20 Ekim 2024

Bir kadın evlenince…

Evli bir kadın eşinin haber ve izni olmadan doğum kontrolü için hap kullanırsa veya spiral taktırırsa suç işlemiş mi olur? Eşi mahkemeye başvurursa haklı çıkar mı?

Geçtiğimiz günlerde medyada şöyle bir haber yer aldı: “Acil olarak rahim ve yumurtalıklarının alınması için ameliyat önerilen kadına, operasyon için boşanma aşamasında olduğu eşinden izin alması koşulu getirildi. Ancak koca, ‘şartlı onay’ verebileceğini söyledi. Bunun üzerine hasta Aile Mahkemesi’ne başvurdu.”

Öncelikle verilen haberde bir düzeltme yapmak gerekiyor, zira “acil” olarak tanımlanan ameliyat tıbbi anlamda acil gibi gözükmüyor. Anladığımız anlamda bir acil girişim gerekse idi böyle bir tartışma yaşanmazdı.

Ortalığı karıştıran Rahim Tahliyesi ve Sterilizasyon Hizmetlerinin Yürütülmesi ve Denetlenmesine İlişkin Tüzük’teki 13. madde. Orada deniliyor ki: “Evli kimseye sterilizasyon ameliyatının uygulanması, eşinden ayrıca izin belgesi alınmasına bağlıdır.”

Aslında sterilizasyon olarak tanımlanan işlemler kadında tüplerin bağlanması, erkekte ise vazektomi (sperm ileten kanalların kesilmesi.) Rahim alındığında da doğum olamayacağından o işlem de sterilizasyon tanımına girmiş oluyor.

İlginç olarak rahim ameliyatının yapılacağı kadın menopoz sonrası dönemde ise doğurganlık halinin sona ermiş olması ve artık sterilizasyondan söz edilemeyeceği için eş onayına gerek olmuyor. Özetle, haberlere konu olan hasta menopozda olduğunu kanıtlarsa eş iznine gerek kalmaz.

Kürtaj ile ilgili düzenleme de yukarıda sözü edilen tüzükte yer almış. İstenmeyen gebelikleri ilk 10 hafta içinde sonlandırmak yasal olarak mümkün. (Tecavüz sonucu olan gebeliklerde ise bu süre 20 haftaya kadar çıkabiliyor.) Tüzük evli olan kadınların kürtaj yaptırabilmesi için eş onayını zorunlu kılıyor.

Her ne kadar ilk 10 haftada kürtaj yasal olsa da, kamu hastanelerinde yaptırmak imkansıza yakın. Mevcut iktidar görüşüne uyarak çeşitli nedenlerle kamu hastanelerinde gebeliği sonlandırmak adına kürtaj yapılmıyor/yapılamıyor. Her neyse, bu bambaşka bir konu.

Görüldüğü gibi üreme, doğum kontrolü gibi konular ortaya çıktığında olayın merkezinde hep kadınlar var. Kürtaj, tüp bağlanması, rahim ameliyatları hep kadınlarla ilişkili. Erkek doğum kontrolü yöntemi olarak vezektomi çok ender tercih edilen ve uygulanan bir yöntem. Doğum kontrolü için hap veya spiral gibi yöntemlerin kullanılması da hep kadınlarda.

 

 

Kadın evli ise bu konularda hep eşinin izni gerekiyor yasal olarak. Hiç tartışıldığını hatırlamıyorum ama evli bir kadın eşinin haber ve izni olmadan doğum kontrolü için hap kullanırsa veya spiral taktırırsa suç işlemiş mi olur? Eşi mahkemeye başvurursa haklı çıkar mı?

Erişkin bir birey kendi bedeniyle ilgili kararlar verme hakkına sahipken evli olduğunda durumun değiştiğini söylüyor bizim yasalarımız.

Oysa ki Amerikan Yüksek Mahkemesi’nin bu konuda verilmiş önemli bir kararı var. Yüksek mahkeme kürtaj için eşin rızasını arayan kanun hükmünü Anayasa’ya aykırı bulmuş. (1)

Kararda, eşinden şiddet gördüğü için veya eşinin cinsel saldırısı sonucu gebe kaldığı için kürtaj yaptırmak isteyen kadınların, eşlerinin rızasını alma zorunluluğunu, şiddet görme korkusuyla yerine getiremediklerinden bahisle eş rızası şartının kadınların kürtaj haklarını kullanmalarına engel olduğu anlatılmakta. Amerikan Yüksek Mahkemesi evlenen kadının statüsünün değiştiği düşünülerek haklarının kısıtlanması, günümüz evlilik anlayışı ile bağdaşmamaktadır görüşünü de vurgulamış.

Türkiye’nin imzaladığı uluslararası etik bildirgelerde de eşin onay verme zorunluluğu bulunmuyor. İşler mahkeme düzeyine gelirse uluslararası sözleşmeler yasanın önüne geçiyor.

Ülkemizde eşlerinden veya birlikte oldukları erkeklerden şiddet gören kadın sayısının oldukça fazla olduğu defalarca vurgulandı. Kürtajda eşin rızasını alma zorunluluğu dünyadaki birçok ülkede kalkmış durumda. Eş onayı zorunluluğu şiddet gören kadınların kürtaj haklarını kullanmalarına engel olması ve evli olmayan kadın ile evli kadın arasında eşitsizlik yaratması nedenleriyle günümüz koşullarına ve hukuka aykırıdır görüşü gittikçe de yaygınlaşmakta.

Türkiye’de bu konunun tartışılması aşamasından bile çok uzakta olduğumuzun farkındayım. Ülkede o kadar çok sorun var ki… Ayrıca kadına bakış anlayışı değişmedikçe bunların konuşulmayacağı ortada. O günlerin geleceğini umalım.


  1. Tansu Sayar, Yasemin KILIÇ Öztürk. Türkiye’de Uygulanan Kürtajda Eşin Rızasını Alma Zorunluluğu ve Amerikan Yargısından bir Örnek. Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, 20, 321-349.

A. Özdemir Aktan kimdir?

A. Özdemir Aktan, Ankara'da doğdu. İlkokulu Rize'de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.

1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.

!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988'de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.

Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.

İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2014 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.

Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.

Evli ve iki çocuk babası.

Yazarın Diğer Yazıları

Ürik asitin marifetleri

Gut hastalığı, ismini en güçlü Roma tanrılarından olan Satürn’den almış. Çocukları arasında gezegenlere isim veren Neptün, Pluton ve Jüpiter de bulunuyor. Böyle kötü bir hastalığa güçlü bir tanrının adını vermek yerinde olmuş

Tıpta güven kaybı

Her şeye rağmen iyi hekimlik yapan/yapmaya çalışan geniş bir hekim ve sağlık çalışanı ordusu mevcut. Gelecekten hiç umutsuz olmadım

Adli tıp konusu

Yapay zekanın şimdilik nereye kadar gelişeceği kestirilemediğinden adli tıbbın nereye evrileceği de belli değil. Ancak makineler ne kadar gelişirse gelişsin insanın ve bu konuda adli tabiplerin yerini alması gerçekleşmeyecektir

"
"