31 Temmuz 2022

On iki kalın ayağa oturan yirmi kubbe ile örtülü dergâh: Kapalıçarşı

Tarihi, barındırdıkları, yaşattıkları, mimarisi ve ekonomideki çok önemli yeri ile Kapalıçarşı

Çok önemli işlevsellikleri olan çarşılar, özellikleri ve yapılan işlerin mistik duygularla üretiminden yola çıkılarak İslam dünyasında önemli bir yer tutarlar.

Kapalıçarşılara antik Roma'da da rastlanır; Hadrianus Çarşısı örneğin.

İstanbul'un tarihi çarşılarından en büyüğü Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı, Bursa'da Uzun Çarşı, Yıldırım Bedesteni, Edirne'de Arasta, Alipaşa Çarşısı gibi birkaç yönden girişi ve çıkışı olan bu çarşılar şehirlerin kalbinin attığı yerlerdir.

Düğünler, yılbaşı ve bayram alışverişleri, altınlar ve çeyiz alışverişleri, baharat, kuruyemiş gibi tüm büyük küçük alışverişler için gidilir.

Sadece turistik değil, yerel halkın da ihtiyaçlarını karşıladığı, her eşyayı bir arada bulabildiği, serin, esnafça duygularla hareket edilen, samimi ve güçlü alanlardır.

Osmanlı Devleti'nin toplumsal ve ekonomik yaşamında önemini her zaman koruyan Kapalıçarşı, Büyük Çarşı olarak da bilinir. Nuruosmaniye ve Beyazıt Camileri ile Mahmutpaşa arasında konumlanmış olması, tüm alışverişlerin ve ticaretin döndüğü alanların ortasında olması ile de ''Kapalıçarşı'ya uğrayalım'' sözünü her zaman dile getirmemizi sağlar.

Bedestenin dört kapısından biri üzerinde bir Bizans arması vardır. İç Bedestenin doğusunda yer alan Yeni Bedesten, Osmanlı Mimari'sinin ilk anıtsal yapılarındandır. Ahşap dükkanlar, yangınlarda yok olup yenilenmiştir. Çarşının ara yolları kagir tonozlarla örtülüdür. 32000 metrekare olduğu kaynaklarda var olan Kapalıçarşı, 65 sokak, iki bedesten, 4500 dükkan, 2200 dolap (kıymetli eşyaların saklandığı kasa)1 han, 1 Camii10 mescit, 16 çeşme, 2 şadırvan, 1 sebil, 1 kuyu, 1 türbe ve farklı iş kollarının yapıldığı 24 han.

Sahaflar...

Dergâh değilse nedir.

İçinde yapılan işlere bakarsak, birçok kişinin üretimine yabancı olduğunu, belki de ilk kez duyduğunu bildiğimiz minicik atelyelerden simsiyah ellerden çıkıp pırıl pırıl bir gümüş tepsi veya pırlantalı bir mücevhere dönüşme hikâyesine ancak mistik süreç diyebilirim.

Zanaat ile tanımlanan bu işlerden bazıları, Krikor Usta ve oğlu Raffi Gobel'e geçen sıvama işlerdir.

Ermenilerden gelen, yeni usta yetişmeyen, yüzlerce yıllık iş. Kalıcılar Han'daki bu atelye son yıllarda gittiğimizde 65 yıllık idi.

Aram Usta. Diyarbakırlı. Balık gözü, Pave mıhlama, 5 güverseli, Karalam, diye mıhlama tekniklerini anlatıyor.

Kum döküm diyince Avedis Tekiroğlu.

Telkari Ustaları genelde Mardin, Süryaniler. İbrahim Asil. Hayatta değil, Dedesi Yunan asıllı imiş ve bu işi dededen öğrenmiş.

Minecilik. Renkli cam ile yapılan mine işinin gerçeği. Minik altın pullarla yapılan, dünyada en iyi İsviçre ve İtalya'da yapılan gerçek mine işi, boyama değil.

Sandıkçılar. Çeyiz sandığı yapan, Maraş ve Gaziantepli ustalar. Ahşap yeşil ve bordo sandıklar üzerine incecik pirinç levhaları çivi ile çakarak desen yapan, kilit koyup boy boy sergileyen Mustafa Usta. Artık hayatta değil ve bu işi yapan yok, ama bir yere kaydetmekte yarar var.

Bu teknikle yapılan başka işlere kaynak olan ustalar, zanaati yaşatan ve şimdi zanaat-tasarım ilişkisini yürüten çok önemli atelyeler.

Mes yapımı. Fes yapımı. Sırmacılar. Altın gümüş eritme ocakları, ramatçılar.

Karagöz Hacivat yapımı,

Antikacılar,

Yorgancılar,

Çukur Muhallebici...

Hemen Çarşı'nın çıkışında pilav, soyulmuş salatalık satanlar. Şimdilerde ise karpuz bile.

Uzun çarşı. Mercan. Tesbih oklava beşik yapanlar. Polis asker üniformaları ve aksesuarları satan dükkanlar. Askere gidecek olan tüm insanların mutlaka gidip alışveriş yaptığı dükkanlar ve doğal olarak bu giysilerin metal düğme, aksesuar, arma gibi işlerini üreten atelyeler de buralarda bulunur. Biraz daha indiğinizde Hasır tabure üretenler, yufka sehpaları.

Rüstem Paşa Sarayı'na sayfalar yetmez.

Rıza Paşa Yokuşu ve kalıpçılar. Bezler. Boyalar...

Esansçılar. Göz boncukları satıcıları. Dükkan kapılarına asılmış dizi dizi tesbihler. Plastik. Evet ama renkli.

Biraz daha aşağılara indiğinizde, sobacılar denilen kısım. Hasır seccadeler, sobalar, borular. Şimdilerde kağıtçılar, yılbaşı süsleri, kutu satanlar.

Mısır Çarşısı'nın girişinin sol tarafında kuşçular, çiçekçiler, toprak ve yem satanlar.

Mısır Çarşısı'nın sağ tarafında peynir zeytin gibi Türkiye'nin her yerinden getirilen, aradığınız her gıdayı bulabileceğiniz satıcılar.

Kapalıçarşı ile Mısır Çarşısı bir şekilde ayrılmaz ikili. Ya giderken ya dönerken içinden geçilen baharat kokan, aydınlık, renkli, cıvıl cıvıl Mısır Çarşısı.

Tarihi, barındırdıkları, yaşattıkları, mimarisi ve ekonomideki çok önemli yeri ile Kapalıçarşı.

İçindeki işlerin üretimi ancak bir dergah anlatımı ile yaşatılabilecek tarihi Kapalıçarşı.

Esmer Erdem

Esmer Erdemsanat tarihçi bir anne ile ressam bir babanın kızı olarak Ankara’da doğdu.
Sanatsal projeler ve sanatsal üretim alanında yoğunlaştı.

Hayatında iz bırakan en önemli dönemi“Urart Okulu” denilebilecek sistem ve Mehmet Kabaş’a borçlu olduğunu vurgular.

Müze replikaları ve özel tasarım ürünlerle markaların üretiminde çalıştıuzun süre DÖSİMM (Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmesi Merkez Müdürlüğü) için heykeltakı ve sanatsal obje üretti; dünya turizm fuarlarında 300 parçalık Eski Hitit'den günümüze kadar gelen Anadolu Uygarlıkları Replika Koleksiyonu’nu sergiledi.

Armaggan mağazalarının kuruluşmarkalaşma ve konsept sürecinin belirlenmesinde yer aldı"luxury handcraft" akımının Türkiye'de başlatılmasının öncülerinden oldu. Tüm atölye ve tasarım-üretim ekibinin oluşumuHereke tezgâhlarında Osmanlı kumaşları dokumasına kadar giden kültürel süreci kurdu. Gaziantep Tasarım Mağazası ile ‘kutnu kumaş’ın kullanım alanlarını genişleterek dünyaya tanıtılmasında rol üstlendi.

Edirne TasarımZeugma Müzesi koleksiyonuCumhurbaşkanlığı özel hediyeleriAnkara CSO tasarım mağazasıAtatürk Kültür Merkezi tasarım mağazası ile birçok kurum ve kuruluşta statü hediyeleri üretimi gibi iş ve sanat projelerinde yer aldı.

Esmer Erdem Sanat Tasarım Üretim Şirketini kurduçalışmalarına İstanbul ve Bodrum'da sürdürüyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Semboller ve renkler

Has yaratıcılık budur bence.. Renkler ve sembollerle oynayanların ilkesi ile yaşanacaklar.. Bir anlamda duyguları, duyarlılıkları, hazları, umutları öznel biçimde kurgulamak.. 

'Günlük!' diye başlayan yazılar..

Anılar gelir, aslında kendi kalakalmışlığına ağlarsın; varken hiç düşünmediğin olayları, birlikte geçirilen zamanları anımsarsın..

Özgürlük üzerine..

Acıdan, ayıplardan, baskılardan, hayata dayatılan engellerden ne zaman korkulmaz ve özgürleşilir?