Daha önce "İslamcılar ve Kürtlerin içinde birçok MİT ajanı var" açıklaması ile gündeme gelen HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, Star Başyazarı Ahmet Taşgetiren’in kendisine yönelttiği "Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir" sorusuna cevap verdi. “Ahmet Taşgetiren’i en az 40 yıldır tanıyorum. Kendisine yakışmayan ve haddini aşan bir üslupla benimle ve Ali Bulaç’la ilgili bir yazı yazdı" diyen Tan, "Aynı gün telefon açtım nezaketen görüştüm. Fakat 10 güne yakın zaman geçti en ufak bir düzeltmede bulunmadı" ifadesini kullandı. "Bunların devlet aşkı nerden geliyor bilmiyorum" diye soran Altan Tan, "Türkiye’de solcu, sağcı, dini, Kürt ve diğer tüm yapılara derin devletin adamları sızdı" iddiasını dile getirdi.
Bugün gazetesinden Hasan Bozkurt'a konuşan Altan Tan, Suruç’taki canlı bomba saldırısı ve PKK eylemlerine ilişkin olarak açıklamalarda bulundu. Tan, “Adıyaman’da uzman çavuşun öldürülmesi, Diyarbakır ve Ceylanpınar’daki polislerin öldürülmesi asla doğru görülemez, kabul edilemez. Bunlar da milletin gariban çocuklarıdır” dedi. Tan, IŞİD'e yönelik operasyonlara ilişkin olarak da “İş işten geçtikten sonra bir şeyler yapmaya çalışıyor. IŞİD operasyonları da çok geç kalmış, zamanında tedbiri alınmamış politikaların sonucudur” ifadesini kullandı.
AK Parti’nin her şeyi geç algıladığını savunan Tan, “İş işten geçtikten sonra bir şeyler yapmaya çalışıyor. IŞİD operasyonları da çok geç kalmış zamanında tedbiri alınmamış politikaların sonucudur” ifadelerini kullandı.
Suruç saldırısının asıl mesajının Türkiye’ye olduğunu dile getiren Tan, “Erdoğan, başkanlık macerasını kafasına koymasından beri Türkiye siyasal kaos içindedir. Ülke ‘yönetilemez’ bir yöne doğru sürükleniyor. İktidar boşluğu var. Bu iktidar boşluğu nasıl doldurulur? Bu saldırının koalisyon hesaplarıyla da bağlantısı, ilintisi var” dedi.
'Kemalist refleksler'
Türkiye’nin güney illerinden başlayarak Ortadoğu’daki kavganın fiili olarak içine çekilmesinin hedeflediğini dile getiren Tan, “Önce Türkiye’nin güney illeri, sonra da batıya doğru bu yangının yayılması isteniyor” dedi. Ayrıca Kürt siyaseti, PKK, PYD ve HDP ile ilgili senaryoların da bulunduğunu aktardı.
‘Çözüm sürecinin mimarıyım’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın masayı devirmesini değerlendiren Tan, “Tayyip Erdoğan Kemalist devletin refleksleriyle davranıyor. Yani, ulus devlete cila atmak istiyor. Makyaj yapmak istiyor. Yeni bir Ortadoğuya zihni hazır değil, etrafındaki kadrolar hazır değil. Cesareti buna hazır değil” dedi.
'Dar kadronun çırpınışı'
Erdoğan ve ekibinin yolsuzluklardan, Suriye, Irak, Mısır, politikalarına, küresel sistemle yersiz kavgalara kadar çok büyük yanlışa girdiklerini hatırlatan Tan, “İktidarda kalamazsak bir müddet sonra Türkiye’de de yaşayamayız, ya cezaevine gireriz, ya da Türkiye’den ayrılmak zorunda kalırız, psikolojisi içindeler. Bu yüzden ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma kavgasına döndü. İlke, prensip, fayda, menfaat bir yanda kaldı. Dar bir kadronun tek başına iktidarda kalma çırpınışına döndü” diye konuştu.
Tan, ‘Çözüm süreci siyasi hayatımı da bitirse, canıma da mal olsa devam edecek’ diyen Erdoğan’ın biraz sıkışınca, Dolmabahçe’de milletin önünde kendi oturdukları masayı devirdiğini savundu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin önünde iki yol bulunduğunu belirten Tan, “Ya Kürtleri düşman olarak görecek, yok farz edecek, inkar edecek, imha edecek, asimile edecek. Yani Kürtlerle çatışacak, savaşacak. Ya da bin yıldır birlikte yaşadığı Kürtleri, eşit yurttaş olarak, vatandaşı olarak kabul edecek. Akıl ve mantık ikinci yolu gösteriyor” dedi.
Son dönemde Reyhanlı, Suruç gibi patlamalarda MİT’in işaret edilmesine ilişkin soruya Tan, “Kimse dokunulmaz değildir. MİT’in de bugünkü yöneticilerin de hesap vermeleri gereken, bilgi vermeleri gereken, yükümlülükleri var. Bu sadece çözüm sürecinin değil ülkenin yönetilmesinin önünde de engeldir” şeklinde konuştu.
Tan şunları söyledi: “Mersin, Adana bombalaması, Berkin Elvan cinayeti, ne oldu bunlar? Suçlular nerde? Devletin içinden birileri olmasa bu eylemleri yapmak mümkün değil. Devletin içinde ne var? Cevabı hükümet ve Cumhurbaşkanı verecek.”
'PKK silah bırakmalı'
Ana dilde eğitim, köy isimlerinin geri verilmesi, seçim barajının kaldırılması gibi demokrasinin olmazsa olmazı olan hakların PKK silah bıraksa da bırakmasa da yapılması gereken işler olduğunu söyleyen Tan, “PKK dağdan inse de inmese de hükümet, devlet demokratikleşmeye devam etmelidir. PKK Türkiye içinde silahlı mücadeleye son vermelidir. Bu bizim arzumuzdur ancak bunu sağlayabilecek kişi sayın Abdullah Öcalan’dır. Müzakereler acilen devam etmelidir” değerlendirmesinde bulundu.
'Derin devlet Türkiye'deki her gruba sızdı'
İslamcı ajan tartışmalarına da değinen Altan Tan, Ahmet Taşgetiren’in kendisine yönelttiği "Arkadaş bir islamcı olarak PKK güdümündeki bir siyasi hareket içinde iki defa milletvekili seçilmek nasıl bir şeydir" sorusuna değindi.
Tan şunları söyledi: “Ahmet Taşgetiren’i en az 40 yıldır tanıyorum. Kendisine yakışmayan ve haddini aşan bir üslupla benimle ve Ali Bulaç’la ilgili bir yazı yazdı. Aynı gün telefon açtım nezaketen görüştüm. Fakat 10 güne yakın zaman geçti en ufak bir düzeltmede bulunmadı. Bunların devlet aşkı nerden geliyor bilmiyorum. Devleti kutsayan bilinçaltı bir türlü silinmiyor.”
'Şoförü MİT ajanı çıktı'
Türkiye’de solcu, sağcı, dini, Kürt ve diğer tüm yapılara derin devletin sızdığını kaydeden Tan, “Çoğu zaman en üst noktalara gelmeyi başaran bu kişilerin provokasyonuyla Türkiye’de çok kötü işler yapıldı. Ahmet Taşgetiren kendi yaşadıklarını ve şahit olduklarını hatırlasa yeter.
1974’te MSP CHP ile koalisyon kurdu. Oğuzhan Asiltürk İçişleri Bakanı oldu. İskenderpaşa Cemaatinin çok değerli Şeyhi rahmetli Mehmet Zait Kotku Hazretleri’nin makam arabasını kullanan şahsın yıllardır MİT’e çalıştığı bilgisine ulaşıldı. Mehmet Zait Kotku çok muhterem bir alimimiz ve şeyhimizdi. Onlarca örnek var. Ahmet Taşgetiren’in ve benim içinde bulunduğumuz 80 öncesi cemaatin içinden devletle bağlantısını bildiğimiz birçok insan çıktı” dedi.