03 Eylül 2024

Aoki, Ueda ve Japonya’da teknolojik gelişme

Japonya’nın sanayi üretimi yeni teknolojilerle hızla yükselmiş. 15-20 yıl içinde ihracatta sanayi ürünlerinin payı yüzde 15’lerden yüzde 60’lara, 70’lere çıkmış. Bunlar, Osmanlı’nın yapmayı bile düşünmeyip, Atatürk’ün cesaretle yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını anımsatmıyor mu?  

Türkiye’nin makro düzeydeki üretim, gelir ve harcama verileri açıklandı. Beklendiği gibi, geçtiğimiz çeyrek yılda büyüme yavaşladı, yatırımlar azaldı. Bazı politikalar sürerse, bu eğilim de sürecek.

Bugün de enflasyon açıklanacak, yine beklenen olacak ve TÜİK yıllık TÜFE enflasyonunu yüzde 50 dolayında açıklayacak. Belki biraz altında bile olabilir. Bu nedenle bu konulara girmeyip başlıktaki üç konuyu ele almak istedim.

Başlıktaki konular Japonya, bu ülkenin iktisat politikaları ve Türkiye’ye yansımaları ile ilgili. Neden Japonya? Çünkü bu ülkenin Türkiye Cumhuriyeti ile olan diplomatik ilişkisi 100 yıl önce, Ağustos 1924’te Lozan Antlaşmasını onayladıktan sonra başlıyor.

Diplomatik ilişkinin 100’üncü Yılı nedeniyle önce Japonya’nın önde gelen değerli iktisatçıları Prof. Masahiko Aoki ve Prof. Kazuo Ueda ile olan anılarımı kısaca aktarmak istiyorum. Bu anıları paylaşmamı öneren değerli meslektaşım Prof. Ertuğrul Tokdemir.

Sonra Japonya Merkez Bankası başkanının bazı yakınmalarını, daha sonra da Japon sanayileşme ve teknolojik ilerlemesinin başlangıcını ele almak istiyorum.

Prof. Aoki ve Prof. Ueda

Japonya’nın önde gelen iktisatçılarından Prof. Aoki’yi önce gıyaben tanıdım. 2005’te Fas’ın Marrakesh kentinde Uluslararası Ekonomi Birliği Kongresi vardı. Bu birliğin bir sonraki 2008-2011 dönemi için başkan ve yönetim kurulu üyeleri de seçilecekti.

Başkanlık için iki aday vardı. Birisi Prof. Aoki, diğeri Büyük Britanya’dan idi (adını yazmak uygun gelmedi). Toplam 55 üye ülkeden 19 katılım vardı. Ülkelerin alfabetik sırasına göre hem sözlü hem kağıda yazarak oy kullanıyorduk.

Kurala göre adaylar salonda bulunamıyorlar, haliyle oy kullanamıyorlardı. Son sırada Türkiye temsilcisi olarak ben vardım. (ABD ve Britanya temsilcileri nedense toplantıda yoktu.) Sıra bana geldiğinde 9 oy Aoki’ye, 9 oy diğer adaya verilmişti.

Bir sıra önümde oturan İtalyan temsilci Prof. Fiorella Kostoris, Aoki’ye oy vermemi işaret ediyordu. Kostoris, Avrupa Merkez Bankası Yönetim Kurulu üyeliğinden ve Basel Komitesi Başkanlığından yeni ayrılmış olan ünlü merkez bankacı Tommaso Padoa-Schioppa’nın eşiydi.

Padoa-Schioppa’nın bu görevlerden ayrılış nedeni siyasi idi. Yeni kurulacak olan Romano Prodi hükümetinde Ekonomi ve Finans Bakanı olacağı söyleniyordu.

Prof. Kostoris İtalyan gezetesi “Il Sole 24 Ore”de iddialı köşe yazıları yazıyordu. Kendi anlattığına göre, “İtalyanlar çok tatil yapıyor” başlıklı bir köşe yazısı büyük gürültü koparmıştı. Kısacası, hem kendisi, hem eşi İtalya’da oldukça etkili idiler.

Ben zaten Prof. Aoki’ye oy verme kararında idim. Oyumu açıkladım, Aoki kazanmış oldu. Japon adayın kazanmasını istiyorduk çünkü gerçekten değerli bir iktisatçı idi ve bu tür platformlardaki Anglo-Sakson hakimiyetine giderek artan tepkimiz vardı.

ABD ve Britanya’nın yardımları ile süren Filistin katliamından sonra bu tepkinin yine yükselmesi beklenir.

Prof. Aoki’yi sonra 2008’de İstanbul’da yaptığımız kongrede şahsen tanıdım. Kendisi anlattı; Tokyo üniversitesinden 1962’de mezun oluyor. Öğrenciliğinin başlangıcından itibaren Marksist bir öğrenci grubu içinde yer alıyor. Grubun adı Komünist Ligi.

Aoki, bu grubun ürettiği yazılı belgelerin yazarı durumunda. Marksist kuramsal yazılar da yazıyor ve dergilerde yayımlanıyor. ABD ile imzalanmak üzere hazırlanan Güvenlik Antlaşmasına karşı “bitmeyen” gösteriler yapıyorlar ve bir gösteride yaralanıyor.

Aoki mezun olduktan sonra Tokyo Üniversitesine araştırma görevlisi olarak giriyor. Sonra bursla ABD’ye gidiyor. Doktorasını bitirince akademisyen olmaya karar veriyor, Stanford Üniversitesine kabul ediliyor ve “benim radikallik dönemi böylece bitti” diyor.

(Belirtmeyi unuttum; yukarıda adını verdiğim İtalyan melektaşımız Prof. Kostoris de İtalya’daki öğrencilik yıllarında komünist öğrencilerin eylemlerine ve toplantılarına katılıyor. Ancak kendisine şüphe ve alay ederek bakıyorlar, çünkü eylemlere ve toplantılara babasının aldığı Alfa Romeo spor araba ile gidiyor.

Kostoris de ABD’de doktora yapıp önce kendi ifadesiyle “pembe”ye, sonra “liberal”e dönüşüyor. Kostoris, 2003’te kaybettiğimiz değerli iktisatçımız Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Murat Sertel’in de doktorada sınıf arkadaşıdır.)

Aoki’yi önce İstanbul’da 2008’de, sonra Kıbrıs Girne’de 2010’da düzenlediğimiz ve davet ettiğimiz konferanslardaki sohbetlerde tanıdım. Mütevazi, yardımsever bir kişi idi. Diğer Japon iktisatçılardan anladım ki, Japonya’da çok seviliyordu. Kurumsal İktisat ve Firma Kuramı konularında birçok yayını vardı.

Bu yayınlarda, kendisini öne çıkaran oyun kuramı (game theory) kullanıyordu. Aoki ile konuşmalarımızda Japonya-Türkiye ilişkileri önemli yer tuttu. Japonya’nın 1870’ler sonrası sanayileşme deneyimini ve kurumsallaşmayı okumamı önerdi. Kitaplar yolladı.

Japonya, 2003’ü Türkiye Yılı ilan etmişti. Türkiye de 2010’u Japonya Yılı ilan etti.

Bunu dikkate alarak, Prof. Aoki ile de haberleşerek, Girne’deki 2010 konferansında “Japonya Yılı Oturumları” düzenledik.

Prof. Aoki, Japonya’dan önemli iktisatçılar davet etti. Bu iktisatçılar Japonya’nın o dönemdeki ekonomisini ve özellikle para politikasını anlattılar, tartıştılar.

Miktarsal gevşemenin ve sıfır faiz politikasının Japonya’da iyi işlemediğini anlattılar.

Para politikasını anlatan kimdi biliyor musunuz? Bugünün Japonya Merkez Bankası Başkanı Prof. Kazuo Ueda.

Prof. Ueda 2023 Nisan ayında başkan oldu ve göreve başlar başlamaz sıfır faiz politikasına son verme kararı aldı. Zaten artık dünyada enflasyon sıçraması vardı ve başlıca merkez bankaları faiz yükseltmişlerdi.

Ayrıca bir sorun daha vardı; Japonya’nın sıfır faiz politikası para ticareti (carry trade) yapanları teşvik ediyor, uluslararası piyasalara daha çok Japon Yen’i sürülüyor ve Yen değer kaybediyordu. Bu da ithalat fiyatları yoluyla enflasyonu yükseltiyordu. Japonya Merkez Bankası yine faiz arttırabileceğini ilan etmiş durumda.

Prof. Ueda’ya kutlama mesajı gönderdim ve saatler içinde yanıt verdi. Çok disiplinli ve çok çalışkan birisi olduğu zaten biliniyor. Keşke kendisini davet edebilsek ve para ticareti konusunu bir de kendisinden dinlesek ne iyi olurdu.

Prof. Aoki’ye geri döneyim. Kendisi 2011’de Uluslararası Ekonomi Birliğinin 2011 kongresini Çin’de, Beijing’de düzenledi. Orada sunulan bildirilerden birkaç tanesinin derleyiciliğini (editörlüğünü) yaptı. Bu süreç yıllarını aldı.

Ortak toplantılar yapacağız diye haberleşirken, 2015 bahar sonlarında hastalandığı haberi geldi. Sonra Stanford Üniversitesinden bir öğrencisi öldüğü haberini verdi. Gribal enfeksiyon akciğerine inmiş ve tedavisi olamamıştı. Gerçekten çok yakınım vefat etmiş gibi üzüldüm.

Japonya’nın 1870’ler sonrası sanayileşmesi ve teknolojik ilerlemesi

Prof. Aoki’nin önerisini yerine getirmeye çalışıp Japonya’nın 1870’ler sonrası sanayileşmesini ve sonra teknolojik ilelerlemesini anlamaya çalıştım. Çok kısa bir özet verip bu konya başka zaman devam etmek istiyorum.

O dönemin Japonya hükümeti, sanayileşme hedefi için, firmaların yapamadığını görüp, teknoloji bilgisi transfer etme kararı almış. Çünkü sanayileşme için “teknoloji okuryazarlığı” gerektiğini görmüş; yoksa yeni teknolojiler hazmedilemez demiş. 

Teknoloji okuryazarlığı için iki koşul sağlanmış.

1) Teknolojiyi özümseyecek genel bir eğitim seferberliği yapılmış, özellikle teknoloji dersleri konulmuş.

2) Avrupa’daki İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerden teknoloji kitapları ithal edilmiş.

3) Bu kitapların Japonca’ya tercümesi yaptırılmış.

4) Tercüme yapılırken Japonca’da karşılığı olmayan teknoloji kavramlarının Japonca’sı bulunmuş. Bunlar öncelikle öğretilmiş.

5) Bütün bunların finansmanı nasıl yapılmışmıyor mu?  Çoğunlukla büyük toprak sahipleri vergilendirilerek.

Sonuçta Japonya’nın sanayi üretimi yeni teknolojilerle hızla yükselmiş. 15-20 yıl içinde ihracatta sanayi ürünlerinin payı yüzde 15’lerden yüzde 60’lara, 70’lere çıkmış.

Bunlar, Osmanlı’nın yapmayı bile düşünmeyip, Atatürk’ün cesaretle yaptıklarını ve yapmaya çalıştıklarını anımsatmıyor mu?  

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ücretler ve enflasyon

Enflasyonun nedeni yanlış politikalar uygulatan ve uygulayanlar olduğuna göre, hiç olmazsa kendi “itibar” harcamalarından ve hatta ücretlerinden bir ölçüde vazgeçemezler mi? Bütçe açıkları gösteriyor ki, tam tersine davranıyorlar ve bedelini düşük ve sabit gelirli yoksul halka ödetiyorlar

“Para politikası etkisinde uzun ve değişken gecikmeler” ve Türkiye

Parasal aktarım mekanizması, para politikasının, bir değişiklik sonrasında, ekonomideki diğer değişkenleri etkileme sürecidir. Para politikası değişikliği ise genellikle kısa vadeli politika faizinin değişmesi, enflasyon ortamında yükselmesidir

Devletin işlevsizliği ve kırılganlığı neden artıyor?

İktidar ve destek veren diğer siyasi partiler yaptıkları eylemlerle ve icraatlarla devletin kırılganlığını sürekli yükseltiyorlar. Farkındalar mı bilmiyorum. Bunun elbette ekonomik, sosyal ve siyasi etkileri de olacaktır

"
"