02 Şubat 2025

Baletler neden paytak yürür ve neden pointe çıkmaz; İstanbul Devlet Opera ve Balesi baş dansçıları anlatıyor

“Bazen çok fazla oluyor, alkışı kesmek istiyorum. Şöyle kesiyorum; alkış devam ederken ben başlıyorum. Şef ile olan iletişimle müziği bir şekilde başlatıyorum. Çünkü konu daha yeni başladı, oradaki akış devam etmeli”

M. Çağatay Özmen | Fındıkkıran balesi

Opera, bale ve klasik müziğin perde arkasına, yaratıcı süreçlerine ve sahnelenen hikâyelere tanıklık ettiğimiz T24’ün yeni serisinin ilk bölümünde opera sanatçısı Güneş Uluçay’dan opera sanatçısı olmayı dinlemiştik.

Opera, bale ve klasik müzik dünyasını keşfetmek için başladığımız söyleşi serimizin ikinci bölümünde ise İstanbul Devlet Opera ve Balesi baş dansçıları Batur Büklü, Büşra Ay ve M. Çağatay Özmen; bale sanatını, eğitimini, iş imkanlarını ve Türkiye’de bale sanatçısı olmayı anlatmıştı.

Serinin bu üçüncü bölümünde ise Büklü, Ay ve Özmen’den pointe çıkmak, point kırmak, yükseğe zıplamak, sahnedeki paytak yürüyüşlerinin anlamını ve temsillerdeki ara alkışın performansa etkilerini dinledik.

- Point, pointe çıkmak ve point kırmak nedir?

Büşra Ay: Point, normalde patikten farklı olarak daha sert bir materyale sahip bir bale ayakkabısı. İlk başta başlarken patik dediğimiz ya da çocukların pis pisi olarak bildiği şeyle başlayıp, pointe çok daha sonra geçiyoruz.

Çünkü ayak formunun kuvvetlenmesi, eklemlerin sağlamlaşması gerek ve öncelikle teknik olarak pointe çıkmayı öğrenmek gerekiyor. Sonrasında pointi kullanıyoruz, pointin ise patikten farklı olarak ucu sert. Siz pointe çıktığınız zaman, parmak uçlarınız içinde dik bir şekilde duruyor ve bu da sizin pointin üstünde durmanızı sağlıyor. Pointi yarım olarak da kullanabiliyoruz. Erkekler patik kullanıyor, kadın dansçılar point kullanıyor. Çoğu eserde point kullanıyoruz ama modern eserler de patik ya da çorap tarzı şeyler de kullanabiliyoruz.

Point kırmak ise, bir sürü farklı point modeli ve markası var. Bizim kurumun anlaştığı point markası plastik. Eskiden pointlerin içinden çuvallar, gazete parçaları, yapışkanlar çıkardı ve onları bir araya getirip point formuna getiriyorlardı. Onları kırmamız gerekiyordu yani pointi yumuşatmak gerekiyordu. Pointi gerçek anlamda kırmıyoruz. Ama yumuşatıyoruz ya da ıslatıyoruz ve ayağımıza uygun bir forma getiriyoruz. Fakat yenileri plastik olduğu için bunları kırmaya gerek kalmıyor. Ayağımız zaten giydikten sonra o şekli yavaş yavaş alıyor. Kırılma gibi bir şey yok bunlarda.

- Pointe çıkmak ise parmak uçlarınızda yürümek anlamına mı geliyor?

Büşra: Evet, point aslında parmak ucuna yükselmek. O sırada gerçekten bütün bedenimizin ağırlığını aslında parmaklarımız taşıyor.

Büşra Ay

- Erkek bale sanatçıları pointe çıkmıyor mu?

M. Çağatay Özmen: Yok, erkek bale sanatçıları pointe çıkmaz. Çünkü erkek bale sanatçıları sahne üstünde çoğu zaman eşlikçidir.

- Eşlikçi ne demek?

M. Çağatay: Partnersin yani sen öndeki bir objenin güzelliğini göstermeye çalışan bir sanatçısın. Tabii ki gözüküyorsun. Onun da bir sürü estetik duruşu, pozisyonları var ama sen öndekinin bedenini güzel göstermeye çalışıyorsun. Yani çok abartı olabilir belki ama her seferinde bir nevi heykel yapıyorsun, poz verdirtiyorsun. Balerinler için en önemli şeydir o. Çünkü çok yüksek nabızlarda performans verirken, arkasındaki partnerine güvenebilmeli. Bu yüzden erkekler çoğu zaman eşlikçidir.

Erkeklerin tabii ki kendi soloları, oyunculuklarını göstereceği yerler vardır. Ama balede her zaman balerinler ön plandadır. Selamda da her zaman balerinler öndedir. Bunda da gocunacak, alınacak bir şey de yok. Bunun kabulü bu.

Büşra Ay ve M. Çağatay Özmen | Giselle balesi

Genç erkek sanatçılar bundan da kopuyorlar. Konservatuarlarda, temsillerde kendilerini öne çıkarmanın peşindeler. Hayır senin öne çıkarmana gerek yok. Senin öne çıkacağın vakit, sen işini bitirdikten sonra gelecek. Çünkü balede öyledir.

La Bayeder, Don Kişot gibi bütün hepsinde metot aynıdır. Birlikte büyük bir dans yapılır, ondan sonra ilk erkek gelir solosunu yapar. Bu aslında erkek için de bir güç gösterisi diyebiliriz. Çünkü tek elinize kaldırıyorsunuz, indiriyorsunuz, hiçbir şekilde bir şeyler sekmemeli, her şey canlı olmalı. Canlıdan da ziyade aşağıda çalan canlı orkestranın müziğinin temposunda onun kalkıp inmesi gerekir.

Mesela sen üç saat provanı yaptın, her şey hazır. Sahneye bir çıktın ve o günkü baş kemancı değişti, prova almayan geldi. O zaman sen ne yapıyorsun? Ona göre hareket etmeye çalışıyorsun. Ama senin solonda var. Kendini gösterebileceğin o zaman. Bir dakika, bir buçuk dakikalık. Olaylar silsilesi orada gerçekleşecek. Orada işte erkeklerin teknik hareketleri, zıplamaları, zıplamalarından ziyade inişleri çok önemli.

- Yükseğe zıplamak ne kadar önemli?

Batur Büklü: Çok önemli. Çünkü illüzyonu sağlayan havada olmak. Michael Jordan’ın ne kadar zıpladığı nasıl önemliyse bir baletin veya balerinin de zıplaması çok önemli. Çünkü ne kadar havada uzun ve yüksek kalırsanız figürleri o kadar rahat sergileyebilirsiniz.

Batur Büklü | Giselle balesi

- Sahnedeki yürüyüşünüzün bir anlamı var mı?

Batur: Yürümeye çalışıyoruz evet. Halk dilinde paytak yürüme çalıştığımız bir şey. Daha geniş daha büyük duruma amacıyla yaptığımız bir şey. Nasıl yürürken göğsünü açarsın, daha dik bir şekilde kral ya da prens gibi yürürsün o da öyle bir şey aslında bizim için.

Bizim baledeki çalışma disiplinimiz hep açık olma ile ilgili. Daha geniş göğüslerle durma, dizlerin dışarı doğru dönmesi, kasıkların açık olması, esnek olması… O yüzden hep açık yürürüz.

- Bale sanatında başarının son noktası baş dansçı olmak mıdır?

Batur: Küçük rollerde sonrasında daha büyük rollerde ufak ufak şans veriyorlar. Şansını eğer iyi değerlendirebiliyorsan onlar büyüyor ve daha fazla rol almaya başlıyorsun. Dansçı için bu bir sabır işi çünkü stüdyoda iki kişiyle ya da üç kişiyle çok fazla zaman geçirmen, aynı hareketi binlerce kez tekrarlaman lazım. Mükemmel hiçbir zaman olmuyor ama en iyisini yapana kadar tekrarlıyorsun. En iyisini yaptığın zaman da onu sahnede yapmaya çalışıyorsun ve sahnede olan çok saniyelik, anlık bir şey. O yüzden canlı performans izlemek, hiçbir zaman sinema izlemek, dizi izlemek gibi olmayacak çünkü o anda yaşanıp bitiyor. Anlık durumu, nasıl idare edebildiğinle ilgili bir şey bu.

Büşra Ay ve M. Çağatay Özmen | La Bayadere balesi

- Sahne sanatlarında ara alkışın insicamı bozduğunu düşünüyor musunuz?

M. Çağatay: Senfonilerde şef tarafından uyarı anons yapılıyor. “Eserimizin süresi budur, üç bölümden oluşacaktır, bölümler arası alkış yapılmaması, çello sanatçısı, piyano sanatçısı için, konçertosunu çalarken önem arz eder” diyorlar. Ama balede olmuyor çünkü oraya yaşı çok küçük okullu öğrenciler geliyor vs. Sırf Türkiye için demiyorum, yurt dışında da bu böyledir. Hayransın yani, o hareketini yaptıktan, soloyu bitirdikten sonra alkışlıyor.

Ama bazen çok fazla oluyor, alkışı kesmek istiyorum. Şöyle kesiyorum; alkış devam ederken ben başlıyorum. Şef ile olan iletişimle müziği bir şekilde başlatıyorum. Çünkü konu daha yeni başladı Oradaki akış devam etmeli. O akış orada devam edecek. Zaten en sonunda selamında alkış alacaksın. Siz yalnız olduğunu düşünmeyin. Yüzde 10, yüzde 5 seyirci bunun farkında ve onlar için çok sıkıcı bir hal almaya başlıyor. Baletin solosu bitiyor, hemen üstüne kız giriyor. Orası 55-65 saniye gibi bölüm. Ondan sonra kız sahneyi terk ediyor, arkasından ben de çıkıyorum ve bir daha alkış oluyor ama o sırada tekrardan bir giriş var sahneye.

Seyircinin takdirine çok teşekkür ediyorum. Bence zamanla o da oturacak.

Anadolu insanının Osmanlı İmparatorluğu zamanında tanıştığı bale nedir?


Şarkı söyleyen herkes opera sanatçısı olabilir mi?

 

Yazarın Diğer Yazıları

Şubat ayında kaçırılmaması gereken bütçe dostu tiyatro oyunları

Sizin için her ay; bütçe dostu, izleyenler tarafından yüksek puan almış, İstanbul'da sahnelenen 4 oyunu derleyeceğim. Hadi gelin 2025 yılının Şubat ayında listemize neler girmiş hep beraber bakalım

Linçler ve Dudaklar | Bu oyun isminin kurbanı mı oluyor?

“Düşünmek ve tarafsız bakmak reflekslerimiz arasında yok. Son dönemde yapılan gözaltı ve tutuklamaların hangi etiketlerle topluma sunulduğunu, insanların sapla samanı nasıl da birbirine karıştırdığını görüyoruz. Bir menajerin mesela kendi işinde yapmış olduğu haksızlığın pornografik hırsı, insanları politik olarak sessizleştirebiliyor, haksızlığa ses çıkarmaz hâle getirebiliyor”

Tiyatrocu Elif Ongan Tekçe: Yan yananın bile ayrı yazıldığı buralardan başka gidecek yer yok

“İklim krizi ve çevre problemi şu anda bence dünyanın en büyük felaketi… Şu anda ülkenin %70’i kuraklık yaşıyor. 2050 yılında şiddetli kuraklık öngörülüyor. Gidecek başka yerimiz yok. Burada içerden bir değişime kulak vermek gerek. Bu bağlamda bence en büyük felaketlerden biri de her şeye geç kalma düşüncesi”

"
"