20 Kasım 2024

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması başlayan “yenidoğan çetesi” için hazırlanan iddianame, insan olan herkesin sinirlerini harap eden bir çürümüşlüğün belgesi.

Ortada iç içe geçmiş bir yolsuzluk ve cinayet şebekesi var.

Özel hastanelerin yoğun bakım ünitelerinde, tıbben gerek olmadığı halde entübe edilen, ilaç verilerek, fiziki şiddet kullanarak ölüme gönderilen bebekler için kurulan bu cinayet ve yolsuzluk şebekesini bir araya getiren motivasyon ise devletten para sızdırmak.

112 Acil Çağrı Merkezi’nde çalışan kişiler ile ortak hareket eden, 19 özel hastanenin adının geçtiği Yenidoğan çetesinin, para için hedef seçtiği kurum ise SGK.

Hani, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, EYT nedeniyle yükünün arttığını, mali disiplinin olumsuz etkilendiğini bütçe dengesinin sarsıldığını belirttiği SGK.

Hemşire Hasan Gök’ün SGK itirafı

Dün başlayan yargılamada Hemşire Hasan Gök, bu itirafı yaptı ve "Kimse hayrına bir şey yapmıyordu. Sosyal Güvenlik Kurumu'ndan (SGK) para almak için yatışlar uzatılıyordu." dedi.  

Bebekleri ölüme gönderen çetenin SGK’yı hedef seçmesi ise bu büyük ve köklü kurumun, Sağlık Bakanlığı ile özel hastanelerle yaptığı geri ödeme anlaşmalarına dayanıyor.

SGK İstanbul İl Müdürlüğü, iddianamede “suçtan zarar gören” olarak anılıyor. SGK’nın zarar görmesi ise hepimizin zarar görmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla şu anda haklı ve doğal olarak eleştirilerin odağında bulunan Sağlık Bakanlığı’nın yanı sıra; bebekleri öldüren ölüm çetesinin de para için hedef seçtiği SGK’nın da bu çürümüş sistemle kamuoyuna kapsamlı bir açıklama yapması gerekiyor.

SGK, bu iddianamenin ilk açıklandığı günlerde, geçen ay bir açıklama yapmış ve "yenidoğan çetesi" soruşturmasında adı geçen hastanelerden SGK ile sözleşmesi bulunanlara yönelik incelemenin 3 başmüfettiş ve 3 müfettişle yürütüldüğünü bildirmişti.

AA haberine göre, SGK açıklaması şöyleydi:

"Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 24 Kasım 2023 tarihindeki talebi üzerine kamuoyunda 'yenidoğan çetesi' olarak gündeme gelen konuyla ilgili 29 Kasım 2023 tarihinde inceleme Kurumumuzca başlatılmıştır. Savcılığın soruşturma yaptığı hastanelerden SGK sözleşmesi bulunan hastanelere yönelik gerekli incelemeler 3 başmüfettiş ile 3 müfettişimiz tarafından titizlikle yürütülmektedir. Sosyal Güvenlik Kurumu olarak, mevzuatımız çerçevesinde anlaşmamız olan hastaneleri yalnızca fatura ve mali yönden denetlemekteyiz."

SGK’nın sorumluluk sınırları

SGK açıklamasında, mevzuata göre anlaşma yapılan hastaneleri “yalnızca fatura ve mali yönden denetlemekteyiz” denilerek, alt metinde bu korkunç çetenin sorumluluğu azaltılmaya çalışılmış görünüyor.

Bunun gerçekten böyle olup olmadığını, iki satırlık değil daha ayrıntılı bir çalışmayla, görevlendirilen müfettişlerin inceleme sonuçlarının paylaşılmasıyla öğrenebiliriz.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı bir kurum olan SGK, 11 kişilik bir yönetim kurulu tarafından yönetiliyor. Yönetim Kurulu’nda sendikalar, meslek örgütlerinin yanı sıra Hazine ve Maliye Bakanlığı temsilcileri de yer alıyor.

Vatandaş olarak baktığınızda; sayıca çok, nitelik açısından da farklı kesimlerin (belki de tam olması gerektiği gibi) temsilcilerini bir araya getiren böyle bir yönetim kurulunun, daha etkili çalışması gerektiğini çalışabileceğini düşünüyorsunuz.

SGK’nın internet sitesine göre; ikisi Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen olmak üzere yönetim kurulu, şu isimlerden oluşuyor:

-Raci Kaya (Kurum başkanı ve yönetim kurulu başkanı)

-İsmail Ertüzün (Kurum başkan yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi)

-Murat Doğanay (Yönetim Kurulu üyesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nı temsilen)

-Celalettin Sıvacı (Yönetim Kurulu üyesi, Hazine ve Maliye Bakanlığını temsilen)

-Cebrail Yılmazer (Yönetim Kurulu üyesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nı temsilen)

-Nadir Yürüktümen (Yönetim Kurulu üyesi, işverenleri temsilen)

-Uysal Altundağ (Yönetim Kurulu üyesi, işçileri temsilen)

-Hüseyin Yüksel (Yönetim Kurulu üyesi, kamu görevlilerini temsilen)

-Şemsi Bayraktar Yönetim Kurulu üyesi, tarımda kendi nam ve hesabına çalışanları temsilen)

-Kazım Ergün (Yönetim Kurulu üyesi, kurumdan gelir veya aylık alanları temsilen)

-Bendevi Palandöken (Yönetim Kurulu üyesi, tarım dışında kendi nam ve hesabına çalışanları temsilen)

* * *

Yıllardır bazen ilaç, bazen tıbbi cihaz çeteleri tarafından suistimal ve yolsuzluklara muhatap olan SGK, şimdi de yenidoğan çetesi üzerinden ürperten bir yolsuzluğun hedefi olmuş görünüyor.

SGK’nın yetkileri, bağlı olduğu mevzuat; yönetim profili, yöneticilerin geldiği temsil ettiği kesimlerin yaygınlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın etkili otoritesi, bu çeteleri önleyecek kapasiteye fazlasıyla sahip. Bu nedenle, bu kadar köklü bir kurumun bebekleri kasten ölüme gönderen bir yolsuzluk şebekesiyle muhatap olmasını önleyecek mekanizmalar çalışmalı, çalıştırılmalıydı.

Bakınız, SGK’nın 146 sayfalık 2023 yılı Faaliyet Raporu’nda şöyle bir paragraf var:

İç kontrol sisteminin amacı; kamu gelir, gider, varlık ve yükümlülüklerinin etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde yönetilmesini, kamu idarelerinin kanunlara ve diğer düzenlemelere uygun olarak faaliyet göstermesini, her türlü malî karar ve işlemlerde usulsüzlük ve yolsuzluğun önlenmesini, karar oluşturmak ve izlemek için düzenli, zamanında ve güvenilir rapor ve bilgi edinilmesini, varlıkların kötüye kullanılması ve israfını önlemek ve kayıplara karşı korunmasını sağlamaktır.”

Belli ki, SGK’nın İç Kontrol sistemi, kendisinin kayda geçirdiği amacına uygun çalışamamış ya da çalıştırılamamış. Çalışsaydı herhalde bu korkunç çete varlık bulamazdı.

Doktor vekilden çarpıcı tespit

Sağlık Bakanlığı’nın bütçesi dünkü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü. Görüşmelerin başında Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun, muhalefet sıralarında protesto edildiği görüntülerin haberlerini izledik. Sonrasında, CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap söz aldı.

Kasap, çocuk sağlığı ve hastalıkları doktoru olarak konuştuğunu vurgulayarak şu önemli tespiti yaptı:

“İnsanlıktan nasibini almamış olan bu kitleyle Sayın Sağlık Bakanı, İl Sağlık Müdürüyken muhataptı. Hiç mi görmediniz ya? Bu gemi su alıyor, bu bariz, çok bariz. Kamuda 4 bin tane yatak var yenidoğan yoğun bakım yatağı, özel sektörde 8 bin küsur, aynısı yetişkin yoğun bakımda değil ve bunları denetlemiyorsunuz. Israrla diyorum, söylüyorum gece yüzde 90’ında korsan hekimler çalışan yoğun bakım üniteleri var. SGK anlaşmasını bugün feshetsin o özel hastaneler işlem yapamazlar, bu kadar basit.”

Buradan soralım:

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

Bu sorulara tam yanıt vermeden, yolsuzlukların kamu kaynaklarında yol açtığı tahribatı görünmez kılarak; EYT’yi, asgari ücreti, memur, emekli maaş artış oranlarını sorumlu tutarak hiçbir yere varamazsınız. Kimseyi de inandıramazsınız. Sonuç olarak, sorumluluğun nihai adresi iktidar politikalarıdır.

İster ihmal ister kasıt ister boş vermişlik. Arkasında yatan sebep ne olursa olsun, denetim açığı öldürür.

Yenidoğan çetesinin bize gösterdiği gerçeklerden biri de budur.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

Kirazlı-Halkalı hattı ihalesi nasıl üçe katlandı?

İBB’nin, AKP döneminde başlanıp bitirilemeyen, değiştirilen usuller, mahkemeler, iptallerle daha sorunlu bir hale dönüşmüş bir ulaşım projesi hakkında, kamusal ağırlığını kamu kaynakları dikkate alarak kamuoyunu ayrıntılı biçimde bilgilendirmesi gerekir

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Ağaç katliamı ile sponsorluk bir arada

Truva Maden'in hisseleri borsada işlem görseydi, sponsorluğun miktarını öğrenebilirdik. Çünkü ancak o zaman kendisini “halka” sorumlu hissederdi

"
"