Bad Luck Banging or Loony Porn" (Talihsiz Düzüşme ya da Kaçık Porno) adlı film Mubi'de bu hafta gösterilmeye başladı. Küresel Covid - 19 salgınıyla boğuşmakta olan bir dünyada, salgın koşullarında Romanya'da çekilen ve bütün oyuncularının maskeli olduğu film, yerleşik ahlaki değerleri merkeze alarak, özelde Romanya toplumunu, ama bir bakıma hepimizin içinde yaşadığı kültürü büyüteç altına alan, siyasi göndermelerle dolu oldukça etkileyici bir film.

İyi bir okulda başarılı ve sevilen bir tarih öğretmeni olan Emi'nin kocasıyla ev ortamında amatörce çektikleri ateşli bir porno klip, istemleri dışında bir şekilde internet ortamına düşer. Klip öğrenciler tarafından da izlenince, duruma tepki gösteren veliler okul idaresinden Emi'nin de katılacağı bir toplantı talep ederler. Emi işini ve itibarını kaybetmek üzeredir, klibi internet ortamından kaldırmaya çalışsa da iş işten çoktan geçmiştir. Topyekûn bir saldırı altında kalan Emi'ye, velilerin karşısına geçip, bir kadın olarak kendini, bedenini, özel hayatını cesaretle savunmak durumunda kalır.

Film hikâyeyi bildiğimiz dramaturji kalıpları dışında, alışık olmadık bir dille anlatıyor. Altyazı dergisi için Esin Küçüktepepınar'ın sorularını yanıtlayan yönetmen bu tercihinin nedenlerini şöyle ifade etmiş:

"…anlatım kalıplarını bozmak manasına da gelse senaryoyu bir not defteri, bir skeç gibi tasarladım. İyi bir dramaturjinin sağlayacağı sinema duygusunu riske atmış oluyorsunuz ama yeni bir şey denemek istedim. Çünkü akıl çağında değiliz ve tepkilerimize bakınca da ilk anda mana veremiyoruz. Zıvanadan çıkmak lazım. Amacım mana çıkartmaya çalışırken kışkırtmak, oyuna davet etmek, artık ne derseniz. Yeter ki seyirci kalmayalım." (1)

Söz konusu porno kliple başlayan film, jenerik sonrasında, üç ana bölüme ayrılıyor. Birinci bölümün tamamında Emi'yi uzaktan Bükreş caddelerinde yürürken izleriz. Kamera Emi'nin geçtiği yerler aracılığıyla, zaman zaman da Emi'den uzaklaşarak, şehrin gündelik yaşamından kesitler sunar. Birçok bakımdan bize de çok tanıdık gelecek bu görüntülerde, Çavuşesku rejimi sonrasında kabuk değiştiren toplumda gündelik yaşamın çarpıklıkları göze çarpar. Caddeler boyunca, fırsatları iyi değerlendirip hızla zenginleşenlerin kuruldukları devasa arabaları, kaldırımlara park eden limuzinleri, arabasını yayaların üzerine süren şoförleri, döviz bürolarını, bütün boş duvarları dolduran çirkin afişleri, cinsel çağrışımlı reklam panolarını, bakımsızlıktan yıkılmaya yüz tutmuş tarihi binaları görürüz. Hakikatin silikleşip kaybolduğu (post-truth) ortamda, kendini güçlü gören herkes ötekinin üzerine çullanmak için fırsat kollarken, havada "komünyon kaşığının bakteri taşımadığı, Covid bulaştırmadığı, tütsünün kanseri iyileştirdiği" kanaatleri uçuşmaktadır. 

"Anekdotlar, İşaretler ve Mucizeler Sözlüğü" başlığını taşıyan ikinci bölümde ise, hikâyeden tamamen uzaklaşırız. Seyirciyi zorlayabileceğini düşündüğüm bu uzunca bölümde, birbiriyle ilişkisiz fotoğraflar ve internetten derlenmiş videolarla oluşturulmuş bir kolaj, ideolojik göndermeler eşliğinde, bizi Romanya'dan çıkarıp, geçmiş ve şimdide, insanlık kültürü içinde gezdirir. Bazıları insanı gülümseten, bazıları çok ciddi mesajlar içeren bu bölümde neler yoktur ki: Şiddete maruz kalan çocuklar, sömürgecilerin Aborjinlerin cinsel bölgelerini ellerken çekilmiş fotoğrafları, kilisenin ikiyüzlü tutumları, Noel kutlaması için 3000 Yahudi ve Çingeneyi katleden Naziler; sosyal medya ve TV dünyasından cinsel göndermeler içeren absürt görüntüler ve yanı sıra tarih, edebiyat, sinema sanatı üzerine ciddi ciddi görüşler… Tek tek üzerinde düşünülüp durulabilecek bu anekdotlar, biz bunun için fırsat bulamadan, bir solukta akıp gider önümüzden. Yönetmen bu bölümde seyircinin, bütünden bir anlam çıkarmasını bekliyor gibidir; gerçekten de bir önceki bölümde, Emi ile Bükreş caddelerinde rastladığımız akıl dışı görüntülerin daha genele yayılmış bir toplamıdır adeta bütün bunlar; insana "yaşadığımız hayat tam da bu" dedirten cinsten. 

Üçüncü bölümde yeniden hikâyeye döneriz. Emi, uzun yürüyüşü sonunda geldiği, bir ahlak mahkemesi görünümündeki veli toplantısında kendini savunmak durumundadır ve durumu oldukça zordur. Farklı meslek gruplarına mensup veliler "ahlak" perdesi arkasına sakladıkları bütün ırkçı, cinsiyetçi, faşizan önyargılarını Emi'nin porno klibi üzerinden bütün doğallıklarıyla ortaya dökerler. Ahlaksal görünümde ortaya çıkan yargılar, kadın bedeni, LGBTİ+ bireyler, cinsellik üzerinden, Yahudilere, Romanlara karşı beslenen ırkçı düşüncelerle, milliyetçi söylemlerle aynı kanallara akar. Ahlaki olan aynı zamanda politik olandır. Yukarıda andığımız söyleşiye katılan filmin baş kadın oyuncusu Katia Pascariu'nun ifadeleriyle:

"Zaten kadın bedenine dair alınan her karar politiktir. Sadece Romanya değil, her yerde böyle bu. Belki biz diğer Avrupa ülkelerinden daha muhafazakâr gibi görünüyoruz ama bu anlayışın küresel olduğuna inanıyorum. Cinsellik konuşulduğunda ataerkil bir anlayışla konuşuluyor ki, bu da zaten politiktir… Buradaki mesele kontrol bence. Yani cinselliği, kadın bedenini kimin kontrol ettiği. Günlük hayatta kadınların yaşadıkları, karşımıza çıkarılan imajlar, okulda aldığımız eğitim, her şey nasıl da kontrol edildiğimizin göstergesi. Kimler bizi kontrol ediyor, buraya bakmak gerek."

"Kaçık Porno", pandemi koşullarında çekilmiş ama pandeminin çok öncesinde hastalanmış bir dünyada; toplumsal yaşamın her alanını sarmış şiddeti, akıl dışılığı, post modern kaçıklıkları yaşarken, cinselliğe ait tabuların bütün bunlardan nasıl beslenerek varlığını sürdürdüklerine; ahlakın, ahlaksal yargıların nasıl politik olanın etkisiyle biçimlendiği ve bu iki alanın ayrılmazlığı üstüne bir kara komedi olarak okunabilir. Filme ilişkin olumsuz anlamda söyleyebileceğim, her şeyi fazlasıyla açık ve fazlasıyla gözümüze soktuğu yolundaki düşüncem, fazla sözü de gereksiz kılıyor.

Farklı bir sinema deneyimi yaşamak, hayatımız ve ağır ahlakımız üzerine durup düşünmek için bu kaçık filmi izleyin derim.



(1) Altyazı Dergisinde, Esin Küçüktepepınar'ın yönetmen Radu Jude ve Oyuncu Katia Pascariu ile yaptığı söyleşi:
https://altyazi.net/soylesiler/radu-jude-ile-bad-luck-banging-or-loony-porn-uzerine-soylesi/

Yazarın Diğer Yazıları

Bergama Tiyatro Festivali’nde “Zaman, Zemin, Zuhur”

İzmir’de sıcaktan bunaldığımız günlerde Bergama’da olmak, her taraftan tarih fışkıran sokaklarında yürümek, rüzgârlı akşamlarında hafif bir ürpertiyle antik tiyatroda oyun izlemek düşüncesi hep çekiciydi benim için. “Zaman, Zemin, Zuhur”la tiyatro izlemeyi ve oyun metinleri okumayı seven biri olarak aslında geç tanıştım sayılır. 2006’da ilk baskısı, 2016’da ikinci baskısı yapılan kitap, bu yıl Kolektif Kitap tarafından yeniden yayımlanmıştı

Galileo, Descartes ve doğruyu söylemek

Galileo ve Descartes aynı dönemde, aynı otoriteye karşı, hakikati söylemek açısından iki farklı tutum geliştirirler

PAL İzmir'de iklim için düşünen bedenler

PAL İzmir (Performans Araştırmaları Laboratuvarı) tarafından düzenlenen ve atölye yürütücülüğü Michael Maurissens'in, sanat yönetimini Serenay Oğuz'un üstlendiği "İklim adaleti için düşünen bedenler" başlığıyla 21-24 Nisan tarihlerinde, dansçılar, görsel sanatçılar ve kamera aracılığıyla hareketi keşfetmekle ilgilenen herkes için açık çağrıyla düzenlenmiş olan, Screendance Workshop'un kapanış filmleri gösterimi beni bu düşüncelere sevk etti