26 Aralık 2024

Daha güvenilir ve etkin gönüllü karbon piyasaları için ilk adım atıldı

Gönüllü karbon piyasalarını düzenleyecek kuralların standartlaştırılması, uzun süredir tartışma konusuydu. İklim Zirvesi’nde nihayet anlaşmaya varıldı ve Birleşmiş Milletler destekli gönüllü karbon piyasalarının oluşturulması için önemli bir adım atıldı. Önümüzdeki dönemde, bu piyasalara dair süregelen sorunları çözmek mümkün olacak

Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu

Bakü’de düzenlenen İklim Zirvesi’nin (resmi adıyla 29. Taraflar Konferansı, yani COP29) ilk gününde, gönüllü karbon piyasalarının geleceği için önemli bir karar alındı: Gönüllü karbon piyasalarında uygulanan metodolojilerin standartlaştırılması üzerinde anlaşmaya varıldı. Bu karar, Birleşmiş Milletler (BM) destekli gönüllü karbon piyasalarının oluşması için oldukça önemli bir adım. Bu sayede ülkeler ve şirketler, sera gazı emisyonlarını azaltmada daha fazla ve etkin işbirliği yapabilecek; emisyonların daha düşük maliyetlerle azaltılması mümkün olabilecek. Ayrıca Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine de katkıda bulunan projeler geliştirilebilecek.

Daha güvenilir gönüllü karbon piyasalarına doğru 

Karbon piyasaları, zorunlu ve gönüllü piyasalar olmak üzere iki ayrılıyor. Sera gazı azaltım sorumluluğu olan ülke ve şirketlere yönelik olan zorunlu piyasalar; ilgili uluslararası, bölgesel veya yerel mekanizmalar tarafından regüle ediliyor. Gönüllü piyasalar ise - adından da anlaşılacağı üzere - gönüllülük esası ile işliyor. Azaltım yükümlülüğü olmayan şirket veya kurumlar, emisyonlarını azaltmak için bu piyasalardan karbon kredisi satın alıyorlar.

Ancak bu piyasaların herhangi bir otorite tarafından regüle edilmemesi, sistemi manipülasyona açık bırakan önemli bir sorun olarak öne çıkıyor. Gönüllü piyasalar, ayrıca şirketlere kolaylık sağladığı gerekçesiyle de eleştiriliyor. Kendi sebep olduğu emisyonları azaltmayan birçok şirketin karbon kredileri satın alarak emisyonlarını dengelemeyi tercih etmesi tepki çekiyor.

Öte yandan yapılan araştırmalar, gönüllü karbon piyasalarından faydalanan şirketlerin çevre regülasyonlarını desteklemeye daha yatkın olduğunu da gösteriyor. Örneğin Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre karbon ayak izini hesaplayan şirketler, emisyon ticaret sistemine de destek veriyorlar. 

Bu nedenle, gönüllü karbon piyasalarının eksiklerinin, BM öncülüğünde giderilmesi oldukça önemli. Böylelikle bu piyasalarda üretilen karbon kredilerinin güvenilirliği, saydamlığı ve itibarı artırılabilir; emisyon azaltımına bu piyasalardan da önemli katkı sağlanabilir. 

Gönüllü karbon piyasaları hakkındaki ‘‘6. madde’’ nedir?

Gönüllü karbon piyasalarına dair bu tartışmalar, iklim rejimi jargonunda ‘‘6. madde’’ olarak biliniyor.

Paris Anlaşması’nın 6. maddesinin 2. fıkrası, sera gazı azaltım taahhütlerini yerine getirmeye çalışan ülkelerin birbiriyle işbirliği yapabilmesini sağlıyor. Bu işbirliği, ‘‘kirletme hakkı’’ olarak tarif edebileceğimiz karbon kredilerinin değiş-tokuş edilmesiyle mümkün oluyor.

İki ya da daha fazla ülkenin isteğine bağlı olan bu işbirliği ile ülkeler, projeler aracılığıyla başka ülkelerde sağladıkları azaltımı, kendi azaltımları olarak gösterebiliyorlar. Bunun karşılığında, azaltım sağlayacak projeye finansman sağlıyorlar.

Aynı anlaşmanın 6. maddesinin 4. fıkrası ise, azaltım çabalarında ülkelerin yanı sıra şirketlerin ve bireylerin de yer alabileceğini belirtiyor.

Kasım 2024’te Azerbaycan’da düzenlenen İklim Zirvesi’nde, neredeyse 10 yıldır devam eden 6. madde müzakerelerinde gönüllü karbon piyasaları için önemli bir adım atıldı. Bundan sonraki süreçte, piyasanın oluşturulmasında izlenecek metodolojilerin uygulanmasına ilişkin çabalar yer alacak.

Düşük maliyetli azaltım için tercih ediliyor

Paris Anlaşması kapsamında ülkelerin hedefi, sera gazı emisyonlarını kendi belirledikleri ölçüde sınırlandırmak. Belirledikleri bu yükümlülükleri içeren, BM İklim Sekreteryası’na sundukları belgeye ‘‘Ulusal Katkı Beyanı’’ deniyor. Bu beyanların her beş yılda bir, daha fazla azaltımı hedefleyecek şekilde güncellenmesi de gerekiyor. 

Paris Anlaşması’nın 6. maddesinin 2. fıkrası ise, bu hedeflere ulaşmaya çalışan ülkelerin birbirleriyle işbirliği yapmasının önünü açıyor. Bu madde sayesinde ülkeler, iklim hedeflerine ulaşmak için kendi sınırları içerisinde azaltım yapmak zorunda kalmıyorlar; başka ülkelerde finanse ettikleri projelerin sağladığı azaltım da onların karnesine yazılıyor. Bu işbirliğinin gerçekleşebilmesi için iki ya da daha fazla ülkenin istekli olması gerekiyor. 

Örneğin bir ülkenin finansal desteği karşılığında başka bir ülkede karbon yutağı görevi gören bir orman korunabiliyor veya bir yenilenebilir enerji projesine yatırım yapılarak fosil yakıt kullanımı azaltılabiliyor. Bu gibi projelerin uygulanması ile elde edilen karbon kredileri, finansman sağlayan ülkeye transfer ediliyor ve o ülkenin ulusal katkı beyanında sağlanan azaltım olarak değerlendiriliyor.

Bu transferler esnasında dikkat edilmesi gereken en önemli şey ise, aynı kredilerin her iki ülkenin emisyon azaltımı için rapor edilmemesi. Kredilerin, yalnızca transfer edildikleri ülkenin azaltım kayıtlarında yer alması gerekiyor. Öbür türlü, ‘‘çifte sayım’’a neden olan ve emisyon azaltımlarını gerçek değerinden iki kat fazla gösteren, gerçekçi olmayan durum ortaya çıkar. Buna benzer sorunların gönüllü piyasalarda sık rapor ediliyor olması, bu piyasalara BM güvencesi getirilecek olmasını daha da önemli kılıyor.  

Azaltım projeleri nerede uygulanırsa uygulansın, herkese yarar sağlıyor

İklim değişikliği ile mücadelede böyle bir yöntemi mümkün kılan, hem sorunun hem de çözümün küresel nitelikte olması. Nitekim sera gazı azaltım politikaları, küresel kamu hizmeti olma özelliğine sahip. Bu, şu anlama geliyor: Yerel, ulusal veya küresel ölçekte uygulanmalarından bağımsız olarak azaltım projeleri, herkesin doğrudan faydalanacağı hizmetler sunuyor.

Bireyler, kurumlar ve ülkeler, bedel ödesin ya da ödemesinler, dünyanın herhangi bir yerinde gerçekleşen azaltımdan fayda sağlıyorlar. Örneğin Hindistan’daki elektrik üretiminde kömürün payının azalması, iklim değişikliği ile mücadelede dünyanın tamamı için aynı olumlu etkiyi yaratıyor.

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde (BMİDÇS) azaltım mücadelesinin ‘‘maliyet etkin’’ olmasına yapılan vurgu, bu gerçeklikle birleştiğinde, karbon piyasalarının önünü açan bir anlam taşıyor. Üstü kapalı bir şekilde de olsa BM, azaltımın, daha az maliyetli olduğu yerlerde yapılmasının önemine de işaret ediyor.

Azaltım maliyetleri 250 milyar dolar düşebilir

Çifte sayım, karbon piyasalarına yöneltilen önemli eleştirilerden biri. Sıklıkla dile getirilen bir diğer sorun ise şirketlerin kendi emisyonlarını azaltmak yerine karbon kredisi satın almayı tercih etmeleri, yani kolaya kaçmaları. 

Gönüllü karbon piyasalarına yönelik eleştiriler bir ölçüde haklı olabilir. Nitekim gönüllü piyasalarda karbon kredilerinin üretilmesinde kullanılan metodolojiler standart değil; kredileri ihraç eden kurumlara göre değişiklik gösteriyor. Bu durum, aynı zamanda bu piyasaların daha fazla büyümesinin önündeki en önemli engellerden biri. 

Bu nedenle COP29’da alınan karar, BM destekli gönüllü karbon piyasalarının oluşması için çok önemli bir adım. Gönüllü karbon piyasalarının eksikleri, BM öncülüğünde giderilebilir; bu piyasalarda üretilen karbon kredilerinin güvenilirliği, saydamlığı ve itibarı artırılabilir.

Bu başarıldığı takdirde gönüllü piyasalar, BM’nin de vurguladığı gibi, emisyon azaltımının maliyet etkin bir şekilde sağlanmasına katkıda bulunabilir. Örneğin Dünya Bankası’na göre 6. maddenin etkin bir şekilde işlemesi, sera gazı azaltım maliyetlerini de 250 milyar dolar düşürebilir. Başka bir ifadeyle, ilave maliyet olmaksızın yüzde 50 daha fazla azaltım yapılabilir. Uygulamaya ilişkin teknik detayların tam olarak netleşmesi ve geliştirilmesi ise bir sonraki İklim Zirvesi’nde mümkün olabilir.

Prof. Dr. Ayşe Uyduranoğlu, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olmuş ve doktorasını İngiltere’nin Exeter Üniversitesi’nde yapmıştır. 

İlgi alanı Çevre Ekonomisi olup bu alanda iklim değişikliği, çevre vergileri, özellikle karbon vergisi, emisyon ticareti, Avrupa Birliği iklim politikaları, sürdürülebilir enerji, ulaşım ve su politikaları konularında çalışmaktadır. Bu konularda önde gelen uluslararası ve ulusal dergilerde yayınları bulunmaktadır. Çevre konularında kitap bölümleri vardır ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınevi tarafından basılan “Developing Sustainability” kitabının editörlerindendir. WWF Türkiye tarafından yayımlanan “Türkiye’nin Su Riskleri” başlıklı raporun ortak yazarıdır. 

2022 yılında Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Konseyi Çalışma Grubu üyesi olarak yeşil vergileme konusunda çalışmıştır. Yeşil Gazete’de çevre ve edebiyat konularında gönüllü olarak yazmaktadır. 2000 yılından bu yana İstanbul Bilgi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalışmakta ve 2010 -2023 yılları arasında aynı üniversitenin Çevre, Enerji ve Sürdürülebilirlik Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin müdürlüğünü yapmıştır.  

Uzmanlık Alanları: Karbon Fiyatlandırması, Yeşil Vergiler, Yeşil Mutabakat, Sürdürülebilir Ulaşım, Enerji ve Su Politikaları

 

İklim Masası Hakkında

İklim Masası, basına bilimsel temelli iklim haberleri servis etmek amacıyla kurulmuştur. İklim değişikliğini, ekonomiden tarıma, biyoçeşitliliğe etkilerinden toplumsal sonuçlarına, tüm yönleriyle ele almayı hedefleyen bir haber ajansıdır.

Bilim insanları tarafından İklim Masası için kaleme alınan haber metinleri, gazetecilere ve basın kuruluşlarına ücretsiz servis edilir.

Gazeteciler, haberi hazırlayan bilim insanını ve İklim Masası'nı referans göstermek kaydıyla, metinlerin tamamını veya bir kısmını kullanmak ve metinlerden alıntı yapmak konusunda özgürdür.

İklim Masası, iklim değişikliğiyle ilgili basında yer alan haberlerin nicelik, nitelik ve konu çeşitliliği bakımından gelişmesini hedeflemektedir. İklim değişikliği konusundaki çalışmaları daha görünür kılmayı, yeni araştırmalara ilham vermeyi ve iklim değişikliği konusunda üretilen akademik bilgiyi bir araya getirerek gazeteciler için güvenilir bir bilgi kaynağı oluşturmayı amaçlar.

* T24, İklim Masası köşesini herhangi bir kurumdan karşılık almadan yayımlamaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’de zeytinciliğe en uygun alanlar daralabilir

Yeni yapılan bir çalışma, iklim değişikliği nedeniyle Türkiye’de zeytin üretimine en uygun alanlarda daralma beklendiğine işaret ediyor. Dünyanın önde gelen zeytin ve zeytinyağı üreticilerinden olan Türkiye’de, üretimin en yoğun olduğu Ege Bölgesi, en büyük risk ile karşı karşıya. Bugün Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerinin kıyılarında yoğunlaşan zeytinciliğe elverişli alanların kuzeye, iç kesimlere ve daha yüksek rakımlara doğru kayması bekleniyor

COP29 kararları zayıf: ‘Jeopolitik gelişmeler iklim eylemini yavaşlatıyor’

Bakü’de düzenlenen COP29’da 2035’e kadar yıllık 300 milyar dolarlık yeni finansman hedefi belirlendi ve piyasa mekanizmalarının kuralları hakkında anlaşmaya varıldı. Yeni finansman hedefinin oldukça düşük olduğuna dikkat çeken uzmanlara göre bu durum, iklim değişikliğini önceliklendirmeyi zorlaştıran olumsuz jeopolitik koşullar ile yakından ilgili. Bu durumdan en fazla zarar görenler ise küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkeler olacak. COP29’un bir diğer önemli sonucu olan piyasa mekanizmalarının kuralları ise kötüye kullanımı engellemek için yeterli olmayabilir. Uzmanlar, sistemin birçok devlet için para kazanma aracına dönüşebileceği uyarısında bulunuyor

İklim değişikliğine uyum için daha fazla finansman ayrılmalı

İklim değişikliğinin olumsuz etkilerine daha dirençli hale gelmek için hayata geçirilmesi gereken ‘uyum’ politikaları, bugün hala yeterince önceliklendirilmiyor. Uyum için ihtiyaç duyulan finansman ile sağlanabilen miktar arasında en az 187 milyar dolar fark olduğu hesaplanıyor. Uzmanlar, küresel ısınmayı sınırlandırmayı başarsak dahi ortadan kalkmayacak bazı sorunlar ile karşı karşıya olduğumuzu vurguluyor. Bu nedenle hem uyum için daha fazla finansman ayrılması hem de gelişmekte olan ülkelerin bu finansmana erişiminin kolaylaştırılması gerekiyor

"
"