21 Şubat 2025

“Öfke” yabancı sermayeden, ekonomik çalkantıdan tatlıymış!

İnsanlar bir eleştiri yapmış, sistem içinde fiilen yaşadıkları güçlüklerin artması üzerine seslerini yükseltmek zorunda kalmış. Suç bunun neresinde?

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan

Madem bu ülkede artık “kuvvetler ayrılığı yok...”

Madem bu ülkede artık “yürütme yargıyı olağanüstü etkileme gücüne sahip...”

Madem bu ülkede artık “her şeye karar veren bir tek adam rejimi var...”

O “tek adam” nasıl oluyor da artık öfkesine sahip çıkamıyor, bindiği dalı kesiyor?

TÜSİAD’ın önde gelen iki yöneticisine, Ömer Aras ile Orhan Turan hakkında soruşturma çerçevesinde yurt dışına çıkış yasağı getirilmesi...

Bugünkü otoriter rejime bile aykırı!.. Ekonomik açıdan!..

“Tek adam” konuşuyor, son günlerin modasına uygun, konuşmanın dumanı tüterken, Aras ve Turan evlerinden alınıp, savcılığa götürülüyor.

Yabancı sermaye girişi

Biraz geriye gidersek, 2005 ile 2008 arasında...

Dört yılda Türkiye’ye giren yabancı sermaye 71 milyar 600 milyon dolar. Bir daha böyle bir rekoru yok Türkiye’nin.

2006 ve 2007 yıllarında yıllık yabancı sermaye girişi 21, 22 milyar dolara yükselmişken, 2020’de 7.7 milyar dolara düşüyor. Şimdi bu rakam iyice düşmüş bulunuyor.

O dört yıldaki artışın sırrı ne?..

Aslında sır değil, yeni bir teori hiç değil.

Demokrasi, hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı ile yabancı sermaye arasındaki birebir ilişki.

AKP 2002’de iktidara gelince, 2002 krizine son veren ve bir önceki hükümet döneminde hazırlanan ekonomik programı aynen uyguluyor.

Bunu Avrupa Birliği ile başlayan müzakereler ve o bağlamda hukuk reformları izliyor.

Yabancı sermaye Türkiye’de karşısına çıkabilecek risklerin azaldığını, karşılaşsa bile, riskin hukuk yoluyla çözülebileceğine inanıyor.

Türkiye’ye rahatlıkla geliyor.

“Tek adam rejimi” sonrası

Barometre gibi!..

2018’de dünyada eşi görülmeyen “tek adam rejimi” ile birlikte, akla gelebilecek her türlü yürütme, yargı ve yasama yetkisi Tayyip Erdoğan’da toplanıyor.

2018’den başlayarak, yargı adım adım siyasallaşıyor. Kendini güvende hissetmeyen yabancı sermayenin girişi azalıyor.

2018’de 12 milyar 800 milyon dolar olan yabancı sermaye, 2019’da 9 milyar 300 milyon dolara, 2020’de 7 milyar 700 milyon dolara düşüyor.

2021 ve 22’de yeniden13 milyar dolara çıkması kimseyi yanıltmasın!..

Gelen sıcak para yatırım yerine, gözünü yüksek faize dikerek, hiç bir ülkede göremeyeceği karı elde ederek, yurt dışına götürüyor.

Son iki yıl yeniden düşüş var.

Tek kurum

TÜSİAD dünyadaki bütün önemli merkezlerde ofisleri bulunan...

Yabancı sermaye ile birebir diyalog kuran Türkiye’nin tek sivil toplum kuruluşu.

Ayrıca enerji hariç, Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 80’ini TÜSİAD’a bağlı firmalar yapıyor.

Erdoğan istese de, istemese de, TÜSİAD’a öfkelense de, o öfkeye AKP Meclis Grubu alkışlarla karşılık verse de, gerçek bu.

Çıkış ve giriş yasağı

Böyle durumlarda sürpriz değil, bir Erdoğan klasiği, partisinin toplantısında TÜSİAD’ın çeşitli alanlara dönük eleştirilerine öfke seliyle cevap veriyor.

Yargı hiç sektirmiyor, TÜSİAD’ın önde gelen iki yöneticisini sorguya çekmekle kalmıyor, üstüne üstlük onlara bir de yurt dışına çıkış yasağı getiriyor.

Bunun ekonomik anlamı şu, Erdoğan’a ve onu alkışlayan AKP’lilere hatırlatmak üzere:

O yurt dışına çıkış yasağı...

Yabancı sermayenin Türkiye’ye giriş yasağı gibi!..

Enflasyon ve cari açıkla ve pek çok sorunla başı derde girmiş ekonomiyi umursamazlık gibi!..

Dünyadaki yankılandı

Hukuk devletinin ağır yaralar aldığı bir ülkede yabancı sermayenin güvencesi ne olabilir ki?..

Hayatları üretim ve ihracatla geçen insanlara yurt dışına çıkış yasağı getirmek de, neyin nesi?..

İnsanlar bir eleştiri yapmış, sistem içinde fiilen yaşadıkları güçlüklerin artması üzerine seslerini yükseltmek zorunda kalmış.

Suç bunun neresinde?.. 

Dünya medyasına bakınca, karar pek çok ülkede ciddi yankı uyandırıyor.

Bakalım, o yasak ne zaman kalkacak?..

Bir sorum daha var:

Yabancı sermaye getirmek için ülke ülke dolaşan Sayın Mehmet Şimşek, nasılsınız iyi misiniz?

Yalçın Doğan kimdir?

Yalçın Doğan, 1965 yılında Alman Lisesi'ni, 1969'da İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi.

Gazeteciliğe 1973 yılında Cumhuriyet'te ekonomi muhabiri olarak başladı. 1981 yılında Cumhuriyet Ankara Temsilciliğine atandı.

1989'da köşe yazarı olarak geçtiği Milliyet'te önce Yayın Koordinatörü, 1999'da Genel Yayın Yönetmeni görevlerini üstlendi. 2003'te Hürriyet Gazetesi'nde sürdürdüğü köşe yazarlığı 2015 yılında sona erdi. O tarihten bu yana T24'te köşe yazarlığına devam ediyor.

Türk Dil Kurumu, Sedat Simavi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'in çeşitli ödülleri yanında, 2014'te yılın en iyi köşe yazarı, Halk TV'nin 'Kırılmayan Kalemler' ödülünü kazanan gazeteciler arasında yer aldı.

Her biri özgün araştırma içeren IMF Kıskacında Türkiye, Dar Sokakta Siyaset, Fenerbahçe Cumhuriyeti, Savrulanlar kitapları ile anılarını derlediği Sussam Susulmaz Yazmasam Olmaz kitaplarını yazdı. Ayrıca, Komünist Enternasyonelde Faşizmin Tahlili başlığı ile yayımlanan Almancadan yaptığı bir çevirisi bulunmaktadır. Almanca ve İngilizce bilir.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

19 Mart Saraçhane’de bir doktora tezi, DEM’lilerin alkışlarıyla

Çözüm sürecine dönük DEM ile AKP/MHP arasında yaklaşık beş buçuk aydır süren bahar havası yerini buz gibi rüzgarlara bırakıyor. O destek devam ediyor, DEM’li bir heyet dün İBB’ye gelerek, Özgür Özel’le görüşüyor. Bu durum DEM ile AKP/MHP arasında kırılmaya yol açar mı?..

Ülke farkı: İşte biz böyleyiz!

Nehir tersine akıyor. Tersine akan nehir, demokrasiyi beraberinde sürüklüyor. Bir meçhule!

"
"