07 Mart 2025

Türkiye’nin “hibrit” demokrasisi

Küresel Demokrasi Endeksi, hibrit rejimleri “yolsuzluk yaygınlaşma eğiliminde, hukukun üstünlüğü zayıf, sivil toplum zayıf, tipik olarak gazetecilere yönelik taciz ve baskının yanında yargı bağımsız değil” diye tanımlıyor ki bu tanım tıpa tıp bugünkü Türkiye’ye uyuyor

The Economist dergisinin 2006 yılından beri düzenli olarak yayınladığı Küresel Demokrasi Endeksi’ne göre Türkiye’nin demokrasi karnesi geçtiğimiz yıl biraz daha kötüleşti.

Endeks, küresel çapta seçim süreçleri ve çoğulculuk, hükümetlerin işleyişi, siyasi katılım, siyasi kültür ve sivil özgürlükler kategorisinde 60 göstergeyi değerlendirerek her ülkeye 0 ile 10 puan arasında bir not veriyor.

Kolayca tahmin edebileceğimiz gibi 10 tam puanı alan bir ülke yok, tıpkı 0 puanı olan ülke de olmadığı gibi.

En yüksek puanı Norveç almış: 9,81. En düşük not tabii ki Afganistan’ın: 0,25!

Dünya ortalaması 5,17.

Türkiye, dünya ortalamasının altında yer alıyor. Demokrasi puanımız 2023’te 4,33 iken 2024’te 4,26’ya düşmüş.

Türkiye bu notuyla “hibrit” demokrasiler kategorisinde yer alabiliyor.

167 ülke arasında 103. sıradayız ve bir önceki yıla göre puanı kötüleşen altı ülkeden biriyiz.

Rabbim yardım eder de Erdoğan rejimi notumuzu biraz daha indirmeyi başarırsa “otoriter rejimler” kümesine düşebileceğiz çünkü içinde bulunduğumuz kategorinin de sonlarındayız.

İktidarı bu konuda kararlı görüyorum ama bu kararlılık iyi bir şeye işaret de etmiyor maalesef.

Türkiye’de siyaset yapmak giderek “tehlikeli” bir iş haline geliyor.

Mesela CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, geçen gün Emniyet Müdürlüğü’nden bir davet aldı.

Bu “gelin iftarı birlikte yapalım” daveti değil. Ekrem İmamoğlu’nun savcılığa ifade vermeye gittiği gün bazı partililer de Adliye dışında destek amacıyla toplanmışlardı. Çelik’in “polise çekilmesinin” nedeni bu toplantı.

Bu tür toplantılar için kimseden izin alınması gerekmediğini Anayasa yazıyor. AİHM ve AYM’nin de bu yönde sayısız kararı var. Ama yine de İl Başkanı hakkında soruşturma açılabiliyor.

İstanbul’da Gazze politikası nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı protesto eden gençlere şiddet uygulayan polisler ile ilgili olarak da soruşturma izni verilmedi.

Şiddet kullanan polislerin amirleri tarafından korunarak, soruşturmalardan kurtulmaları artık sıradan bir uygulama.

Suç işleyen polislerin amirleri tarafından korunması tipik “otoriter rejim” görüntüsü.

Endekste Türkiye’nin de yer aldığı hibrit rejimler, genellikle seçimlerin adil olmasını önleyen önemli usulsüzlüklerin olduğu yerler olarak tanımlanıyor.

Hükümetin muhalefet partileri ve adayları üzerinde yaygın bir baskısı söz konusu.

Ekrem İmamoğlu’nun başına gelenler, seçilmiş belediye başkanlarının yerlerine devlet memurlarının tayin edilebilmesi gibi etkenler, Türkiye’deki serbest seçim geleneğini zedeliyor.

Endeks, hibrit rejimleri “yolsuzluk yaygınlaşma eğiliminde, hukukun üstünlüğü zayıf, sivil toplum zayıf, tipik olarak gazetecilere yönelik taciz ve baskının yanında yargı bağımsız değil” diye tanımlıyor ki bu tanım tıpa tıp bugünkü Türkiye’ye de uyuyor.

Türkiye, demokrasi dışı bir ülke olmaya doğru koşar adım ilerliyor.

-------------------------------------------

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini bir süre yürütmektedir.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazetesi ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevi Kara Harp Okulu'nda yapıldıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe geri döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınlandı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucusu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğu yapıldı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yıl sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda ise Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cumhurbaşkanı bu işte “dış kapının mandalı” mı?

Hatimoğulları’nın “iktidarın ve devletin rol üstlenmesi gerekiyor ki yol haritası açığa çıksın” sözlerinin aslında tek muhatabı var: Cumhurbaşkanı. “Devlet” diye Erdoğan’dan bağımsız hareket eden bir organizma yok

Otokrat yatıp, demokrat uyanır mı?

Öcalan’ın “Bahçeli ve Erdoğan’ın sunduğu yeni paradigma” diye tarif ettiği şeyin Kürt siyaseti tarafından “bir süreç” olarak algılandığını biliyoruz. Ancak daha Öcalan’ın açıklamasının mürekkebi kuramadan “gerekirse kafaların ezilebileceğinden, çelik yumruklardan” söz edilmesi ne anlama geliyor olabilir?

Bu “sivil paşa” havaları iyi olmadı

Normal demokrasilerde ayağını denk almayan birileri çıktığında bu ayakları yeniden bir hizaya sokma görevi yürütmenin değildir. O görev yargıya düşer

"
"