DİĞER
"Güvercinler Gittiğinde’nin bir 'aşk romanı' olduğu kadar, bir bildungsroman olarak da okunabileceğini, çünkü bir olgunlaşma sürecini anlattığını savunmak istiyorum: Natalia adlı başkişinin önce 'Colometa' olup sonra da bunu tam yitirmeksizin (yadsımaksızın) yeniden ve daha yüksek bir düzeyde “Natalia” haline gelme süreci. Demek tam bir aufhebung, Hegel’in ünlü terimiyle."
"Bireyler arasındaki ilişkileri iğne deliğinden görecek kadar ustadır Atay; dolayısıyla Tehlikeli Oyunlar’da olduğu gibi basit bir tavla oyunundan bireyin kendini ötekiler karşısında var etme savaşını betimlerken okurunu edebiyatın en yüksek düzeyine taşır. Toplumsal sorunları maddi toplum ilişkileri açısından görmeye gelince: Bu kesinlikle Atay’ın güçlü kası değildir."
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Bir kitapta benim için en önemli şey kitabın dokusu ve yaratmaya çalıştığım ruh durumu. Bu ikisi neredeyse bir müzik gibi bir şey oluşturmalı. Kurgu, anlatım ve dil bu dokuya hizmet ediyor, hem de bu unsurlar dokuyu oluşturuyor. Bazen de kitabın hareket nedenini oluşturan tartışma varolan dokunun iyice içine gömülü kalıyor, dokudan ayırt edilemiyor."
“Ralf Rothmann, bireysel sorunlar ile savaş, ırkçılık, taciz, tecavüz ya da çalışma hayatının zorlukları gibi toplumsal sorunları, farklı kuşakların birbirini etkileyen hikâyeleri üzerinden tartışıyor romanlarında: ‘En zor iş, bir şeyi dünyaya getirmektir. Yok etmeyi, öldürmeyi her geri zekâlı becerir.’”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"Olayların başlangıcında, yorum yapmak, daha doğrusu kutlama yapmak için fazlasıyla aceleci davranılmıştı. İlginç olan, bir yandan ana akım Batı medyasının, diğer taraftan İslamcı, sol, muhalif, demokrat farklı entelektüel çevrelerin, Arap Baharı’nı selamlamak konusundaki aceleciliği paylaşmış olmasıdır."
"Latin Amerika’nın şamanik köklerinden beslenen ve bu köklerden ortaya çıktığını düşündüğüm Büyülü Gerçekçilik akımının Türkiye’nin anlatısına da çok uygun olduğunu düşünüyorum ama bizde yeteri kadar ilgi görmüyor. Gerçekçilik daha ağır basıyor bizde. (...) Kaleye gelen topu elinle tutmak yerine takla atıp ayaklarınla kurtarmaktır Büyülü gerçekçilik."
Peki ama neden gidiliyor “bu ülke”den? “Yeni ülke”, yeni bir hayat mı demek sahiden? Bahar Çuhadar Yeni Ülke Yeni Hayat kitabını İlksen Mavituna'ya anlattı...
Kültür-sanat gazetecileri, mesleklerinin durumunu, kültürel iktidar tartışmasını, ve varsa eğer çıkış yolunu anlatıyorlar...
Nohut Oda; izlek, anlatım ve dil bakımından diğer iki kitaptan çok farklı olmasa da Kesmez'in bu sefer dil konusunda daha tutarlı olduğunu ve kurgu hatalarını en aza indirdiğini söylemek mümkün...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık