DİĞER
"Pine bir kadın olarak kendisine çocukluktan itibaren öğretilen korkuları, kaygıları, sakınmayı, dilsizliği; erkeklerin evde, sokakta, işte kurdukları egemenliklerinin kolay kolay sarsılmamasını; ayrımcı, eşitsiz ilişkilenme ve paylaşım biçimlerini sessizlikle karşıladığı anların hepsine bu anlatısında meydan okuyor."
"Bir meseleler geçidi, listesi ya da yığma roman değil Kozalak. Bilakis, bunlar üzerine düşünen, okuyan, araştıran bir yazarın düşündüğü, beraber düşünmeye, öğrenmeye davet ettiği bir roman izlenimi uyandırıyor okurda. Poz kesmiyor. Temsile, sözcülüğe soyunmuyor."
"Solnit’in yaşam ve yazısının anahtar kelimeleri: Tarif, bağlar, haritalama, örüntüler, iz sürme, parçalar, yeni örüntüler: 'Hayatınız çizgilerle değil, tekrar tekrar çatallanan dallarla haritalandırılmalıdır.' Kendi hikâyesini anlatırken dahi dilsizleştirilenlerin, çeperlerin, çatallanan dallarınkini eksik etmiyor..."
"Bir çeşit hatırlama fragmanları da diyebileceğimiz bu otobiyografik anlatı anı, günlük, deneme gibi başka türleri çağrıştırmakla beraber, aralarındaki sınırları muğlaklaştırıyor. Yer yer zorlu bir terapi seansını da anımsatan metnin bir kıymeti de okurunu yazmaya kışkırtması. Verili, öğretilen ve beklenen dil, gramer, anlatı, biçim sınırlarına hapsolmadan yazmaya."
"Aslında çok açıkça, bir kente gidememenin hikâyesini yazmayı istiyordum. Kısmen fiziki, kısmen duygusal engellerle bir kente gidememek kadar, diyelim, yıkıcı tüm işaretlere ve hafızaya rağmen o kente gitmekten geri duramamak ya da gitmeye mecbur olmak, birbirine denk bir şiddeti içeriyor. Bir başka yaklaşımla da, mekânın kendisini bir hafıza mekânına dönüştürmek; kenti, mahalleyi ya da evi… Ve orada yaşamayı sürdürmek."
Dünyadan Aşağı, okura ne bir sığınak ne bir kovuk oluyor. Bir teselli de vermiyor. Yazar, okuyucuyu avucunun içine alacağını çok iyi bildiği hikâyeye sırtını dayamak yerine, bir oyunun peşine düşüyor...
Bir döneme, şehre, topluma, irtifa kayıplarına, tutunma çabasına, direnişe tanıklık eden bir roman...
Çocuk, güvercin, köpek, kedi, kadın, tavşan, bebek, tilki... Sömürü ve ezilmişliklerinden akraba edilenler, eril ve türcü bir imgelemin kelimelerine, gazetelerin üçüncü sayfalarına, Twitter'ın “trend topic” listelerinin alt sıralarına sıkıştırılır
Muktedirlerce yazılmamış tarih ve tarihin unuttuklarını hatırlatan edebiyat gösteriyor ki biat etmeyen yazarlar ve öğretmenler varlar, buradalar ve belli ki “suç” işlemeye devam edecekler
“Bir Kanun Hükmünde Kararname ile gökyüzüne tırmanmak yasaklan”ana kadar gökyüzüne kelimelerden halatlar fırlatacağız. İşte Sine’nin de yaptığı, tam olarak bu
Yas, tutulamayan. Ağıt, yakılamayan... Yaslarımızı tutup ağıtlarımızı yazarak, söyleyerek yakıp nasıl, ne zaman iyileşeceğiz? Bu rehinelik kaç vakte kadar sürecek?
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık