CIA Direktörü William BurnsABD ile Çin arasındaki ilişkiler tam donma noktasına doğru ilerler gibi bir görüntü verirken ilginç bir şey oldu. Daha doğrusu, olmuş! Financial Times gazetesinin geçen cuma günkü nüshasında yazdığına göre, Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns, geçen mayıs ayında Çin’e gizli bir ziyaret gerçekleştirerek başkent Pekin’de Çinli mevkidaşlarıyla görüşmüş.
Önce şunu söyleyelim. Haber ne Amerikalı ne de Çinli yetkililer tarafından resmen teyit edilmiş değil. Ancak Financial Times’ın isminin açıklanmasını istemeyen ABD’li yetkililere dayanarak aktardıklarına bakılırsa, Burns’ün ziyareti “Washington’un Pekin’le ikili ilişkileri istikrara kavuşturma amacıyla üst düzey diyalogu canlandırma çabalarının bir parçası.” Bu, görüşmede gerçekte neler konuşulduğunu, neler döndüğünü açık eden bir açıklama değil. Gazetenin tek aktardığı, Burns’ün, Pekin ziyaretinde “istihbarat kanalları aracılığıyla açık iletişim hatlarını korumanın önemini vurgulamış” olması.
İnsanın aklına, “CIA’in 1 numarası iletişimin önemini vurgulamak için ta Pekin’e mi gitmiş?” sorusu geliyor. Ayrıca böyle bir ziyaret neden bizzat CIA Şefi tarafından gerçekleştiriliyor? Gerçi, gazeteye konuşan kaynaklara göre, ABD Başkanı Joe Biden hassas yurt dışı görevler konusunda CIA Başkanı Burns’e güveniyor. Ama, bu kez görevin nasıl bir “hassasiyeti” vardı, acaba?
Haberde, bu ziyaretin Başkan Biden’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Çin’in en yüksek düzeyli diplomatı olan Wang Yi arasında Viyana’da 10 – 11 Mayıs tarihlerinde yapılan ve Beyaz Saray’ın ancak toplantı sonrasında “iki taraf, ABD-Çin ikili ilişkilerindeki kilit meseleler hakkında samimi, somut ve yapıcı tartışmalar yaptı” şeklinde duyurusunu paylaştığı görüşmeden önce mi sonra mı yapıldığı belirtilmiyor.
Financial Times, CIA Şefi’nin Pekin ziyaretinin Japonya’nın Hiroşima kentinde 19 Mayıs’ta gerçekleştirilen G7 Zirvesi’nden önce yapıldığını belirtmekle yetiniyor. Bu arada, malum, Biden G7 zirvesi sonrası yaptığı açıklamada, Çin-Amerika ilişkilerinde “buzların kısa süre içinde erimesini” beklediğini söylemiş ve iki ülke arasında üst düzey görüşmelerin sıklaşabileceği sinyalini vermişti. Bir “buzlanma” söz konusuydu, zira. ABD Dışişleri Bakanlığı, yılın başlarında ABD hava sahasında tespit ettikleri ve Çin'e ait olan bir hava aracının “casus balon” olduğunu öne sürerek Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın tarihleri 5-6 Şubat olarak planlanmış Pekin ziyaretini ertelemişti.
Tam olarak ne oluyor? CIA Şefi neden ABD’nin “1 numaralı hasmım” dediği Pekin’e gidiyor? Ziyaret neden gizleniyor?
ABD ile Çin, Tayvan meselesi ve Güney Çin Denizi’ndeki askeri hareketlilik konularında aralarında var olduğunu çok iyi bildiğimiz ihtilaf ve gerilimleri öyle kolay çözebilecek gibi durmuyorlar. Ayrıca, Beyaz Saray, Pekin’in İran'la Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin yumuşamasına aracılık etmesinden ve Ukrayna için kendi barış planını sunarak aktif diplomasi hamlesi başlatmasından da rahatsız. Herkes çok iyi biliyor ki, İran Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi Genel Sekreteri Ali Şemhani ile Suudi Arabistan Ulusal Güvenlik Danışmanı Musaad bin Muhammed el-Ayban’ın Çin’in baş diplomatı Wang Yi'nin bakışları altında el sıkışmaları Washington’un uluslararası ilişkilerde baypas edildiğini simgeleyen tarihi bir andı. Ve bu durum, Wang Yi’nin Ukrayna -Rusya Savaşını nihayete erdirmek üzere Pekin yönetimi tarafından hazırlanan 12 maddeli Çin barış planını müzakere etmek için Avrupa’ya gitmesi kadar huzurunu kaçırmıştı Washington’un.
Özetle, iki ülke arasında gerilim potansiyeli taşıyan epeyce konu var. Ancak benim tahminim, Amerikalılar en çok Çin’in son dönemde Rusya ile yakınlaşmasına içerliyor. Çünkü bunun arzulamadıkları ve bir kısmını da şimdiden öngöremeyecekleri birtakım sonuçları olabilir. Washington, becerebilirse, bu yakınlaşmanın doğurabileceği ya da doğurmak üzere olduğunu gördüğü bazı sorunları aşmak istiyor. CIA Şefi de kanımca bu çabanın önde olduğu bir ziyaret gerçekleştirdi. Moskova’nın görüşmeden önceden haberdar olmaması için de Washington ziyareti gizli tuttu.
Böyle düşünmemin elbette bir arka planı var. Malum, Washington Post, Nisan ayında, Rus Dış İstihbarat Servisi’nin sızan bazı belgelerinden hareketle bir haber yayınlamıştı. Belgelerde, Çin’in Moskova’ya çok kıymetli silah ve mühimmat tedariki yapacağına yönelik bir anlaşmaya varıldığına işaret eden ifadeler vardı. Burns de 11 Nisan’da Baker Enstitüsü isimli düşünce kuruluşunca düzenlenen bir panelde konuşurken, Çin'in Rusya'ya silah göndermeye yönelik olası girişimlerinin çok ciddi sonuçları olacağını Başkan Biden’ın daha önce açıkladığını, kendi düşüncesine göre de böyle bir girişimin Pekin'in savaşta arabuluculuk rolü oynama şansını ortadan kaldıracağını kaydetmişti. CIA Şefi, aynı toplantıda, “ABD'nin son istihbarat raporlarına göre Pekin'in, Rusya'nın ihtiyaç duyduğu iddia edilen silah ve mühimmatı Moskova'ya tedarik etmeye henüz karar vermediğini” de dile getirmişti.
Türkçesi, Çin henüz karar vermedi!
Kanımca, Washington’un CIA Şefi’ni “gizlice” Pekin’e göndermesinin ardında Çin’i Rusya’ya böyle bir silah ve mühimmat tedariki yapmaktan engelleme çabası yatıyor. Asıl hedef ise, Çin’in sonbaharda yoğunlaşabileceği tahmin edilen arabulucuk girişimlerinin önünü almak. “Bakın Pekin’in eli nasıl kanlı,” demek! Washington, -koşullarını kendi dayatamayacağı- bir barıştan ürküyor belli ki. Kiev yönetiminin de bu konuda ipleri Washington’un elinde. Ukrayna hükümeti son olarak Endonezya’nın da iki gün önce ayrıntılarını paylaştığı barış planını bizzat Zelenski’nin baş danışmanı Mihail Podolyak’ın ağzından reddetti.
Washington, Çin’in girişimden tedirgin olup CIA Şefi’ni gizlice Pekin’e gönderiyorsa, Wang Yi’nin çabalarının barış ihtimalini artıracağını görmüş, demektir. Tabii ziyaretten nasıl bir sonuç alındı, gelişmeler nasıl seyreder, onu ancak önümüzdeki aylarda anlayabileceğiz.