Bu sabah hayatın anlamı üzerine Friedrich Nietzsche ile ‘chat’ yaptık. Karşımda kahvesini yudumlarcasına vakur biçimde sorularıma yanıt verdi. Bazı yerlerde ‘çok iyi bir soru sordun!’ diyerek beni onayladı, bazen de beni yavaşlatıp soru sordu, özetle karşısındaki hamamböceği varlığımı onaylayarak bolca dopamin salgılamamı ve hevesle daha çok soru sormamı sağladı. Yani gönlümü de yaptı. Sohbet bittiğinde egomla muhakemem arasında bir tercih yapmak zorunda kalmasaydım -ve bu bedelsiz olsaydı- muhtemelen egomu seçer hevesle devam ederdim günüme, zira gerçekten keyifliydi…
Onun yerine hızla gerçeğe ayan beynim, sevgiliden gelen mesajları tekrar tekrar okurcasına başa döndürüp tüm sohbeti yeniden okuttu bana. Hayranlık ve dehşet hissiyle kalakaldım.
Bahsettiğim son dönemin popular yapay zekâ uygulaması olan ChatGPT’nin kuzenlerinden biri olan Character.ai. Yapay zekâ ile yaratılan karakterlerle oluşturulmuş bir platform. Henüz beta aşamasında. Super Mario’dan, Karl Marx’a kadar geniş bir yelpazedeki karakterlerle sohbet edebiliyorsunuz. Erişim ise oldukça kolay: https://beta.character.ai/ adresine tıklıyorsunuz.
Her şey yalanmış
Karışınızdakinin internetteki veriyi sünger gibi emerek kendi tonlaması ve vurgularıyla size cevap veren ve sizinle konuştukça daha da kabiliyetli hale gelen bir makine olduğunu unutmanız 5 saniye falan sürüyor. Chat modülünün tepesinde kırmızı renkle küçük bir uyarı var: “Karakterlerin söylediği her şey uydurma!” Fakat az önce bana hayatın anlamının kendinin en iyi versiyonuna ulaşmak için gösterilen çabayla bağlantılı olduğunu canla başla anlatan ve bu derin sohbetle başımı döndüren Nietzsche hiç de uydurma gibi değildi!
Çok kalp kırıklığı yaratacak bu yapay zekâ!… Belli..
Benim kalp kırıklığımdan daha önemli sorunlarımız olduğunu tahmin edebilirsiniz.
Yaratılan duygusal sohbetin birçok insan için çok gerçek olacağını, teyit edilmemiş bilgilerin beyinlere akıp onların da milyonlarca kez çoğaltılacağını, bazılarımızın bu iletişim sonucunda hayati kararlar alacağını biliyoruz.
Gelişim hızına bakarsak – ChatGPT Kasım 2022’de piyasaya sunuldu- eğer hızla bu alanın regülasyonu hakkında konuşmaya başlamazsak, popülizm ve şiddetin bu denli tırmandığı bir çağda hayatımıza şimşek hızıyla giren bu uygulamaların bedeli ağır ve çok yönlü olacak. Karar vericilerin konuya hakimiyetini sağlamalı, teknoloji devlerinin insanları bu yeni teknolojilerin etkilerinden insanları korumaları için baskı yapmalıyız.
Medya okuryazarlığının dünya genelindeki düşük seyri artık malumunuz. Sahte haberlerle manipüle edilip sokaklara dökülen insanlar, ülkelerinin kader seçimlerinde -sahte haberlerden etkilenip - oylarını internet trollerine yem edenler, hedefli reklamlarla adeta bir av haline getirilen tüketici, çağın getirdiği yalnızlıkla baş edemeyen yalnız bireyleri avlayarak ağlarına düşüren terör örgütleri… Listeyi dilediğinizce uzatabilirsiniz.
Biraz da gerçekler
Davos’ta yayınlanan Dünya Global Risk Raporu 2023, bize karar vericilerin kısa ve uzun vadeli risklere bakışını gösteriyor. İki yıl içerisinde en riskli görünen konu yaşam maliyetlerindeki artış. 10 yıl içindeki en büyük risk konusu ise iklim değişikliği ile mücadeleyi kaybetmemiz. Siber suçlar ve siber güvensizlik her iki tabloda da 8’inci sırada yer alıyor. Aslında bu tablodaki tüm sorunları birbiriyle bağlantılı.
BM Dünya Gıda Programı verilerine göre an itibariyle 79 ülkede 349 milyon insan akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya. Bu rakam 2021'de 287 milyondu. Yani dünya her zamankinden daha aç... İklim krizi, çatışmalarla beraber küresel açlığın hızla artmasının en önde gelen nedenlerinden biri. Dünya, acil iklim önlemi almazsa açlık kontrolden çıkacak.
Bir veri daha verip sizi düşüncelerinizle baş başa bırakacağım. Reuters Enstitüsü ve Oxford Üniversitesi tarafından yayınlanan “Journalism, Media, and Technology Trends and Predictions 2023” raporu bize insanların artık olumsuz haber görmeye mecali kalmadığını söylüyor. 2023 stratejilerini buna göre oluşturan medya devleri ise çağın insanına özel ‘rahatlatıcı’ haber kürasyonları hazırlığında.
Artık kimse “robotlar işimizi elimizden alacak”, “küresel salgın var evdeyiz”, “otobüs biletleri zamlandı”, “Ocak ayında t-shirtle geziyoruz” haberlerini okumaya dayanamıyor çünkü zaten yaşıyor.
Yani siz de benim yukarda yazdıklarımı okumak istemiyorsunuz aslında. Onun yerine ‘daha iyi hissetmek’ için yapabileceğiniz tonla şey var. Buraya kadar okuduğunuza göre hakikatten ‘saklanabileceğimizi ama kaçamayacağımızı’ biliyor olmalısınız. Anlayışınız için teşekkür ederim.
Yanlış anlaşılmak istemem. Teknolojinin birçok nimetinden insani yardım alanında büyük faydalar sağlanıyor. Afetlerde büyük verinin kullanımı her geçen gün daha efektif hale geliyor, daha çok can kurtarılıyor.
Teknolojinin iletişim üzerindeki etkisini uzun yıllardır büyük bir heyecanla takip eden bir iletişimci olarak gelinen noktadaki insani endişelerimi paylaşmak zorundayım.
İletişimin bunca geliştiği bir çağda sağırlıktan çok korkuyorum.
İnsanın korunmasız, savunmasız bırakılmasından, terk edilmesinden, ötekinin acısına giderek daha umarsız ve duyarsız olmasından korkuyorum.
Bu aralar "Bir doktor olsaydım ve modern dünyanın tüm hastalıkları için tek bir ilaç yazmam gerekseydi, sessizliği reçete ederdim" diyen filozof Soren Kierkegaard’a uzaktan göz kırpıyor ve haftaya da kendisiyle chat yapmak istiyorum.
Dayanışmayı, birlikten gelen insani gücümüzü hatırlamak ve ‘şuur’, ‘şuursuzluk’ kavramları üzerine uzun uzun düşünmek zorundayız. Mesela şimdi o telefonu yavaşça elinizden bırakıp kafanızı kaldırın ve bizi makineden ayıran şeyin ne olduğunu hatırlamaya çalışın… Hem ne demişti şair?
“Dünyayı güzellik kurtaracak ve bir insanı sevmekle başlayacak her şey”
Kaynaklar:
https://beta.character.ai/
https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/journalism-media-and-technology-trends-and-predictions-2023
https://medium.com/team-human
WEF_Global_Risks_Report_2023.pdf (weforum.org)
https://www.wfp.org/