11 Mart 2023

1999 depreminin sivil birikimi

1999 depremini aktif olarak yaşayanlar son Güneydoğu depreminde ortaya çıkan garipliklere çok şaşırmıyor, eski bir fotoğrafa bakmanın hüznünü duyumsuyor olabilirler.  

 

  • Uzaylılara inanıyor musun?
  • Dediklerine mi? 
  • Mevcudiyetlerine.
  • Onlar benim mevcudiyetime inanıyor mu diye kaygılanıyorum asıl.
  • Kaygı neden?
  • Bulsunlar beni istiyorum. Bilip inanmazlarsa aramazlar.
  • Niye ki?
  • İnsan bilip inanmadığı şeyi arar mı? Özgürlüğü, yaratıcıyı, adaleti, refahı, huzuru. Önce bilip inanmak lazım.
  • Hayır, hayır. Niye bulsunlar seni istiyorsun ki, demek istedim.
  • Hala uzaylıda mısın? İnsan diyorum, bilip inanmazsa, cahiliyse, özgürlüğü, yaradanı, adaleti, refahı, huzuru, aramaz diyorum.
  • Tamam da ben siyasetten bahsetmek istemiyorum. Uzaylı muhabbeti yapasım var benim.
  • Özgürlük, yaradan, adalet, refah, huzur, bunlar hakkında sohbet “siyaset yapmak” olduysa, ne hazin ki siyaset her köşemizi işgal etmiş, her kavramımızı esir almış, “siyaset yapma” diye diye sindirmiş bizi.
  • Bak işte şimdi yine yaptın. Siyaset muhabbeti bu. Tanırım ben. Yutmam. Uzaylılardan bahsedeceğim ben.
  • Şimdi?
  • Evet.
  • Seçim öncesinde?
  • Seçim öncesinde uzaylı muhabbeti tatil mi oluyor?
  • Olmaz.
  • Niye olmasın, buz gibi olur uzaylı muhabbeti.
  • Tatil olmaz, demek istiyorum. Ama doğru bağlamında kullanılırsa.
  • Ne?
  • Uzaylı.
  • Ne??
  • Uzaylıyı diyorum, “bunlar”lı kullanabilirsin, örneğin. “Bunlar uzaylı. Halkı bilmiyorlar. Sandıkta onları uzaya yollayacağız.” mesela.
  • Yok biz anlaşamayacağız.
  • Anlaşırız. İlla uzaylı istiyorsan, uzaylı konusuna bağlanmak kolay. Kime oy vereceksin sen?
  • Ne alakası var canım şimdi? Ben uzaylı dedikçe, damardan giriyorsun.
  • Söyle de, bir şey diyeceğim.
  • HDP’ye vereceğim ben.
  • Niye?
  • CHP’liyim de ondan.
  • Sence uzaylılar da stratejik oy kullanıyor mudur?
  • Onlarda da %10 barajı varsa ve Mr. Spock gibi rasyonel davranabiliyorlarsa, stratejik oy kullanıyorlardır.
  • Katılıyorum. Bak anlaştık bile.
  • Tam anlaşamadık aslında.
  • Sebep?
  • Hepsi Vulcan’lı gibi rasyonel olsa, hepsi birden “HDP’ye vereceğim bir oy CHP’nin meclis gücünü CHP’ye verilecek bir oydan daha fazla artırıyor” diyerek HDP’ye topluca yüklendiklerinden CHP baraj altı kalır.
  • Mr. Spock yapmaz öyle hata. Koskoca Spock azıcık oyun teorisi bilmeyecek mi?
  • Oyun teorisi bilse kaç yazar? Sonuçta herkes bireysel olarak rasyonel davranıyor ama topluca oluşturulan durum tek tek bireylerin gerçek iradesine aykırı sonuç verecek.
  • Herkes bireysel olarak ve topluca hep rasyonel davranamıyor o gezegende. Orası belli. Mr. Spock iç huzuruyla stratejik oyunu verebilir. Onun gibi o kadar fazla adam yok.
  • Ne bildin?
  • Hepsi hep rasyonel davranıyor olsalar, zaten sistemlerinde %10 barajı olmaz.
  • Doğru.
  • Demek hepsi hep rasyonel davranamıyorlar. Oy verenlerin çoğu duygusal oy verir. Öyleyse, sandıkta rasyonel ve stratejik davranmak isteyen stratejik davranarak başka partiye oy verip kendi partisinin meclis gücünü artıracak sonuç elde edebilir.
  • Keşke bilebilsek.
  • Halk olarak? Oyun teorisi?
  • Yok lan. Uzaylıların da stratejik oy kullanıp kullanmadıklarını.
  • Bilemeyiz.
  • Neden?
  • Hala %10 barajıyla uğraşmakla debeleniyorlarsa bizi arayıp bulacak yere gelmenin çok uzağındalardır daha.
  • Evet.
  • Bazı çıkarımlarda bulunabiliriz yine de. Bizi bulabilmiş olsalardı, onlar daha mekiklerinden inmeden, “bunlarda kesin %10 barajı yoktur” diyebilirdik.
  • Evet. Bulamadıklarına göre, bu durum bize ne diyor?
  • Belki bulmuş da “bunlarla hiç işimiz olmaz” diyerek görünmeden sıvışmışlardır. O durumda kesinlikle %10 barajı yoktur bak o uzaylılarda. Seçim barajının ne olduğunu bile anlatamayız hatta, ağızlarını bozdurtmadan.
  • Kaldı ki, %10 barajlı siyasi yönetişim kullanacak kadar acıklı durumdalarsa, zaten haklarında bu kadar konuştuğumuza da değmiyor olabilir.
  • Anlaştık, bak. Hem de uzaylı muhabbetiyle.
  • Evet. 

Yazarın Diğer Yazıları

Ahmet Altan Davası’nın kilit ismi Mehmet Altan…

Avukat Figen Çalıkuşu: Aslında böyle yapılanma adı altında başlamadı süreç. Nazlı Ilıcak ayrı bir davada çok daha önce gözaltına alınmıştı, Mehmet Altan ve Ahmet Altan daha sonra subliminal mesaj vermek suçlamasıyla gözaltına alındı. Bu bir faciaydı. Dünya literatürüne bir komediydi. Diğer sanıklar da farklı değil. Bu nedenle davanın açılması çok uzun sürdü. Baktılar biz bunları tek tek suçlayamayacağız, o halde toparlayalım, medya yapılanması havası verelim, denildi. Dava açılınca soruşturma biter değil mi? Çünkü artık mahkeme süreci başlamıştır, savcı bir yandan soruşturmayı devam ettiremez. Savcının dosyayı kapatmadığını gördük. Soruşturma numarası açık, baktık hala delil araştırıyor. Çünkü o dosyadan suç çıkmayacağını biliyor. İki polise tutanak tutturulmuş, “Mehmet Altan bu örgütün içindedir, kanaatimiz böyledir” diye. Bu delil olur mu? Tabi ki olmaz. Olmadı da zaten. Gizli tanıkları biz hiç görmedik, duruşmalarda dinlenmediler. İstinaf Mahkemesi “Şu gizli tanığı bir dinleyelim” dedi, sevindik. Onlar da duruşma gününden bir gün önce bizden gizleyerek dinlediler.

Tencere/kapak hukuku

Yeni Adalet Bakanı’nın “Yeni Anayasa” tahayyülü olduğu söylentileri doğruysa, hukuk belki bu minvalde bir nebze gündeme gelebilir, bu konudaki tartışmalar epey gündemi işgal eder, gerisi Allah Kerim...

Osman Kavala: Denizler Altında 20 Bin Fersah

T24’te dün Gökçer Tahincioğlu’nun Osman Kavala’nın yargılama sürecini anlattığı yazısını okuduktan sonra, hayal meyal hatırladığım Jules Verne’nin “Deniziler Altında 20 bin Fersah” romanı aklıma düştü

"
"