Değerli okurlar;
Sürecin daha iyi anlaşılacağını umarak konuyu gerçeğe çok yakın bir örnek olay üzerinden kronolojik sıralamayla ele almak istedim. (İsimler temsilidir, yaşananlar gerçeğin kendisidir.)
Her şey güzel başlamıştı…
X üniversitesinin eğitim fakültesinden 2022 yılında mezun olan Ayşe ve Ahmet, öğretmen olarak atanmak için 2023 yılında yapılacak olan Kamu Personeli Seçme Sınavına (KPSS) hazırlanmaya karar vermişlerdi. Önce sınava nasıl hazırlanacaklarını düşünmüşler ve yaptıkları bazı araştırmalardan sonra bir kursa kayıt olup destek almaya karar vermişlerdi. Kurs başlamış, Ayşe ve Ahmet heyecanla ders takibi yapmış, deneme sınavlarına girmiş ve bir yıllarını bu sınava hazırlanarak geçirmişlerdi. 2023 yılı Temmuz ayı geldiğinde sınava girmişler ve sonuçları beklemeye başlamışlardı. 25 Ağustos 2023 tarihinde de sınavın sonucu açıklanmıştı. Kahramanlarımız Ayşe ve Ahmet'in branşı matematik öğretmenliği idi. Matematik öğretmenliğinden atanmak için sınava giren kişi sayısı 2023 senesinde yaklaşık 20 bin idi. Ayşe bu sayı içinde diyelim ki ilk 500'e, Ahmet ilk 100'e girmişti. Diğer bir ifadeyle kendileri gibi matematik öğretmenliği okuyan ve sınava giren 20 bin kişi arasında biri 500'ncü, diğeri 100'ncü olmuştu.
İlk hayal kırıklığı…
Kahramanlarımız Ayşe ve Ahmet sınava girmeden hemen önce (14 Mayıs 2023) yapılan genel seçim vaatleri arasında öğretmenliğe girişte artık mülakat uygulamasının olmayacağını hem Cumhurbaşkanı Erdoğan, hem de önceki Milli Eğitim Bakanı (MEB) Mahmut Özer'in ağzından tüm kamuoyuyla birlikte duymuşlardı. Bu açıklamalarla beraber Ayşe ve Ahmet'in sınava yönelik motivasyonu daha da artmıştı. Sınava girdiler, çıktılar ve artık MEB'in öğretmen atama takviminin ve kendi branşlarından kaç atama olacağının belirleneceği açıklamayı beklemeye başladılar. Ancak o da ne?! Seçim sonrasında göreve getirilen Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin mülakatların kaldırılmayacağını söylüyordu. Ayşe ve Ahmet ile bu durumda olan yüz binlerce kişi hayal kırıklığına uğramıştı. Belki de siyaset kurumuna fazla güvenmişlerdi. Kim bilir!
Ayşe ve Ahmet, daha sonra kendi eğitim hayatlarını düşündüler ve başladıkları hiçbir eğitim sisteminin mezun olana kadar sürmediğini ve sürekli değiştiğini hatırladılar. Bu hatıralar kendilerine garip bir teselli veriyordu…
Ayşe ve Ahmet kendilerini topladıktan sonra ne yapacaklarını düşünmeye başlamışlardı. Bu sırada Milli Eğitim Bakanı açıklamalarına bir yenisini daha eklemiş ve Milli Eğitim Akademilerinin kurulacağını belirtmişti. Buna göre KPSS'ye giren adaylar artık doğrudan meslek hayatına başlayamayacak ve bir yıllık teorik ve pratik eğitime tabi tutulacaktı. Akıllara şu soru geldi: O zaman eğitim fakülteleri ne işe yarıyordu? Milli Eğitim Akademilerindeki eğitimler oradaki teorik eğitimlerden farklı mı olacaktı? Pratik eğitim derken acaba ne kastediliyordu? Son sınıfta yapılan stajdan farkı neydi? Bu soruların cevabı Milli Eğitim Bakanı tarafından hala açıklanmış değil.
Belirsizlik…
Kahramanlarımız Ayşe ve Ahmet'e geri dönelim. Ayşe, hatırlarsanız matematik branşında Türkiye 500'ncüsü, Ahmet de Türkiye 100'ncüsü olmuş ve atama takviminin ve kontenjanların açıklanmasını beklemeye başlamışlardı. Ancak o takvim ve açıklama bir türlü yapılmıyordu. Oysa sınav sonuçları 25 Ağustos 2023 tarihinde açıklanmıştı. Ayşe ve Ahmet, büyük bir kararsızlık yaşıyordu. Acaba atama takvimi ne zaman açıklanacaktı? Bir işe girip aile bütçesine katkıda bulunsalar daha mı iyi olurdu? Atamalar sömestr itibarıyla yapılırsa 4-5 aylığına işe girmeye değer miydi? Hem kim alırdı ki kısa süreliğine işe? Öte yandan Ayşe'nin cevabını bulamadığı daha büyük bir soru vardı: Acaba matematik branşından 500 kişi alacaklar mıydı? Eğer 500 ve üstü bir kontenjan açıklanırsa Ayşe atanacak, daha az bir kontenjan açıklanırsa maalesef Ayşe atanamayacaktı. Bu belirsizlik Ayşe'yi bir çıkmazın içinde bırakıyordu. Çünkü eğer bir işe girer ve orada çalışmaya başlarsa ve atama takvimi açıklandığında kontenjan 500'ün altında kalırsa tekrar KPSS'ye girmesi gerekecekti. Ancak bu durumda Ayşe çalıştığı sınav konularını unutacak ve o seneyi de kaybedecekti. Bu dilemma Ayşe için çok yorucuydu. Ahmet, Ayşe'ye göre daha bu belirsizliği daha az hissediyordu. İçinden "herhalde 100 kişi alırlar" diyordu.
Mülakat gibi mülakat!
Ayşe ve Ahmet beklemeye devam ediyordu. Aylar geçiyor, mevsimler değişiyor ama atama takvimi bir türlü açıklanmıyordu. En sonunda, mülakatların artık yapılmayacağının vadedildiği 14 Mayıs Genel Seçimleri'nin yıldönümünde yani 14 Mayıs 2024 tarihinde öğretmen atama takvimi ve branş bazında kontenjanlar açıklanmıştı. Neredeyse KPSS'den bir yıl sonra. Sıralaması 500 olan kahramanımız Ayşe kontenjanlara baktığında kendi branşından 317 kişi alınacağını görmüş ve adeta yıkılmıştı. Tekrar sınava hazırlanmak için de önünde çok kısa bir süre kalmıştı. Koca bir yılı belirsizliklerin içinde kaybolup gitmişti. Atama takviminin açıklanması bu kadar geciktirilmeseydi kontenjan sayısını daha önce öğrenecek ve belki sınava hazırlanmak için önünde daha fazla bir süre olacaktı. Ahmet ise beklediği gibi kontenjan içindeydi ve Ayşe'ye göre daha rahattı. Ancak Ahmet'in de kafası hiç rahat değildi. Çünkü önünde aşması gereken bir engel daha vardı; mülakat!
Öte yandan, mülakatlara, açıklanan kontenjanın 3 katı kadar kişinin çağrılacağını bilen Ayşe içinde küçük de olsa bir ümit taşıyordu ama yeni bir hayal kırıklığı ile daha karşılaşmamak için kendisini bu ümide çok bağlamamayı tercih ediyordu.
Günler geçti, aylar geçti, mevsimler geçti ve atama takvimi açıklandı. Ayşe ve Ahmet başvurularını yaptı. İkisi de mülakata davet edildi. Ancak yine bir sürpriz onları bekliyordu. Bakan Yusuf Tekin "Bundan sonra mülakatlar mülakat gibi yapılacak. Adaylara örnek ders anlattıracağız ve 45 dakika sürecek" demişti. Ancak uygulama hiç de öyle olmadı. Mülakatlar ortalama 10-15 dakika sürdü. O da adayın soru seçimi, söylediklerini yazılı olarak kağıda dökmesi ve aradaki diğer rutinlerden ibaretti. Velhasıl mülakatlar yine mülakat gibi yapılmamıştı!
Varoluşsal sancı…
1 Temmuz 2024 tarihinde başlayan mülakat süreci 8 Ağustos 2024 tarihine kadar sürdü. Neredeyse üstünden bir ay geçti ancak sonuçlar bir türlü açıklanmadı. Ayşe ve Ahmet'in kaderine beklemek yazılmıştı bir kere. Cemal Süreya "Belki de biraz geç rastladım sana ama zaten her şey geç gelmiyor mu yurdumuza?" demişti. Bazı şeylerin geç olmasına sadece Ayşe ve Ahmet değil hepimiz biraz alışıktık aslında. Bakan Tekin, son yaptığı açıklamada "Danıştay'a mülakatın iptali yönünde dava açıldı. Eğer Danıştay mülakatların iptali şeklinde bir karar verirse bir karışıklık yaşanacak. Bunun ortaya çıkmasını istemiyoruz. Kararın açıklanmasını bekliyoruz" dedi. Oysa bu konuda danışılan ve içlerinde akademisyenlerin de bulunduğu idare hukuku uzmanları atama sonuçlarının Danıştay kararı beklenmeden açıklanabileceğini, atanan öğretmenlerin kazanılmış hak sahibi olacaklarını ve mesleki yaşamlarına devam edebileceklerini düşünüyorlardı.
Varoluşsal bir sancı yaşayan Ayşe ve Ahmet şimdi de Godot'yu bekler gibi Danıştay'ın kararını beklemeye başlamıştı. Bakalım Godot ne zaman gelecekti...
Mehmet Gürer kimdir?
Mehmet Gürer Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden mezun oldu. Yüksek lisansını tamamladığı Marmara Üniversitesi'nde "Türk Kültürü ve Muhasebe Hileleri" adlı doktora tezi çalışması devam ediyor.
17 yıldır KPSS başta olmak üzere sınava hazırlık sektöründe öğretmenlik ve yöneticilik yapan Mehmet Gürer, bankalar ve belediyeler başta olmak üzere çeşitli kurumlarda da eğitimler vermektedir.
Halen Pegem Eğitim Kurumları'nda yöneticilik ve eğitmenlik yapmaktadır.
|