18 Kasım 2024

Bir garip “devlet inisiyatifi!”

Uçum öyle şeyler söylüyor ki sanki devlet içinde, Erdoğan yönetiminden bağımsız ya da ona bağlı ama kendine özgü ajandası olan ayrı bir devlet varmış gibi. Devlet içinde gizlenmiş devlet, inisiyatifini kullanırken Bahçeli’ye piyon görevi mi verdi?

Devlet Bahçeli-Mehmet Uçum

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan’a çağrısıyla başlayan “yeni çözüm süreci” tartışmalarına deyim yerindeyse bodoslama daldı.

“Bu bir devlet inisiyatifidir. Bunun altını çizerek söylüyorum” dedi.

Uçum’un sıfatı Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ama biliyoruz ki Saray’da oda sayısı kadar başdanışman var.

Kamuoyunun izlenimi ise Uçum’un “daha bir baş” olduğu yolunda ama bunu da tam olarak bilemiyoruz.

Başdanışmanlar ordusunun iç hiyerarşisini nedir, bunlar ile Cumhurbaşkanı arasında nasıl bir iletişim düzeni var, aralarında Cumhurbaşkanı’nı her gün gören olduğu gibi hiç görmeden aylarca salla başı al maaşı yapan kaç tane var; bunları bilmiyoruz.

Onun için de Uçum’un sözlerinin ne kadarının Cumhurbaşkanı’nın “inisiyatifinde” söylenmiş olduğunu da bilmiyoruz.

Tipik bir kapalı rejim tablosu bu.

Bütün yetkinin toplandığı tek adam dışında kimse o hiyerarşiyi bilmiyor.

Hiyerarşik yapı böyle keyfi bir zeminde olduğu için kimin ertesi gün gözden düşüp, sözlerinin bir palavra hükmüne indirgeneceğini de kimse bilmiyor.

Konuşan çok kafa var ama o kafaların, devlet hiyerarşisi içindeki yerinden ve söylediklerinin Erdoğan yönetimi açısından öneminin derecesinden haberimiz yok.

Nitekim bunu bizler gibi AKP’nin içinde politika yapanlar da bilmiyor olmalı ki Uçum’un farklı konulardaki sözlerine sosyal medya üzerinden atarlı giderli yanıtlar vermek de bu işin bir parçası.

Öte yandan Uçum öyle şeyler söylüyor ki sanki devlet içinde, Erdoğan yönetiminden bağımsız ya da ona bağlı ama kendine özgü ajandası olan ayrı bir devlet varmış gibi.

“Bu bir devlet inisiyatifidir” ne demek?

“Devlet” derken küçük harfle söylüyor, Devlet Bey’i kastetmiyor.

Erdoğan’ı da kastetmediği de belli, öyle olsaydı doğrudan “Cumhurbaşkanımızın inisiyatifidir” der, torba ağızları büzerdi.

Demek ki devlet içinde bir devlet var, onlar bir inisiyatif kullanmaya karar vermişler.

Devlet içinde gizlenmiş devlet, inisiyatifini kullanırken Bahçeli’ye piyon görevi mi verdi?

Bahçeli’nin teklifine olumlu ya da olumsuz bir yanıtı, “görünür devlet” ısrarla vermiyor.

Bir andan Abdullah Öcalan’a umut hakkı falan gevezelikleri yürütülüyor ama bu işleri tek başına yapsın, Türkiye’yi tek başına yönetsin diye seçmenin yetki verdiği kişi tam siper!

Ortağı içli videolarla herkesin bir yere çekebileceği mesajlar verirken, yetkili kişi “aman Cumhur ittifakını bozacak gevezelikler etmeyin” diye parti yöneticilerini tembihliyor.

Türkiye gazetesindeki kulis haberine göre AKP Genel Başkanı, partisinin MYK toplantısında MHP Genel Başkanı ile yaptığı görüşmenin içeriğiyle ilgili bilgi vermiş ve “terörsüz Türkiye” konusunda mutabık olduklarını ve hiçbir görüş ayrılıkları bulunmadığını belirtmiş.

Bu cümledeki tuhaflığı yazan fark etmedi mi bilmiyorum.

Bu ülkede “terörsüz Türkiye” konusunda tam mutabakat içinde olmayan Allah’ın bir tek kulu çıkar mı ki Bahçeli ile Erdoğan bu konuda mutabık olmasın?

Mutabık olmadıkları şey bu noktaya ulaşmak konusundaki yöntem farklılıkları mı?

Biri Abdullah Öcalan’ı Meclis’te konuşturarak meseleyi çözmek isterken diğeri Kürtlere siyaset yasağı getirerek mi bunu yapmak istiyor?

Bu durumda “devlet inisiyatifi” ne yapıyor?

***

Bir tuhaf vesayet kurumu

Neyi izleyebileceklerine, neyi izleyemeyeceklerine halk adına RTÜK karar veriyor. Çünkü belli ki halkın kendi başına bırakılırsa bu programları izlemekten vazgeçmeyeceğini düşünüyorlar

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin

RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, televizyonların gündüz kuşağında yayınlanan programlar ile ilgili olarak toptan yok etme, ortadan kaldırma yönüne gitmemiz gerekiyor” diye düşünüyormuş.

Şahin’in söylediğine göre bu programlarla ilgili olarak 2021 yılından bugüne kadar 26 bin 998 şikâyet” yapılmış.

RTÜK’e gelen şikayetlerin yüzde 13,4’ü bu programlarla ilgiliymiş.

Şahin’in açıklamasına göre “gündüz kuşağı programları en çok reyting alan programlar, en çok para getiren programlar, en çok izlenen programlar, en çok da şikâyet edilen programlar.”

Gördüğünüz gibi “en çok izlenen” programlar bunlar ama RTÜK Başkanı bunları “toptan kaldırmak” istiyor.

Sebebi ise “bu programlar çok şikâyet ediliyor!”

Halkımızın ilginç bir ruh durumu var.

Hem seyrediyor hem şikâyet ediyorlar; öyle anlaşılıyor.

“Rahatsız oldukları bir programı niye izliyorlar” burası muamma.

Hadi diyelim ki bazılarının televizyonunun uzaktan kumandasının pili bitti. Diğerleri niye kumandada bir tuşa basıp başka kanala geçmiyor da şikâyet ediyor?

RTÜK Başkanı’nın sözlerinden anlıyoruz ki halkımızın ezici çoğunluğu bu programları izlemekten mutlu.

Çünkü polisin, jandarmanın onca işleri arasında uğraşamadığı konularda öyle çabuk sonuç alabiliyorlar ki bir katil ya da tecavüzcü yakalandı diye herkes mutlu oluyor.

Ayrıca öyle şeyler izliyoruz ki kılık kıyafetin “ahlak” için garantili bir gösterge olmadığını da öğreniyoruz.

Sanıyorum rahatsız olanlar bundan rahatsız oluyor.

RTÜK’ün de milyonlarca izleyeni değil, onun çok küçük bir bölümü olan şikayetçileri dinliyor olmasının nedeni bu olmalı.

Tipik bir vesayet kurumu yani!

Neyi izleyebileceklerine, neyi izleyemeyeceklerine halk adına RTÜK karar veriyor.

Çünkü belli ki halkın kendi başına bırakılırsa bu programları izlemekten vazgeçmeyeceğini düşünüyorlar. Onun için de kestirmeci vesayetçi anlayış devreye giriyor: Yasaklayalım!

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bu disiplinsizlik en ağır cezayı mı hak ediyor?

Teğmenlerin, subay yemini yapılmayacağına ilişkin emre rağmen, bu yemini etmeleri kuşkusuz ki bir disiplinsizliktir. Ancak ellerin vicdanlardan çekilmemesi de yararlı olur: TSK Disiplin Kanunu’nun öngördüğü en ağır cezayı gerektirecek bir disiplin suçu mudur?

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına

Eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in, Riyad’daki dans gösterisinde Kâbe siluetinin dijital dekor olarak kullanılmasına, “Suud ulemasının sessizliği fecaattir” sözleriyle tepki göstermesini tebessümle karşıladım. Fetullahçılar, her türlü ahlaksızlığı yaparken kendisi Diyanet İşleri Başkanı idi. Bu ülkede yolsuzluğa “hırsızlık değildir” diyen, “rüşvet vermek caizdir” diyen fıkıh uleması bile gördük

İsrail, Kürt kartını açarken düşünelim

“Kürt kartı”, Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir koz olarak görülüyorsa doğru politika ne olmalıdır? Kürtleri yok saymak mı? Kürtlerin bu ülkeye bağlılıklarını güçlendirecek, ayrılıkçılığı minimalize edecek politikaları kurmak mı?

"
"