Mutfakların oluşmasında, kültürler ve dinler çok önemli roller oynarlar. Geçmişten gelen alışkanlıklar, dinin koyduğu yasaklar, hangi toplumun ne yiyeceğini belirler. Onun için bazı kültürlerdeki yiyecekler, diğer kültürlere iğrenç gelebilir.
Örneğin mumbar dolmasını, nar gibi kızarmış kokoreci, limon sıkılmış kuzu beynini, Amerikan toplumuna yediremezsiniz. Onların severek yediği domuz kulağı ve karın yağı kızartmasını da bizim toplumumuza yedirmek imkansızdır. Adı bile bir çoğumuzun midesini bulandırır.
Bu yazıda çeşitli kültürlerin yediği garip yemekleri anlatmaya çalışacağım.
“Bu yemeklerde pazar sabahı nereden çıktı” diye sitem ederseniz, yerden göğe kadar haklısınız! Bu yazının midenizi biraz allak bullak edeceğini biliyorum.
Ama elden gelir ki! Bana ayrılan yazı günü pazara denk geliyor!
Yazıya, dünyanın en kalabalık ülkesi Hindistan’dan başlayalım.
Hindistan'ın bazı kesimlerinde, ana karnındaki sığır yavrusunun çok sevilen bir yemek olduğunu biliyor muydunuz? Sığırın rahminden alınan embriyonun, mangalın üstünde kızarmasını düşünmek bile benim midemi alt üst ediyor.
Hele yine Hindistan'da, yeni doğmuş, daha gözleri bile açılmamış köstebek yavrularından yapılan yemeği, değil yemek, o yemeğin bulunduğu odanın yakınında bile olmak istemem.
Pilav üstü köpek ciğeri kızartması
Yasaklanmasına rağmen, Güney Kore'de, Güney Çin'de, bazı Güneydoğu ülkelerinde köpek yeme alışkanlığı, çok eski dönemlere dayanıyor. 1885’te tercüme edilen antik dönem yazarlarından Li Chi'nin kitabında, birçok köpek yemeği tarifi bulundu. Bunlardan bir tanesi, kızartılmış pirinç pilavının üstünde, kömürde kızartılmış köpek ciğeri yemeği idi. 17. yüzyılda Çin'de köpek eti yemek yasaklandı ama bu yasağın tam olarak uygulandığı söylenemez.
Başta Güneydoğu Çin'de olmak üzere, Çin'in birçok yerinde köpek eti hâlâ en sevilen et cinsi olmayı sürdürüyor.
Tayland'da bulunduğum sırada, "The Nation" adlı gazetede okuduğum bir yazıda şunlar anlatılıyordu: "Köpek eti, bir zamanlar sığır etinden daha lezzetli kabul edilirdi. Aileler her hafta bir köpeklerini öldürüp yerlerdi. Ayrıca yemeklik köpeklerin beslendiği çiftlikler vardı. Buradaki köpekler pahalı olduğu için, çoğu kişi, sokaktaki başı boş köpekleri çalarlardı. Köpek eti satan özel kasaplar vardı. Kilosu 2 dolardı. Köpek derileri ise tanesi bir dolara, golf eldiveni yapan fabrikalara satılırdı. Erkek köpeklerin üreme organları ise Çin, Kore, Vietnam ve Japonya'da çorba yapımında kullanılırdı."
İki yıl önce gittiğim, Hong Kong'tan iki saat uzaklıktaki Guangzhou kentinin, köpek eti yemeklerinde dünyanın başkenti olduğunu öğrendiğimde, et satan hiçbir lokantaya girmemiştim. Benim iğrendiğim bu lokantalara, rezervasyonsuz gidilmediğini öğrendiğimde de çok şaşırdığımı hatırlıyorum.
Çin ve Vietnam'da hâlâ köpek eti yeniyor. Vietnam gezim sırasında, gittiğim pazar yerinde, köpek eti satılan bölümde kokudan midem bulanmış, pazardan nasıl kaçacağımı bilememiştim. Vietnam'da, kızgın yağda, sarımsak ve sebzelerle kızartılan köpek dili, en sevilen yemekler arasında yer alıyor. Köpek bacağından yapılan paça çorbası da sevilen yemekler arasında.
Kore'de, binlerce restoranın mönüsünde, köpek etiyle yapılan yemekler yer alıyor. Fiyatlar ise şöyle: Köpek çorbası 10 dolar, yahni 16 dolar, pilav üstü köpek tandır 25 dolar.
Vietnam'da köpek etinin yanı sıra kedi eti de yeniyor. Astım hastalığına iyi geldiğine ve seks gücünü artırdığına inanılan kedi eti gizli gizli tüketiliyor. Çünkü kedi kesmenin cezası oldukça ağır.
Bunun nedeni de bir yılda kesilen kedi sayısının 2 bini bulması. Ülkede kedi sayısı azalıp, fareler her yerde cirit atmaya başlayınca, 1997 yılında, kedi kesilmesi ve kedi etinin satılması yasaklandı.
Fare etini sevenler de var
Kedinin baş düşmanı fare de insanların beslenme listesinde yer alıyor. Fare sınıfından olan sincap, Amerika'da çok seviliyor. Sadece İllinois eyaletinde, avcılar yılda 2 milyon sincap avlıyorlar.
Fare tüketimi yeni bir alışkanlık değil. Geçmişi çok eskilere dayanıyor. Örneğin, Antik Roma'da, büyük sıçanlar kafeslerde fındıkla beslenip, semirtildikten sonra imparator için pişirilirmiş.
Marko Polo ise kitabında, Tatarların yaz aylarında fare yediklerini belirtiyor. Bazı yemek tarihi kitaplarında, 19. yüzyılda, Fransa'nın Bordeux kentindeki lokantalarda, kızarmış veya soğanla pişirilmiş fare eti yemekleri satıldığı öne sürülüyor.
Günümüzde Vietnamda, fare, önemli yiyecekler arasında yer almayı sürdürüyor. Bugün birçok Latin Amerika, Asya, Afrika ve Okyanus Adalarında, lokantalarda ve evlerde fare etiyle yapılan yemekler iştahla yeniyor.
Peru’da ise köstebek büyüklüğünde olan “Gine Domuzu”, yol üstünde bulunan, “kendin pişir kendin ye” türündeki lokantaların en sevilen yemeği.
Hindistan
Sarmısaklı yarasa yahnisi
Birçok ülkede, yarasa etinin, erkeğin tohum kalitesini artıracağına ve onun eşinden doğacak çocukların sağlıklı, güçlü ve akıllı olacağına inanılıyor. Çizgi roman kahramanı “Batman”in gücü buradan mı geliyor acaba? Ayrıca, yarasa etinin, mutlu ve uzun bir yaşam sağladığı da öne sürülüyor.
Çin'de, yarasa etinin yararları şöyle sıralanıyor: Sağlık, zenginlik, erdemlilik, uzun yaşam ve normal ölüm.
Hindistan'da ise yarasa etinin görmeyi keskinleştirdiğine ve yarasa yağı ile yapılan kremin romatizmaya çok iyi geldiğine inanılıyor.
Yarasa eti, bugün bazı Uzak Doğu ülkelerinde ve Pasifik Adaları'nda en sevilen yemekler arasında yer alıyor. Bu etin en çok tüketildiği yerler ise Filipin Adaları, Endonezya ve Mikronezya'dır. Endonezya'da, bira içinde pişirilen yarasa eti çok seviliyor. Bol acı biber ve bol sarımsakla yapılan yahnisi de sevilen yemekler arasında yer alıyor. Burma ve Tayland'da, bazı küçük lokantalarda ızgara veya kızarmış yarasa satılıyor.
Yarasa çorbası
Maymun eti alır mısınız?
Maymunlar da insanların sofralarından kaçmayı becerememişlerdir. Maymun eti tüketiminde başı Afrika ülkeleri çekiyor. Örneğin, Kamerun, Kongo, Zaire'de, maymun eti satan dükkanlar bulunuyor. Goril ve şempanze eti, domuz etinden daha ucuz olduğu için daha çok tercih ediliyor.
Maymun eti, bazı Uzak Doğu ülkelerinde de sevilerek yeniyor. Özellikle Güney Çin'de ve Güneydoğu Asya'da, sofraların en lezzetli yemekleri maymun eti ile yapılıyor. Hatta buradaki bazı lokantalarda, maymun beyni yiyebilmek için ortası delik özel masalar bulunuyor.
Maymun beyni
Yılanınız nasıl pişsin?
İnsanların büyük bir bölümünün korkulu rüyası olan yılan da özellikle Uzakdoğu'nun bazı ülkelerinde en sevilen yemek malzemelerinin arasında yer alıyor.
Bu konuda Çin, Hong Kong ve Vietnam başköşede oturuyor. Yılan yemekleri konusunda, Çin'in Guangzhou kenti birinciliği kimseye kaptırmıyor. Yılanseverler, bu eti çeşitli şekilde tüketiyorlar. Kimisi dilimleyip kızartıyor, kimisi kuşbaşı doğrayıp yahnisini yapıyor, kıyması çeşitli yemeklerde kullanılıyor, haşlaması pilav üstünde servis ediliyor. Tuzlanıp salamurası yapılıyor. Kimileri de çiğ yılan dilimlerini (sanki yılan Suşi) acı sosa batırarak yemeyi seviyorlar.
Kolombiyalılar da sürüngen yemeyi seven halkların arasında yer alıyorlar. İguana ve dev kertenkele ızgarası, ülkenin en sevilen yemekleri arasında yer alıyor.
Denizanası salatası
Denizanası salatası Japonların damaklarını şenlendiriyor. Çin'de, Avustralya ve Yeni Zelanda'da solucanlar da beslenme listelerinde görülüyor. Bu ülkelerde yaşayan yemek uzmanları, solucan haşlamasının veya fırında kızartılanların çok lezzetli olduğunu öne sürüyorlar.
Denizanası salatası
Kırlangıç yuvası yer misiniz?
Kırlangıç yuvası ise Uzak Doğu Asya'nın en beğenilen ve en pahalı yemekleri arasında yer alıyor. Bu yuva ile yapılan çorbanın kasesi tam 300 dolardan satılıyor.
Her kırlangıcın yuvası yenmiyor. Bu lezzetli yemekler, deniz kırlangıçlarının yuvalarından yapılıyor. Uçurumların ulaşılmaz köşelerinde yer alan bu yuvaları toplamak çok zor. Bu işte uzmanlaşmış köylülerin sayısı da çok az, onun için de fiyatları çok pahalı. Bu yuvaların bir kilosunun fiyatı 3 bin dolardan başlıyor.
Kırlangıç yuvası yemeği tam bin 500 yıldan beri Çin mutfağının gözdesi. Çinliler bu yemeğin çocukların sağlıklı büyümesine yardımcı olduğunu öne sürüyorlar. Her garip yemekte olduğu gibi bu yemeğin ayrıca seks gücünü artırdığına da inanılıyor.
Kırlangıç yuvası çorbası
Bu işin bitiminde böcek bölümü var. Çekirgesi, akrebi, örümceği, karıncası, peygamber devesi, kelebeği, karıncası, hamamböceği... Dünyanın bir bölümü de bunları severek yiyor. Ama midenizi daha fazla bulandırmamak için bu konuyu başka bir yazıya bırakıyorum.
Bize garip gelen ama diğer kültürlerin iştahla yedikleri yemekler tabii ki bunlarla sınırlı değil. Bence, insanoğlu doğada ne varsa midesine indiriyor. Nüfus artışı ve iklimlerdeki değişim bu hızla devam ederse, sanırım kimse hiçbir yiyecekten tiksinmeyecek, karnını doyurabilmek için bulduğu her şeyi yiyecek.
Kuzu beyni, dana billuru, işkembe, kokoreç, inek memesi, kuzu kelle, kuzu gözünün yağı, mumbar, ak ve karaciğer, uykuluk gibi hayvan organlarını yediğimizi öğrenenler de sizin gibi yüzlerini buruşturacaklardır.
Pazar iştihanızı zedelediğim için özür dilerim.
Mehmet Yaşin kimdir?
Mehmet Yaşin 1950 yılında Ankara'da doğdu. Üniversitede sosyoloji öğrenimi gördükten sonra 1970'li yılların başında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazetelerde muhabir, editör, yazı işleri müdürü ve yayın yönetmeni olarak çalıştı.
Gezi ve keşif dergisi Atlas'ı çıkardı. Daha sonra Hürriyet Dergi Grubu Genel Müdürlüğü görevini üstlendi.
Televizyon kanalları için belgeseller hazırladı. Daha sonra kurucusu olduğu Doğan Kitap'ı beş yıl boyunca Genel Müdür olarak yönetti.
Hürriyet gazetesinde gezi yazıları, çok sayıda dergide yeme-içme üzerine yazılar kaleme aldı, CNNTürk'te hazırlayıp sunduğu 'Lezzet Durakları' programı büyük beğeni topladı.
Yemek ve mutfak üzerine yazılar yazmayı, Atlas dergisi için çıktığı gezilerde gittiği yerlerin yemeklerini de keşfetmeye başlamasına bağlayan Yaşin, "Keşfetmek duygusundan hareketle mutfakları araştırmaya başladım. Yemeğin o yörenin, ülkenin kültürünü anlamak için en iyi araç olduğunu fark ettiğimden beri, mutfaklardan çıkmaz oldum. Yemek için kullanılan malzemeler, pişirme teknikleri, yemeklerin öyküleri derken mutfak vazgeçemediğim ilgi alanı oldu" diyor ve ekliyor:
"Gittiğim ülkeleri anlatırken, yemeğe değinmeyince yazımın yarım kaldığını gördüm. Bir de belki benim önerimle o coğrafyalara gidecek insanlara yardımcı olabilirim duygusu beni yemek yazmaya itti. Ben yemeğin nasıl yapılacağından çok nasıl yapıldığı ile ilgilendim. Yemeğin öyküsü daha çok ilgimi çekti. Yemeğin tarihi merakımı uyandırdı. Okudum, sordum, soruşturdum, biriktirdim. Tüm bu bilgileri kendime saklamanın haksızlık olacağını düşündüm. Benim gibi yemeğin peşinde koşturanlarla paylaşma duygusu ağır basınca yemek yazılarına başladım."
Yayımlanmış kitapları
'Lezzet Durakları', 'Yemek Sırları', 'İstanbul Lezzetleri', 'Uzakname', 'Yakınname' (Doğan Kitap) ve 'Yumurta Nasıl Kırılır?' (Remzi Kitabevi) adlı kitapları yayımlandı.
|