Gündem

Hasan Cemal kitaplarına toplatma kararına itiraz: Binlerce sayfa tutan kitap ve dergiler 1 günde nasıl okundu!

"Karar yasaya, Anayasa'ya, AİHS'ye, Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına aykırı"

21 Aralık 2015 14:04

T24

Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği'nin, T24 yazarı ve Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün kurucu Başkanı Hasan Cemal'in "Çözün Sürecinde Kürdistan Günlükleri" ve "Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri" kitapları hakkında verdiği "toplatma" kararına itiraz edildi. Hasan Cemal ve T24'ün avukatı, Türk Ceza Hukuku Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Fikret İlkiz ile Gaziantep Barosu Başkanı Bektaş Şarklı'nın hazırladığı itiraz dilekçesinde, "toplatma" kararının Basın Kanunu'na, anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına aykırı olduğu vurgulandı. Dlekçede, hâkimliğin, Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'nın talebi üzerine aynı gün 25 kitap ve 5 dergi hakkında "toplatma" kararı verdiğine, sadece Cemal'in iki kitabının 561 sayfa olduğuna işaret edilerek, toplatılmasına hükmedilen kitapların 1 günde okunamayacağına dikkat çekildi. Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği'nin, Hasan Cemal ile birlikte "Anneanne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim" adlı kitabı için toplatma kararı verilen gazeteci Tuğçe Tatari için de itiraz dilekçesi verildi.

Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı'nın yürüttüğü bir soruşturmada "suç şüphesi altında olan kişilerde bulunduğu ileri sürülen 25 kitap ve 5 dergi ile ilgili olarak Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 4 Aralık'ta toplatma kararı" verildiği hatırlatılan dilekçede, kararın mevzuat ve yargı içtihatları karşısındaki durumu irdelendi.

Avukat Fikret İlkiz ve Bektaş Şarklı, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından örnekler verdiği dilekçede, ilginç bir noktaya da dikkat çekti. Toplatma kararının "şablon cümlelerle" verildiğine vurgu yapan yapılan dilekçede, Hasan Cemal'in kitapları hakkındaki "toplatma" hükmünün, söz konusu kitaplar okunmadan verilmiş olabileceğine şu ifadelerle işaret edildi:

 

'Şablon cümlelerle verilen karar'

 

"... Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi verdiği kararda sadece ve bütün kitaplar/eserler için koyduğu toplatma gerekçelerinden biri; 'Ele geçirilen materyaller üzerinde yapılan incelemede; Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığı, suç işlemek için alenen tahrikte bulunduğu, suçun ve suçluluğun övüldüğü, kanaatine varılmıştır.' şeklindedir. Bu şablon 8 sayfalık gerekçeli kararda hiçbir değişiklik yapılmadan 10 kez kullanılmıştır. 

Diğer şablon gerekçe olan 'PKK/KCK terör örgütünün görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı ve suç unsuru taşıdığı değerlendirilen…' cümlesi ise gerekçeli kararda 7 kez kullanılmıştır.

Ayrıca gerekçeli kararda '5187 sayılı Basın Kanunu'nun 25 ve 1982 Anayasası'nın 28. maddesi uyarınca toplatma kararı verilmesi' şeklindeki cümle beş kez tekrarlanmış ve '5187 sayılı Basın  Kanunu'nn 25 ve 1982 Anayasası'nın 28. maddesi uyarınca toplatma kararı verilmesine' cümlesi ise kararda hiç değiştirilmeksizin 4 kez tekrarlanmıştır.

Hasan Cemal’in kitaplarından Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri (294 sayfa),  Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri (267 sayfa) olduğuna göre toplam 561 sayfadan oluşan iki kitap toplatılmıştır. Karardan önce 'okunmuş' olmaları gerekir. 04.12.2015 tarihinde (11.10.2015 tarihli derkenar sayılı kararı ile) Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 'toplatma kararı verilmesi' talebinin Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 04.12.2015 tarihinde, yani aynı gün karara bağlandığı dikkate alınırsa; toplatmaya konu 25 kitap ve 5 Dergi olduğuna göre; aynı gün tümünün okunmasının ve okunduktan sonra toplatma kararı verilmesinin yaşamın olağan akışına, fiziki koşullara ve mantığa aykırı görüyoruz.  

Şablon cümlelerle gerekçeli karar yazıldığı varsayılan böyle bir mahkeme kararı açıkça gerekçeli karar olarak kabul edilemez. Toplatma gibi ciddi sonuçları olan böyle bir karar kaldırılıncaya kadar geçerli kabul edileceğinden, keyfilik doğurur ve aslında ifade/basın ve yayınlama özgürlüğünü ve nekresin temel hak ve özgürlüklerini sürekli ceza tehdidi altında bırakır ve keyfilik doğmasına neden olur. Çünkü eğer mahkeme kararlarında gerekçe yoksa gerekçesiz karar Anayasaya ve hukuka aykırıdır. 

İtiraz olunan kararda, yukarıda açıklandığı gibi 'şablon ve aynı' cümleler kullanılarak '5187 sayılı Kanunun 25 inci maddesine ve Anayasanın 28 inci maddesine göre' denilerek 'karar verilmesine' yazılması kararın gerekçeli değil gerekçesiz olduğunu gösterir."

 

AYM'nin 'sansür' uyarısı dikkate alınmadı

 

Avukat Fikret İlkiz ve Bektaş Şarklı, Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği'nin kararında dikkat çeken bir noktaya daha vurgu yaptılar. Anayasa Mahkemesi'nin "sansür" olarak değerlendirip üzerindeki "el koyma" kararını kaldırdığı Abdullah Öcalan'ın kitabı hakkında da "toplatma" kararı verildiğini belirten İlkiz ve Şarklı, şu görüşleri dile getirdiler:

"Büyük bir olasılıkla ve kararda yer alan kitap isimleri incelendiğinde görülmektedir ki; Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin toplatma kararına konu olan A. Öcalan kitabının toplatılması ve el konulması daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından 'sansür' olarak kabul edilmiş ve karar kaldırılmıştır. 

Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne vurgu yapan bu kararı ile aslında halkın haber alma hakkının sansürlenemeyeceğini kabul etmektedir.

(...)

AYM kararında çok doğru ve haklı görmemiz gereken ve bu nedenle Gaziantep 3. Sulh Ceza Hakimliğinin toplatma kararının neden kaldırılması gerektiğini açıklayan gerekçelerden birisi de şudur: 

'El koyma kararında söz konusu kitabın yazarının “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan hükümlü Abdullah Öcalan olduğu” gerekçesine yer verilmiştir. İlk derece mahkemesi söz konusu kitabın yazarının kişiliğini terörle mücadele bağlamında değerlendirerek toplatma ve el koyma kararı vermiştir. Herhangi bir kimsenin yalnızca kişiliğine bağlı olarak düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne müdahale edilmesi haklı kılınamayacağı gibi yasaklanmış bir örgütün bir mensubunun veya yöneticisinin görüş ve düşüncelerini açıklaması da tek başına düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne müdahale edilmesini haklı kılmaz. Zira böylesi bir değerlendirme, bazı kişi ve grupların Anayasa’nın 26. maddesinde teminat altına alınan haklardan yararlanmasına engel olacağından anayasal hakların kullanılması bakımından kabul edilemez.'

Anayasa Mahkemesinin gerekçesi özellikle ifade özgürlüğünün asıl ve sınırlandırmanın istisna olduğunu kabul ederek el koyma ve toplatma kararının kaldırılması gerektiğini kabul AYM kararı dikkate alındığında; bir soruşturma nedeniyle yapılan aramalarda kişilerden elde edilen kitaplar, dergiler ve eserler için “ele geçirilen materyaller” olarak adlandırılarak, yürütülen soruşturma ve suç şüphesi altında olan kişilerin “okuduklarından” veya satın alarak elde ettikleri anlaşılan kitaplardan ve bu kitapların sadece “bulunmasından” dolayı; her iki kitabın eser sahibi Hasan Cemal’i sorumlu tutmak, toplatma kararı vermek Anayasada yazılı bulunan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalidir. 

Böyle bir sonucun yaratılmasına neden olacak bir mahkeme kararı ile Hasan Cemal’in ve herkesin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin tehlike altında kalmasına neden olunmaması için itiraza konu karar kaldırılmalıdır. Aksi takdirde herkes okuduklarından, yazdıklarından dolayı cezalandırma tehdidi ile karşıkarşıya kalır. Aksi takdirde her suç şüphesi ile yakalanan kişilerden elde edilen kitaplar, gazeteler ve/veya dergiler için sadece kişi hakkındaki suç şüphesinden dolayı toplatma kararı verilecek olursa; herkesin ifade özgürlüğü tehlikeye girer. Hukuk bu tür 

tehlikeleri önlemek için vardır ve yargı kararlarının hak ihlallerine neden olması önlenmelidir."

Fikret İlkiz ile Bektaş Şarklı'nın, Hasan Cemal'in iki kitabı hakkında verilen "toplatma" kararının kaldırılması için hazırladıkları dilekçenin tam metni şöyle:

İTİRAZ NEDENLERİMİZ

Devem etmekte olan bir soruşturma nedeniyle suç şüphesi altında olan kişilerde bulunduğu ileri sürülen 25 kitap ve 5 dergi ile ilgili olarak Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 04.12.2015 tarih ve 2015/6002 D.İş sayılı kararı ile kitapların ve dergilerin toplatılmasına karar verilmiştir.

İtiraza konu olan bu kararda müvekkilimiz Hasan Cemal’inde eser sahibi olduğu “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” ve “Delila/Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” adlı kitapları bulunmaktadır. Kararı 16.12.2015 tarihi itibariyle öğrenmiş bulunuyoruz.

Bu karar hukuka aykırı olduğundan itiraz ediyor ve itirazımızın kabulüyle incelenmesini ve Gaziantep 3. sulh Ceza Hâkimliğinin 2015/6002   D.İş sayılı ve 04.12.2015 tarihli toplatma kararının itirazımıza uygun olarak Hasan Cemal kitapları yönünden kaldırılmasını talep ediyoruz.

I- TOPLATMA KARARINA KONU OLAN KİTAPLARIN NİTELİĞİ

Demokratik toplum ancak ve ancak özgür siyasi tartışma ortamı ile kurulabilir. Sürekli barış, özgür siyasi tartışma ortamı ile sağlanabilir. Çözüm sürecinin en önemli anahtarı ise ifade özgürlüğünün sağlanması ve medya yoluyla özgür politik tartışma ortamının yaratılabilmesidir. Halkın haber alma hakkı esastır ve kural olarak haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı sağlanmalıdır. Ne olup bitiyorsa halk bilmelidir. Bu hakkın sınırlandırılması ise sadece istisnadır.

Hasan Cemal tarafından kaleme alınan Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri ile Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri barış ve çözüm süreci için böyle bir ortamı yaratan ve bilinmeyenleri bilinen kılan, çözüm sürecinde tarafların görüşlerini kamuoyunda tartışmaya ve gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya çalışan eserlerdir. 

Toplatılmasına karar verilen Hasan Cemal’in “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” adlı eseri Everest Yayınları tarafından Eylül 2014’de yayınlanmıştır. Hasan Cemal hakkında bu kitap nedeniyle ne bir toplatma kararı verilmiştir, ne de herhangi bir soruşturmaya konu olmuştur. Zaten kitabın kendisi niteliğini ve içeriğini açıkça ortaya koymuştur.  294 sayfa olan “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” kitabının son bölümü şöyledir:

“Benim de anadilim yasaklansaydı...

Ben de bilmediğim bir dili konuşamadığım için ilkokulda öğretmenden tokat yeseydim...

Benim de kültürüm aşağılansaydı...

Benim de kimliğim inkâr edilseydi...

Benim de Kürt demem, Kürdistan demem mahkemelik, hapislik suç sayılsaydı...

Bana da devlet, “Kürtçe diye bir dil yok!” deseydi...

Bana da devlet, “Kürt yok Türk var!” deseydi...

Bana da devlet, “Kürt de var, Kürtçe de var!” dediğim için baskı yapsaydı, mahkemelere verse, hapislere atsaydı...

Bana da devlet, Kürt olduğum için vatan haini, düşman muamelesi yapsaydı...

Bana da devlet ‘eşit vatandaşlığı’ çok görseydi...

Bana da devlet Kürt olarak ‘kendi kendimi yönetmeyi’ bölücülük saysaydı...

Benim de doğduğum, büyüdüğüm yerlerin Kürtçe isimleri Türkçeleştirilseydi...

Benim de Kürtçe anadilimde eğitim görmeme devlet hayır deseydi...

Benim de köyüm, evim barkım yakılıp yıkılsaydı...

Benim de yakınlarım ‘faili meçhul cinayetler’de öldürülseydi...

Benim de anam babam üstelik kendi memleketlerinde o derin sürgün acısını yaşasaydılar...

Benim de abilerim Diyarbakır Askeri Cezaevi’nden, o zulümhaneden geçseler, o cehennemde bok yemek zorunda bırakılsalardı...

Ben de dağa çıkardım!” 

Hasan Cemal’in ikinci kitabı Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri ise yaşanmış, gerçek günlüklerdir. Kitapta günlüklerin tıpkıbasımını bulabilirsiniz. Gerçeklere dayalı dağ günlükleri okunması gereken ve yaşananların ne olduğunu anlatan bir kitaptır. Toplatma kararı verilen DELİLA: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri isimli kitap Everest Yayınlarından çıkmış ve ilk baskısı 2014 yılı Şubat ayında yapılmıştır. Kitabın “Giriş bölümü şöyledir:

“Uzaklardan, dağlardan doğru bir çığlık yankılanıyor:
“Yaşamak direnmektir!”
Delila’nın sesi bu:
“Berxwedan jiyane!”
Gözlerimin önünde sıra sıra, kat kat Kürdistan dağları uzanıyor.
Doruklar karlı, tepeler sis içinde.
Bu dağlar sanki büyülü dağlar!
Etraf o kadar güzel ki.
Yağmur çiseliyor.
Mutlak bir sessizliğin, tuhaf bir yalnızlığın içinde buluyorum kendimi.
“Yaşanan acılar yıllar boyu binlerce genci bu dağlara çekti” diyor jipi süren gerilla, “Bu dağlar, bu doğa bizim için bir gerillacılık çağrısıdır.” 
2013 yılı Mayıs ayı. 
PKK’nin çekilme sürecinin başlangıcını izlemek için Metina adını taşıyan ‘savaş bölgeleri’ndeyim.
Türkiye-Irak sınırı çok yakın.
Dağ yolunda ağır ağır gidiyoruz.
Hiç beklemediğim bir ses patlıyor jipin içinde. Yanık yanık Kürtçe söyleyen hüzünlü bir kadın sesi.
Sıra dışı, tok, duru bir ses.
Aynı zamanda vakur, dimdik bir ses.
Umut da var, keder de var bu seste.
Çekiciliğini hiç yitirmeyecek düşlerin titreşimleri hissediliyor bu kadın sesinde.
“Söyleyen kim?”
  “O bizim Delila’mız, Kürtlerin Sezen’i...”
Sesteki derin hüzün beni de hüzünlendiriyor.
Diyor ki:
“Delila bu dağlarda yaşayarak, bu dağlarda hissederek söylediği için bu kadar güzel söyleyebiliyor.”
“Şarkının adı ne?”
“Şev Tari*, Türkçesi Karanlık Gece…”

Gazeteci Hasan Cemal tarihe tanıklık için gittiği topraklarda, tanık olduğu günlükleri kitap haline getirmiş olmakla ifade özgürlüğü hakkını kullanmış olmakla, halkın gerçekleri öğrenme ve bilgi edinme hakkını da sağlamış olmaktadır.

Yaşanmış gerçeklerin ortaya koyduğu gerçekler üzerine yazılmış kitaplar hakkında verilen toplatma kararları özgür ve demokratik tartışma ortamlarını ortadan kaldırır. Temel haklara aykırı böyle bir durumun ne yaratılması ne de kitapların toplatılması hukuka uygun değildir.

Kitaplar toplatılmak için yazılmamıştır, okunmak içindir.  

Toplatmaya konu olan her iki eserde çözüm sürecindeki fikirlerdir, söz sahiplerinin, anı sahiplerinin, günlüklerde kaleme alınanların ve yaşananların anlatılmasıdır. Yakın tarihimizde çözüm sürecine tanıklık eden gazeteci Müvekkil Hasan Cemal kitaplarında “olanları” kaleme almıştır. Kitaplar, şiddet yöntemlerine başvurmayı önermemekte, bir nefret veya şiddete yönlendirmede bulunmamaktadır. Bu süreçlerle ilgili kitaplar olarak ifade özgürlüğünün koruduğu 10. Maddenin ikinci paragrafında yer alan toprak bütünlüğünün, ulusal güvenliğin ve kamu düzeninin korunması veya suçu önlemek amaçlarıyla bile olsa devletler halkın haber alma hakkını sınırlandıramazlar. Daha da önemlisi bu hakka müdahale etmemelidirler. Bu yüzden toplatma kararı hukuka ve kanuna aykırıdır, kaldırılmalıdır.

II- TOPLATMA KARARI AİHS’NE AYKIRIDIR

Mahkemelerce verilen el koyma, toplatma veya yayın durdurma kararlarının kategorik olarak basın özgürlüğünün gerektirdiği güvencelere sahip olmadığı (AİHM) 8.10.2013 tarihli “Cumhuriyet Vakfı and Others v. Turkey”, App. No.28255/07” kararı ile hükme bağlanmıştır.

Bir başka söyleyişle toplatma/ yayın durdurma kararları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Madde 10’da düzenlenen ifade/basın özgürlüğüne bir müdahaledir. Kitaplar, gazeteler ve dergiler hakkında verilen “toplatma kararları”da yayınların durdurulması niteliğinde değerlendirilmelidir. Dolayısıyla aslında gazeteler veya kitaplarla ilgili bir ceza davası açılmasa bile ifade özgürlüğü hakkının uygulanabilirliği veya AİHM tarafından 10. maddenin ihlali kararı verilebilmesi için yayın durdurma kararının veya toplatma kararının bir kez verilmiş olması dahi hak ihlali bulunup bulunmadığının incelenmesi için yeterlidir. Tıpkı ihtiyati tedbir kararı ile verilen yayın durdurma kararlarından sonra açılmış olan asıl davanın nihai bir hükümle bitmesi de gerekmediği gibi[1]…

Verilmiş olan toplatma kararı ifade özgürlüğüne/yayınlama özgürlüğüne yapılan açık bir müdahaledir ve hem Basın Kanunun 3. maddesinde yazılı ve AİHS’nin 10. maddesinde yazılı sınırlama ölçütlerine, yani sınırlandırmanın meşru amaçlarına uygun ve gerekli değildir. Ayrıca müvekkil Hasan Cemal’in her iki kitabı için toplatma kararı verilmiş olması yani böyle bir müdahale meşru sınırlama amaçlarına uygun olmadığı gibi demokratik bir toplumda gerekli de değildir. Çünkü her iki kitap kamuoyunun bilgi edinme ve gerçekleri öğrenme hakkının sağlanması için yayınlanması gereken kitaplardır. Kitapların yayınlanmasının engellenmesi “demokratik toplumda” gerekli olmayan bir ceza tedbiridir ve hukuka aykırıdır.

Toplatma kararının yani basın ifade özgürlüğüne müdahalenin hukuki ve özellikle kanuni bir temelinin olması gerekir. Toplatma kararı verilmesi mutlaka kanuna uygun olarak yapılmalıdır. Eğer ifade/basın/yayın özgürlüğüne müdahale, “hukukun/yasanın öngördüğü” biçimde değilse hak ihlal edilmiş demektir. AİHS’ne ve AİHM kararlarına göre böyle bir toplatma kararı verilerek ifade/basın özgürlüğüne müdahalenin kanunla öngörülüp öngörülmediği ve hukukilik koşulunu karşılayıp karşılamadığı belirlenmelidir. Toplatma kararında yazılı olan Anayasa ve Basın Kanunu hükümleri toplatma kararı verilmesine engeldir. Basın özgürlüğü ve düzenlemesi Anayasaya göre kanunla yapılacaktır.

Oysa yayınlarla ilgili olarak “toplatma” kararı verilemeyeceği açıktır. Basın Kanunun 25 inci maddesine göre eserlerin örnekleri alınabilir, el konulabilir ve dağıtımın önlenmesi kararı verilebilir ama kanuni düzenleme bakımından önceki 5680 sayılı Basın Kanununda yer alan toplatma kararı verilmesi hali 5187 sayılı Basın Kanunun 25 inci maddesinin yeni düzenlemesinde kaldırılmıştır. 

AİHM, sınırlamanın demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığını, itiraza konu toplatma kararının verilmesini gerektiren toplumsal ihtiyaç baskısı olup olmadığını dikkate almaktadır. Böyle bir test ölçütü aslında ve aynı zamanda müdahalede güdülen meşru amaçla, yani toplatma kararı verilmesinin başkalarının haklarının ve yargı işlevinin korunması amacına ulaşmak üzere kullanılan aracın “ölçülü” olması anlamına gelmektedir. “Demokratik bir toplumda gerekli olmayan”, diğer bir deyişle “ölçüsüz” sınırlamalar Sözleşmeye aykırı olur. Ölçülülük kavramından anlaşılması gereken Devletlerin Sözleşmeden kaynaklanan pozitif yükümlülüklerine bağlı olarak usuli güvencelere riayet edilip edilmediği hususudur.

Toplatma kararı nitelik olarak yayın yasağıdır, yayımlama özgürlüğünü ortadan kaldırır ve süresiz olarak kısıtlama getirmiş olmakla halkın bilgi edinmesinin önündeki en büyük engeldir.

Müvekkil Hasan Cemal’in kitaplarının içeriği kendi bütünlüğünden koparılmayarak inceleme yapılmadan, hangi zamanda ve neden kaleme alındığı, hangi gerekçelerle bu eserlerin yayınlandığı dikkate alınmadan ve kitaplar okunmadan ve sadece “suçlanarak” ve dahi kitapların içinden cımbızla seçilmiş suçlama cümlelerine bile yer vermeden ve neden ve hangi eserden dolayı, niçin ve ne gerekçeyle suçlandığı bile belirtilmeden ve sadece Anayasa ile Basın Kanunundun bahsedilerek yazılmış olan Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliği kararı gerekçesi, hukuka uygun bir gerekçe değildir.

Anayasa ve AİHS ile ulusalüstü sözleşmelerin getirdiği temel insan hak ve özgürlüklerin korunması ile ilgili hukuk uygulanmak için vardır ve demokratik hukuk devleti keyfiliği reddeder.

Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi verdiği kararda sadece ve bütün kitaplar/eserler için koyduğu toplatma gerekçelerinden biri;

“Ele geçirilen materyaller üzerinde yapılan incelemede; Terör örgütünün cebir, şiddet veya tehdit içeren yöntemlerini meşru gösterecek veya övecek ya da bu yöntemlere başvurmayı teşvik edecek şekilde propagandasının yapıldığı, suç işlemek için alenin tahrikte bulunduğu, suçun ve suçluluğun övüldüğü, kanaatine varılmıştır.” şeklindedir.

Bu şablon 8 sayfalık gerekçeli kararda hiçbir değişiklik yapılmadan 10 kez kullanılmıştır.

Diğer şablon gerekçe olan “PKK/KCK terör örgütünün görüşleri doğrultusunda yayın yaptığı ve suç unsuru taşıdığı değerlendirilen…” cümlesi ise gerekçeli kararda 7 kez kullanılmıştır.

Ayrıca gerekçeli kararda “ 5187 sayılı Basın Kanunun 25 ve 1982 Anayasasının 28. maddesi uyarınca toplatma kararı verilmesi” şeklindeki cümle beş kez tekrarlanmış ve “5187 sayılı Basın Kanunun 25 ve 1982 Anayasasının 28. maddesi uyarınca toplatma kararı verilmesine” cümlesi ise kararda hiç değiştirilmeksizin 4 kez tekrarlanmıştır.

Hasan Cemal’in kitaplarından Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri (294 sayfa),  Delila / Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri (267 sayfa) olduğuna göre toplam 561 sayfadan oluşan iki kitap toplatılmıştır. Karardan önce “okunmuş” olmaları gerekir. 04.12.2015 tarihinde (11.10.2015 tarihli derkenar sayılı kararı ile) Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “toplatma kararı verilmesi” talebinin Gaziantep 3. sulh Ceza Hâkimliği tarafından 04.12.2015 tarihinde yani aynı gün karara bağlandığı dikkate alınırsa; toplatmaya konu 25 kitap ve 5 Dergi olduğuna göre; aynı gün tümünün okunmasının ve okunduktan sonra toplatma kararı verilmesinin yaşamın olağan akışına, fiziki koşullara ve mantığa aykırı görüyoruz. 

Şablon cümlelerle gerekçeli karar yazıldığı varsayılan böyle bir mahkeme kararı açıkça gerekçeli karar olarak kabul edilemez. Toplatma gibi ciddi sonuçları olan böyle bir karar kaldırılıncaya kadar geçerli kabul edileceğinden, keyfilik doğurur ve aslında ifade/basın ve yayınlama özgürlüğünü ve nekresin temel hak ve özgürlüklerini sürekli ceza tehdidi altında bırakır ve keyfilik doğmasına neden olur. Çünkü eğer mahkeme kararlarında gerekçe yoksa gerekçesiz karar Anayasaya ve hukuka aykırıdır.

İtiraz olunan kararda, yukarıda açıklandığı gibi “şablon ve aynı” cümleler kullanılarak 5187 sayılı Kanunun 25 inci maddesine ve Anayasanın 28 inci maddesine “göre” denilerek “karar verilmesine” yazılması kararın gerekçeli değil gerekçesiz olduğunu gösterir.

Anayasanın 141 inci maddesine göre mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır. AİHS Madde 6/1 maddesine göre ulusal yargı organlarının tümünün gerekçeli karar verme yükümlülüğü vardır. Sözleşme Madde 6’da düzenlenen adil yargılanma hakkının gereği olarak yargı yerleri kararlarının “anlaşılır”, “gerekçeli” ve uyuşmazlığın tarafları bakımından ortaya çıkan hak ve yükümlülükleri “net biçimde ortaya koyan” nitelikte olması zorunludur.

İfade/basın özgürlüğü açısından usuli/yasal güvencelere de aykırı olan toplatma kararının gerekçesiz olduğu çok açıktır. Bu nedenle ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. Madde çerçevesinde verilmiş olan toplatma kararı usuli/yasal güvencelere aykırılık teşkil etmektedir.

Toplatma kararı kaldırılmalıdır.

III- ANAYASA MAHKEMESİ; A.ÖCALAN KİTABININ TOPLATILMASINI ANAYASAYA AYKIRI GÖRMÜŞ VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KORUNMASINA KARAR VERMİŞTİR

Büyük bir olasılıkla ve kararda yer alan kitap isimleri incelendiğinde görülmektedir ki; Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin toplatma kararına konu olan A. Öcalan kitabının toplatılması ve el konulması daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından “sansür” olarak kabul edilmiş ve karar kaldırılmıştır.  

Anayasa Mahkemesi ifade özgürlüğüne vurgu yapan bu kararı ile aslında halkın haber alma hakkının sansürlenemeyeceğini kabul etmektedir.   

25.06.2014 tarih ve 2013/409 Başvuru numaralı kararla Anayasa Mahkemesi başvurucu Abdullah ÖCALAN’IN basılmakta olan kitabı hakkında mahkemece el koyma kararı verilmesi ve bu karara yönelik itirazının reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve bu kapsamda basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurul’u basılmamış olmasına rağmen el konulan ve imha edilen Abdullah Öcalan kitabı hakkındaki bu çok önemli kararı, basın özgürlüğü ve medya yoluyla politik tartışmanın önemine işaret eden bir karardır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının TMK 10. Madde İle Görevli Bölümü Abdullah Öcalan’ın  “Kürdistan Devrim Manifestosu, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü (Kültürel Soykırım Kıskacında Kürtleri Savunma)” isimli kitapla ilgili olarak PKK terör örgütünün açıklamasının yayınlandığı ve propagandasının yapıldığı iddiasıyla, kitabın yayın koordinatörü, editörü ve kitabı yayına hazırlayan kişi hakkında soruşturma başlatmıştır.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının arama kararıyla kitaba ait 3000 adet forma, 7 adet ciltlenmiş kitap, 1 adet kesilmiş kitap ve 20 adet kitap kapağına el konulmuştur. El koyma işlemi, Bakırköy 6. Sulh Ceza Mahkemesinin 18.09.2012 tarihli kararı ile onanmıştır.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı kitabın Ağustos 2012 tarihli baskısının tamamında, PKK terör örgütünün propagandasının yapıldığı gerekçesiyle kitabın toplatılması ve el konulması talebinde bulunmuştur. Terörle Mücadele Kanunun 10. Madde ile Görevli İstanbul 2 No.lu Hâkimliği, 21.09.2012 tarih ve 2012/156 sayılı kararıyla talebi kabul etmiştir.

Mahkeme; söz konusu kitabın yazarının silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan hükümlü Abdullah Öcalan olması, kitabın kapağında Irak, İran ve Türkiye topraklarında bir bölgenin ayrılarak içinin yazılarla belirginleştirilmesi ve kitabın 14 ayrı sayfasında silahlı terör örgütü PKK’nın propagandasının yapılmış olması gerekçeleriyle 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca kitabın toplatılmasına karar vermiştir. Bir başka deyişle yerel mahkemenin kararı da Gaziantep 3. Sulh Ceza Mahkemesi kararında yazılı olan Basın Kanunun 25.inci maddesine dayalıdır. 

El koyma ve toplatma kararlarına itiraz edilmiş ama itirazlar reddedilmiştir. Hatta İstanbul 2 No.lu Hâkimliğinin el koyma kararına göre bir adreste yapılan aramada ele geçen kitabın 635 adet nüshasına el konulmuş ve kitabın 632 tanesi imha edilmiştir.

Tıpkı Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararında yazılı olan 155 ihbar hattına yapın ihbar ve sonrasında adreste yapılan arama örneğinde olduğu gibi…

Soruşturma İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı vermesinden sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 19.03.2013 tarihli ve 2013/728 Sor. sayılı takipsizlik kararı ile sonuçlandırılmıştır. Savcılık 5187 sayılı Basın Kanun’un 26. maddesi uyarınca basın yoluyla işlenen suçlarda 6 aylık dava açma süresi öngörülmüş olmasına rağmen bu süre içerisinde dava açılamaması nedeniyle kitabın yayın koordinatörü, editörü ve kitabı yayına hazırlayan kişi olan şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

Bu gelişmelerden hemen sonra basın özgürlüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yapılmıştır.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından (25.06.2014 tarih ve 2013/409 Başvuru) Abdullah ÖCALAN’ın basılmakta olan kitabı hakkında mahkemece el koyma kararı verilmesi ve bu karara yönelik itirazının reddedilmesi nedeniyle Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ve bu kapsamda basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu tarafından karşı oyları da dâhil olmak üzere kapsamlı bir inceleme ile verilen bu kararın gerekçesi, ilginçtir ve dikkate alınmalıdır. Çünkü Anayasa Mahkemesinin düşünce ve ifade özgürlüğünün korunmasındaki yaklaşımında ilkelerin ve çıtanın bir hayli yükseltildiği bir gerçektir. Yazarı Abdullah Öcalan olan bir kitap nedeniyle verilmiş olan bu karar basın özgürlüğünün kural, sınırlandırmanın ise istisna olduğu özellikle vurgulamıştır. Yüksek Mahkeme tarafından böyle bir karar verilmiş olması nedeniyle ifade/basın/yayın özgürlüklerinin asıl olarak kabul edildiği gerçeği hukukun gereği olmuştur.

A.Öcalan kitabı nedeniyle ortaya konulan gerekçeler ile ifade özgürlüğünün korunması bütün kitaplar için ne kadar geçerli ise Hasan Cemal’in iki eseri içinde o kadar geçerlidir ve uygulanabilir karardır.

AYM, “kitap toplatma” veya basılmamış kitaplara “elkoyma” ile ilgili bu kararında basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ve özellikle “görüş edinme/görüş sahibi olma” gibi konularda ulusalüstü sözleşmeleri yorumlaması ve kararlarındaki gerekçelerde doğrudan doğruya ister AİHS ister AİHM kararlarının kullanmasını da bir o kadar önemli görmüştür.

Anayasa Mahkemesi bu kararında “sınırlanabilir” birer hak olan düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğüne yönelik sınırlamaların da bir sınırının olması gerektiği görüşündedir. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında Anayasa’nın 13. maddesindeki ölçütlerin göz önüne alınmasını zorunluluk olarak görmektedir. Bu nedenle düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü ile basın özgürlüğüne getirilen sınırlandırmaların denetiminin Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan ölçütler çerçevesinde ve Anayasa’nın 26. ve 28. maddeleri kapsamında yapılması gerektiğinin altı bir kez daha çizilmektedir.

Bu temel hakka yapılan müdahalelerin haklı bir sebebe dayanması ve müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olup olmadığı ve ölçülülük ilkesi hakkındaki ölçütlerin uygulandığı Anayasa Mahkemesinin bu kararı basın özgürlüğü hakkında doğru tespitlere sahiptir.

Örneğin bu kararda çok doğru ve haklı görmemiz gereken ve bu nedenle Gaziantep 3. Sulh Ceza Hakimliğinin toplatma kararının neden kaldırılması gerektiğini açıklayan gerekçelerden birisi de şudur:

“El koyma kararında söz konusu kitabın yazarının “silahlı terör örgütü kurma ve yönetme suçundan hükümlü Abdullah Öcalan olduğu” gerekçesine yer verilmiştir. İlk derece mahkemesi söz konusu kitabın yazarının kişiliğini terörle mücadele bağlamında değerlendirerek toplatma ve el koyma kararı vermiştir. Herhangi bir kimsenin yalnızca kişiliğine bağlı olarak düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne müdahale edilmesi haklı kılınamayacağı gibi yasaklanmış bir örgütün bir mensubunun veya yöneticisinin görüş ve düşüncelerini açıklaması da tek başına düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne müdahale edilmesini haklı kılmaz. Zira böylesi bir değerlendirme, bazı kişi ve grupların Anayasa’nın 26. maddesinde teminat altına alınan haklardan yararlanmasına engel olacağından anayasal hakların kullanılması bakımından kabul edilemez”.

Anayasa Mahkemesinin gerekçesi özellikle ifade özgürlüğünün asıl ve sınırlandırmanın istisna olduğunu kabul ederek el koyma ve toplatma kararının kaldırılması gerektiğini kabul etmiştir.

AYM kararı dikkate alındığında; bir soruşturma nedeniyle yapılan aramalarda kişilerden elde edilen kitaplar, dergiler ve eserler için “ele geçirilen metaryaller” olarak adlandırılarak, yürütülen soruşturma ve suç şüphesi altında olan kişilerin “okuduklarından” veya satın alarak elde ettikleri anlaşılan kitaplardan ve bu kitapların sadece “bulunmasından” dolayı; her iki kitabın eser sahibi Hasan Cemal’i sorumlu tutmak, toplatma kararı vermek Anayasada yazılı bulunan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlalidir. Böyle bir sonucun yaratılmasına neden olacak bir mahkeme kararı ile Hasan Cemal’in ve herkesin sahip olduğu temel hak ve özgürlüklerin tehlike altında kalmasına neden olunmaması için itiraza konu karar kaldırılmalıdır. Aksi takdirde herkes okuduklarından, yazdıklarından dolayı cezalandırma tehdidi ile karşıkarşıya kalır. Aksi takdirde her suç şüphesi ile yakalanan kişilerden elde edilen kitaplar, gazeteler ve/veya dergiler için sadece kişi hakkındaki suç şüphesinden dolayı toplatma kararı verilecek olursa; herkesin ifade özgürlüğü tehlikeye girer. Hukuk bu tür tehlikeleri önlemek için vardır ve yargı kararlarının hak ihlallerine neden olması önlenmelidir.  

Toplatma kararı kaldırılmalıdır. Anayasa'nın 26. maddesinde düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün kullanımında başvurulabilecek araçlar "söz, yazı, resim veya başka yollar" olarak ifade edilmiş ve "başka yollar" ifadesiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir. Benzer şekilde AİHS’nin 10. maddesi de yalnızca düşünce ve kanaatlerin içeriğini değil iletilme biçimlerini de koruma altına almaktadır. Kitaplar korunur ve yayınlama özgürlüğü herkesin hakkıdır.

1982 Anayasasında belirtilen demokrasi, çağdaş ve özgürlükçü bir anlayışla yorumlanmalıdır. "Demokratik toplum" ölçütü, Anayasa'nın 13. maddesi ile AİHS'in "demokratik toplum düzeninin gerekleri" ölçütü, çoğulculuk, hoşgörü ve açık fikirlilik temelinde yorumlanmalıdır.

Nitekim Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihatları uyarınca, "Demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Temel hak ve özgürlüklerin özüne dokunup tümüyle kullanılamaz hale getiren sınırlamalar, demokratik toplum düzeni gerekleriyle uyum içinde sayılamaz. Bu nedenle, temel hak ve özgürlükler, istisnaî olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde ve ancak yasayla sınırlandırılabilirler." (AYM, E.2006/142, K.2008/148, K.T. 24.9.2008). Başka bir ifadeyle yapılan sınırlama hak ve özgürlüğün özüne dokunarak, kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır. Toplatma kararı böyle bir aykırılık yarattığı için kaldırılmalıdır.

Sürekli AİHM kararlarında yer alan ve artık giderek Anayasa Mahkemesi bireysel Başvuru kararlarına konu olan Handyside/Birleşik Krallık, Castells/İspanya, Jersild/Danimarka, Prager ve Oberschlick/Avusturya davalarında verilen kararlara göre; ifade özgürlüğü demokratik bir toplumun temel esaslarından biridir. AİHS’nin 10. maddesinin 2. fıkrasındaki haller saklı kalmak kaydıyla, ifade özgürlüğü sadece hoşa giden veya zararsız veya önemsiz sayılan bilgileri ve fikirleri değil aynı zamanda Devleti veya toplumun herhangi bir kesimini inciten, şoke eden veya sarsıcı gelen düşünce sahiplerini de korumaktadır. Zira çoğulculuğun, hoşgörünün, açık görüşlülüğün gereği budur. Aksi takdirde toplum “demokratik bir toplum” değildir.

SONUÇ VE İSTEK: Açıklanan nedenlerle itirazımızın kabulü ile; 

Müvekkil Hasan Cemal’in eser sahibi olduğu “Çözüm Sürecinde Kürdistan Günlükleri” ve “Delila: Bir Genç Kadın Gerillanın Dağ Günlükleri” adlı iki kitabı için verilmiş olan Gaziantep 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2015/6002 D.İş ve 04.12.2015 tarihli toplatma kararı; Anayasa, Basın Kanunu, AİHS’nin 10. maddesinde düzenlenmiş olan ifade özgürlüğü ve yayınlama özgürlüğüne aykırı olduğundan kaldırılmasına karar verilmesini talep ederiz. Saygılarımızla. 18.12.2015 

İlgili Haberler