04 Aralık 2022

Senin en güzel yerin, kahverengi ayakkabıların

Kahverengi erkek ayakkabısı aslında elitin karşısında duran, modaya ve üst sınıf resmi durumlara karşı oluşu imlemektedir. Kahverengi ayakkabı tabiri özellikle Batı'da ayrıca plansızlığı da anlatır

Bir kamu yöneticisi ya da bir siyasi parti mensubu neden kahverengi ayakkabı tercih eder? Bu bize bir şey anlatır mı? Anlatırsa ne anlatır? 

Giyim tarzının karakter ve kişiliğimizin yansımasında önemi büyüktür ve bir süredir bu mesele dikkatimi çekiyordu. Sayıları giderek artan kareli ceketlilerin yanında benim daha çok ilgi alanıma kareli ceketlilerden daha fazla çoğalan bu kahverengi ayakkabılılar girdi. Bununla ilgili bir hayli araştırma yapmaya çalıştım ama neredeyse hiç kaynak bulamadım. Yabancı kaynaklarda ise tek tük meseleye değinen kısa yazılar vardı. Pekiyi, Türkiye bağlamında bununla ilgili ne söylenebilir? Bu yazıda, kimi çıkarımlarımı paylaşmak istiyorum. Belki, başkalarının da dikkatini çeker ve konu üzerine daha farklı ve ileri beyin fırtınaları çıkabilir.

Psikolojide renklerin sembolik anlamları bağlamında kahverengi, pek çok farklı anlamı dışında özellikle bağlılık, konvansiyonel düşünce ve güvenirlikle bağdaştırılır. Ayrıca izolasyon ve güvenlikle de ilişkilendirilen kahverengi İngilizcede (brown) Germenik bir etimolojiye sahip ve koyu anlamına geliyor. Türkçede de malum; diğer renklerin tersine kendine ait bir ismi yok. Kırk yıl hatırı olan kahvenin ismini verdiği bir renk. Lakin kahverengi ayakkabı ile hatır ve gönül işlerinin pek bir ilgisi yok gibi görünüyor.

Ayakkabılar, tarihsel olarak kişinin ayağını korumasının yanında toplumsal statü, sınıfsal farklar ve inançları simgelemesi bakımından hep önemli olagelmiştir. Hem kahverenginin hem de ayakkabının sembolik ve ikonografik anlamlarını hatırda tutarak şunları çıkarmak mümkün olabilir: Bu rengi tercih eden erkekler moda yazarı Apelic Saska'ya göre her şeyin kendi kararları doğrultusunda olmasını isterler.

Kahverengi erkek ayakkabısı aslında elitin karşısında duran, modaya ve üst sınıf resmi durumlara karşı oluşu imlemektedir. Kahverengi ayakkabı tabiri özellikle Batı'da ayrıca plansızlığı da anlatır. Siyasilerin ve kamu yöneticilerinin kariyerinde kahverengi ayakkabı giyinmesi genellikle, örneğin Kanada'da, neoliberal ekonomik anlayışı destekleyen muhafazakâr görüşe sahip ve kariyer basamaklarında hızlı ve kestirme yollardan çıkmayı hedefleyen erkeklerin tercih ettiği kıyafet tamamlayıcısıdır. Özellikle siyah rengin çağrıştırdığı ciddiyet, kesinlik ve asaletten farklı olarak; kahverengi rengi, orta ve alt orta sınıfın oylarını almaya yönelik sembolik bir göstergedir aslında. Dolayısıyla, siyah ayakkabı, kuralların keskinliğini ve kadimliğini ve buna itaati gösterirken, kahverengi bunun dışına çıkarak yeni kural koyucu bir sınıf atlama çabasının ürünüdür. Erkek egemen kurumların -örneğin ordu, okul, kamu kurum ve kuruluşları- neredeyse tamamında siyah ayakkabı ön plandadır. Bu yönüyle siyah ayakkabının sınıfsal bir tutumu da vardır.

Ayakkabı ne kadar temiz, siyah ve bağcıklıysa sınıfsal olarak o kadar yukarıdasınız demektir. Bağcıklar sadece ayakkabılarınızı düğümlemekle kalmaz aynı zamanda sizi bulunduğunuz sınıfa da düğümlemeye yarar. Bu yönüyle kahverengi ayakkabı, var olan bu kadim üst sınıfsal duruma da her yönden göze çarparak karşı duruş sergiler. Özellikle tamamlayıcısı mavinin tonları, bir takım elbise ise bu daha da barizleşir; çünkü özellikle Anglo-Saxon ülkelerde mavi tonların altına giyilen kahverengi ayakkabı doğrudan kırsallıkla ve yoksullukla dışarlıklı olmayı imler. Bunların dışında, kahverengi ayakkabı giyen kişilerin güvenilmez oldukları ve duruma göre kabuk değiştirdikleri de söylenmektedir.

Aslında, özellikle mevcut iktidarın temsilcileri ile iktidar tarafından atanan kamu kurumlarının yöneticilerinin son dönemlerde kahverengine bu kadar yönelmesinin bilinç altında yatan sembolizminin önemli olduğu görüşündeyim. Batılılaşma ile başlayan ve cumhuriyetle devam eden resmî ideolojinin alternatifi ve ona bir meydan okuyuş olarak ayaklardan başlanması belki de tesadüf değildir. Bu meydan okuyuşu yapan yeni Türkiye temsilcileri tam da ayaklarında kahverengi ayakkabıları ve sırtlarında kareli ceketleriyle, genellikle entelektüel birikim ya da eğitimden ziyade kırsal ve yoksul arka planının altını çizen, oldukça pragmatist ve kimi zaman Makyavelist tavrıyla çabukça kabuk ve karar değiştirebilen ve tam da bu yüzden güvenilir olmayan bir erkeklik halini anlatırlar. Bizi özelde ya da kamuda fark etmez yönetenlerin kendi kararlarında ısrarcı olmalarını ve hatta bunları dikte ettirmelerini, muhafazakâr duruşlarıyla neoliberal politikaları canhıraş savunmalarını ve kariyer basamaklarını en kestirme yollardan tırmanmalarını hep bu kahverenginin mucizevi gücüne bağlıyorum. Nihayetinde, iktidarın nimetlerinden yararlananların yakın çevrelerinin diline de büyük ihtimalle şöyle bir nağme takılıp duruyordur: "… senin en güzel yerin kahverengi ayakkabıların…"

Yazarın Diğer Yazıları

2023 insan hakları endekslerinin satır aralarında Türkiye

Bu yazıda özel olarak Türkiye'ye ayrılan yerleri irdelemekten ziyade, metinlerin Türkiye'ye ayrılan özel kısımlarından ayrı olarak, farklı kısımlarda Türkiye'nin hangi durumlara örnek gösterilerek adının geçtiğini ortaya koyacağım

Yirminci yüzyıl öncesi Amerikan edebiyatı geleneğinde savaşlar, çatışmalar ve aykırı sesler

1700'lere kadar erken koloni döneminde Amerikan edebiyatının kanon eserlerinde, doğayla savaş başta olmak üzere yerlilerle çatışmalar detaylı bir şekilde anlatılarak Püriten ahlakına karşı barbarlığın savaşında, Avrupa medeniyeti ve inanışının gücü ve galibiyeti vurgusu yapılır. Burada karşıt güçler şeytani, barbar ve yıkıcı olarak düşmanlaştırılarak Amerikan tarihinin çatışmaları haklı bir zemine oturtulmaya çalışılır. Bu eserler, gelecek kuşaklar için Amerikan ulusunun tuğlalarını birbirine yapıştıran tutkallar olarak önemli bir rol oynayacaklardır

Savaşlar döneminde savaş karşıtlığının imkânı (2): Tim O'Brien'in Taşıdıkları Şeyler romanı üzerine

Romanda bir insanın öldürülmesi askerlerde farklı düzeylerde psikolojik travma yaratırken ve bu, birine yüklenmesi gereken bir suç olarak algılanırken milyonlarca balığın öldürülmesinde veya köpek ya da mandanın katledilmesinde aynı etki ortaya çıkmaz. Orman, pirinç tarlaları ya da nehir yaşayan bir öğe değil aksine taraflar için bir mücadele sahası ve hesaplaşma yeridir

"
"