08 Nisan 2025

Satürn’ün Korkusu: Mitler içinde bulunduğumuz zamanda yaşıyor

Çocuklarını Yiyen Satürn’de iktidarın kendini korumak için önüne çıkan her şeyi yok eden karanlık doğası teşhir edilir. Resimde Satürn oğlunu yer ama zevkten değil, gözlerinden okunabilen korku ve paranoyadan…

Yunan mitolojisindeki titanlardan birisi olan Kronos (Satürn) babası Uranüs’ü devirerek tahta oturmuştur. Kehanete göre yerine çocuklarından birisi geçecektir. Tahtının elinden alınacağından korktuğu için çocuklarını doğar doğmaz diri diri yutar ama değişimden kaçamaz.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı için adaylığını koyacağını söylemesinin ardından diplomasının iptal edilip yolsuzluk ve terör suçlamalarıyla gözaltına alınması aklıma İspanyol ressam Goya’nın bu ikonik eserini getirdi.

Goya’nın “Çocuklarını Yiyen Satürn” resmi, derin politik alegori içermesi açısından günün anlam ve önemine uygun düşüyor.

Yaklaşık bir aydır olaylar durulmadı.

Milyonlarca insan sokağa çıktı. Birçok platform, sivil toplum kuruluşu, öğrenci, dernek…

Bugüne kadar susmak, özgür bir seçim değil korkuya dairmiş.

Sesler yükseldikçe gözaltılar arttı. Fakat tüm bu süreçte gençlerin ne kadar yaratıcı olabildiğini gördük. George Orwell’ın distopyasına göndermeler yapıldı. Gaz maskeli semazen, polisten kaçan Pikachu hareketin ikonları oldular.      

Yüzlerce üniversite öğrencisi, barışçıl demokrasi taleplerine rağmen tutuklandı.

Taksim Meydanı da bir aydır gözaltında.

Barikatlar kalkmıyor.

Normalleşmiyoruz.  

Çocuklarını Yiyen Satürn, Goya’nın 1819-1823 yılları arasında evinin duvarlarına yaptığı 14 seriden oluşan Kara Resimler’den biri.

İspanya Fransız işgalinden kurtulmuş ama savaş sırasında demokratların da desteklediği Kral VII. Fernando tekrar tahta oturduktan sonra anayasayı rafa kaldırıp muhalifleri susturmuştur.

Goya bu dönemi derin bir hayal kırıklığı ve öfkeyle izler. İspanyol monarşisinin halka karşı uyguladığı şiddet, korku ve baskıyı resimleriyle eleştirir. Halkına karşı baskı uygulayan Kralı, geleceği yiyip tüketen Satürn olarak tasvir eder.

Çocuklarını Yiyen Satürn’de iktidarın kendini korumak için önüne çıkan her şeyi yok eden karanlık doğası teşhir edilir. Resimde Satürn oğlunu yer ama zevkten değil, gözlerinden okunabilen korku ve paranoyadan…

Bazı kaynaklara göre Cronus (titan) ve Chronos (zaman) temsilleriyle iki ayrı tanrıyken antik çağda bilerek ya da isimlerindeki benzerlik nedeniyle karıştırılmış, özellikle Rönesans dönemindeki tasvirlerde iktidar ve zaman kavramlarının ikonografik temsilleriyle birleştirilmiştir. Genellikle hasat tırpanını kullanan duygusuz, beyaz saçlı, gri sakallı, yaşlı bir adam olarak tasvir edilir. Bazen elinde kum saati taşır. Goya Rubens’in “Satürn” (1636) adlı resminden esinlenir fakat Barok sanatçının eserinde Satürn daha çok “zaman”la özdeşleştirilir. Rubens mitin anlatısal özüne sadıktır. Yaşlı ama güçlü tanrı zamanın yıkıcılığını temsil eder. Oysa Goya’nın titanı tahtını kaybetme korkusuyla aklını kaçıran iktidara gönderme yapar. Avuçları içinde Rubens’in tablosundaki gibi bir çocuk değil, yetişkin resmedilmiştir.  

Rubens/“Satürn” (1636) ve Goya/Çocuklarını Yiyen Satürn

Bu nedenle Goya’nın resminde Satürn, yalnızca mitsel bir anlatı değil kendi soyunu yok ederek gücünü korumaya çalışan iktidar arketipi’dir. Bu arketip, iktidar, zaman, kontrol, korku ve yıkım temalarını işleyen sanatçı için de güçlü bir semboldür.

Hikâyenin sonunda Satürn’ün korktuğu kehanet gerçekleşir. Annesi tarafından kaçırılan çocuklardan biri olan Zeus sonunda Satürn’ü tahtından eder. İspanya kralı da mitsel tanrıyla aynı kaderi paylaşacaktır.

Mitler, içinde bulunduğumuz zamanda yaşıyorlar

Bugün iktidarını korumak için toplumun nasıl ateşe atılabildiğini sadece filmlerden izlemiyor kitaplardan okumuyoruz. Mitler, içinde bulunduğumuz zamanda yaşıyorlar.

Ama baskıcı iktidarlardan belki de daha tehlikeli olan, otoritenin dilini içselleştirmiş oto-sansür uygulamalarıdır. Çünkü bugün sanatın ve kültürün görünürde “özgür” alanlar olması, onların gerçekten demokratik olduğu anlamına gelmiyor.  İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV), 11-25 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek 44. İstanbul Film Festivali’nden “Neredesin Aşkım” bölümünü kaldırdı. İlk kez 2014 yılında programa alınan ve queer filmlerin gösterildiği bu bölüm 2015, 2016 ve 2021 yıllarında da program dışında bırakılmıştı. İstanbul Onur Haftası Komitesi, durumu kültürel alandaki “görünmezleştirme ve sansür politikalarının yeni bir aşaması” olarak değerlendirdi.

İKSV konuyla ilgili açıklamasında, “bölüm değişikliğinin film seçkilerini etkilemediğini” söylese de bunun içselleştirilmiş bir denetim mi bağımsız bir karar mı olduğunu anlamak zor.

Gülay Kazancıoğlu kimdir?

İlk, orta ve lise eğitimlerini doğduğu kent olan Trabzon'da tamamladı.

Ankara Üniversitesi'ndeki mühendislik eğitimini resim bölümünde okuyabilmek için yarım bırakıp 1992 yılında Gazi Üniversitesi Resim Bölümü'ne geçti. 

1996 yılında lisansını tamamlamasının ardından Hacettepe Ünversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Resim Ana Sanat Dalı'nda “Resimde Trajik” konulu yüksek lisans teziyle sanatta yeterliliğini verdi.

Ankara ve istanbul'da görsel sanatlar öğretmeni olarak da görev yapan sanatçı resim, heykel ve dijital enstalasyon çalışmalarına devam etmektedir.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Ay Işığıyla Dans: Birlikte yürüyelim o zaman korkusuzca…

Dzama, kural tanımayan iktidarlar, çevresel yıkım ve savaşın yol açtığı felaketlere karşı masallardan, süper kahramanlardan ve sanattan destek alan bir fantazyaya davet ediyor

Bağımsız genç sanatçılar küratoryal çerçeveye giremediğinde…

Tıpkı politik söylemler gibi, geçici görseller de gerçeğin her an değişip dönüşebilir olduğunu gösteriyor. "Dün" var olan "bugün" inkâr edilebildiği için toplumsal hafızamız bulanıklaşırken "yarın" da belirsizleşiyor

Sanat nesnesini aktive ederek uzamsal bir alana çeken Franz Erhard Walther’den heykelin yapısökümü

“Walther terzilik eğitimi alıyor” diyerek dalga geçen Beuys’a rağmen katılım ve etkileşimin yenilikçi kavramlarıyla çağdaş sanatta kalıcı bir etki yarattı

"
"