01 Kasım 2024

İktidarın gündem “becerisi” ve 2025 bütçesi

Vatandaşın ayakta kalma savaşı verdiği, verirken yoklukla sınanıp ezildiği bu dönemde, asıl gündemin, yoksulluğun, açlığın, eşitsizliğin, başka hangi hamlelerle gölgelendiğini de izleyip göreceğiz

Tutuklanarak yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in şafak baskınıyla gözaltında olduğu saatlerde, TBMM’de de 2025 yılı bütçe kanun teklifi görüşmeleri başlamıştı.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ın hazır bulunduğu toplantıda, 2025 yılı bütçesiyle birlikte 2023 Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu ve Sayıştay Raporlarının geneli üzerine görüşmeler yapıldı.

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gün boyu süren oturumunda, ekonomik durum ve yeni verilerle ilgili birçok başlık uzun uzun konuşuldu. Ancak güçler ayrılığının kâğıt üzerinde kaldığı Türkiye’de gündemi; iktidarın, kendi arzusuna göre yazacağı bir yeni Anayasa’yı ihtiyaç diye dayatması ile muhalefeti dizayn etme hamlelerinin iç içe geçtiği bir atmosfer belirliyor.

Oysa vatandaşın yoksulluğunun, geçim derdinin, günü kurtarmaya çabalarken ezilmesinin biricik kaynağı olan bütçe tercihleri; bu niteliği dolayısıyla daha fazla, daha yaygın yaygın konuşulmayı hak ediyor. “Kaynak yok” ezberinin bir kandırmacadan ibaret olduğunun, devletin çok kaynağı olduğunun ancak bunu vatandaştan esirgendiğinin yüksek sesle ve sıklıkla anlatılması gerekiyor.

Ancak tıpkı bebek ölümleri gibi, tıpkı terör örgütü PKK’nın TUSAŞ’a terör saldırısı gibi, tıpkı çocuk, kadın cinayetlerindeki artış konularında olduğu gibi ekonomik sorunlar da iktidarın egemenlik kurduğu, kurabildiği gündem girişimlerinde gölgeleniyor.

* * *

2025 yılı bütçe kanun teklifinin geneli üzerine grup konuşmalarının yapıldığı çarşamba günü yapılan toplantıda dile getirilen bazı verileri aktaracağım. Kamu özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle gerçekleştirilen projelere ilişkin mali kaynak eleştirilerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan hem yanıt hem de değerlendirme geldi.

Yılmaz, KÖİ konusunda projeleri iki türlü analiz etmek gerektiğini söyleyerek şu değerlendirmeyi yaptı:

“Biri mali analiz, bütçeye ne getirdiği ne götürdüğü; ikincisi de ekonomik ve sosyal analiz. Maalesef biz genelde sadece mali analiz yapıyoruz, ekonomik-sosyal analizi yeterince yapmıyoruz. Şunu ifade etmek isterim: Bizden önceki dönemlerde 25,6 milyar dolarlık 72 proje yapılmış.  2002'den günümüze ise 77,1 milyar dolarlık 200 projenin sözleşmesi imzalanmış.”

Yılmaz devamında, 77,1 milyar dolarlık KÖİ projelerini şöyle savunuyor:

“Bunlar olmasaydı bugün Avrasya Tüneli olmayacaktı, Yavuz Sultan Selim Köprüsü olmayacaktı, Ankara Yüksek Hızlı Tren Garı olmayacaktı, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu, Menemen-Aliağa-Çandarlı Otoyolu olmayacaktı, Kınalı-Tekirdağ-Çanakkale-Balıkesir Otoyolu, Aydın-Denizli Otoyolu olmayacaktı, İstanbul Havalimanı olmayacaktı ve Çukurova Havalimanı olmayacaktı, yine baktığınız zaman, 13,4 milyar dolar yatırım tutarına sahip 28 bin 842 yataklı 18 şehir hastanesi olmayacaktı. “

Tahribattan tek kelime yok

Tahmin edebileceğiniz gibi Yılmaz bu savunmayı yaparken, KÖİ projelerinin bütçede yol açtığı tahribata dair tek kelime etmiyor. Ne bütçe yükünden bahsediyor ne de döviz üzerinden imzalanmış sözleşmelerin on yıllar sürecek ipoteğiyle ortaya çıkan kara deliklerden.

Tersine, TBMM tutanaklarına göre şöyle diyor Yılmaz 30 Ekim tarihli konuşmasında:

“Keşke daha fazlası yapılsaydı çünkü bugün yatırım maliyetleri geçmişten çok daha yüksek düzeyde. İyi ki o yatırımları yapmışız zamanında, o günkü maliyetlerle gerçekleştirmişiz ve o günden bugüne de hem ekonomimize hem sosyal hayatımıza katkı sunmuş bu projelerimiz. Bunun da altını çizmek isterim. “

Vergi harcamalarının dökümü

O toplantıdaki diğer bir önemli gündem maddesi vergi harcamalarıydı.

Özetle devletin alması gerektiği halde feragat ettiği vergileri ifade eden bu kavram, son günlerde sıkça tartışılıyor. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2025 yılı için, 3 trilyon 5 milyar TL olarak kayda geçen vergi harcamasına yönelik eleştirilere karşı “Sanki hepsi şirketlere olacak, firmalara olacak gibi bir algı oluşturuldu; hiç de böyle değil” diyor.

Vergi harcamasının ayrıntılarını bir liste halinde şöyle sunuyor:

- Yatırımların teşvik edilmesi için 536,1 milyar TL, bu şirketlere sermaye dediğiniz şey, yatırımlar olsun diye yatırımcılara verdiğimiz teşvikler.

-İkincisi, iş gücü piyasasının geliştirilmesi ve istihdamın teşviki için bu prim destekleri -işçilere istihdam artsın diye verdiğimiz prim destekleri- 876,8 milyar lira.

-Eğitim, sağlık ve sosyal amaçlarla engellilere, yaşlılara, şehit dul ve yetimlerine sağladığımız destekler 259,2 milyar TL

-AR-GE, yenilik ve tasarım faaliyetlerinin teşvik edilmesi için 147,3 milyar TL

-Tarımsal faaliyetlerin teşvik edilmesi için 199,8 milyar TL

-Yatırım ortaklıkları ve fonları aracılığıyla yatırımların artırılması, TL tasarruflarının teşvik edilmesi için 816,7 milyar TL

-Altyapı, enerji ve ulaştırma ve diğer kalemler için 169,3 milyar TL

Asgari ücret istisnası

Listede, 2025’te insanca bir artış yapılıp yapılmayacağı merakla beklenen asgari ücret için bütçede belirlenen istisna da yer alıyor. Yılmaz, asgari ücret için yapılan vergi harcamasını 810,4 milyar TL olarak belirttikten sonra, tek başına bu kalemin, toplam vergi harcamasının yüzde 27’si olduğunu söylüyor.

* * *

Meclis’te bütçe maratonu yeni başladı ve önümüzdeki iki ay boyunca sürecek. Bu süre boyunca, her gün “yok” denilen “az” denilen kaynakların nerelere nasıl harcanacağını okuyup dinleyeceğiz.

Vatandaşın ayakta kalma savaşı verdiği, verirken yoklukla sınanıp ezildiği bu dönemde, asıl gündemin, yoksulluğun, açlığın, eşitsizliğin, başka hangi hamlelerle gölgelendiğini de izleyip göreceğiz.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

Yazarın Diğer Yazıları

Kirazlı-Halkalı hattı ihalesi nasıl üçe katlandı?

İBB’nin, AKP döneminde başlanıp bitirilemeyen, değiştirilen usuller, mahkemeler, iptallerle daha sorunlu bir hale dönüşmüş bir ulaşım projesi hakkında, kamusal ağırlığını kamu kaynakları dikkate alarak kamuoyunu ayrıntılı biçimde bilgilendirmesi gerekir

Sağlık çıkmazı ve bütçe

Vatandaşın sağlığı, 20 yılda kamu sektörüne göre iki kattan fazla büyüyen bir özel sağlık sektörüne emanet. Yani şirketlerin çıkarlarına...

Denetim açığı öldürür

Kamuda 4 bin yatak varken, özel sektörde 8 bin yenidoğan yoğun bakım yatağı var mı? Özel hastanelerdeki yenidoğan yoğun bakım üniteleri etkili denetimden geçiyor mu? SGK, anlaşmaları gözden geçiriyor mu?

"
"