Cumhuriyet gazetesi yazarı Ayşe Yıldırım, Basın İlan Kurumu’yla ilgili yeni yönetmelikle, tamamı Türkçe olmayan gazetelere artık resmi ilân verilmeyeceğini belirtti. 1920’li yıllarda yapılan “Vatandaş Türkçe konuş” kampanyası 21. yüzyılın Türkiye’sinde yeniden hortladı” diyen Yıldırım, Rum, Ermeni, Yahudi cemaatlerinin ve Kürtçe yayın yapan gazetelerin OHAL mağduru olduğunu ifade etti.
Ayşe Yıldırım’ın bugün (13 Ekim 2016) yayımlanan “Vatandaş Türkçe yaz” başlıklı yazısı şöyle:
“Ya benimsin ya kara toprağın” şiarıyla basını “tek”leştirmeye çalışan iktidarın son hamlesi anayasanın temel ilkelerine aykırı bir şekilde çıkardığı resmi ilan ve reklam yönetmeliği oldu. Bir taşla birçok kuş vurmayı hedefleyen yönetmelik birkaç gündür konuşuluyor. Tartışılıyor diyeceğim ama tartışan sadece birkaç yayın organı ne yazık ki...
Bu yönetmeliğin satır aralarında yer alan ve gözlerden kaçan bir madde ise açık bir asimilasyon politikası güdüyor. Yönetmeliğin Gazetelerin Genel Vasıfları’nın sıralandığı yedinci bölümündeki 39. maddenin 2. fıkrası şöyle diyor:
“Gazetelerin asgari yüzölçümü içerisinde yer alan hususi ilan ve reklamlar dışındaki her türlü yazı metnini Türkçe yayımlaması zorunludur.”
Yani Türkçe yayımlanmayan gazetelere resmi ilan ve resmi reklam verilmeyecek.
Diyeceksiniz ki “ne var bunda, zaten azınlık gazetelerine resmi ilan verilmiyordu.”
Biraz geriye gidelim. Azınlık gazeteleri 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte kaybetmişti resmi ilan alma haklarını. 31 yıl sonra 28 Ağustos 2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, azınlık cemaat ve vakıfları ile yaptığı bir iftar yemeğinde azınlık gazetelerine yeniden resmi ilan verileceğini söylemişti. Hatta gerekli mevzuat değişikliği yapılana kadar Basın İlan Kurumu’nun “zor şartlar altında yayın hayatını sürdüren 6 (azınlık) gazeteye nakdi yardım kararı aldığını” müjdelemişti!
Bu konuşmanın ardından gerçekten de Rum, Ermeni, Yahudi cemaatleri tarafından çıkarılan gazetelere 4 yıl boyunca küçük de olsa bir nakdi yardım yapıldı. 2015’ten itibaren o yardım kesildiği gibi söz verilen mevzuat değişikliği ise bir türlü gerçekleştirilmedi.
Bugün ise bu yönetmelikle birlikte “Türkçe yayımlanmayan gazetelere resmi ilan ve reklam verilmeyeceği” resmileştirildi. Ve OHAL mağdurları arasına azınlık gazeteleri de eklenmiş oldu.
Zaten almadıkları kamu kurumlarının icra, ihale vs gibi ilanlarının yanına kamu kurumlarının reklamları da eklendi. Yani TOKİ, 3. köprü ya da Basın İlan Kurumu üzerinden geçen ilanları da alamayacaklar.
Bu düzenlemeden Agos, Jamanak, Şalom, Nor Marmara, İho gibi Rum, Ermeni, Yahudi cemaatlerine yönelik yayın yapan gazeteler “resmi” olarak etkilenecek. İngilizce yayımlanan Hürriyet Daily News ile Daily Sabah gibi gazeteleri de bu gruba dahil etmek gerekecek. Tabii bir de Kürtçe yayın yapan gazeteleri ekleyelim bunlara.
Aslında Kürtçe yayın yapan gazeteler zaten ilkesel bir tutumla Basın İlan Kurumu’ndan ilan almayı reddediyordu. Hatta bunun için zaman zaman baskı bile görüyorlardı.
Şimdi bu düzenlemeyle Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gibi gazeteler de isteseler bile Basın İlan Kurumu üzerinden geçen belediye, dernek, vakıf gibi kurumların resmi ilanlarını alamayacak.
Başta da söylediğim gibi bir taşla birçok kuş vurmayı hedefleyen iktidar böylece azınlıklara yönelik asimilasyon politikasının resmi ayağını başlatmış olacak. Üstelik bunu gizleme gereği bile duymadan. Gelin Basın İlan Kurumu’nun sitesinde düzenlemeyle ilgili yapılan açıklamada yer alan şu cümlelere göz atın: “Yönetmelikte gazetelerin asgari yüzölçümü içinde yer alan hususu ilan ve reklamlar dışındaki her türlü yazı metninin Türkçe yayınlanması da zorunlu kılındı. Böylece gazetelerin kendileri için öngörülen asgari yüzölçümlerinin içeriklerinde Türkçenin dışında başka bir dilin kullanılması nedeniyle yaşanan sorunlar da ortadan kaldırılmış oldu.”
1920’lerde Ermenilere, Yahudilere, Rumlara karşı başlatılan ve süreç içerisinde Kürtleri de içine alan “Vatandaş Türkçe Konuş” kampanyası 21. yüzyılın Türkiye’sinde yeniden hortladı. “Vatandaş Türkçe Konuş” yüz yıl sonra “Vatandaş Türkçe Yaz”a dönüştü.