06 Aralık 2024

Pehlivanoğlu, Nasuh Mahruki, elektronik seçim…

İktidar elektronik seçime geçmek için vereceği parayı emekliye (bana!!!) versin. Millet var olan sistemi beğeniyor. Bir de parmak boyası getirilirse daha memnun olacağız. Lütfen icat çıkarmayın…

Son üç sayı yazdığım “diyalog” cinsi köşe yazısını beğenen okuyucum olduğu gibi, beğenmeyen de oldu. Fikrine çok değer verdiğim bir kadim dost; “Köşe yazıları senin entelektüel kişiliğini ifade ediyor; oysa, diyalog bir olay ya da düşünce parantez içinde kalmak zorunda. Yazacaksan her ikisini de yaz!!” dedi. Galiba en faydalı metot bu. Zamanı gelince her ikisinden de yazacağım. Nasıl olsa sevgili Doğan Akın “vuruş kısıtlamamız yok” diyor. 

Bir uzun süre önce eğitim ile ilgili bir yazıda, Atatürk tarafından kurulan TED’in Başkanı S. Pehlivanoğlu’na bir mektup yazmış ve sonra da telefon ile konuşmuş, kolejliler adına cevap beklediğimi söylemiştim. Ses seda çıkmadı. Önümüzdeki yazıda mektubu ve düşündüklerimi sizlere yazacağım. 

Size bir Bodrum masalı…

Çift gidiş gelişli bir yolda, sağ kulvarda otomobil ile gidiyor ve sağdaki yola girmeye hazırlanıyordum. Sinyal verdim ve saptım. Otomobilin sağ arkasında bir şangırtı koptu, k**ımız hafif sola attı; sağ arka kapıdan hurda görünüşlü bir scooter girme teşebbüsünde bulunmuştu.

Otomobilden indik; Allahtan bir yaralanma yoktu, kara yağız bir kardeşim, bana gayet düşmanca bir bakış atarak “Motosiklet kulvarına niye giriyorsun Amca” diye çıkıştı.

Hikâyeyi uzatmamayım; çocukcağız sağdaki “emniyet kulvarını” motosiklet kulvarı sanıyormuş. Ehliyet de sadece otomobil için lazım diye söylemişler.

Neticede sadece bizim otomobilin kapı altını tamir ettirmekle kalmadım, bir de hurdacıdan alınmış bir Çin scooterini tekrar kullanılır hale getirdim. Bir de kask… Ne yapmalı idim?

Bu hikâye olmuş bir hikâyedir ve uydurma değildir. 2005 doğumlu bu inşaat işçisi genç bizim de çocuğumuzdur. Yani; “Devlet ana mı dersiniz, babamı dersiniz?” işte asıl onun çocuğudur.

Ömrü boyunca 4 yıl kadar tahsil (nasıl tahsilse) görmüş okuma yazmayı biraz heceleyerek öğrenmiş; hayatında hiç kitap, “gaste” okumamış. Teorik olarak; kaymakamlık tarafından babasına okula gitmediği her gün için 15 TL ceza kesilmesi gerekiyor ama babasının haberi yok. Devlet ne yapacak o 15 liralar ile?  Delikanlıya bir faydası var mı? Başka olumsuzlukları da var ancak yazmak istemiyorum. Bodrumda inşaatta çalışıyor. Çavuş ile yevmiyeyi paylaşıyor. 9 kardeşi var. Babası adını karıştırıyor. Eve para yolluyor. Halinden memnun…

Bu vatandaşımız; ilk oyunu martta yerel seçim için atmış. Birileri ona “şu parti” demiş. Farkında pek değil. Hayata bakışı vasata pek uygun değil. Ya da çok uygun da benim bakışım değil.

Her ne ise;

OECD’ye göre, bu genç adam gibi yaklaşık 33 milyon (yüzde 39) insanımız var. Aynı dili konuşmamıza rağmen, anlaşmakta güçlük çekiyoruz. Tahsil ile değil, kültür ve hayatta bulunulan sosyal yer ile ilgili.

Bu çocuk önümüzdeki seçimlerde de oy kullanacak. Bu defa “elektronik oy” da olabilir…

Nedir bu elektronik oy? Kadim kardeşim, milli bir kahraman olan Nasuh Mahruki’yi hapse yollayan?..

Bilgisayar ve internet çıktıktan sonra parası, coğrafyası veya nüfusu büyük olan ülkelerde “Elektronik seçim” yapılıyor. Ancak, mesela bu tanımların hepsine birden uyan Almanya’da denedi, temel Alman yasalarına uygun bulunmadığı için kullanılmama kararı alındı.

Çoğu ülke, sahtekârlık yapmak çok kolay diyerek ya hiç yapmamış ya da vaz geçmiş. Kimisi tamamlayıcı olarak kullanıyor. Aslında bizde de -bilgi transferini “elektronik faaliyet” sayarsanız- kullanılıyor.

Bulgaristan mesela her ikisini de yani “kâğıt oy pusulası” ile elektronik seçim de yapıyor.

Hindistan (muhtemelen 1,5 milyar nüfus için) 1980’lerden beri kullanıyor. İtalya hiç kullanmıyor.

Japonya ülke çapında hiç kullanmamış, belediye seçiminde kullanmış ancak sonra vazgeçmiş. Güney Kore teşebbüs bile etmemiş, kâğıt oya devam ediyorlar. Avusturya 2007’de görme engelli seçmen için kullanmış. Sonra vazgeçmiş.

Dünyanın ilk “siberoy” kullanımı, 1995’te “Fransa, Pasifik Okyanusu’nda nükleer deneme yapsın mı yapmasın mı?” diye yapılmış.

2000’den itibaren de “siyasi seçim” için kullanılıyor.

Prensip şu: Daha kolay ve çabuk oy verilebiliyor, oylar o anda sayılabiliyor, seçmen aynı gün kimin seçildiğini görebiliyor.

Şimdi son seçimlerimizi hatırlayalım; biz de yeterli hızda öğrenmedik mi?

“Elekronik seçim ve oy” tarif bekleyen bir “olgu!”

En kompleks olanı vatandaşın evinde, kendi bilgisayarına girerek, merkezi bir adrese oy verebilmesi…

Bizim bugün kullandığımız, vatandaşın kendisin kâğıt bir “oy” üzerine damga vurması, imza atması, daha sonra bunların bir “tüm tarafların gözü önünde” sayılması, listelerin yapılması, neticelerin merkezlere yollanması ve bilgisayar ile toplamaları yapıp, internetten merkezde toplanmasına kadar “elektronik” biliminin burnunu soktuğu cinsi de var. Dünyanın kullandığı sistem çoğunluk ile bu.  

Burada bu işi bilenlerin hepsinin birleştiği nokta şu: Yazılım olan sistemin kontrol edilmesi çok zor. Çünkü geri dönüp araştırma ihtimali yok, ya da çok zor.

Ortada bir “yazılım” olunca iş hemen “fırıldak”a açık hale geliyor.   

Benim “elektronikçi” dostum Nihat, bizzat kendisinin (mecburen) çevirdiği bir “yazılım” fırıldağını anlatıyor.

Bir devlet kuruluşu, Nihat’ın şirketine hazırlattığı yazılımın, “O kurumun taşra teşkilatı için yapacağı tayinleri, belirli yerler (mesela İstanbul, Ankara vs.) için imtihan sonuçlarına göre değil, daha sonra “birileri” tarafından elle bilgisayara girilebilir şekilde” olmasını istiyor. Şirket de isteneni yapıyor. İmtihanın manası kalmıyor. Torpilliler imtihansız atanmış oluyor.

Bu sistemin en başından, yani yazılımdan itibaren “fırıldakçılığa” kapalı olması için en başından itibaren bu “seçimi” uygulayan ve netice ilan edenlerin “tarafsız” olması gerekiyor.

Şimdi bu ülkede YSK’nin tarafsız olduğunu kim iddia edebilir? Bizzat iktidar partisi sorumlusu “hiçbir şey olmasa bile kesinlikle bir şeyler oldu!” demedi mi? Bir başka iktidar partili, seçim esnasındaki elektrik kesintisini “trafoya kedi girdi!” demedi mi?

YSK kararı ile “seçme oy” sayımı yapılmadı mı?

Benim kadim kardeşim Nasuh Mahruki, bu ülke insanının ender “ulusal kahraman” ilan ettiği, üstelik bu “unvanın” devletin dışında, sadece millet tarafından verildiği çok ender insanlardan biridir.

Hapse attılar…

Niye; elektronik seçime karşıymış, YSK’yı küçük düşürmüş.

Beyler ben dahi, bir Türk vatandaşı olarak bugüne kadar olanlar ve söylenenlere bakarak, YSK’ya güvenmiyorum. Üstelik böyle bir mecburiyetim de yok. Bu bir aşağılama ya da küçültme değil. Nasıl ülkedeki “milli eğitim” sistemini beğenmiyorsam; YSK’yı da beğenmiyorum. Anayasal hakkım var…

Şüpheleniyorum. Acaba, bugüne kadar kaç tane YSK başkanı ABD’ye seçim seyretmeye gitti? Bu ilkse niye şimdi? Üstelik mesleği hukuk olan bu zat, elektronik bilimine ne kadar hâkim acaba, kendisine verilen bilgileri (?!) ne derece anlıyor?

Yoksa, bu önümüzdeki seçimler için bir hazırlık mı? YSK öyle diyor; hazırlanıyoruz, diyor.

ABD’de bugüne kadar mahkemelere taşınmış epeyce olay var. 2002 yılında Kongre tarafından kabul edilen Amerika'nın Oy Vermesine Yardım Yasası (Help America Vote Act- HAVA), tüm eyaletlerin seçim süreçlerinde reform yapılmasını zorunlu kıldı.

Dünya kadar masraf yapıldı; bu iş için ABD’de yeni endüstri oluştu. HAVA, Amerikan serbest pazar desteği çerçevesinde federal bütçe sağladı.

 Ancak; HAVA, tüm oylama sistemlerinin manuel bir denetim kapasitesi sağlaması gerektiği şartını içerse de bu gerekliliğin tanımı belirsizdi.

Karşı çıkanlar “Oyları yalnızca elektronik yollarla kaydeden, sayan ve seçmen tarafından doğrulanabilecek hiçbir kağıt oy pusulası sağlamayan oylama makinelerine yaygın olarak güvenilmesi konusunda ciddi endişe duyuyoruz. Seçimlerimizi bu makinelere emanet etmeye üç büyük itirazımız var:

  • Yazılım hataları kaçınılmazdır.
  • Seçmen tarafından doğrulanmış bir kağıt oy pusulası olmadan anlamlı yeniden sayımlar yapmak mümkün değildir.
  • Hile fırsatları her zamankinden daha büyük bir ölçekte var” dediler.

- Nitekim; Cateret County, Kuzey Karolina, Kasım 2004: Yazılım sorunları 4 bin 438 elektronik oy pusulasının kaybolmasına ve bir daha kurtarılamamasına neden oldu.

- Fairfax County, Virginia, Kasım 2003: Bir yargıç tarafından emredilen test, birkaç oylama makinesinin okul yönetim kurulundaki koltuğunu kaybeden aday için her yüz oydan birini çıkardığını ortaya çıkardı.

- Broward County, Florida, Ocak 2004: Oylama makinelerinde yapılan ve zafer marjının 12 oy olduğu tek yarışlı bir seçimde 134 elektronik oy pusulası boş kaldı. Florida yasası, oy pusulalarının manuel olarak yeniden sayılmasını gerektiriyordu, ancak bu yeniden sayım imkansızdı çünkü yeniden sayılacak fiziksel oy pusulası yoktu.

Buna benzer birçok başka “tespit edilmiş” problem daha dünyanın çeşitli uygulamalarında bulunabilir.

İktidar elektronik seçime geçmek için vereceği parayı emekliye (bana!!!) versin. Millet var olan sistemi beğeniyor. Bir de parmak boyası getirilirse daha memnun olacağız.

Lütfen icat çıkarmayın…

Son 20 yılını yaşadığım ülkemi tanıyamıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları

Eğitim, eğitilmesi gerekenler…

Hakikaten Atatürk Türkiye’sinin sonunda değiştireceklerini sanıyorlar... Böyle bir gücü kendilerinde vehmediyorlar... Aptallık bile değil bu…

Türkiye Eğitim Derneği Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu'na mektup

Dünyanın hiçbir organizasyonu aynı şahıs tarafından 22 yıl yönetilmez. Her türlü yönetim bilimi ve etik uygulamasına karşıdır. Aile şirketlerinde bile yeni nesil yönetime gelir. Sen niye 22 yıldır oradasın?

Kükreyen fare Selçuk Pehlivanoğlu

Benim ve benim gibi birinci nesil Atatürkçü olan Türklerin, Yusuf Tekin'i anlaması ve muhatap alması olası değil... Ancak, bizi kolejli Selçuk ilgilendiriyor. Onu yeni tıraş olmuş, Fransız kravatları ile sarayda eğitim politikası geliştirirken görmek istemiyoruz

"
"