DİĞER
“Ataç’ın 'edebiyat teorisi'yle sistemli bir ilişkisi yoktur. Belirli bir edebiyat ekolüne bağlı kalmak yerine çoğunlukla sezgilerine, öznel yargılarına, zevklerine; okuduğu kitaplardan, dinlediği müziklerden oluşturduğu sanat 'telakki'sine güvenir. Kendi döneminin modalarına, sanat alanındaki egemen yargılara cesurca karşı çıkıp Divan Edebiyatı’nı, alaturka musikiyi Türk kültür hayatından aforoz edildikleri 1930’lu yıllarda sahiplenmiştir.”
"Memet Baydur'un oyunlarındaki keskin zekâ daha süzülmüş, katışıksız ve mizahi bir biçimde öykülerine de taşınmıştır. Oyunlarda olduğu gibi öykülerde de 'zaman'la kurulan ilişki temel bir varoluş biçimidir."
"Mavi Anadolu içinde Azra Erhat’ı Balıkçı’dan ziyade Eyüboğlu’na yaklaştıran bir özellik, püritanizme varan ölçüde didaktikliğidir. Erhat, kitaplarını bir öğretmen edasıyla yazdığı gibi, okurunu da çok zaman öğrenci yerine koyar. Çalışkan öğrenci-titiz öğretmen ısrarı onda derin bir ahlakçılığa yol açar."
"Hayat Hanım, Türkiye’nin son dönemi hafızalardan silinmesin diye tarihe bir not düşmeye çalışırken karakterler iyiden iyiye silikleşmiş, bireysel psikolojiler önemsizleşmiş, özgül ağırlıklar ortadan kalkmış."
"Belli ki Aktar ve Gözaydın, kitaptan çok kendi beklentilerinden söz ediyorlar. Charles Dickens biyografisi yazan birisine, 'Çartizm’in bir işçi hareketi olarak yetersizliğinden niye bahsetmedin?' diye çıkışmaya benziyor bu."
“Şiirin Sesi ve Eleştiri Türkçe edebiyat eleştirisinin temel metinlerinden biri olduğu gibi, yalnız şiir eleştirmenlerine değil, aynı zamanda müzik duygusu olmadan şiir, mekân duygusu olmadan roman yazanlara da sanatta yaratıcılığın çok zaman doğuştan gelen bir 'yeti' olduğunu hatırlatmasıyla hazin bir bilgelik de içeriyor."
Çevresine sirayet etmiş sahtelik karşısında kendini Turgut Uyar sanan, hayata Turgut Uyar dublörü olarak direnen bir karakterle karşılaşıyoruz bu kez
Son 10 yılda Makyavelizm bir siyasî zekâ örneği ve liderlik başarısı olarak pazarlanırken, ilkeler ve değerler geri plana itildi; siyasete "seçim kazanıldığı sürece her şey mubahtır" mantığı egemen oldu...
“Yerli ve millî” olma yolunda ilerleyen bir edebiyat tarihçiliği böyle kayıp kıtaları keşfedemez; keşfetse bile görmezden gelir. 19'uncu yüzyılın nice Vartanyanlarla dolu olduğunu söyleyebiliriz...
Yeraltı Demiryolu yargıda bulunmadan önce anlamaya, iyi ve kötüyü sabit konumlar olmaktan çıkaran nüansları görmeye çağıran bir anlatı. Bu çağrıyı da didaktizmle değil, karakterlerin somut deneyimleriyle aktarıyor...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık