17 Temmuz 2024

Emekliye sefalet artışı dışarıya IMF jargonu

Emekliye 2500 TL'nin "yükü" hiç utanıp sıkılmadan basın toplantılarına konu edilirken, asgari ücrette iyileşme sağlanmayışına "mantıklı" meşruiyet temelleri itinayla üretilirken ve görevi bu propagandayı yaymak olan iktidar medyaları hazırolda beklerken; sağdan soldan saysanız 15-20 şirket için, milyarlarca dolarlık borç üstlenimlerinin sesi çıkmaz… Çıkarması gereken muhalefetin sesi de ya gerekli gürlüğe ulaşmaz ya da muhatabına ulaşıncaya kadar etkisi azalır

Haziran ayı gerçekleşmeleri ile birlikte, yılın ilk yarısına ilişkin altı aylık bütçe uygulama sonuçları açıklandı.

Hazine ve Maliye Bakanlığı verilerine göre:

Geçen yıl, yani 2023 yılının Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı, 483,2 milyar TL'ydi.

Bu yılın (2024) Ocak-Haziran döneminde bütçe açığı 747,2 milyar TL oldu.

Aradaki fark 264 milyar TL.

Sadece bütçe açığı verisi bile, geçen seneden bu yana devlet harcamalarındaki artış hakkında fikir veriyor. Bir bölümü 6 Şubat depremlerinin yol açtığı yıkımın onarımına yönelik projeler ve ihalelerle bağlantılı olsa dahi, bütçe açığındaki bu büyük artış, enflasyon hakkında da ipucu sağlıyor.

Ne var ki Hazine ve Maliye Bakanlığı açıklamasına baktığınızda, açıktaki bu devasa tırmanıştan ziyade; "faiz dışı açık" kavramının öne çıkarıldığını görüyorsunuz:

Geçen sene Ocak-Haziran döneminde, faiz dışı açık 207 milyar 984 milyon TL'yken bu yılın aynı döneminde 172 milyar 760 milyon TL açık verildiği vurgulanıyor.

Yani faiz dışı açığın geçen yıla göre yaklaşık 35 milyar TL daha az gerçekleşmiş oluşuna vurgu yapılarak, bu sonuca pozitif bir anlam yükleniyor.

Peki bu vurgunun istikameti neresi?

Sorunun yanıtı için bir anımsatma iyi olur:

Faiz dışı açık ve faiz dışı fazla, Türkiye'nin IMF ile stand-by anlaşması yaptığı dönemlerin (yani bundan 23 sene önce) önem taşıyan ve sıkça vurgulanan kavramlarıydı.

Bu kavramların, neredeyse çeyrek yüzyıl sonra bugün bir IMF anlaşması yokken kullanılması, asıl mesajın biz vatandaşlardan oluşan topluma değil yine dışarıya, yani uluslarüstü ekonomi kuruluşları ile küresel sermaye oyuncularına yönelik olduğunu gösteriyor.

Faiz dışı açık ve faiz dışı fazla kavramları ile bu kavramların bütçedeki parasal karşılıkları, makro ekonomi lisanı açısından önemli olabilir. Ancak bunun, özellikle de emekliye uzuuun çalışmalardan sonra reva görülen 2500 TL artış dikkate alındığında toplum için herhangi bir karşılığı bulunmuyor.

Dahası şu:

Yap İşlet Devret ile Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeline göre yaptırılan ve yeni ek sözleşmelerle Hazine'nin üstlendiği borcun artmasına yol açan projelerin, bu bütçe dengesindeki yeri ve rolü konusunda, herhangi bir cümle kurulmuyor.

Evet, KÖİ projelerine dair borç üstlenimi verilerini devletin birimleri açıklıyor açıklamasına ama gerek bu sözleşmelerin gerekse verilen garantilerin bütçeye yansıması konusunda bağ kurulmuyor.

Bu bağın kurulmasından ısrarla kaçınılıyor.

Borç üstleniminden ne haber?

Mesela AKP Batman Milletvekili Ferhat Nasıroğlu'nun (Bakan Şimşek'in hemşehrisi) kurucusu olduğu Fernas'ın üstlendiği bir KÖİ projesi var: Aydın-Denizli Otoyolu. (Aydın Denizli otoyol projesi ve sürekli iptal edilen ihaleleriyle ilgili olarak, geçtiğimiz yıllarda 10'a yakın yazı yazdım.)

İşte bu proje için Eylül 2023'te ek bir borç üstlenimi yapıldığını kısa süre önce (Havva Gümüşkaya imzasıyla) Birgün'de okuduk. Gerçekten de Hazine Fernas şirketi lehine 173 milyon 560 bin ABD Doları tutarında borç üstlenimine imza attı. Bununla birlikte Hazine'nin 8 KÖİ otoyol köprü projesi için verdiği borç üstlenim taahhüt tutarı 16,6 milyar doları geçti.

Diğer yedi KÖİ projesinin borç üstlenim anlaşmaları 2012 ile 2021 yılları arasındaki değişik tarihlerde yapıldı. Bu dönemin önemli kısmında bugünün Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek'in, siyasi sorumluluğu mevcuttur.

Konuya gelecek olursak.

Kendi işine gücünde olan ve günlük geçimini düşünen milyonlar, özellikle vurgulanmadıkça meydanlarda söylenmedikçe "borç üstlenimi" nedir, niye yapılır, bütçeye yükü nedir sorularının karşılığı yoktur. Dolayısıyla emekliye 2500 TL'nin "yükü" hiç utanıp sıkılmadan basın toplantılarına konu edilirken, asgari ücrette iyileşme sağlanmayışına "mantıklı" meşruiyet temelleri itinayla üretilirken ve görevi bu propagandayı yaymak olan iktidar medyaları hazırolda beklerken; sağdan soldan saysanız 15-20 şirket için, milyarlarca dolarlık borç üstlenimlerinin sesi çıkmaz… Çıkarması gereken muhalefetin sesi de ya gerekli gürlüğe ulaşmaz ya da muhatabına ulaşıncaya kadar etkisi azalır.

"Ötanazi" ye bile siyasal riya

Temel mesele, milyonların karnının doyması ve insanca yaşamasıyken, sanki fikirleri alınıyormuş gibi metne ötanazi kavramını yazarak sahipsiz hayvanların katledilmesine kapı açan kanun, yasama organının önüne getirilir.

Bu kadar vicdani ve insani bir alanda -zorunlu ve haklı olarak- yükselecek olan itiraz ve tartışmalar sonucunda da halkın yoksulluğunun gündemde daha az yer bulması sağlanır. (!)

Bir taşla kaç kuş.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

OVP fotoğrafı kimin için?

Her şey, yeni dönemde "esneklik" adı altındaki daha güvencesiz çalışma hayatı için. Yeni nesil çalışma biçimleri, sektörel dönüşümler, esnek ve verimli yapı ifadelerinin zaten dipte olan güvencesizliğin daha da derinleşeceği anlamına geliyor

Ankara'nın çayına bak

"Enerji getiriyoruz" diye yola çıkılan bir HES'in sağlayacağı yararın, o HES'lerle bitecek tarımdan, tarımla gelen yerel ekonominin darbe almasından, köylülerin hayatının alt üst olmasından daha mı önemli olduğu sorusu dünyanın en meşru sorularından biri olur. Ne kadar tartışılsa yeridir

DPT yeniden açılabilir mi?

Özel şirket çıkarlarını öne aldığı, sözleşmeleri gizli tutulduğu, süreç aşamaları kapalı kapılar ardında gerçekleşen ve her sene bütçeden döviz üzerinden milyarların aktığı KÖİ projeleri ile DPT'nin kapatılması arasında çok ilginç bir zamansal çakışmayı dikkatinize sunmak isterim

"
"