23 Kasım 2024

Moda’nın vazgeçilmez esin kaynağı: Sürrealizm

Gerçeküstülük, 1920’li yıllardan günümüze kadar modaya esin kaynağı olmaya devam ediyor. Japonizm akımının öncülerinden Rei Kawabuko, Alexander Mc Queen, Hollandalı tasarımcı İris Van Harper, Moschino markasının yaratıcı yönetmeni Jeremy Scott ve Daniel Roseberry kimliklerini sürrealizm kodları doğrultusunda yaratmış olan tasarımcılardan bazıları

Paris George Pompidou Kültür Merkezi, geniş kapsamlı bir “Sürrealizm” sergisine ev sahipliği yapıyor. Dışavurumculuk döneminin önemli sanatçılarının eserlerinin bir araya getirildiği muhteşem sergi, son yılların önemli sanat olaylarından biri şüphesiz. Benim de profesyonel tasarımcılık hayatımı etkilemiş olan bu akım birçok disiplinde olduğu gibi, moda anlayışının da artistik sınırlarını aşmasına da yol açmıştı.

1924 yılında Fransız edebiyatçı André Breton’un yayımladığı Gerçeküstü Manifesto, yazara, savış sonrası tüm disiplinleri etkileyecek olan sürrealizm akımının babası unvanını kazandıracaktı. Aralarında farklılıklar olsa da Gerçeküstülük, Dadaizm akımının bir uzantısı olarak kabul görür.

Avrupa o yıllarda, Sigmund Freud ve İsviçreli Psikiyatr Carl Gustav Jung gibi düşünürlerin öncülüğünde doğan psikanalitik kuramlardan etkilenmiş, dış dünyaya tepki vermek yerine içe dönük deneylere yönelen birçok saygın sanatçının doğmasına neden olmuştu.

Rasyonellik ve sıradanlığa karşı çıkarak hayal gücünün limitlerini zorlamayı hedefleyen sürrealizm akımı, edebiyat, resim, heykel, mimari, fotoğrafçılık ve sinema gibi tüm sanatsal disiplinleri etkilemiştir. Salvador Dali, René Magritte, Max Ernst, Joan Miro ve Man Ray bu dönemde ünlenen sanatçılardan bazılarıdır.

Aynı dönemde Paris, çılgın yıllar olarak nitelenen savaş sonrası dönemi yaşarken, başta Coco Chanel olmak üzere yüzyıl başında Charles Frederic Worth’ün başlattığı Haute Couture (Yüksek Terzilik) anlayışına katılan modacılar, Fransa sınırlarını aşarak ünlenmeye başlamışlardı.

1930-1950 yılları arasında Paris’teki moda atölyesini yöneten ve sürrealist akımın moda dalındaki temsilcisi olarak kabul edilen Elsa Schiaparelli, yarattığı marka kimliği ile döneme damgasını vurmuştu.

Elsa Schiaparelli

Schiaparelli, hayal gücünün sınırlarının aşılması ile “giyinme” nosyonunun başka bir boyuta taşınabileceğini kanıtlamış, sanatla kurulacak köprünün modanın bir sanat dalı olarak düşlenebileceğinin yolunu açmıştı.

Elsa Schiaparelli'nin ilk trompe l'œil motifini yarattığı el örgüsü kazak (Philadelphia Sanat Müzesi)

Modanın bir sanat dalı olup olmadığı tartışması uzun yıllar güncelliğini korumuş olsa da daha sonraki dönemlerde Yves Saint Laurent, Christian Lacroix gibi bazı tasarımcıların teatral gösteri niteliğinde kurguladıkları defile sunma yöntemleri şüphesiz hala belleklerden silinmiş değil.

Elsa Schiaparelli, dönemin önemli sanatçıları ile kurduğu dostluk ilişkilerini iş birliğine dönüştürerek o zamana kadar denenmemiş bazı kodların giysi yolu ile kadın vücuduna yansımasını sağlamıştı.

Schiaparelli'nin en ünlü eserlerinden "ıstakoz elbisesi"

Aynı dönemde kadını korseden kurtararak devrim niteliğindeki yeniliklerini yapan Coco Chanel, Schiaparelli’yi “kıyafet diken ressam” olarak nitelemişti.

Elsa Schiparelli, Fransız-Rus yazar Elsa Triolet ile başlattığı sanat-moda iş birliğini, Salvador Dali, Giacometti, Marcel Ventés, Meret Oppenheim ve Jean Cocteau gibi sanatçılarla devam ettirmiş ve moda tarihindeki özel yerini elde etmişti.

Fransızca “trompe l’oeil” (göz aldatması) olarak bilinen ve gözün düz olan bir yüzeyi üç boyutlu olduğunu düşünmesini sağlayan optik illüzyon tekniğini ilk kez moda tasarımına uygulayan Elsa, elbiselere yerleştirilmiş çanta görevi gören büyük cepler, komando deseninin ilk kez emprime olarak kullanılması gibi yeniliklere imza atmıştı. Dali’nin özel olarak yarattığı ıstakoz motifli gece elbisesi, sürrealist kodlar taşıyan aksesuar koleksiyonları da döneme damga vurmuş tasarımlar olarak kabul ediliyor.

Gerçeküstülük, 1920’li yıllardan günümüze kadar modaya esin kaynağı olmaya devam ediyor. Japonizm akımının öncülerinden Rei Kawabuko, Alexander Mc Queen, Hollandalı tasarımcı İris Van Harpen, Moschino markasının yaratıcı yönetmeni Jeremy Scott ve Daniel Roseberry kimliklerini sürrealizm kodları doğrultusunda yaratmış olan tasarımcılardan bazıları.

İris Van Harpen
Moschino
Moschino
JW Anderson

Baubourg’daki eserleri izlerken, Sürrealizm akımın gücünü ve sanat dallarına katmış olduğu olağanüstü kazanımları bir kez daha algılamış oldum.

Mutlu hafta sonları…

 

Alex Akimoğlu kimdir?

Alex Akimoğlu, 1976 yılında Fransa'ya giderek Sorbonne Üniversitesi Fransızca ve Joffrin Byrs Akademisi moda tasarımcılığı bölümlerini bitirdi. Aynı zamanda École Supérieure de Journalisme'de (Gazetecllik Yüksek Okulu) öğrenim gördü.

Pierre Cardin, Jean Louis Scherrer ve Japon markası Hanae Mori'de tasarımcı olarak Paris ve Tokyo'da kariyerini sürdürdü.

London Kent University, İstanbul Ticaret Üniversitesi ve İstanbul Bilgi Üniversitesi moda tasarım bölümlerinde akademisyen olarak görev aldı.

Radikal gazetesinde başladığı moda yazarlığına (1997-2007), Referans gazetesinde “Moda Ekonomi” köşesinde (2009 - 2010), İstanbul Life m.o.d.a İstanbul köşesinde (2010 - 2019), ELLE Türkiye dergisinde ELLE Son Bakış köşesi ile devam etti.

2020 yılından beri T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Melania’nın fendi Donald’ı yendi

Amerika Birleşik Devletleri’nin 47. başkanı seçilen Donald Trump görkemli bir yemin töreninden sonra ikinci kez Beyaz Saray’ın yolunu tuttu. First Lady Melania Trump ise daha önce yarattığı polemiklerin bir devamı olarak bu kez törende giydiği aşırı ciddi kıyafeti ve yüzünün yarısını kapatan şapkası ile gündeme oturdu. Dünyaya meydan okuyan Donald Trump’ın sadece eşinden korktuğu söylentileri ise basının gündemine geldi

Dolce Vita müzede

Paris’in en önemli müzelerinden biri olan Grand Palais, İtalyan markası Dolce&Gabanna’yı ağırlıyor. Uzun bir restorasyon sürecinden sonra tekrar kapılarını halka açan görkemli sarayda sergilenen 200 kostüm ve 300 aksesuar, İtalyan estetik anlayışının ve modaya olan hakimiyetinin gücünü yansıtıyor

Havada “maksimalizm” kokusu mu var?

Birkaç sezondan beri “sessiz lüks”, “ladylike” gibi terimler verilmiş olarak moda trendlerinde hükmünü sürdüren neo-minimalizm akımının sonu mu geliyor? Tarihte minimalizm anlayışına tepki hareketi olarak doğmuş olan maksimalizm tekrar gündemde. Başta, 2011 yılından beri Balmain markasını yöneten Fransız Tasarımcı Olivier Rousteing olmak üzere, genç nesil stilistler minimalizm olgusunun kodlarının yaratıcılığı frenlediğini gerekçe göstererek baş kaldırıyor

"
"