"Ve dünya öyle büyük,
Öyle güzel
Öyle sonsuz ki deniz kıyıları
Her gece hepimiz
Yanyana uzanıp yıldızlı kumlara
Yıldızlı suların türküsünü dinleyebiliriz..."
Nâzım Hikmet'in "Taranta Babu'ya Mektuplar" eserinden tek perde olarak uyarlanan, Harun Güzeloğlu'nun yönetip Cansu Fırıncı'nın oynadığı Taranta Babu, bizlere mektupların canlandığı bir "Clown deneyimi" sunuyor.
İsimsiz bir kiracının bir odada bulduğu mektuplar, bu kiracının mektupları yazara yollaması, mektupların içeriği ve işte "Ah, Taranta Babu!.."
Clown'ın Taranta Babu'ya yazılan mektupları okuması, sayfaları seyircilere vermesi ve aynı zamanda bahsedilen dönemin ülkesini gözümüzde gerek ışıkla gerek tek kişilik gösteri ile canlandırması, oyunun ana ögelerini oluşturmakta.
Kostüm tasarımı Nazan Celebci'ye ait olan sahnelemede Clown oyun kişisi seyirciye mektupları aktarıyor. Hem oyunun lineer çizgisi içinde ilerleyen süreci hem de mektupların bize anlattığı hikayeleri ve kişilere seslenişi peşpeşe görme şansını yakalıyoruz. Yalnızca uzağa ve uzaktaki eşe bir mektuptan da bahsedilmiyor; gergin bir döneme bir yabancı gözünden, öteki olarak bakma penceresi de aralanıyor seyirciye…
Fırıncı'nın kullandığı aksesuarlar da anlatıma hizmet ediyor. Özellikle düdük ile gerçekleştirdiği konuşma sahnesi, seyirciden epey etkili reaksiyon alıyor.
Sahnelemede mektuplara gelen kısma dek yer yer kopukluk görünse de belli ki bu, yönetmenin tercihi. Boş sahne; ışık tasarımına uygun olacak şekilde değerlendirilirken, oyun kişisinin hareketleri de oyunu durağanlıktan alıyor.
Oyunu durağan olmaktan ve kulağa düz bir melodi gibi gelecek olan konuşmalardan kurtaran bir diğer etmen de şüphesiz ki sahnelemede tercih edilen ve Fırıncı'ya emanet edilen zor roller. Kendisi aynı zamanda bizi "eğlendiren" ama gerçekleri şirin bir jestin ardına saklayan Clown… Ve bu, gerçeklerle birlikte acıyı da yüzümüze vurmak için iyi bir yöntem. Mektuplara ses veren ve seyirci ile paylaşan da o. Üstelik faşizmden bahseden ve "Taranta Babu!" diye iç çeken de...
Clown fikri, seyirci ile metnin arasına da mesafe koyuyor. Seyirci, "izleyen-ortak" olma konumunu sahnedeki ile paylaşırken, empati ve hasret duygusunu da canlı tutuyor.
Oyun başladıktan sonra sahneye duyuru ile girilmesi ilk dakikadan itibaren dikkatleri üzerinde topluyor Fırıncı'nın… Ve seyirci, bu oyun kişisine oldukça meraklı! Sahne akarken ondan bir mektup almak isteyen de çok, o seyirci arasında gezinirken onunla gözgöze gelmek isteyen de.
Faşizmi, Clown gerçekliğinde ve şiirsel bir anlatı ile deneyimlemek isteyenler ajandalarına bu oyunu mutlaka not etsinler!..