11 Ocak 2025

Havada “maksimalizm” kokusu mu var?

Birkaç sezondan beri “sessiz lüks”, “ladylike” gibi terimler verilmiş olarak moda trendlerinde hükmünü sürdüren neo-minimalizm akımının sonu mu geliyor? Tarihte minimalizm anlayışına tepki hareketi olarak doğmuş olan maksimalizm tekrar gündemde. Başta, 2011 yılından beri Balmain markasını yöneten Fransız Tasarımcı Olivier Rousteing olmak üzere, genç nesil stilistler minimalizm olgusunun kodlarının yaratıcılığı frenlediğini gerekçe göstererek baş kaldırıyor

17. yüzyılda şaşırtmayı, göz kamaştırıcılığı, aşırılığı simgeleyerek doğan Barok sanatla birlikte, maksimalizm terimi de eş anlamlı olarak sanat tarihindeki yerini almıştı.

Moda, 1950 yıllarından itibaren bugünkü anlamdaki kodlarını yazmaya başlayarak uzun yıllar sürecek olan minimalizm akımını yaratmıştı.

Ancak 1980’li yıllara gelindiğinde bu akıma bir reaksiyon olarak doğan maksimalizm akımı, Gianni Versace, Jean Paul Gaultier, Christian Lacroix gibi tasarımcıların önünü açarak yeni bir döneme girmişti.

Christian Lacroix çalışırken, 1988

“Aşırılığın estetik anlayışı” olarak da adlandırılan bu akım, yaratıcılıkta limitleri zorlamak anlamına da geliyordu. Lacroix, Haute Couture defilelerine yansıttığı olağanüstü performansının karşılığını hazır giyimde bulamamıştı.

Gaultier ve Versace ise yarattıkları tarzları ile uzun yıllar moda dünyasında söz sahibi olacaklardı.

Moda devamlı değişim anlamına geldiğine göre yine bir minimalizm-maksimalizm savaşına doğru gidiyoruz kanımca!

Amerikalı tasarımcı Marc Jacobs sessiz lüks eğiliminden sıkılmış olacak ki 2024/2025 kış sezonu defilesinde, gri ve bej süper kaşmir takımları dışlayarak parlak renklerden oluşmuş pul-payetli, sahte kürklü bir koleksiyon tasarlayarak sessizliğini bozmuş oldu.

Marc Jacobs 2024/2025 kış sezonu defilesinden

Başkaldırının ayak sesleri Alessandro Michéle imzalı Valentino defilesinden geldi bu kez. Markanın yaratıcı direktör koltuğunda oturan Michéle, 1970’lerin pırıl pırıl parlayan burjuva kadınını resetleyerek tekrar podyuma atmış oldu 2025 yaz sezonu defilesi ile.

Alessandro Michéle imzalı Valentino defilesi

Dünyanın önde gelen trend öngörüsü sunan yayın organlarından biri olan Nelly Rody yayınladığı bir analizde, dünyada olup biten birçok güncel gelişmenin sanat ve modayı etkileme geleneğinin bozulmadığını ifade ediyor.

Nelly, Avrupa’nın son zamanlarda yaşadığı politik gelişmeler sonucunda, eski parlak günlerine özlem duyduğunu belirterek bu duygunun moda tasarımcılarına da yansıdığını belirtmiş.

Dünyada yaşanan olumsuzlukların deşarj olma duygusunu tetiklediğini ve bu nedenle trendlerde yeni bir maksimalizm patlaması yaşanmasının kaçınılmaz olduğunu dile getirmiş.

Kendi adını taşıyan markasını yöneten İrlandalı tasarımcı Jonathan Anderson’un 2025 yaz sezonu erkek koleksiyonu için müzik festivallerinden esinlenerek tasarladığı süper pozitif ve enerji dolu koleksiyon da yakın gelecekteki değişime bir ipucu niteliğinde.

Jonathan Anderson’un 2025 yaz sezonu erkek koleksiyonu

İskandinav estetik anlayışının minimalist kodları şimdilik rafa kalkacağa benziyor. Volüm ve kup anlayışında başlayan abartılı detaylar, emprime kumaşlara dönüş, zıt renkleri bir araya getirme gibi yeni arayışlar şimdilik lüks markalarının tasarım stüdyolarında tartışılıyor olsa da kısa sürede sokağa inme ihtimali büyük.

Gucci ve Louis Vuitton markaları ise son defilelerinde U dönüşünde olduklarını gözler önüne serdiler. Deri ürünlere uygulanan ve çoktandır out olan logo detayının tekrar canlanıyor olması belirli bir kesim tüketiciye göz kırpma niteliği taşıyor.

Lüks sektörünün 2024 yılının son üç çeyreğinde yaşadığı tüketici kaybını da göz önüne alırsak bu tarz dönüşüm isteğinin kaygılı olan tepelerdeki yöneticilerden geldiğini düşünmek de mümkün.

Mutlu hafta sonları...

Alex Akimoğlu kimdir?

Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü.

Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü.

London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı.

Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti.

2020 yılından beri T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Murakami imzalı Louis Vuitton çantalar 2025 yılını renklendirecek

Moda ve sanat ilişkisinin en başarılı örneklerinden biri olan Louis Vuitton ve Takashi Murakami iş birliği, 20 yıl sonra tekrar vitrinlerde. 2003 yılında gerçekleştirilen ikonik birliktelikten doğan çanta koleksiyonunda, markanın amblematik monogamı, Japon sanatçının dokunuşu ile renklenmiş, logomania çılgınlığının doğmasına neden olmuştu

Yolun açık olsun Mathieu Blazy

Lüks sektöründeki hareketlilik, spor camiası ve politika dünyasındaki baş döndürücü hamleleri aratmıyor. Modanın lider markalarından Chanel, uzun süren kulis arkası çalışmalarını sonuçlandırarak İtalyan markası Bottega Venetta’nın tasarımcısı Mathieu Blazy’yi kendi yaratıcı direktör koltuğuna oturttu. Yılın tasarımcı transferinde taşlar tek tek yerine oturtulmaya çalışılırken, Bottega Venetta’nın boşalan yönetmen koltuğuna Carven markasının İngiliz asıllı tasarımcısı Louise Trotter transfer edildi

Sinema platformlarından podyumlara “Noodle Boys” fırtınası

Androgyne, ince siluet, kırılgan çekicilik, bukleli saçlar, narin yüz hatları… Hollywood’un çizdiği ve “Noodle Boys” olarak tanımladığı yeni kuşak erkek aktör imajı modayı da etkiledi. Geleneksel kaslı fizik, keskin yüz hatları, güçlü maskülen erkek kodları saf dışı bırakılarak yeni bir döneme girildi

"
"