Sağlıklı beslenmenin önemini belirtmeye gerek yok ama neyin sağlıklı, neyin sağlıksız olduğu hâlâ net değil. Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Süha Yalçın’ın “Ürik Asit” başlıklı düşündüren ve yeni ufuklar açan konuşmasını dinledim.
Ürik asit nereden çıktı diyenler olabilir elbette. Bilenler ürik asiti gut hastalığının nedeni olarak bilirler. Gut, ürat kristallerinin eklemlerde birikerek şişlik ve şiddetli ağrı yaptığı bir hastalık. Tedavide vücuttan idrarla ürik asit atılmasını sağlayan ilaçlar ve diyet var.
Pürin içeren gıdalar ürik asit seviyelerini yükseltiyor ve hastalığın ilerlemesine neden oluyor. En başta gelen şüpheliler kırmızı et, deniz ürünleri ve alkol. Özellikle bira ve şarap gibi fermente içkiler ürik asiti daha çok yükseltiyor. Karbonhidratlardan ise sadece fruktoz listede. Diyetin düzenlenmesi ve buna uyulması bile hastalığı kontrol edebiliyor.
Gut nedeni ile hayatını kaybeden ünlüler arasında 16. yüzyılda yaşamış olan V. Karl’a (Şarlken) ayrı bir yer ayırmak gerek. Yaşadığı dönemde neredeyse tüm Avrupa’ya hükmeden kral, Katolik inancına bağlılığı nedeni ile papa tarafından “Kutsal Roma İmparatoru” olarak kutsanmış. Hayatını gut hastalığı nedeni ile kaybeden V. Karl’dan sonra başka Kutsal Roma İmparatoru olmamış. Tarihçiler gut hastalığını Kutsal Roma İmparatorluğu’nu sonlandıran hastalık olarak niteliyorlar. Kralın hastalığı daha sonraki otopsi incelemelerinde de doğrulanmış.
Gut denilince “Saturnin Gut” olarak tanımlanan ilginç bir durum karşımıza çıkıyor. İşin özünde kurşun zehirlenmesi ile birlikte seyreden gut hastalığı var ve çok ağrılı seyreden bu klinik tablo ismini en güçlü Roma tanrılarından olan Satürn’den almış.
Satürn, tarım, bolluk ve barış tanrısı olarak anılıyor ama kendi çocuklarını yemek gibi kötü bir şöhreti de var. Mitolojiye göre çocuklarından birisinin kendini öldürerek yerini alacağı duyumu ile bu yola başvurmuş. Çocukları arasında gezegenlere isim veren Neptün, Pluton ve Jüpiter de bulunuyor. Böyle kötü bir hastalığa güçlü bir tanrının adını vermek yerinde olmuş.
Vücuda giren kurşun idrarla ürik asit atılımını engelleyerek guta neden oluyor. Eski Roma’da bu çok yaygın olarak tanımlanmış. Özellikle de aristokrat Romalılarda çok görüldüğü yazılıyor. Öyle ya, vücutta ürik asiti arttıran kırmızı et ve şarap tüketimi sınırsız. Bir de buna kurşun alaşımlı kadehler eklendiğinde gut için mükemmel bir ortam oluşuyor. Zaten gut hep zengin hastalığı olarak bilinir.
Bu Saturnin Gut eski dönemlerde barmenlerde de sık görülmüş. Teori şöyle: Bira servisi yapılan fıçıların muslukları hep damlattığından barmen barı kapattığında bir kadehi musluğun altına yerleştirerek biranın boşa gitmesini önler ve ertesi gün geldiğinde de bunu içermiş. Konulan kadeh kurşun alaşımlı olunca da sonuç belli. Zaten bu durumlarda suçlu hep bira ve şarap gibi fermente içkiler.
Yalçın’ın konuşmasının ilginç ve düşündürücü tarafı ise ürik asitin birçok başka hastalık ile birlikte anılmasının başlaması. Bir çalışmada serum ürik asit değerlerindeki her 1 mg/dl'lik artışın tip 2 diyabet riskinde %17'lik artışa yol açtığını gösterilmiş. Ayrıca diyabete bağlı komplikasyonların artışında da katkısı saptanmış.
Başka bir çalışmada hem erkeklerde hem de kadınlarda hiperürisemi obezite, hipertrigliseridemi ve yüksek karaciğer enzimleri ile ilişkilendirilmiş. Yüksek ürik asit, oksidatif stres adı verilen ve kan damarlarını daraltan bir dizi biyokimyasal reaksiyonu başlatarak kardiyovasküler hastalık, hipertansiyon, bilişsel gerileme, erektil disfonksiyon ve anormal kan yağları için artan bir risk oluşturur.
Bu çalışmalara bakarak ürik asit yüksekliğinin birçok hastalığa neden olduğu sonucu çıkmasın. Birlikte görülmesi ile neden olması arasında çok fark var. Ancak yüksek riskli gruplarda ürik asit yüksekliğinin sorunları arttırdığı gerçek.
Bazı araştırıcılar bu riskli gruplarda ürik asit değerlerinin normal sınırın da altına çekilmesini öneriyorlar. Bu durumu yıllar önce kan yağları ile de yaşadık ve yaşıyoruz. Doğrular ve yanlışlar tıpta değişebiliyor ve örneklerini gördük. Ancak şunu artık biliyoruz: Sağlıklı bir yaşam için düzgün bir diyet şart.
Yıllar önce bir Harvard Tıp Fakültesi Dekanı öğrencilere “Size burada öğreteceklerimizin yarısı yanlış. Sorun şu ki, hangi yarısı yanlış bilmiyoruz” demişti.
A. Özdemir Aktan kimdir?
A. Özdemir Aktan, Ankara'da doğdu. İlkokulu Rize'de bitirdikten sonra ortaokulu Talas Amerikan Kolejinde, liseyi ise Tarsus Amerikan Kolejinde bitirdi.
1971 yılında girdiği Hacettepe Tıp Fakültesini 1977 yılında bitirdi ve aynı yıl Hacettepe Tıp Fakültesi Genel Cerrahi asistanı oldu.
!982 yılında genel cerrahi uzmanı olduktan sonra askerlik ve zorunlu hizmet sonrası 1986 yılında Gazi Üniversitesinde yardımcı doçent olarak akademik kariyerine başladı. 1988'de Marmara Üniversitesine geçtikten sonra aynı yıl doçent ve 1994 yılında da profesör oldu.
Marmara Üniversitesinde 27 yıl görev yaptıktan sonra 2015 yılında KHK ile üniversiteden uzaklaştırıldı.
İstanbul Tabip Odasında değişik görevlerden sonra 2006-2010 yılları arasında İTO başkanı, 2010-2012 yılları arasında TTB Merkez Konseyi ikinci başkanlığı ve 2012-2014 yıllarında ise TTB Merkez Konseyi başkanlığı yaptı. İTO anılarını "Savaş Köprüleri Vurur" ve TTB anılarını "Hekimler Suç İşliyor" isimli kitaplarda yayımladı.
Halen hekimlik mesleğine ve TTB aktivistliğine devam ediyor.
Evli ve iki çocuk babası.
|