DİĞER
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“İnsanlığın acılarının kaynaştığı Pandora kutusundan Yunanlılar bütün ötekilerden sonra hepsinin en korkuncu olan umudu çıkarmışlardı. Bundan daha duygulandırıcı simge bilmiyorum. Çünkü umut, inanılanın tersine, boyun eğişle eşdeğerdir. Yaşamaksa boyun eğmemektir.”
Meursault Soruşturması, Camus’nün Yabancı'sının bir yeniden yazımını içeriyor. Davud, Yabancı’nın baş karakteri olan Meursault’nun öldürdüğü Arap’ın hikâyesini ele alıyor, Yabancı'daki boşlukları dolduruyor, bir eleştiri süzgecinden geçiriyor.
"Her birimizin kader iplerinin bir diğerimizin ellerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu ilk kez hissediyoruz, yaşıyoruz. Bu derece boğucu bir duyguyu hiç deneyimlememiştik. Aslında işlerin hep böyle yürüdüğünü görmemiz için bu denli açık bir deneyime ihtiyacımız varmış anlaşılan – mış demek için henüz erken belki, pek duruma aydığımız söylenemez."
Birkaç önemli istisna haricinde, akademik felsefecilerin ebedî hakikatler veya içgörüler söz konusu olduğunda bize büyük ölçüde pek bir şey sunmadığını düşünmekte yalnız olmadığımı sanıyorum
Descartes nasıl bütün bir Batı metafiziğini tek cümlede kuruyorsa, Valéry de tek cümlede çökertmenin yolunu gösteriyordu: Kâh düşünüyorum, kâh varım
Albert Camus haklı olsaydı, bir ülkeyi tanımak için orada insanların nasıl seviştiğine ve öldüğüne bakmak yetseydi, Türkiye hakkında ne düşünürdük?
Bugün hâlâ düşünce hayatı diye bir şey var olacaksa, fikir geliştirmeye devam edilecekse, "gerçekliğin diktatörlüğü"ne boyun eğmemek, '68 sloganına sadık kalmak gerekecektir: İmkânsızı iste!
Biz insanlar neyiz ve kimiz? Hayatın anlamı nedir? Bilinç nasıl olabiliyor? Varoluşçuluğun bu temel sorularını, başlıca varoluşçu düşünür ve yazarların hayat öyküleriyle birlikte örerek aktarıyor Sarah Bakewell
Yaşantı egemendir deneme üstünde. Zaten denemenin bir ucu “anı”ya “günlüğe” belki mektuplara daha doğrusu izlenimlere doğru kayar...
Borges, García Márquez, Albert Camus, George Orwell, Arthur Rimbaud, Paul Verlaine, Gustave Flaubert, H.G.Wells, Peter Handke, Max Frisch, Virginia Woolf, Ezra Pound, Thomas Mann... Yazar ve şairler, kan akarken ne yaptılar, ne yapmadılar...
Geoff Dyer’ın yazdıklarında neyin heyecan verici olduğunu gayet iyi görebiliyorum: Hiçbir konunun uzmanı olmadan ve bunu umursamadan farklı uzmanlık alanları arasında başına buyruk bir seyyah gibi gezinmek. Entelektüel serserilik...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık